Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/407 E. 2018/3 K. 08.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/407 Esas
KARAR NO : 2018/3
DAVA : Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi)
DAVA TARİHİ : 01/06/2016
KARAR TARİHİ : 08/01/2018

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … Sayılı Abone no ile davalı firma arasında enerji alımı konusundaki sözleşme kapsamında ve enerji dağıtımı konusunda hizmet almaya başladığını, davalı firma tarafından her ay elektrik tüketim bedeli adı altında fatura düzenlenerek müvekkiline gönderildiğini, müvekkilinin ise söz konusu fatura bedellerini bu güne kadar eksiksiz olarak ödediğini, ancak söz konusu toplam fatura bedeline haksız şart niteliğiden abonenin harcadığı enerji bedeli ile ilgili hizmet bedelinin dışında kayıp kaçak bedeli vb adlar altında haksız bedeller tahsil edildiğini, işbu davalarının ve taleplerinin Borçlar Kanunun 146.maddesi kapsamında olup ancak 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, bu nedenle, davalının muhtemel zamanaşımı itirazını şimdiden kabul etmediklerini, 4682 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinin 1.fıkrasında, ilgili bu Kanun ile verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kurulduğunu ve aynı maddenin 2.fıkrasında ise; “Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetler ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve görevler tanımlanmıştır. Buna göre kurul; onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performanslarının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulatılmasından denetlenmesinden, fiyatlandırma esaslarının tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmek ve fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamak ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamak” olarak belirtildiğini, açıkça anlaşılacağı üzere; Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun görevinin, elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmek olduğunu, bu tespitin ise; 1kw elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadar maliyet ve kar payı olup, sınırsız bir fiyatlandırma unsuru belirleme yetkisi ve görevi vermediğini,fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla; taraflar arasındaki Abonelik Sözleşmesinin bir örneği ile davacı abone adına düzenlenen tüm faturalardan birer örneğin müzekkere ile davalıdan istenmesini, söz konusu faturalarda kayıp-kaçak bedeli adı altında müvekkil şirketten tahsil edilen şimdilik 1.000.-TL bedelin ödeme tarihlerinden itibaren hesaplanacak ticari avans faizleri ile birlikte tahsilini, yargılama giderlerinin ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekilinin mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; Elektrik Piyasası Kanununun Tarifeler, Tüketicilerin Desteklenmesi, Özelleştirme, Kamulaştırma ve Arz Güvenliği Tarifeler ve Tüketicilerin Desteklenmesi başlıklı 17. maddesinde yapılan yeni düzenleme ile (Ek: 4/6/2016-6719/21 md.) “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmünün madde metnine eklendiğini, “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır” demek sureti ile 17. maddenin 10. fıkrasının yürüyen davalar için de uygulanması gerektiğini düzenlendiğini, bu nedenlerle davanın reddinin gerektiğini, davanın EPDK’ya ihbarını talep ettiklerini, zamanaşımı yönünden davanın reddinin gerektiğini, faiz talebine itiraz ettiklerini, husumet yönünden itiraz ettiklerini, müvekkili …AŞ’den ayrı, yapılan kısmi bölünmede devreden şirket durumunda olduğunu, 01.01.2013 tarihinden sonra tedarik lisansı bulunmadığından elektrik satımı yapmadığını, davacının iade talebinde bulunduğu tarihleri belirtmediğini, bu nedenle 2013 tarihi sonrası yıllara ait faturalara ilişkin iade talebinin var ise bu bedellerin …aş tarafından talep edilmesi gerektiğini, Türkiye Genelinde Elektrik Dağıtım ve Perakende Satış Hizmeti yapılan 21 Dağıtım Bölgesi Mevcut olup dağıtım şirketlerinin uygulayacağı Ulusal Elektrik Tarifeleri, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından belirlenmekte olduğunu ve ülke genelinde bütün tüketicilere aynı şekilde yansıtılmakta olduğunu, EPDK tarafından belirlenen bu bedellerin haricinde bir uygulama yapılması mevcut yasal düzenlemeler karşısında mümkün olmadığından tasarrufunda bulunmayan bir konu hakkında müvekkili şirkete sorumluluk yüklenmesinin yasaya aykırı olduğunu, davanın yürürlüğe giren yeni yasa maddeleri ve tüm itirazları dikkate alınarak reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce dava dosyası 6719 Sayılı kanunun 21. Ve 26. Maddeleri de dikkate alınarak davacının talep edebileceği kayıp kaçak bedelinin olup olmadığı , varsa davacının talep edebileceği alacak miktarı konusunda rapor alınması hususunda elektrik bilirkişisine tevdi edilmiş, elektrik bilirkişisi … … …/…/… tarihli bilirkişi raporunda: “…taraflar arasındaki enerji sözleşmesi dönemi için dosyada mevcut bulunan 2011-2016 yılları arasındaki tüketici ekstreleri ile ilgili dava konusu kayıp bedeli için davacıdan toplamda 418.282,84 TL alındığı, ancak Kanun değişiklikleri ve ilgili diğer mevzuat hükümleri doğrultusunda davacı tarafça dava konusu edilen fatura kalemlerine ilişkin bedelin kendisine iade edilmesi yönündeki talebinin kabul edilebilir olmadığı…” şeklinde kanaat bildirmiştir.
Bu dava açıldıktan sonra ;
a) 17.06.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 s. Kanun’un 21. maddesiyle 6446 s. Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. fıkra ile “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmünün getirildiği,
b) 17.06.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 s. Kanun’un 26. maddesiyle 6446 s. Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen Geçici 20. maddesi ile de, “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır” hükmü getirilmek suretiyle eldeki davalar yönünden de düzenleme yapıldığı görülmüştür.
Yargıtay ….Hukuk Dairesi’nin …/…/… tarih, …/… E…/… K.sayılı emsal içtihadında, “… Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak ve diğer bedellerin istirdatı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun … tarih ve …/…-… Esas …/… K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, uyuşmazlıkla ilgili yargılama sırasında 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir.
Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun … tarih ve …/…-… Esas …/… K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur.
Anılan yasa maddeleri ve 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesinde belirtilen hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre davanın görülmesi sırasında geçmişe yürür yasa gereğince davanın konusuz kalması dikkate alınarak davacının yargılama giderlerinden sorumlu olmamasına karşın davanın esastan kabulle sonuçlanmayıp konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmediği görülmekle; davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri doğru değilse de, bu hususun giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK’nun geçici 3.maddesinin yollamasıyla HUMK’nun 438/7.maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir…” şeklinde belirtilmiştir
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve emsal içtihat doğrultusunda Mahkememizce yapılan değerlendirmede; 6719 s. Yasa ile yapılan değişikliklerin Anayasa’ya aykırı olduğu kanaatine varılmadığından, Mahkememizce Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yapılmamış, diğer mahkemelerin başvurularının sonucu da hem bekleme yönünden Mahkememiz açısından yasal zorunluluk bulunmaması hem de, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının T.C. Anayasası’nın 153/5. maddesi gereğince geriye yürümeyecek olması nedeniyle ve usul ekonomisi gereğince beklenilmemiştir.
Mahkememizin yetkisinin (görevinin) bu dava için de geçerli olmak üzere, bundan böyle sadece dava konusu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu anlaşılmış, davacı tarafın ise açıkca bu yönde bilirkişi incelemesi yaptırılmasını istemediği, eski yasal düzenleme kapsamında mahkememizce değerlendirme yapılmasını talep ettiği anlaşılmıştır.
Hukuk Devleti’nin ve hukukun evrensel prensiplerinin bir gereği olarak, “kanunlar kural olarak geriye yürümezler.” Bu prensibin istisnalarından olan 6719 s. kanun ile, bu kanunun yürürlüğü girdiği 17/06/2016 tarihinden önce açılmış olan davalar yönünden de düzenlemeler yapıldığı anlaşıldığından konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Söz konusu yasal değişikliklerden önce, aynı nitelikteki çok sayıda davanın, Yargıtay HGK’nun … gün ve …/…-… E. …/… K. sayılı, Yargıtay …. HD.nin … gün ve …/… E. …/… K. ve Yargıtay …. HD.nin … gün ve …/… E. …/… K. sayılı emsal içtihatları gereğince ve dağıtım şirketlerinin abonelerinden kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma bedeli, parekende satış hizmeti bedeli ve iletim bedeli tahsil edilemeyeceği gerekçesiyle aboneler lehine sonuçlandığı, davacının dava tarihi itibariyle kendisini dava açmakta haklı görmesinin bu şartlar altında makul ve kabul edilebilir bir düşünce olduğu, davacının dava tarihi itibariyle dava açmakta haklı olduğu, haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. Buna göre, davanın görülmesi sırasında geçmişe yürür yasa gereğince davanın konusuz kalması dikkate alınarak davacının yargılama giderlerinden sorumlu olmamasına karşın davanın esastan kabulle sonuçlanmayıp, konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmediği görülmekle, davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmiş anılan gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Ayrıntısı gerekçeli kararda anlaşılacağı üzere;
1-Konusu kalmayan dava hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL. harcın mahsubu ile eksik kalan 6,70 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3-Davacı tarafça yapılan 62,70 TL ilk dava açılış gideri, 350,00 TL bilirkişi ücreti, 111,45 TL posta gideri olmak üzere toplam 524,15 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. Gereğince hesaplanan 2.180,00 TL.maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı davacının yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/01/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır