Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/456 E. 2018/649 K. 26.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/456 Esas
KARAR NO : 2018/649
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/08/2017
KARAR TARİHİ : 26/10/2018

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunduğu dava dilekçesinde; müvekkili ile davalıların … yılında ortak tanıdıkları … vasıtasıyla tanışarak toptan … alım satımı konusunda sözlü olarak anlaşmaya vardıklarını, bu anlaşmaya göre ilk etapta … ton ve …etapta ise … ton 1.sınıf … davalı taraflarca temin edilerek davacıya teslim edileceğini ancak söz geçen tarihlerde davalıların mevcut bir şirketinin bulunmadığını, bu sebeple ortak tanıdıkları olan …’nin toptancı hali no:… adresinde bulunan … Şti’nin … Bankası hesabı üzerinden vermeyi taahhüt ettikleri …in tüm bedelini aldıklarını, müvekkilinin anlaşmaya uygun bir şekilde … Bankası aracılığı ile … tarihinde … Euro, … tarihinde … TL, … tarihinde … TL, … tarihinde … TL, … tarihinde … TL havale yaptığını ancak davalı tarafların taahhüt ettikleri … teslim etmediklerini, müvekkilinin … yılının başlarında davalı taraflara yoğun girişimi neticesinde davalıların taahhüt ettikleri … temin ettiklerini, yüksek bir rakama davacı adına … Şti’ye pazarladıklarını ve sattıklarını, karşılığında … Şirketinin kendilerine … tarihli …bank’a ait 88.000,00 TL bedelli çek, yine aynı şirketin düzenlediği … tarihli ve … TL bedelli, … tarihli … TL bedelli ve yine … tarihli … TL bedelli toplamda … adet çek verildiğini ancak adı geçin şirketin çeklerinin karşılıksız çıktığından bahisle mağdur olduklarını, iddia ettiklerini ve iddialarına mesnet kazandırmak adına karşılıksız çıkan çeklerin suretlerini müvekkiline verdiklerini, davalılardan …’ın süreç devam ederken … Şti adında … tescil tarihli bir şirket kurduklarını, … hali … numarada faaliyete başlayan şirketini müvekkiline olan taahhüdünü yerine getirmediğinden ve ileride davacının hukuki yollara başvurabilceğini hesap ederek … tarihinde kardeşi …’a muvazaalı olarak devrettiğini, müvekkilinin ısrarlı çabalarıyla taraflar arasında … tarihinde tanıklar huzurunda tekrar bir araya gelerek davalıların davacıya olan taahhütlerini yazılı bir sözleşme ile imza altına aldıklarının, bu alacağına mukabil olarak … ton + … ton … ve olumlu şartlar olmuşsada ek … ton … teslim ederek borcunu ödeyeceğini, kefil olarak …, şahit olarak …, … ve … huzurunda imza altına aldıklarını, müvekkilinin sözleşme tarihi itibariyle … ton fiyatlarının çok düşmesi sebebi ile alacağını karşılamayacağını göz önünde bulundurarak daalı taraflara tekrar bir araya geldiğini ve başkaca ek bir sözleşme yaparak … – … tarihleri arasında teslim edilmek şartı ile … ton ilave … teslimini sözleşmeye baladıklarını ancak belirtilen tarihler arasında davalı tarafların teslimat yapmadıkları gibi davacı müvekkili ile ilteşimi kesmek yoluna gittiklerini, tüm çabalara rağmen müvekkilinin sonuç alamadığını, bu gelişmeler üzerine taraflarca davalılara … tarihinde ihtarname çekilerek edimin ifası için … gün süre verildiğini aksi halde sözleşmenin tek taraflı olarak feshedileceğinin ihtar olunduğunu, haklı davanın kabulüne, dava süresince davalıların muvazaalı devir işlemlerine ivedilikle devam edebileceğinin tehlikesi göz önüne alınarak ve sundukları delillerle davacının dava sonunda davalı taraflardan alacağı miktarın sonuçsuz kalma ihtimali bulunduğundan tüm bankalara davalı tarafların her türlü hesaplarının araştırılmasına, ve ilgili mbankalarda davalı taraflar adına hesaplan bulunması halinde söz konusu hesapların tamamı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesine, davalı tarafların tapu kayıtlarının araştırılarak adlarına kayıt bulunması halinde tamamının üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesine ve dava sonucunda muvazaalı işlemin anlaşılması durumunda muvazaalı devirlerin iptaline karar verilmesiyle alacaklarının tahsiline olanak sağlanmasına, müvekkilinin davalı tarafların ağır kusuru ve kötü niyetli davranışları neticesinde uğradığı zararın mahkememizce yapılacak tesipti ile dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tazminine karar verilmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile … TL alacağın davalılardan dava tarihi itibari ile işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsili ile taraflarına verilmesine ve tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraflar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekilinin mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde; müvekillerinin her ikisinin de TK anlamında tacir olmadığını, müvekillerinden …’ın vergi kaydı dahi olmayan emekli bir kişi olduğunu, müvekillerinden …’ın ise basit usulde vergiye tabi pazarcı olduğunu, semt pazarlarında … sattığını, davacı ile müvekilleri arasındaki bu ihtilafı çözmeye mahkememizin görevli olmadığını, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, bu nedenle görev itirazında bulunduklarını, taraflar arasındaki dava konusu ihtilafın satış sözleşmesinden(… Satışı) kaynaklanmakta olduğunu, davacının söz konusu … satışında alıcı pozisyonunda olduğunu, müvekkili …’in satıcı, müvekkili …’nin ise satıcının … teslim etme edimine kefil olan kişi pozisyonunda olduğunu, satış sözleşmelerinde alıcının borçlarını düzenleyen BK 232. maddesinde; Alıcı, satış sözleşmesinde kararlaştırılmış olduğu biçimde satış bedelini ödemek ve kendisine sunulan satılanı devralmakla yükümlü olduğunu, ancak davacı tarafça sözleşmeye konu patateslerin satış bedeli müvekillerine ödenmediğini, davacının dava dilekçesinde ikrar ettiği üzere satış bedeli dava dışı … Şti ‘ne ödendiğini, müvekkillerinin bu şirkette şu anda veya geçmişte herhangi bir ortaklıklarının, müdürlüklerinin vb organik bir bağları veya ilgileri olmadığına göre bu şirkete yapılmış ödemenin; müvekkillerine derç edilemeyeceğini, ödemenin müvekkilerine yapılmış sayılamayacağını ayrıca ispat edilmesi gereken bir husus olmadığını, davacının dava dilekçesinde müvekilerinin … teslim etme taahüdünde bulunduklarını ıspata yarayan sözleşme sunduklarını, oysaki davacının müvekillerinden bir talepte bulunabilmesi için öncelikle patateslerin bedelini müvekillerine ödediğini ıspatlaması gerektiğini, alıcı pozisyonundaki davacının kendi tanığı … nin sahibi olduğu şirkete yapmış olduğu ödemeyi müvekillerinden talep etmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının bilerek ödemeyi yaptığı … Şti’ne husumet yöneltmediğini, çünkü bu şirketin ticari faaliyetini durdurdunu, tahsil kabiliyeti olmayan bir şirket olduğunu, bu nedenle davacının tahsil kabilyeti olan müvekillerinden bu şekilde talepte bulunmakta olduğunu, davacının bu noktada kötü niyetli hareket etmekte olduğunu, müvekillerinden herhangi bir hak ve alacağı olmadığını bildiği halde müvekillerine iş bu davayı açtığını, bu nedenle davalının HMK 329 . maddesi gereği para cezasına mahkum edilmesini talep ettiklerini, belirttikleri nedenlerle görev itirazlarının kabulünü talep ettiklerini, mahkememiz görev konusunda farklı kanaate ise de usul ve yasaya aykırı davanın esastan reddini, davacının yargılama giderleri ile avukatlık vekalet ücretine mahkum edilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tarafların tacir olup olmadıkları hususunda … Müdürlüğüne, … Müdürlüğü’ne, … Başkanlığı’na müzekkere yazıldığı, gelen yazı cevaplarından davalıların basit usulde vergilendirmeye tabi oldukları ve esnaf odasında …, … esnafı olarak kayıtlarının bulunduğu görülmüştür.
DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE: Dava, satım sözleşmesindan kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
Yargıtay HGK’nın 18.11.2015 gün ve 2014/15-301 E. 2015/2659 K. sayılı emsal içtihadında da “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar…
Ticari davalar ise; aynı Kanunun 4/1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.” şeklinde belirtilmiştir.
Yukarıda belirtilen emsal içtihat doğrultusunda yapılan değerlendirmede: Somut olayda, her ne kadar dava Mahkememizde açılmış ise de; … Müdürlüğü’nden, … Müdürlüğü’nden ve … Başkanlığı’ndan gelen cevabı yazılarında davacının tacir olduğu, davalıların tacir olmadıkları, seyyar esnaf oldukları anlaşılmıştır. Buna göre, eldeki davada davacının tacir, davalıların tacir olmadığı, taraflar arasındaki ihtilafın da ticaret mahkemesinde görülmesi gereken mutlak ticari davalardan olmadığı anlaşıldığından mahkememizin görevsiz olduğu sonucuna varılarak uyuşmazlık yönünden Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu belirlenmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Davaya bakmaya Antalya Asliye Hukuk Mahkemesi’nin GÖREVLİ OLDUĞUNA,
3-HMK’nun 20/1 maddesindeki düzenleme uyarınca kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren iki hafta içinde istem olması halinde dava dosyasının görevli mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Dava dosyasının süresi içinde görevli mahkemeye aktarılması durumunda, harç ve yargılama giderlerinin HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevli mahkemece nazara alınmasına,
5-Dosyanın gönderilmesi için süresi içinde başvuru yapılmadığı takdirde, HMK’nun 20/1 ve 331/2 maddeleri gereğince yapılacak işlemin mahkememizce dosya ele alınarak değerlendirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/10/2018

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır