Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/334 E. 2022/9 K. 05.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/334
KARAR NO : 2022/9
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 21/03/2018
KARAR TARİHİ : 05/01/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
1.Davacı vekili , dava dilekçesinde özetle; 12/10/2017 tarihinde, müvekkilleri … ve … ile …’in annesi …’nın … istikametine yaya olarak gitmekte oldukları sırada … sokak üzerinde oldukları esnada sol tarftan … kullanımında iken … plakalı minibüsün kendilerine çarpması sonucunda meydana gelen trafik kazasında yaralandıklarını, davalı …’nun ise kaza sonrasında yaralanan müvekkilleri ile ilgilenmeyerek olay yerinden kaçtığını, kazanın tamamen davalı …’nun kusurlarından kaynaklandığını, söz konusu kazanın soruşturmasının Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosyasında halen devam etmekte olduğunu, kaza sonrasında müvekkillerinden …’ın kaza sebebiyle geçirdiği ameliyat ve tedaviler yüzünden yatağa mahkum şekilde kendi ihyaçlarını karşılayamaz hale geldiğini, eve ve yatağa bağımlı durağan bir hayat içerisine girdiğini, gerek fiziksel gerekse psikolojik olarak derinden etkilendiğini, küçük …’in ise 3 yaşında kaza geçirdiğini, küçük yaşta olması sebebiyle kazanın üzerindeki travmatik etkisinin de büyük olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutark, müvekkili … için 1.000,00 TL maddi tazminatın, … için 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen, … için 60.000,00 TL manevi tazminatın, … için 30.000,00 TL manevi tazminatın ise davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
B. TARAF TEŞKİLİ:
2.Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. (H. Pekcanıtez, O. Atalay, M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s. 273)(bkz; İNCEOĞLU,Sibel., İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, İstanbul 2008, 3. Baskı, s. 260-261)
3.Bu açıklamalar ışığında, dosyada taraf teşkili sağlanmıştır.
C.CEVAP:
4.Davalı … cevap dilekçesinde özetle; istemeyerek bir kazaya neden olduğunu ve üzgün olduğunu, olay yerinden kaçmadığını, olay anında özrünü dilediğini ve ilgilendiğini, olayın sıcaklığı ile infial olur diye sonradan ziyaret etmediğini beyan etmiştir.(Aşamalarda vekil ile temsil edilmiştir)
5.Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkili mahkemede açılmadığını, yetkili mahkemenin müvekkilinin adresi olan İstanbul mahkemeleri olduğunu, sorumluluklarının poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, hasar ve kusurun net olarak belirlenmesi gerektiğini, istenmesi gereken faizin yasal faiz olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
6.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı def-inde bulunduklarını, müvekkilinin işleten sıfatıyla sorumluluğunun olmadığını, olayda davacıların ve üçüncü kişilerin ağır kusurunun olduğunu, olayın oluşunun anlatıldığı gibi olmadığını, tazminat isteminin hukuka uygun olmadığını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D. MAHKEMENİN GÖREVİ:
7.Dava, öncelikle, Antalya … Asliye Hukuk mahkemesinin … esas sayılı dosyasında açılmış olup, mahkemece 22/03/2018 tarihinde dosya üzerinden, ticaret mahkemelerinin görevli olması nedeniyle, usulden ret kararı verilmiş, bu karar 24/05/2018 tarihinde kesinleşmiştir.Davacı taraf vekili, 02/04/2018 tarihli talebi ile, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir. Bu yönüyle bakıldığında, görevli mahkemeye dosyanın gönderilmesi talebinin zamanında (hatta önce) olduğu anlaşılmakla, bu yönüyle usuli bir sorun yoktur.
8.Davalı … Sigorta A.Ş.’nin iddia edilen sorumluluğu sigorta hukukundan (sigortacılık yasasından) kaynaklanmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle, davalı … Sigorta A.Ş. bakımından dava mutlak ticari dava olup, asliye ticaret mahkemesinin görev alanı içinde olduğundan, tüm davalılar bakımından da davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekmektedir. Mahkememiz davada görevlidir.
E. YETKİ İLK İTİRAZI:
9.Antalya Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin … karar sayılı emsal ilamında belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 16. Maddesi uyarınca haksız fiilden doğan davalarda genel yetkili mahkemeler yanında haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği, yahut gelme ihtimalin bulunduğu yer ile zarar görenin yerleşim yeri mahkemeleri de yetkilidir. Motorlu aracın neden olduğu kazalardan doğan hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, davalının yerleşim yeri (HUMK 9, KTK 110/2), haksız fiilin vuku bulduğu yer (HUMK 21, KTK 110/2), sigortacının merkez veya şubesi veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer (KTK 110/2) mahkemesinde açılabileceği düzenlenmiştir. Bir dava için birden fazla ( genel ve özel ) yetkili mahkeme varsa, davacı, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasının bu genel ve özel yetkili mahkemeler haricindeki yetkisiz mahkemede açar ise, o zaman seçme hakkı davalılara geçer. Ayrıca, sigorta şirketinin hasım olarak gösterildiği davalar KTK 110 ve Sigorta Poliçesi Genel Şartları C/7 maddesine göre sigortacının merkez veya şubesinin ya da sigorta sözleşmesinin yapan acentanın bulunduğu yer mahkemelerinde açılabilir. Yine istikrar kazanmış Yargıtay HGK ile özel daire kararları uyarınca acenteden daha üst mevkide bulunan ve onu denetleyen bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinde de dava ikame edilebilir. Anılan bölge müdürlüğünün, kazanın vuku bulduğu veya sigorta sözleşmesinin yapıldığı acentenin bağlı bulunduğu bölge müdürlüğü olması da gerekmez. (Yargıtay HGK’nın 30/04/2014 tarih, 2013/17-2099 esas, 2014/572 karar; 17. Hukuk Dairesinin 12/06/2017 gün, 2016/5765 esas, 2017/6653 karar; 12/05/2016 gün 2016/6857 – 5849 E.K.; 20/01/2016 tarih, 2015/19323 esas, 2016/641 karar sayılı içtihatları)
10.Somut olayda, davacıların yerleşim yeri adreslerinin Antalya olduğu açıktır. Ayrıca, davalı sigorta şirketinin Antalya ilinde Bölge müdürlüğü mevcuttur. Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır. Buradaki ortak yetkili mahkemenin yetkisi de kesin yetki değildir. Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir. Böyle bir durumun varlığı da dosyadan anlaşılmamakla, davalılardan biri için yetkili olan mahkememizce dava açılması yerindedir. Bu nedenlerle yetki itirazı yerinde değildir.
F. İŞLETEN SIFATINA YÖNELİK İTİRAZLAR:
11.Sorumluluğu belirleyen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu(KTK)’nun 85/I.maddesinde, “araç işleten” kavramına yer verilmiş, anılan Kanunun 3.maddesi ile Karayolları Trafik Yönetmeliği(KTY) ‘nin 3.maddesinde işletenin tanımı yapılmıştır.
12.Burada İşleten:
“Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışla alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görünen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır.
13.2918 sayılı Kara Yolları Trafik kanunu (KTK)’nun 3. maddesinde araç sahibi; “araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik ya da satış belgesi düzenlenmiş kişidir”, işleten ise, “araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen ya da aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet ya da rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. 2918 sayılı KTK.nun hükümlerine göre trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde “işleten araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görünen veya aracın uzun süreli kiralama ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin olan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse bu kimse işleten sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise “Bir moturlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa moturlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesinlen bilet ile işletilmesi halinde moturlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir. Yani; 2918 sayılı KTK.’nun 3.maddesi ile “…aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı…”işleten sayılacağı ve 85.madde ile de işletenin ağırlaştırılmış sorumluluk kurallarına göre zarardan sorumlu olacağı kabul edilmiştir. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde kira sözleşmesinin uzun süreli olması araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. (Benzer hususlar ile ilgili T.C. Yargıtay … Hukuk Dairesinin bir çok kararı mevcut olduğundan her hangi bir karara ayrıca atıf yapılmamıştır)
14.Bu belirlemeler ışığında, davalı … vekilinin beyanları yerinde görülmemiştir.
G. ZAMAN AŞIMI DEF-İ:
15.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 72-73 maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i olup; usul hukuku anlamında ise, bir savunma aracıdır (Kuru, Baki:Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt:IV, İstanbul 2001, Cilt:2, s.1761;Von Tuhr. A.:Borçlar Hukuku (C.Edege Çevirisi), Ankara 1983, Cilt:1-2, s.688 vd.;Canbolat, Ferhat:Def’i ve İtiraz Arasındaki Farklar ve İleri Sürülmesinin Hukuki Sonuçları, EÜHF Dergisi, Cilt:III, Sayı:1, Kayseri 2008, s.255 vd.; HGK’nun 06.04.2011 gün ve E:2010/9-629, K:2011/70 sayılı ilamı). 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 72. maddeye göre; Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. 2918 sayılı Karayolları trafik kanunu’nun 109 uncu maddesi gereğince de ; Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Bu açıklamalar ışığında, somut olayda, kaza tarihi, dava tarihi ve cezayı gerektiren bir fiilin olduğu da göz önüne alınarak, zaman aşımının henüz geçmediği, bu def-inin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
H. YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
16.Dava, trafik kazasından (haksız fiilden) kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
17.TBK m. 50 gereği; Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Somut davada, ispat külfeti davacılardadır.
18.Dava konusu kazaya ilişkin Antalya … Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas, … Karar numaralı dosyasında kovuşturma yapılmıştır. Ceza dosyasına bakıldığında; mağdurun …, katılanların …,… ve … olduğu, sanığın … olduğu, atılı suçun, “Taksirle Birden Fazla Kişinin Yaralanmasına Neden Olma” olduğu, yargılama sonunda özetle; Sanığın eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 89/4 maddesi uyarınca sonuç olarak 10 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı ancak hakkında kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 16/03/2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
19.Genel kural olarak belirtmek gerekir ki; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/17-50 esas , 2011/231 karar nolu 27/04/2011 karar tarihli kararında özetle belirtildiği üzere , ceza mahkemesince verilen beraat kararı , kusur ve derecesi , zarar tutarı, temyiz gücü ve isnat yeterliliği , illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamaz.Tam burada davalı hakkında verilen ve 5271 sayılı “Ceza Muhakemeleri Kanunu” nda düzenlenen “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” kurumundan, hukuki niteliğinden ve hukuk dosyalarına etkisinden bahsetmek gerekmektedir; Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, ceza yargılamasında sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eder. Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır(Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2008 gün ve 346-25, 03.02.2009 tarih, 2008/11-250 E., 2009/13 K., 03.02.2009 tarih, 2009/4-13 E., 2009/12 K.; Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması hakkında ayrıntılı bilgi için: ARTUÇ, Mustafa, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Ankara 2010) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı CMK’nın 23.maddesinde belirtilen hükümlerden değildir.(Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.05.2011 gün ve 2011/4-61, E., 2011/79 K; 06.10.2009 gün ve 2009/4-169 E, 2009/223 K sayılı ilammları). Kurumun anılan özellikleri karşısında, maddi olgunun belirlenmesi yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, hukuk hakimini bağlamıyacağının kabulü gerekir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01/02/2012 gün 2011-19/639 E, 2012/30 K sayılı ilamı) Bu nedenle, ceza mahkemesinde karar mahkememizi bağlamamaktadır.
20.Dosyaya dönüldüğünde; Mahkememizce dosyada tanıklar dinlenmiştir.
21.Tanık … özetle; kazayı bizzat görmediğini, kazanın neden kaynaklandığını bilmediğini beyan etmiştir.
22.Tanık … özetle; kazanın olduğu yerde dükkanının olduğunu, kazayı bizzat gördüğünü, davacıların bir kadın ve bir çocuk olduğunu, onları tanımadığını, simit sarayı isimli işyerinin önünden geçerken daha kaldırıma çıkmadan transit bir okul servisinin ana caddeden çıktığını, ara sokağa girmek için u dönüşü yaptığını, o sırada yoldan geçen davacının, yaşı büyük olan bayana arabanın arka tekerleği çarptığını, davacının yere düştüğünü, kendisinin aracın çocuğa çarptığını görmediğini, sadece yaşı büyük olan bayana çarptığını gördüğünü, arabanın kadına çarptığından şoförün de farkında olmadığını, kendisine seslenince aracın durduğunu ve bayana çarptığını gördüğünü, kendisine trafiğin sıkışmaması için arabayı ileri alıp gelmesini söylediklerini, ancak bir daha geri gelmediğini, sonrasında ambulans çağırıp davacının hastaneye gitmesine yardımcı olduklarını beyan etmiştir. Tanığa davacı vekilinin sorusu yöneltilmiş ve tanık ayrıca/ek olarak; kazanın olduğu yerde yani aracın girdiği sokakta … isimli işyerinin servisi dışında başka park eden bir arabanın olmadığını, kazanın davacıların … servis arabasını geçtikten sonra aradaki boşlukta meydana geldiğini, çarpan aracın park halindeki bu araç nedeniyle davacıları görüp göremedeği konusunda herhangi bir bilgisinin olmadığını beyan etmiştir.
23.Mahkememizce aşamalarda maluliyet ve kusur raporları aldırılmıştır.
24.Yerleşik Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere; Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise ATK veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, … tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013-01/06/2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015-20/02/2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
25.Kaza tarihi, 12/10/2017’dir.
26.Ankara ATK’nın … tarihli, … sayılı raporunda;
” Sürücü …, yönetimindeki “…” plaka sayılı minibüs ile gündüz vakti, yerleşim yeri içinde, 567. Sokağı takiben seyirle olay yeri kavşağa gelip, 562. Sokağa sağa dönüş yapmak istediğinde; dikkatli olması, yolu etkin bir şekilde kontrol etmesi ve seyir yönüne göre sağından, 3,5 yaşındaki torunu … ile birlikte, kendisine doğru yürümekte olan yaya …’ın yanından müteyakkız bir şekilde geçiş yapması gerekirken, bu hususa gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle,bu yayalara çarpması ve …’ın sağ ayağı üzerinden aracıyla da geçmesi sonucu meydana gelen dava konusu olaydaki; dikkatsizliği, tedbirsizliği ve kurallara aykırı davranışıyla kusurludur.
Yaya …, yanında bulunan 3,5 yaşındaki torunu … ile birlikte olay yeri kavşak yakınında yolun içinden yürürken dikkatli olması ve hem kendisinin hem de torununun can güvenliğini tehlikeye düşürmemek adına korunma tedbiri alması gerekirken, bu hususa riayet etmemesi nedeniyle, sürücü … yönetimindeki “…” plaka sayılı minibüsün çarpmasına maruz kaldıkları olaydaki; dikkatsizliği ve tedbirsizliği ile %25 (yüzde yirmi beş) oranında kusurludur.” tespitleri yapılmıştır.
27.C. Başsavcılığı tarafından aldırılan raporda, …’nun asli kusurlu olduğu, yaya …’ın ise kusursuz olduğu belirtilmiştir. Her ne kadar ceza aşamasındaki kusur oranı ve tespiti ile mahkememiz (HAGB olmasa da ) bağlı olmasa da hukuk dünyasında çelişkiyi giderici bir rapor aldırmak greekmektedir. Aşamalarda, bu husus ve itirazlar da göz önüne alınarak, kusur konusunda İstanbul nöbetçi Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak, dosyanın İTÜ’den seçilecek üç kişilike heyete tevdi edilerek, itirazları karşılar rapor aldırılmıştır. Talimat yolu ile düzenlenen 07/01/2020 tarihli heyet raporunda da …’nun %75, yaya …’ın ise %25 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
28.Kusur raporları birbirini teyit etmektedir.
29.Aşamalarda, belirtilen tıbbi eksiklikler giderilerek, maluliyet konusunda rapor aldırılmıştır. 23/04/2020 tarihli, 21265 sayılı İstanbul ATK raporunda özetle;
“… …’ın Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik Hükümleri kapsamında engellilik oranının % 0 (yüzdesıfır) olduğu,
İyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceği,
12/10/2017 tarihinde maruz kaldığı trafik kazası neticesi meydana geldiği bildirilen sağ alt ekstremitede hareket kısıtlılığı arızası nedeniyle iyileşme süreci içinde 2 (iki) ay başka birisinin yardımına gereksinim duyabileceği” hususları belirtilmiştir.
30.Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
31.Bu hususlar doğrultusunda, kusur ve maluliyet bilirkişi raporlarının, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır, itirazlar yerinde görülmemiştir.
32.Mahkememizce aktüerya bilirkişiden rapor aldırılmıştır.
33.26/01/2021 tarihli aktüer raporunda özetle; dosyada mevcut veriler ışığında, davacının talep edebileceği geçici iş göremezlik zararının 9.432,90 TL olduğu, bakıcı gideri alacağının 3.555,00 TL olduğu, tedavi gideri hesaplamasının uzmanlık alanı dışında olduğu belirtilmiştir.
34.Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır. İtirazların değerlendirilmesi amacıyla aktüerya bilirkişiden ek rapor alınmış ve … tarihli ek raporda itirazlar karşılanmış, mahkemenin bakıcı gideri konusundaki takdirinin net asgari ücret veya brüt asgari ücret olup olmaması yönünden terditli hesaplama yapılmıştır.
35.Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
36.Aktüerya kök ve ek raporlarının hükme elverişli bir zemin hazırladığının kabulü ile itirazlar yerinde görülmümiştir.
37.Davacı taraf vekili, 07/10/2020 tarihli dilekçede, “sağlık problemleri ve tedavi giderleri” talebini açıklamıştır. Beyan içeriğinden, talebin tedavi giderlerine yönelik olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay kararları da göz önüne alınarak doktor bilirkişiden (aynı zamanda aktüerya uzmanı da olan) rapor alınmasına karar verilmiştir.
38.24/10/2021 tarihli doktor bilirkişi raporunda özetle; …’ın SGK dışı tedavi giderlerinden kaynaklanan maddi zararının 600,00 TL olduğu, …’nın SGK dışı tedavi giderlerinden kaynaklanan maddi zararının ise olmadığı belirtilmiştir.
39.Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
40.Davacı vekili, raporun yerinde olduğunu beyan etmiş, davalılar vekilleri ise rapora itirazlarını sunmuştur.
41.Doktor bilirkişinin raporunun dosya kapsamına uygun olduğu, denetime elverişli olduğunun kabulü ile itirazların yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
42.Davacılar vekili, maddi tazminat taleplerini ıslah etmiş, HMK m. 177 gereği ıslah dilekçesi davalılara tebliğ edilmiştir ve davalılar vekilleri ıslah dilekçesine beyanlarda bulunmuşlardır.
43.Islah dilekçesine karşı da zaman aşımı def-i ileri sürülse de somut olayda, kaza tarihi, dava tarihi ve cezayı gerektiren bir fiilin olduğu da göz önüne alınarak, zaman aşımının ıslah tarihi itibariyle de henüz geçmediği, bu def-inin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
44.Tüm dosya kapsamı, kusur, aktüerya ve doktor bilirkişi raporu dikkate alınarak, davacının maddi tazminata yönelik davasının kısmen kabulüne; Davacı …’ın sürekli iş göremezlik zararı talebinin reddine, davacı …’ın geçici iş göremezlik zararı talebinin kabulü ile; 9.432,90 TL geçici iş göremezlik zararının 15/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, davacı …’ın tedavi gideri talebinin KABULÜ İLE; 600,00 TL tedavi giderinin 15/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, davacı …’ın bakıcı gideri talebinin KABULÜ İLE; 2.666,25 TL bakıcı giderinin 15/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, davacı …’nın tedavi gideri talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
45.Davacıların manevi tazminat taleplerine bakıldığında;
46.6098 Sayılı TBK’nun 49. Maddesi gereğince sürücüye, 2918 Sayılı Kanunun 85. maddesi gereğince motorlu araç işletenine karşı ve sorumluluk sigortacısına karşı dava açabilir. İşleten ve sürücü zarar görenlere karşı müteselsilen sorumludur. Aynı Kanunun, 56 ıncı maddesi (mülga 818 Sayılı BK un 47 md) uyarınca bedensel zarar gören ve yakınları kendisine uygun bir paranın manevi tazminat olarak ödenmesini isteyebilir.
47.Mahkememizce aşamalarda, sosyal ve ekonomik durum araştırmaları yaptırılmıştır.
48.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.04.1982 gün ve E:1981/4-56, K:1982/348 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, kişilik hakları, kişinin kendi hür ve bağımsız varlığının bütünlüğünü sağlayan, herkese karşı ileri sürülebilen ve kaynağını Anayasa’dan alan; yani Anayasa’nın teminatı altında bulunan mutlak bir haktır. Manevi tazminat sade bir ifade ile, zarar görenin kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana gelen eksilmenin (manevi zararın) giderilmesi, tazmin ve telafi edilmesidir(EREN, Fikret., Borçlar Hukuku-genel hükümler-, 8. Bası, Ekim 2003, s. 745, KILIÇOĞLU,Ahmet, Borçlar Hukuku, Ankara 2004, s. 311, ERTAŞ, Şeref., Manevi Tazminatın Hukuki Niteliği ve Miktarının Tespiti, Postacıoğlu’na Armağan, Ankara 1990, s. 83 vd.)Manevi tazminatta zarar, kişinin iç huzuru ve manevi bütünlüğüne yapılan saldırının mecazi ifadesidir(KILIÇOĞLU,Mustafa, Tazminat Hukuku,3. Baskı, Şubat 2010, s.1031.,HATEMİ, Hüseyin, Sözleşme Dışı Sorumluluk, C.II,İstanbul 1993, s.102) Manevi tazimnata hükmedilirken uygulamaya 22/06/1966 gün 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki (Belirtilmelidir ki; Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları konularıyla sınırlı, sonuçlarıyla bağlayıcıdırlar, bkz: 2797 saıyılı Yargıtay kanunu m. 45;”İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.)ilkeler ışık tutmaktadır. Manevi tazminat uygulamadaki yerleşen ilkeler ve tarafların sosyal ve ekonimik durumları da gözetilerek, hakimin takdirinde bir husustur.
49.Dosyadaki bilirkişi raporları yerinde, hukuka ve oluşa uygun bulunmuşlardır.
50.Somut olayda, gerçekleşen haksız fiil/trafik kazası nedeni ile davacıların manevi zarara uğramaları olağandır. Mahkememizce, dava dilekçesinde, davacı tarafın özetle; asil … için, kaza tarihinde küçük olması sebebiyle geçirdiği trafik kazasının travmatik olduğu, uzun süre kendisini ifade edemediği, konuşma güçlüğü yaşadığı, halen de konuşmakta zorlandığı, en ufak bir sesten, tıkırtıdan korktuğu, çoğu zamanlarda uykusundan aniden ve korkarak uyandığı, dışarıya çıkmamakta direndiği, sürekli birilerinin kucağında olmak istediği, sokakta yürüyemez hale geldiği iddialarının varlığı karşısında, manevi tazminat takdirinde etkili olacağı kanaatiyle, psikolojik danışmandan bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişi raporunda özetle; kazayı anlattığında etki altında olabileceği, yaşının küçük olduğu, …’nın psikolojik, sosyal ve akademik becerilerinde bir sorun olmadığı belirtilmiştir. Rapor taraflara tebliğ edilmiştir. Kazadan dolayı manevi zarara uğradığı mahkememiz kabulündedir ancak bu rapor manevi zararın takdirinde etkilidir. Kaza nedeniyle hiç manevi zararı olmaması kabule göre yerinde değildir. Ancak, raporda, dava dilekçesinde belirtilen hususlara yönelik bir tespitin yapıldığı, anlatılan durumların olduğu tespit edilmediğinden, takdirde dikkate alınmıştır. Tarafların sosyal ekonomik durumları, olaydaki sürücü kusurları, olayın oluşu, maluliyet oranı, dava dilekçesindeki talep miktarı, yaş durumları, 22/06/1966 gün 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki ilkeler göz önünde tutarak, hükümde belirtildiği şekilde manevi tazminatlara hükmetmek, manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
51.Vekalet ücretleri yönünden; Yargıtay 17. HD’nin 2016/18332 esas, 2019/7698 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; maddi tazminat yönünden her bir davacı yönünden reddedilen kısım üzerinden ayrı ayrı, kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine tek vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmektedir. Davacılar için de ayrı ayrı davalar olduğu göz önünde tutulmalıdır. Bu husus göz önüne alınmıştır.
52.Faiz başlangıcı yönünden; Dosyaya baktığımızda; davanın trafik kazasına dayandığı anlaşılmaktadır ve genel kural olarak Trafik kazaları haksız fiil niteliğinde olup, tazminat borcu haksız fiil tarihinde muaccel olur. Başka bir ifade ile haksız fiillerde borcun muaccel hale gelmesi ihtarı gerektirmez. (Yargıtay 17. HD., 2008/2484 E., 2008/4216 K., Yargıtay 11. HD., 25.1.2007 tarih, 2005/14182E.,2007/809 K.)Haksız eylemden kaynaklanan tazminat  davalarında, olay tarihinden faiz yürütülmelidir(fur semper in moro). … Sigorta AŞ den gelen dosya içeriğinde, davacıların başvurusuna ait belgede yer almakla birlikte sigorta şirketi tarafından 02/03/2018 tarihinde kayda alındığı anlaşılmaktadır. Başvuru tarihinin 02/03/2018 olduğunun kabulü gerekir. 2918 sayılı KTK.nun 99/1. maddeleri ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartlarının B.2. maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. 02/03/2018 tarihinden 8 iş günü sonrası 15/03/2018’dir. Davacı vekilinin, dava dilekçesindeki taleplerinde faiz talebi yoktur. Islah dilekçesinde ileri sürdüğü taleplerde ise temerrüt tarihi olarak bildirdiği 02/03/2018 tarihinden itibaren faiz talebinde bulunmuştur. Yargıtay 3. HD’nin 2020/8977 E., 2021/2307 K sayılı emsal ilamında da belirttiği üzere; Faiz, asıl alacağın bir bölümü olmayıp, asıl alacağa bağlı fer’i nitelikte bir haktır. Faiz asıl alacağa bağlı olmasına rağmen, asıl alacaktan ayrı olarak dava veya takip konusu edilebilir. Asıl alacak için açılan davada faize ilişkin hakkın saklı tutulmamış olması, daha sonra faiz için ayrı bir dava açılmasına veya ıslah ile faiz talep edilmesine engel teşkil etmez. O halde; davacı tarafından dava dilekçesinde faiz talep edilmese bile ıslah ile faiz talep edilebilir. Mahkememizce de bu kabul doğrultusunda, başvurunun 8 iş günü sonrası (bu yönüyle talepten ayrılınmıştır) faiz başlangıcı kabul edilmiştir. Davalı gerçek kişiler için ise yukarıda da anlatıldığı üzere, kaza tarihi temerrüt tarihidir. Davacılar vekili, lehlerine olan bu tarih yerine sigorta şirketi gibi onlar için 02/03/2018 tarihli başlangıç, yani sigorta şirketinin kendilerince temerrüt tarihinin uygulanmasını talep etmiştir. Dava tarihinden başlaması yönünde de açık bir talep olmadığından (kabule göre hakkı olunan kaza tarihi ile dava tarihi arasındaki bir tarih de belirtilebilir/çünkü temerrüt zaten haksız fiil ile zaten o tarihte oluşmuştur/davacının açıkça aleyhine bir tarih belirtmesi durumu hariç/taleple bağlılık ve tasarruf ilkeleri gereği) mahkememizce gerçek kişiler yönünden de aynı tarihten faiz başlatılmıştır.
HÜKÜM// Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davacı …’ın sürekli iş göremezlik zararı talebinin REDDİNE,
2-Davacı …’ın geçici iş göremezlik zararı talebinin KABULÜ İLE; 9.432,90 TL geçici iş göremezlik zararının 15/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmasına,
3-Davacı …’ın tedavi gideri talebinin KABULÜ İLE; 600,00 TL tedavi giderinin 15/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmasına,
4-Davacı …’ın bakıcı gideri talebinin KABULÜ İLE; 2.666,25 TL bakıcı giderinin 15/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmasına,
5-Davacı …’nın tedavi gideri talebinin REDDİNE,
6-Davacı …’ın manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE; 18.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine,
7- Davacı …’nın manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE; 8.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine,
8-Davacılar tarafından yatırılan 35,90 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
9-Davacılar tarafından başlangıçta yatırılan 314,23 TL peşin harç ve aşamalarda yatırılan 204,91 TL ıslah harcı toplamı 519,14 TL’nin mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 2.124,39 TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına, davalı sigorta şirketine karşı sadece maddi tazminat talebi ileri sürüldüğünden, davalı sigorta şirketinin 348,33 TL’sinden sınırlı sorumlu olmasına,(12699,15*68,31/1000=867,47-519,14=348,33)
10-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
11-Davacılarca başlangıçta yatırılan ve mahsup edilen toplamda 555,04 TL harç toplamının davalılardan müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, davalı sigorta şirketinin 247,65 TL’sinden sınırlı sorumlu olmasına,(dava dilekçesinde 90.000,00 TL manevi tazminat davalı sigorta şirketine yönlenmediğinden, bu kısma isabet eden harç miktarı takdiren düşülmüştür//90.000,00*68,31/1000/20=307,39 TL)
12-Davacı tarafça dosyada maddi tazminat talebine özgü yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) bilirkişi ücreti gideri toplamı 900,00 TL’nin haklılık durumu gereği 882,00 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, maddi tazminata özgü yapılan bu kalem için bakiye masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
13-Davacı tarafça dosyada taleplerin tümü için ortak yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 3.446,80 TL’nin haklılık durumu gereği; 3.390,00 TL’sinin davalılardan müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, davalılar … ve …’ın u miktarın 1.295,99 TL’sinden sınırlı sorumlu olmasına, (davalı sigorta şirketine yönelik talepte haklılık oranı yüksektir)
14-Davacı … kendisini maddi tazminat taleplerinde vekil ile temsil ettirdiğinden; 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine,
15- Davacı … kendisini manevi tazminat taleplerinde vekil ile temsil ettirdiğinden; 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine,
16-Davacı … manevi tazminat talebi yönünden kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 5.100,00 TL ücretinin davalılar … ve …’dan müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine,
17-Davalılar kendilerini davacı …’nın maddi tazminat (tedavi gideri) talebi yönünden vekil ile temsil ettirdiklerinden, 200,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak davalılara verilmesine,
18-Davalılar davacı …’nın manevi tazminat talebinden kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak davalılar … ve …’ya verilmesine,
19-Davalılar …’ın manevi tazminat talebinden kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak davalılar … ve …’ya verilmesine,
20-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. … ve davalı vekili Sn. Av. …’nun yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/01/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır