Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/380 E. 2019/236 K. 08.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/380
KARAR NO : 2019/236
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ : 11/11/2015
KARAR TARİHİ : 08/04/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı … tarihli dava dilekçesinde özetle; davacının, davalılara ait iş yerinde SGK’lı olarak asgari ücretle çalıştığını, bankalar ile hiçbir problemi olmadığından davalılardan işvereni olan …’in devlete vergi ve ceza ödememek için kendisi adına bir kaç tane araba satın alıp devirlerini üzerine yapacağını ve araçları kısa zamanda satacağını söyleyerek kendisine araçların üzerine yapılmasını teklif ettiğini, kendisinin de bu teklifi kabul ettiğini, çalıştıkları ofisin başkası adına kayıtlı olmasına rağmen burada asıl ticari faaliyet gösteren şahsın … ve … olduğunu, …’in ilerleyen günlerde toplam değerleri 21.000 TL ye yakın 3 adet fiat uno marka araç aldığını, bu araçların trafik tescil kayıtlarını kendi adına yaptığını, bu işlemlerin yapıldığı tarihlerde eşi ile aralarında ailevi sorunlar olduğundan eşi ile boşanma aşamasına geldiklerini, olur da eşi ile boşanırsa boşandığı eşinin üzerine araçlardan hisse düşmemesi için …’in kendisini güvence altına almak amacıyla araçların toplam bedeli tutarında 21.000 TL’lik teminat senedini kendisine imzalattığını, …’in kısa bir süre sonra bu araçları sattığını ve devirlerini de araçları alan şahıslara verdiğini, …’in araçları satmasına rağmen teminat senedini kendisine iade etmediğini, her defasında istemesine rağmen bahaneler uydurarak nasıl olsa yanımızda çalışıyorsun alırsın diyerek sürekli kendisini oyaladığını, …’in boşanmış gibi göründüğü ancak fiilen beraber yaşadığı eşi diğer davalı … … alacaklı gibi gösterip senedin üzerini doldurarak Antalya …İcra Müdürlüğünün …/… sayılı dosyasından takibe koyduğunu, banka kredisi ile aldığı evine haciz koyduğunu, bankalara ve çalıştığı iş yerine yazı yazdırarak hesabına ve maaşına bloke koydurduğunu, evine haciz getirerek ev eşyalarını haciz ederek icrada sattırdığını, …’in cinsel istek ve arzularını yerine getirmediği için hayatı kendisine zindan etmelerinden kaynaklı tarifi mümkün olmayan ağır bir psikolojik çöküntünün yanı sıra maddi ve manevi olarak ağır bir borç yükü altında kaldığını ileri sürerek, Antalya …İcra Müdürlüğünün …/… sayılı dosyasına dava sonuna kadar tedbir konularak takibin geri bırakılmasına, varsa kesintilerin dosyada tutulmasına, haciz edilen ev eşyalarının ve malların istirdat davası ile aynen geri yerine getirtilmesine, tapu tescil kayıtları adına olan duraliler mevkiinde olan evinin tapu kaydında bulunan haczin kaldırılmasına, banka hesaplarında bulunan blokelerin kaldırılmasına, takip dosyasının iptaline ve haksız takip başlattıklarından dolayı davalıların %40 dan az olmamak üzere tazminat ile cezalandırılmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili … tarihli cevap dilekçesinde özetle; davalılardan …’e karşı bir menfi tespit davası açılabilmesi için kendisinin icra takip dosyasında alacaklı olması gerektiğini, oysa ki …’in takip dosyasında alacaklı olmamasından dolayı iş bu davada taraf sıfatı bulunmadığını, davacı-borçlu aleyhinde başlatılan takibin kambiyo senetlerine mahsus yolla başlatılan bir takip olduğunu ve borçluya ödeme emri tebliğ edildikten sonra kendisinin hiçbir aşamada icra dosyasına itiraz etmemiş olduğunu, davacının almakta olduğu maaşına haciz konulması için defalarca ilgili iş yerlerine haciz yazısı gönderildiğini ancak davacının her seferinde işten istifa ederek borcu tahsil etmelerini engellediğini, borçlu adına kayıtlı taşınmazın satış işlemlerine geçildiğinde borçlunun kötü niyetli olarak bu davayı açtığını, takip konusu yapılan bir senet olduğundan kambiyo senetlerinin mücerretlik ilkesi gereğince de ispat külfetinin davacı-borçluya ait olduğunu, davacının iddiasını yasa hükümleri gereğince ancak senetle ispat etmek zorunda olduğunu, bu konuda tanık dinletilmesine muvafakatları olmadığını, davacının delil olarak sunduğu ceza dosyaları ile müvekkili …’ın hiçbir ilgisi bulunmayıp konunun iş bu menfi tespit davası ile de hiç bir alakasının olmadığını beyanla müvekkillerinden … yönünden husumet yokluğu nedeni ve diğer sebeplerle diğer müvekkil Zülbiye yönünden de açıklanan sebeplerle davanın reddi ile davacı-borçlunun alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih, …/… Esas, …/… Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, verilen kararın istinaf edilmesi üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi …Hukuk Dairesinin … tarih, …/… Esas, …/… sayılı ilamıyla davada Asliye Ticaret Mahkemeleri görevli olduğundan davanın Mahkemenin görevsizliği nedeniyle usulden reddine karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, bu kez Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih, …/… Esas, …/… Karar sayılı ilamı ile davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği, görevli olan Mahkememizce dava dosyası …/… Esas sırasına kaydedildikten sonra yeniden yapılan yargılamada;
Antalya C.Başsavcılığının …/… Soruşturma sayılı dosyası dosyamız içerisine alınmıştır.
DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE: Dava, bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin İİK.72/3 maddesi gereği icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın: Takibe konu 22/05/2013 düzenleme tarihli 22/06/2013 vade tarihli bononun teminat senedi olup olmadığı hususunda toplandığı görülmüştür.
Antalya … İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı takip dosyasında alacaklı … tarafından borçlu davacı … aleyhine 22/05/2013 düzenleme, 22/06/2013 vade tarihli 21.000 TL bedelli bonoya dayalı olarak 24/09/2013 tarihinde takip başlatıldığı, takibin halen derdest olduğu görülmüştür.
Davacı tarafça takibe dayanak senedin davalı … tarafından araçların davacı üzerine devrinin yapılması nedeniyle davacıdan teminat olarak alındığı iddia edilmiştir.
Davalı taraf senedin sebepten mücerret olduğunu, davacının iddiasını senetle ispatlamak zorunda olduğunu beyan etmiştir.
6100 sayılı HMK 201.maddesinde “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” düzenlemesi mevcuttur.
YHGK. 12/10/2011 tarih, E.2011/19-473, K.2011/607 sayılı emsal içtihadında; “… bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bir ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdünde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır…”
YHGK. 12/10/2011 tarih ve E.2011/19-473, K.2011/607 sayılı emsal içtihadında da; “…kambiyo senedi olan bono, kanunen emre yazılı bir kıymetli evraktır. Borçluya, borçlu olduğu edayı yerine getirmekten imtina etme yetkisini ifade eden def’iler emre yazılı kıymetli evrakta klasik olarak senet metninden anlaşılan def’iler, senetteki taahhüdün hükümsüzlüğüne ilişkin def’iler ve taraflar arasındaki ilişkiye dayalı şahsi def’iler olarak üç gruba ayrılmaktadır. Yazılı belge niteliğinde olan bonoya karşı ileri sürülebilecek bedelsizlik gibi kişisel def’ilerin kural olarak yazılı bir belge ile ispatı gerekmektedir…” şeklinde belirtilmişir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda Mahkememizce yapılan değerlendirmede; 6100 sayılı HMK’nun 200.maddesi uyarınca senede karşı senetle ispatın zorunlu olduğu, aynı kanunun 201.maddesi uyarıncada senede karşı tanıkla ispatı mümkün olmadığı, davalının senedine karşı iddianın da ancak yazılı belge ile ispatlanması gerektiği, davacı tarafından sunulan delillerin bu anlamda ispata yarar mahiyete kabul edilmesinin mümkün olmadığı, yine tanık dinlenmesinin de mümkün olmadığı, her ne kadar mahkememizce davacı vekili tarafından beyan edilen soruşturma dosyası kapsamındaki ifade tutanağı dosya arasına alınmış ve incelenmiş ise de de söz konusu ifade kapsamında davalı tarafın verdiği beyanda dava konusu bono ile ilgili bir beyanın olmadığı, davacı tarafa … tarihli duruşmada; senedin teminat senedi olduğuna ilişkin yazılı delillerini iki haftalık kesin süre içerisinde bildirmesi, dava dilekçesi ekindeki yazılı deliller dışında başkaca yazılı delilinin bulunmaması halinde açıkça dava dilekçesinde yemin deliline dayanılmış olması nedeniyle yemin deliline dayanıp dayanmadığı, bu hususta karşı tarafa yemin teklif edip etmediği hususunda beyanda bulunmak üzere iki haftalık kesin süre verilmiş, verilen kesin süre içerisinde senedin teminat senedi olduğuna ilişkin herhangi bir yazılı delil sunulmamış, davalı tarafa yemin teklifinde bulunulmuştur.
Davalılar … ve … … tarihli duruşmaya gelerek Antalya … İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı takip dosyasında takibe dayanak 22/05/2013 düzenleme, 22/06/2013 vade tarihli bononun teminat senedi olmadığına ilişkin yemin etmişlerdir.
Somut olayda; Her ne kadar davacı tarafından Antalya … İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı takip dosyasındaki bono nedeniyle borçlu olunmadığı gerekçesiyle menfi tespit davası açılmış ise de; senedin teminat senedi olduğu hususunun yukarıda belirtilen açıklamalar kapsamında ispatlanamadığı, bu hali ile davalılardan … yönünden davanın esastan reddine, davalı … yönünden ise takibe dayanak kambiyo senedinde alacaklı sıfatının bulunmaması sebebiyle davanın pasif husumet dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
2004 sayılı İİK madde 72/4 uyarınca; Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
Menfi tespit davasının reddine karar veren mahkemenin, borçluyu tazminata mahkum edebilmesi için, alacaklının borçluya karşı bir icra takibi yapmış olması ve borçlunun bu icra takibini durdurması ( İİK madde 72/2) veya icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi ( madde 72/3.c.2) için ihtiyati tedbir kararı almış ve bu tedbir kararının uygulanmış olması gerekir. ( Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, s. 377)
Davalı tarafın tazminat talebi hakkında mahkememizce yapılan değerlendirme sonucunda ise; gerek yukarıda anılan yasal düzenleme, gerekse yapılan açıklamalar ışığında, davacı tarafın talebi üzerine görevsiz olan Antalya …Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/11/2015 tarihli tensip 7 nolu ara kararı ile takibin durdurulmasına ilişkin ara karar tanzim edildiği görülmekle davalı tarafın talep ettiği tazminata ilişkin yasal koşulların davalı … yönünden oluştuğunun kabulü ile dava değerinin %20 si oranında hesaplanan 4.361,32 TL tazminatın davacıdan tahsili ile davalı …’a (her ne kadar kısa kararda … olarak isim belirtilmemiş, tazminatın davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine şeklinde belirtilmiş ise de, davalı … yönünden davanın pasif husumet dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği, bu davalı yönünden davanın esası yönünden değerlendirme yapılmadığı, dolayısıyla tazminata ilişkin şartlarında … yönünden oluşmadığı anlaşılmakla) verilmesine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı gerekçeli kararda anlaşılacağı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
İİK 72/4.maddesi gereği dava değerinin %20’si oranında hesaplanan 4.361,32 TL tazminatın davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
2-Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 44,40-TL. karar harcının peşin alınan 372,41-TL. harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 328,01-TL.harcın karar kesinleştikten sonra istek halinde davacıya İADESİNE,
3-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Gereğince 2.725,00-TL. nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile kendisini vekille temsil ettiren davalı …’a VERİLMESİNE,
4-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Gereğince 2.725,00-TL. maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile kendisini vekille temsil ettiren davalı …’e VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Artan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra davacıya İADESİNE,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karış, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/04/2019

Katip …
¸E- İmzalı

Hakim …
¸E- İmzalı