Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/219 E. 2019/235 K. 08.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/219
KARAR NO : 2019/235
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/04/2018
KARAR TARİHİ : 08/04/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili …/…/… tarihli dava dilekçesinde özetle; … markasının … Bölge dağıtıcısı olan davacı şirket, davalıya toptan tavuk ürünleri sattığını, davacı şirket, edimini tam ve gereği gibi ifa ettiği halde davalı tarafın kendisine düşen edimini yerine getirmediğini, ödenmeyen fatura borçları nedeniyle …İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı takip dosyası üzerinden genel haciz yolu ile takibe geçildiğini, ancak davalı tarafından haksız yere borca ve yetkiye itiraz edildiğini ve takibin durduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla borçlunun icra takibine yaptığı itirazının iptaline, kötü niyetli itiraz nedeniyle alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili… tarihli cevap dilekçesinde özetle; davalının adres ve işletme yeri … ilçesi olup, yetki itirazında bulunduklarını, eldeki davada … İcra Dairelerinin ve Mahkemelerinin değil, … İcra Dairelerinin ve Mahkemelerinin Yetkili olması sebebi ile yetkisizlik kararı verilmesini, ayrıca bu davanın kötüniyetli olduğu kadar hukuki dayanaktan da yoksun olduğunu, davalının, davacıya borcu olmadığını, davacı taraf ile davalının bir kısım peşin para (kredi kartı ve bir kısım elden ödeme ile ödenen bedellerin kabul beyanı ile de sabit olan) ile mal alımı yapmış ise de davacı söz konusu mala ilişkin fatura tanzim ederek davalıya teslim etmediğinden, haksız işlemlerde bulunmaya çalışıldığından ötürü davalının ticari faaliyetlerinin aksamaması adına başka firmadan alışveriş yapmak zorunda kaldığını, davalı taraf ile ilişkinin sadece bu boyutta kaldığını, kaldı ki iddia edilen cari hesap ekstresinin de … … olmasının bu hususu desteklediğini, davalı hakkında açılan davanın reddine ve yine kötüniyetle başlatılan takip nedeniyle davacının %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilerek tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında;
Dosya davalı tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılmak üzere … Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş, … Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından dosya mali müşavir bilirkişiye tevdi edilmiş, mali müşavir bilirkişi …tarafından tanzim edilen …/…/… havale tarihli raporda özetle; “…davalı tarafın basit usule tabi mükellef olması nedeniyle …hesap döneminde ticari defter tutmak zorunda olmadığı, bu nedenle takip ve dava konusu faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olup/ olmadığının ve söz konusu fatura bedellerinin ödenip ödenmediğinin davalının ticari defterlerine bakılarak tespit edilmesinin (tutulmuş bir ticari defter olmaması nedeniyle)mümkün olmadığı, takip ve dava konusu faturaların açık fatura mahiyetinde düzenlendiği, faturaların teslim alan kısmında imzanın bulunduğu fakat herhangi bir ismin yazmadığı…” şeklinde tespit ve rapor edilmiştir.
Davacı tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, dosya mali müşavir bilirkişi …e tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından Mahkememize sunulan … havale tarihli raporda özetle; “…Taraflar arasında ticari ilişkinin olduğu, dosyalardaki belgeler ve yerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı …Şti’nin davalı …’ne gıda ürünü sattığı, davacı tarafın ibraz ettiği … yılı e-defter beratlarının yasal süresi içinde sisteme yüklendiği, ticari defterlerindeki kayıtların sahibi lehine delil özelliği taşıdığı, davacı tarafın dava konusu faturaları açık olarak düzenlediği ve … yılı defterlerine kayıt ettiği, davalının yaptığı ödemelerin de davacının defterlerinde yer aldığı, talimat mahkemesince görevlendirilen bilirkişi tarafından düzenlenen “davalı kayıtlarına ait raporda” davalı tarafın “basit usulde gelir vergisi mükellefi olduğu” ve defter tutma zorunluluğu olmadığını, bu nedenle davalı tarafından defter ibraz edilmediğini belirterek taraflarlar arasındaki ticari ilişki ile ilgili borç-alacak hususunda bir görüş bildiremediği, davalının tacir olmayıp “esnaf” olduğunun anlaşıldığı, buna göre taraflardan birinin tacir olmadığı, bu hususun dikkate alınıp alınmamasının sayın mahkemenin takdirinde olduğu, davacının … yılı defter kayıtlarında takip tarihi itibariyle davacı …Şti.’nin davalı …’den 13.059,13 TL alacaklı olarak kaydın olduğu yer aldığı…” şeklinde rapor tespit edilmiştir.
Davalının tacir olup olmadığı hususunda Vergi Dairesine ve Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılmış, gelen yazı cevaplarından davalının tacir olmadığı anlaşılmıştır.
DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE: Dava, cari hesap alacağına dayalı olarak yapılan ilamsız takipte itiraz üzerine alacaklı tarafından açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yargıtay HGK’nın 18.11.2015 gün ve 2014/15-301 E. 2015/2659 K. sayılı emsal içtihadına göre, “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar…
Ticari davalar ise; aynı Kanunun 4/1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.”
21 Temmuz 2007 gün ve 26589 s. Resmi Gazete’de yayınlanan, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı’nın 1/b maddesi ile de, “213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları…” kararlaştırılmıştır.
Somut olayda ; Her ne kadar dava Mahkememizde açılmış ise de; davacının tacir olup olmadığı hususunda … Vergi Dairesi Müdürlüğüne yazılan yazımıza verilen …tarihli cevapta; söz konusu davalı mükellef …’in basit usul olarak 2 el eşya alım satım işine başladığı, …/…/… tarihinde iş değişikliği yaparak cafe işletmeciliğine dönüştürdüğünü, mükellefin halen basit usul olarak cafe işletmeciliğine devam ettiği bildirmiş, … Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan yazımıza verilen …/…/… havale tarihli cevapta; davalının herhangi bir kaydının tespit edilemediğinin bildirildiği görülmüştür.
Yukarıda yazılı emsal içtihatta da belirtildiği üzere davalı tarafın tacir olmadığı, yalnızca davacının tacir olduğu, sadece davacının tacir olması, taraflar arasındaki ihtilafın da ticaret mahkemesinde görülmesi gereken mutlak ticari davalardan olmaması nedeniyle, mahkememizin görevsiz olduğu sonucuna varılmıştır, uyuşmazlık yönünden Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu belirlenmiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntısı gerekçeli kararda anlaşılacağı üzere;
1-Davacının davasının görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
Karar kesinleştiğinde ve istek halinda dosyanın Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
2-Dava dosyasının süresi içinde görevli mahkemeye aktarılması durumunda harç ve yargılama giderlerinin HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevli mahkemece nazara ALINMASINA,
3-Dosyanın gönderilmesi için süresi içinde başvuru yapılmadığı takdirde HMK’nun 20/2-son ve 331/2 maddeleri gereğince yapılacak işlemin mahkememizce dosya ele alınarak DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/04/2019

Katip …
¸E- İmzalı

Hakim …
¸E- İmzalı