Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/427 E. 2018/425 K. 07.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/427 Esas
KARAR NO : 2018/425
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/06/2016
KARAR TARİHİ : 07/06/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı arasında elektrik enerjisi satışına ilişkin … ve … numaralı abonelik sözleşmesi bulunduğunu, söz konusu sözleşme ile müvekkili tarafından işletilen …’nolu dükkan adresine bulunan Antalya … isimli hastanenin elektrik alımını davalı şirketten sağlandığını, Davalı şirketçe elektrik tüketiminin karşılığı olarak tahakkuk ettirilen toplam … adet fatura karşılığında toplam 21.981,86.-TL bedel müvekkil şirket tarafından davalı şirkete süreleri içinde ödendiğini, anılan fatura bedelleri içeriğinde kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli ve sayaç okuma/PSH bedeli gibi yasal olmayan ve tüketilen enerjinin karşılığı olmadığı için faturaya yansıtılamayacak kalemlerin bulunmasının yanında; yine faturaların içeriğine dahil edilen ve bu kalemlerin haksız bir şekilde aktif enerji tüketimine eklenmesi üzerinden (%2) TRT payı, enerji fonu, Belediye Tüketim Vergisi’nin (BTV) eklenerek fazla hesaplandığını, bu çerçevede, haksız ve hukuki dayanağı bulunmadığı halde davacı şirkete ait faturalara eklenen bu kalemleri ödeme sorumluluğu bulunmadığını, yasa gereği tahakkuk ettirilmesi gereken ancak hukuki dayanaktan yoksun bulunan bu kalemler matraha dahil edildiği için oransal olarak fazla tahsil edilen TRT payı, Enerji Fonu ve BTV gibi kalemler bakımından ise aradaki fark kadar borcu bulunmadığının olumsuz tespiti ile fazladan alınan bu kalemlerin iade edilmesini talep ettiklerini, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrasında, bu kanun ile verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kurulduğunu belirtmiş, aynı maddenin 2. fıkrasında ise; “Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmesin bu Kanun hükümlerine göre düzenlemesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur…” hükmüne yer verdiğini, madde mettindende anlaşılacağı üzere, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verilmiştir. Bu maddede anlatılmak istenilen hususun 1 kw elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadarki maliyet ve kar payı olup, yoksa Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyatlandırma unsuru belirleme yetkisi ve görevi vermediğinin açık olduğunu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bu maddeye dayanarak 11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmeti Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlemesi Hakkında Tebliğ’i yayımlamış ve lisans sahibi şirketler de bu tebliğe uygun olarak tüketiciden kayıp-kaçak bedelinin yanında dağıtım bedeli, iletim bedeli ve sayaç okuma/PSH bedeli adı altında yansıttıkları bedelleri de tahsil ettiklerini Öte yandan, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun yetkisini aşarak enerji dağıtıcısı şirketlerin tüketicilerden tahsil edebilmelerine olanak sağladığı bu kalemler nedeniyle bu defa vergi ve fon adı altında elektrik faturalarına yansıtılan tüketicilerin mali yükümlülükleri; matrahları haksız bir şekilde arttırıldığı için yasa ile öngörülen miktarların üzerinde tahakkuk ettirildiğinden, matrah farkı kadar fazla yapılan tahakkukun da davacıya iadesi gerektiğini fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla; haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak fazla alınan 1.500,00.-TL’nın dava tarihinden itibaren TCMB avans (ticari) faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Elektrik Piyasası Kanununun Tarifeler, Tüketicilerin Desteklenmesi, Özelleştirme, Kamulaştırma ve Arz Güvenliği Tarifeler ve Tüketicilerin Desteklenmesi başlıklı 17. maddesinde yapılan yeni düzenleme ile “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişKurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü madde metnine eklendiğini, ayrıca Geçici Madde 20 – ( “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır” demek sureti ile 17. maddenin 10. fıkrasının yürüyen davalar için de uygulanması gerektiğini düzenlediğini, bu hali ile huzurdaki davanın reddi gerektiğini, ilgili kanun maddeleri gereğinde kurul kararı ile haklı olarak alınan dava konusu bedellerin iadesi talebinin reddine karar verilmesini talep ettiklerini, Dava dilekçesi soyut beyanlara dayanılarak hazırlanamayacağını, davacı dilekçesinde ne istediğini açıkça ortaya koymadığını, Davacı 10 adet faturaya ilişkin olarak kendisinden tahsil edildiğini iddia ettiği kayıp kaçak, psh, dağıtım, iletim, sayaç okuma gibi sair yasal olmayan bedeller diyerek talep kısmında ne istediğini net şekilde ortaya koymadığını, öncelikle bu hali ile gibi sair yasal olmayan bedeller ibaresini kabul etmediklerini, davacının davasının sadece açıkça belirtilmiş olan kayıp kaçak, psh, dağıtım, iletim, sayaç okuma bedelleri ile dava dilekçesinde alındığını iddia ettiği TRT Payı Enerji Fonu ve BTV’ye ilişkin olabileceğini, bu bedeller haricinde davacının talepte bulunmasına muvafakatlerinin bulunmadığını, Davacı taraf müvekkil şirketin kendisinden haksız olarak tahsil ettiğini iddia ettiği dava konusu bedeller ile bu bedellere yansıtılan TRT Payı Enerji Fonu ve BTV’ ‘nin iadesini talep etmiştir. Müvekkilim aşağıda izah etmiş olduğumuz üzere davacıdan haksız bedeller tahsil etmiş değildir. Bu nedenle itirazlarımız doğrultusunda davanın reddini talep ettiklerini, davacı tarafın iddiası müvekkil şirketin davacıdan haksız bedeller tahsil ederek sebepsiz zenginleştiği yönünde olduğunu, TBK m. 82 uyarınca sebepsiz zenginleşmeden doğan taleplerde zamanaşımı süresi, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren iki yıl olduğunu, somut olayda sebepsiz zenginleşme için öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresi geçtiğini, bu nedenle müvekkil şirkete karşı açılan davanın zamanaşımı bakımından reddine karar verilmesini talep ettiklerini, her ne kadar davayı esasen kabul etmeseler de davacının faize ilişkin talebi kabul etmediklerini, Davacının ticari avans faizi talep ettiğini, davacının söz konusu talebinin reddini talep ettiklerini, TRT Payı 3093 Sayılı Türkiye Radyo Televizyon Gelirleri Kanunu kapsamında alınmaktadır. Söz konusu kanunun 4 üncü maddesinin c bendinde “Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişiler, iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetlerine ilişkin bedeller hariç olmak üzere, elektrik enerjisi satış bedelinin yüzde ikisi tutarındaki payı faturalarında ayrıca gösterir ve bu kapsamdaki bedelleri Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirildiğini, Organize sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, serbest tüketici olarak tedarikçilerden katılımcıları için temin ettikleri enerjiye ilişkin olarak Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ayrıca pay yatırmadığ hükmü yer aldığını, buna göre davacının TRT Payını istemesinde hukuki bir yarar olmadığı gibi, bu talebin hukuki bir dayanağı da olmadığını, Davacı netice ve talep kısmında açıkça kesilen TRT Payını talep ettiğini söylediğini, Bu bedel kanuni bir zorunluluktan ötürü alındığını, söz konusu bedeli talep edilemeyeceğini, Elektrik dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin birbirinde ayrı yürütülmesini öngören 6408 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu İle Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereği … tarihinden itibaren dağıtım ve perakende satış faaliyetleri ayrıştırıldığını, tedarik lisansı sahibi “… Şirketi” ise, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 3.; Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve Raporlamaya ilişkin Esaslar Hakkında Tebliğ’in 39. Maddeleri uyarınca elektrik dağıtım şirketlerinin … tarihi itibari ile dağıtım ve perakende satış faaliyetlerini ayrıştırmasına yönelik yasal zorunluluk kapsamında oluşmuş bir şirkettir. Söz konusu faaliyetleri ayrıştırma işlemi Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından onaylanmış “Dağıtım ve Perakende Satış Faaliyetlerinin Hukuki Ayrıştırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar” a göre yapıldığını … Şirketine … tarih ve …-… sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararıyla … tarihli …/…-…/… sayılı Perakende Satış Lisansı verilmiştir. … AŞ, lisansında belirtilen elektrik enerjisi ve/veya kapasitesi perakende satış ve perakende satış hizmetleri faaliyetlerine … tarihinde başladığını, … AŞ, müvekkil … AŞ’den ayrı, başka bir firma olduğunu, … tarihinde kurulan müvekkil şirketin, mevcut olmadığı dönemlerden sorumlu tutulması mümkün olmayacağını, Henüz daha kurulmamışken dava konusu bedelleri tahsil etmiş olması düşünülemeyeceğini, O nedenle de … tarihinden evvelki bedellerin hiçbirisini kabul etmediklerini, bu bedellerin müvekkil şirketten talep edilmesi imkansız olduğunu, söz konusu o bedellerin müvekkilim tarafından tahsil edilmediğini, bu nedenle davanın bu bedeller bakımından reddini talep ettiklerini, Müvekkil şirkete yöneltilen davayı esas bakımından da kabul etmediklerini, … Hizmeti yapılan 21 Dağıtım Bölgesi Mevcut olup dağıtım şirketlerinin uygulayacağı Ulusal Elektrik Tarifeleri, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından belirlenmekte ve ülke genelinde bütün tüketicilere aynı şekilde yansıtılmaktadır. Ulusal tarife bedellerinin hangi bileşenlere ayrıştırılarak faturalara yansıtılacağı 6446 sayılı Kanun ve bu Kanuna bağlı olarak yayınlanan mevzuat kapsamında EPDK tarafından belirlenmekte ve lisans sahibi şirketlerce aynen uygulandığını, dava konusu fatura kalemleri müvekkil şirket tarafından belirlenmediğini, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 24/1 maddesi (c) bendinde: “Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak bakacağı” hüküm altına alınmıştır. Bir kamu kuruluşu olan EPDK’nın ülke genelinde uygulanan kayıp-kaçak bedeli de dâhil tüm fatura bileşenlerine ilişkin düzenleyici işlemine karşı yapılacak itirazların Danıştay’da görüleceği açıkça düzenlenmiştir. Dolayısıyla davacı tarafın EPDK’nın tarife uygulamasının iptali için idari yargıda dava açması gerekirken, mevcut tarifeyi uygulamak zorunda olan şirkete karşı dava açması usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dava konusu bedellerin tahsil edileceği hususu taraflar arasındaki abonelik sözleşmesiyle de kararlaştırıldığını, Enerji sağlama sözleşmeleri iltihaki akit olduğunu, Her ne kadar genel işlem şartlarının sözleşmenin diğer tarafınca kabul edilerek sözleşme ilişkisine katılma suretiyle sözleşme kurulmakta ise de bu durum sözleşmenin taraf iradesi açıklanmaksızın kurulduğu anlamına gelmeyeceğini, taraflar karşılıklı olarak bu şartları kabul etmişler ve sözleşme akdetmişlerdir. Davacının tacir olması da göz önüne alındığında sözleşme ile uymayı kabul ettiği ve mevzuat gereğince alınan bu bedellerin iadesi için sonradan dava açması mümkün olmayacağını, Ödemeler yapılırken davacı tarafından hiç bir şekilde ihtirazi kayıt koyulmadığını, tedbirli bir tacirin göstermesi gereken özen gösterilmeyerek, kayıtsız şartsız ödemeler yapıldıktan sonra iadesini talep kabul edilemeyeceğini, yürürlüğe giren yeni yasa maddeleri ve tüm itirazlarımız ayrı ayrı değerlendirilerek hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tarafların tüm delileri toplanmış, dava dilekçesinde yazılı alacak kalemlerine göre ve sadece EPDK ‘nın düzenleyici işlemlerine uygun tahsilat yapılıp yapılmadığı, dava konusu dönemde EPDK ‘nın düzenleyici işlemlerine aykırı tahsilat yapılmış ve davacının alacağı var ise ne kadar olduğu konusunda rapor alınmak üzere dosya bir elektrik mühendisi bilirkişiye tevdi edilmiş ve bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır.
Elektrik Mühendisi bilirkişisi … havale tarihli raporunda sonuç olarak; … tarihi öncesi Kayıp-Kaçak Bedeli fiyat eşitleme mekanizması sebebiyle bütün dağıtım bölgelerinde perakende satış tarifesi içerisinde yer alıyor ve birim fiyat içerisinde tahsil ediliyordu. Dolayısıyla … yılından önceki dönemler için dava konusu elektrik abonesine tahakkuk ettirilen kayıp-kaçak bedelinin ayrıştırılması mümkün değildir.
Bu sebeple dava konusu her iki abone için davalı kurum tarafından tahakkuk ettirilen faturaların tamamının … tarihi öncesine ait olması sebebiyle Kayıp-Kaçak Bedellerinin hesaplanabilmesi mümkün olmadığını, sayaç okuma bedeli … yılı öncesi perakende satış hizmet bedeli içerisinde elektrik kullanıcılarından tahsil edilmiş olup ayrı bir kalem olarak sayaç okuma bedeli … tarihinden itibaren alınmaya başlanmıştır. Dolayısıyla … tarihi öncesi sayaç okuma birim bedellerinin bulunmaması nedeniyle sayaç okuma bedellerinin … tarihinden önceki dönemler için hesaplanabilmesi mümkün değildir. Bu sebeple dava konusu her iki abone için davalı kurum tarafından tahakkuk ettirilen faturaların, tamamının … tarihi öncesine ait olması, sebebiyle Sayaç Okuma Bedellerinin hesaplanabilmesi mümkün olmadığını, Davalı kurum tarafından tahakkuk ettirilen fatura dönemlerin de Kayıp-Kaçak Bedelleri üzerinden faturalara yansıtılan TRT Payı, Belediye Tüketim Vergisi ve Enerji Fonu bedellerinin hesaplanabilmesi için Kayıp-Kaçak Bedellerinin yalın olarak faturalarda olması gerekmektedir. Madde 1 de belirtildiği üzere Kayıp-Kaçak Bedellerinin ancak … tarihinden itibaren ayrıştırılmış, yalın olarak faturalara yansıtılmış olması ve dava konusu her iki abone için davalı kurum tarafından tahakkuk ettirilen faturaların tamamının … tarihi öncesine ait olması sebebiyle Kayıp-Kaçak bedelleri üzerinden faturalara yansıtılan TRT Payı, Belediye Tüketim Vergisi ve Enerji Fonu bedellerinin hesaplanabilmesi mümkün olmadığını, Faturalarda tüm tutarlara %\8 KDV tahakkuk ettirildiğini, ekli Hesap formundan da görüleceği üzere; dava tarihinden geriye dönük olarak … ve … nolu tesisatlar için dava konusu kalemler ile ilgili olarak EPDK’nın düzenleyici işlemlerine uygunluğu yönünden yayılan hesaplamalar sonucu fazla veya eksik tahakkuk ettirilen bedellerin; … ve … nolu tesisatların toplamı için, Kayıp/Kaçak Bedeli 00, İletim Bedeli 0,29 Dağıtım Bedeli 0,37, PSH Bedeli -0,64, Sayaç Okuma Bedeli 0,00, TRT 0,00, BTV 0,00 Fon 0,00, KDV 0,10 olmak üzere talep edilen 1.500,00.- TL hesaplamalarda tespit edilen fazla miktarın ise 0,12 olduğunu, Davalı … A.Ş. tarafından davacı tarafa tahakkuk ettirilen faturaların, EPDK’nın yeni düzenleyici işlemlerine uygunluğu yönünden yapılan incelemesinde; Davalı taraf … A.Ş. tarafından Davacı …Şti.’ ne ait 2 abone için toplam 0,12 TL fazla tutar tahakkuk ettirildiği tespit edilmiş olup bu kadar küçük bir tutarında davalı kurum tarafından yapılan fatura hesaplamalarında ki yuvarlamalardan kaynaklanmış olabileceği görüş ve kanaatine varmıştır.
DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE:Dava, “alacak” istemine iilişkindir.
Somut olayda ; davalı taraf, davanın idari yargıda ve EPDK’ya karşı açılması gerektiği yönünde itirazda bulunmuş ise de; davanın alacak davası olup, dava konusu alacak kalemlerini tahsil eden davalı şirketten istirdadının (iadesinin) istenilmesi karşısında davalının bu itirazları da reddedilmiştir.
Davalıların husumete ilişkin itirazlarının taraflar arasında düzenlenmiş elektrik enerjisi satışına ilişkin satış sözleşmesi bulunması sebebiyle reddedilmiştir.
Davalıların zamanaşımı itirazı da, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunup, zamanaşımı süresinin 10 yıl olması ve dava tarihinden geriye dönük 10 yıllık dönem için alacak talebinde bulunulması nedeniyle reddedilmiştir.
Davalıların EPDK kararlarının iptali için açılan Danıştay … Dairesi’nin … E. sayılı davasının sonucunun beklenilmesi talebi, davacının talebinin “EPDK kararlarına rağmen dava konusu aboneliğe ilişkin ve dava dilekçesinde yazılı alacak kalemleri yönünden, davalının hiç hakkının bulunmadığı ve haksız tahsil ettiği bu bedellerin tamamen iadesinin gerektiği” gerekçesine dayalı olduğundan kabul edilmemiştir.
Bu dava açıldıktan sonra ;
a) 17.06.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 s. Kanun’un 21. maddesiyle 6446 s. Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. fıkra ile “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükümünün getirildiği,
b) 17.06.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 s. Kanun’un 26. maddesiyle 6446 s. Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen Geçici 20. maddesi ile de, “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır” hükmü getirilmek suretiyle eldeki davalar yönünden de düzenleme yapıldığı görülmüştür.
Dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren daha önce açılan davaları da etkileyen bu düzenlemeler gereğince davacı vekiline bu düzenlemelere istinaden, davalı şirketlerin yaptığı dava konusu tahsilatların kurumun (EPDK’nın) düzenleyici işlemlerine uygunluğu yönünden incelenmesini (sadece bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılmasını) isteyip istemedikleri sorulmuştur, davacı tarafça EPDK’nun düzenleyici işlemleri yönünden rapor tanzim edilmesi talep edilmiştir.
Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 08/02/2017 tarih, 2016/16610 E.2017/1011 K.sayılı emsal içtihadında, “… Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak ve diğer bedellerin istirdatı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun … tarih ve …-… Esas … K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, uyuşmazlıkla ilgili yargılama sırasında … Tarih … sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir.
Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun … tarih ve …-… Esas … K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur.
Anılan yasa maddeleri ve 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesinde belirtilen hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre davanın görülmesi sırasında geçmişe yürür yasa gereğince davanın konusuz kalması dikkate alınarak davacının yargılama giderlerinden sorumlu olmamasına karşın davanın esastan kabulle sonuçlanmayıp konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmediği görülmekle; davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri doğru değilse de, bu hususun giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK’nun geçici 3.maddesinin yollamasıyla HUMK’nun 438/7.maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir…” şeklinde belirtilmiştir
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve emsal içtihat doğrultusunda Mahkememizce yapılan değerlendirmede; 6719 s. Yasa ile yapılan değişikliklerin Anayasa’ya aykırı olduğu kanaatine varılmadığından, Mahkememizce Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yapılmamış, diğer mahkemelerin başvurularının sonucu da hem bekleme yönünden Mahkememiz açısından yasal zorunluluk bulunmaması hem de, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının T.C. Anayasası’nın 153/5. maddesi gereğince geriye yürümeyecek olması nedeniyle ve usul ekonomisi gereğince beklenilmemiştir.
Mahkememizce davacı şirket adına tahakkuk ettirilen faturalar davalı şirketten celp edilmiştir.
Dava konusu somut olayda, yukarıda belirtilen kanun maddesi doğrultusunda yapılan değerlendirmede: Bütün dosya kapsamı, taraflar arasındaki sözleşme ve yukarıda tarihi belirtilen hüküm kurmaya, Mahkeme ve kanun yolu denetimine elverişli bilirkişi raporu dikkate alınarak davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davacı tarafça davanın açıldığı tarihte haklı olunduğu belirtilerek aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi talep edilmiş ise de; buna ilişkin dosyaya kayıt sunulmadığından davalı yararına yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmetmek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
Harçlar Kanunu Uyarınca Alınması gerekli 35,90 TL harcın peşin olarak alınan 29,20.-TL harçtan mahsubu ile bakiye 6,70.- TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davalı kendini vekil ile temsil ettiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davada red edilen miktar dikkate alınarak hesap edilen 1.500,00.- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/06/2018

Katip …
E İmza

Hakim …
E İmza