Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/184 E. 2018/271 K. 28.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/184
KARAR NO : 2018/271
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/03/2018
KARAR TARİHİ : 28/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili … tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile idare arasında … tarihinde hizmet alımına ait … İhale kayıt numaralı ihaleye katıldıını ve bu ihaleyi aldığına dair kararın … tarihinde kesinleştiğini, sözleşmenin şoför ve araç kiralama mahiyetinde olduğunu, bu sözleşmede fiyat farkı verilmeyeceğinin beyan edildiğini, müvekkilinin de enflasyon oranına göre yapılacak asgari ücret artışını da hesaplayarak teklif verdiğini ve bu teklifin kabul edildiğini, ihalenin müvekkilinde kaldığını ve ihale kesinleştiğinde 1.273,50 TL olan asgari ücret … tarihinde 1.647,00 TL olduğunu, bu zam oranı enflasyon oranının da 3 katından fazla olduğunu, müvekkilinin bunu idareye beyan etmesine rağmen sonuç alamadığını, ihale kesinleştikten sonra müvekkilinin bu sözleşmeyi imzalamasaydı ihalede teminat olarak alınan 127.000,00 TL’nin idareye gelir olarak kaydedileceğini ve müvekkilinin ihalelerden yasaklılık cezası alacağını, yani müvekkili istemese de mecbur olarak bu sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığını, basiretli bir iş adamı gibi düşünen müvekkilinin bu olağanüstü ve idarenin tek yanlı olarak koyduğu bu artış ile sözleşmeyi yürütmek zorunda kaldığını, idarenin tek taraflı olarak koyduğu bu kurala uymak zorunda olan müvekkilim ağır külfetler altında kaldığını, bunun akabinde fiyat farkı isteminin de idarece reddedildiğini, ilgili sözleşme; personel çalıştırılmasına dayalı sözleşme olup bu nedenle de idarenin fiyat farkı verme zorunluluğu bulunduğunu, Mahkeme bu konuda aksi kanaatte olup da sözleşme serbestisi derse de genel ilkeler doğrultusunda tazminat ödemesi gerektiğini, çünkü külfetin artık müvekkiline zarar verdiğini, müvekkilini iflas noktasına getirdiğini, keza bakıldığı zaman özel hukuk kişisinin üstünde olan kamu yararı gereğince idarenin tek taraflı gücü bulunduğunu, ancak idare bu üstün yetkilerini kullanırken, özel hukuk kişisinin yükümlülüklerini arttırarak sözleşme hükümlerini yerine getirmesini, işi yapmasını imkansız kılar veya güçleştirirse; kişinin bundan dolayı uğrayacağı zararı tazmin eder. Bu gibi hallerde mali denge ilkesi gözetilir yani bozulan mali dengenin korunması için yargı içtihatları ile doğan “…” veya “…” kuramlarına göre tazmin eder veya katkıda bulunarak hafifletir. Akit, başka bir idarenin genel-düzenleyici işlemlerde yaptığı düzenleme sonrasında yapılan sözleşmenin yükünün arttırıldığını ve bunun da ağır zararlar verdiğini, keza bu onuda İdare mahkemesinde buna yönelik Antalya … İdare mahkemesinin … esas numaralı dosyalarından da dava açtıklarını, ancak adli yargının görevi olduğuna dair görevsizlik kararı verildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şartıyla bilirkişi marifetiyle uğranılan zararın hesaplanarak haklı olan davanın kabulüne, eksik kalan miktardan 1.500,00 TL (fazlaya ilişkin hakkımızı saklı tutmaktayız) zararın kendilerine ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE: Dava, sözleşmeden kaynaklı artışların tazmini istemine ilişkindir.
6100 sayılı H.M.K. 2. Maddesinde; “…Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir…”
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II.maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı, ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Buna göre işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Yine aynı kanunun 11. Maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” 15.maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11’inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır“ düzenlemesi bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen yasa maddesi ve emsal içtihatlar doğrultusunda yarpılan değerlendirmede; Taraflar arasındaki uyuşmazlığın sözleşmeden kaynaklı artışların tazminine ilişkin olduğu, 6102 sayılı TTK’nın 4. Maddesinde mutlak ve nispi ticari davaların belirlendiği, iş bu davanın mutlak ticari davalardan olmadığı, mahkememiz dosyasında yapılan resen araştırmaya göre her iki tarafın tacir olmaması( davalı tacir değil) ve işin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmaması nedeniyle davanın nispi ticari dava da olmadığı görülmüştür.
Açıklanan nedenlerle; davaya bakma görevinin Antalya Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ait olduğu ve dava şartlarından olan görev hususunun yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği anlaşıldığından davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usûlden reddi ile Mahkememizin görevsizliğine, karar kesinleştiği tarihten, kanun yoluna gidilipte başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiş, oluşan vicdani kanaatle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin 6100 Sayılı kanunun 114 ve 115.maddeleri gereğince GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı kanunun 20/1.maddesi gereğince kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna gidilip de başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili ANTALYA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin, 6100 s. HMK’nin 20 ve 331/2. maddeleri uyarınca davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde görevli mahkemesince takdir edilmesine, davaya görevli mahkemesinde devam edilmemiş olması ve talep halinde ise Mahkememizce gerekli kararın verilerek değerlendirilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılıp kullanılmayan gider avansından artan kısmının, 6100 s. HMK.nun 333. maddesine göre karar kesinleştiğinde (ve dosyanın görevli Mahkemeye süresinde gönderilmemesi halinde) re’sen davacıya iadesine,
Dair; tarafların yokluğunda, miktar itibariyle kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda karar verildi.28/03/2018

Katip …
¸E- İmzalı

Hakim …
¸E- İmzalı