Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/325 E. 2018/130 K. 12.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/325 Esas
KARAR NO : 2018/130
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :05/05/2016
KARAR TARİHİ :12/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin elektrik bedelleri için dözünlenmiş olan faturalarda elektrik bedeli dışında ayırca Kayıp kaçak bedeli, eletim sistemi kullanım bedeli, sayaç okuma bedeli, dağıtım sistemi kullanım bedeli ve parekande satış hizmeti bedeli adı altında tahsilatlar yapıldığını, son dönemlerde ise elektrik bedeli dışında yapılan ek tahsilatların tümünü faturada ayrı bir kalem olarak gösterilmediğini, davanın kabulü ile dava tarihinden geriye doğru 10 yıl içinde müvekkilinden tahsil edilmiş olan Kayıp kaçakbedeli, iletim sistemi kullanım bedeli, sayaç okuma bedeli Dağıtım sistemi kullanım bedeli , parekende satış hizmet bedeli TRT payı, belediye tüketim vergisi, Enerji Fon bedeli, KDV ‘nin davalılardan sorumlu oldukları dönemlere ilişkin olarak dava hakları saklı tutulmak üzere şimdilik 10.000,00 TL sinin fatura tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde; davacının tek bir miktar belirtip dava açtığını, davacı hangi fatura için ne kadar miktar ile dava açtığını belirterek davasını hasrettiğini, bu durumun hukuka aykırı olduğunu, bildirilen referansların davacya ait olmadığını bu abonelikler yönünden davacının davada taraf ehliyeti bulunmadığından bu açıdan davanın reddini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte faturaların miktar ve içeriklerince bu güne kadar davalının itirada bulunmadığını, bu durumda davacının faturaları kabul ettmiş sayılacağını, talep edilen fatura bedellerine ilişkin zaman aşımı itirazlarının olduğunu, Talepler B.K. gereği 10 yıllık değil 2 yıllık süreye tabi olduğunu, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. Vekilinin mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde; Müvekkilinin davacıdan haksız bedeller tahsil etmediğini, sebepsiz zenginleşme için öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresi geçmitiğini, bu nedenle müvekkil şirkete karşı açılan davanın zamanaşımı bakımından reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının faize ilişkin talebi kabul edilemeyeceğini; müvekkilinin davacı tarafından temerrüde düşürülmediğini, haksız ya da hukuka aykırı olan herhangi bir bedel tahsil edilmediğini, Haksız olduğu iddia edilen bedelleri tahsil edip etmeme noktasında lisans sahibi şirketlerin herhangi bir inisiyatifi olmadığını, dava konusu fatura kalemleri müvekkil şirket tarafından belirlenmediğini, Taraflar karşılıklı olarak şartları kabul etmişler ve sözleşme akdetmişlerdir. Davacının tacir olması da göz önüne alındığında sözleşme ile uymayı kabul ettiği ve mevzuat gereğince alınan bu bedellerin iadesi için sonradan dava açması mümkün olmamayacağını, ödemeler yapılırken davacı tarafından hiç bir şekilde ihtirazi kayıt koyulmadığını, Tedbirli bir tacirin göstermesi gereken özen gösterilmeyerek, kayıtsız şartsız ödemeler yapıldıktan sonra iadesini talep kabul edileyeceğini, dava konusu bedelleri ödediğini iddia eden davacı bu iddiasını talep ettiği tüm döneme ilişkin faturaların ödeme makbuzlarıyla ispat etmek zorunda olduğunu,davanın reddine karar verilmesinini talep etmiştir.
… A.Ş vekilinin mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde; davacı tarfın kendisinden tahsil olunduğunu iddiia ettiği yalnızca … yılına ait kayıp kaçak bedelinin kendisine geri ödenmesi talebiyle açtığı iş bu davanın mesnetsiz olduğunu, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerlemişm yeri mahkemesi olduğunu, davacı ile müvekkili arasında imzalanmış her hangi bir sözleşme veya hukuki bir ilişkinin olmadığını, geri ödemeye konu kalemler yasal düzenlemeler netiesinde faturaya yansıtılmadığını davacının yasal süresinde faturaya itiraz etmediğini, kurul kararlarına uyma tüm tedarikçi ve dağıtıcı firmalar açısından olduğu gibi müvekkil şirketi açısından da bir zorunluluk olduğunu, davanın öncelikle husumet yönünden reddini talep etmiştir.
Davalı … vekilinin mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde; … bölge kordinatorlügünün tüzel kişiliğinin olmadığını, … A.Ş fiilen ve hukuken var olmayan bir kurum olduğunu, … Kordinatörlüğünün tüzel kişiliği ve dava ehliyetinin bulunmadığından taraf sıfatı da olmadığını, bu nedenle husumet yönünden reddi gerektiğini, Kayıp- Kaçak bedellirinin EPKD tarafından idari kararla belinlendiği bu bedellere ilişkin davaların EPDK ya yöneltilmesi gerektiğini,dağıtım şirketlerince icrası zorunlu idari karara karşı EPDK aleyhine görevli idari yargı yerinde dava açılması gerekirken müvekkil aleşhine açılan davanın reddinin gerektiğini, yetkili mahkemeninin … Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davanın yasal süresi içerisinde açılmadığından zaman aşımı itirazlarının olduğunu, davacının tacir olarak bütün işve işlemlerinde basiretli bir iş adamı gibidavranması ve TTK ya uygun davaranması gerekirken bu gerekliliğe aykırı hareket ederek 8 gün içinde itiraz etmesi gerekirken fatura içeriğine itiraz etmediğini, öncelikle yetkili mahkemede açılmayan davanın yetkisizlik kararı verilerek yetkili mahkemeye gönderilmesini, mahkeme aksi kanaatti ise davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A. Ş. Vekilinin mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde; davanın muhatabı olmadıklarını, davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, davacı şirket ile müvekkili şirketi arasında her hangi bir ticari ilişki olmadığını, şirketin adresinin … da olduğunu, yetki itirazlarının olduğunu, dava konusu taleplerin zaman aşımına uğradığını, kayıp kaçak bedelinin tahsili hukuka tamamen uyğun ve bedelleri EPDK tarafnıdan belirlenen bir bedel olup uygulanması yasal zorunluluk olduğunu, davanın öncelikle usule ilişkin yetedlerle, yetki, zamanaşımı husumet yargı yolu itirazları yönünden reddine bu talepleri kabul edilmediği taktirde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş ye dava dilekçesi tebliğ edilmiş ancak davaya cevap vermemiştir.
Mahkememizce dava dosyası 6719 Sayılı kanunun 21. Ve 26. Maddeleri de dikkate alınarak davacının talep edebileceği kayıp kaçak, kayıp elektrik sayaç okuma bedeli iletim bedeli dağıtım bedeli ve perakende satış bedellerinin olup olmadığı , varsa davacının talep edebileceği alacak miktarı konusunda rapor alınması hususunda elektrik bilirkişisine tevdi edilmiş, elektrik bilirkişisi … … tarihli bilirkişi raporunda; “…davacı … ŞTİ ile davalı … Aş.arasında … numaralı aboneliğe ait … ve … yılları arasındaki tüketici ekstreleri ile ilgili dava konusu “kayıp bedeli, trafo kaybı bedeli, dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, iletim bedeli, enerji fonu, TRT payı, elektrik tüketim vergisi” bedelleri için davacıdan toplamla 709,12 TL alındığı, dava konusu diğer aboneler için abone numaralı ve bu aboneliklere ait okunabilir TL bazlı tüketim ekstreleri bulunmadığından hesapların yapılmadığı, ancak açıklanan Kanun Değişiklikleri ve ilgili diğer mevzuat hükümleri doğrultusunda, davacı tarafça dava konusu edilen fatura kalemlerine ilişkin bedelin kendisine iade edilmesi yönündeki talebinin kabul edilebilir olmadığı …” görüş ve kanaatine varılmıştır.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE; Davanın kayıp kaçak bedeli, iletim sistemi kullanım bedeli, sayaç okuma bedeli, dağıtım sistemi kullanım bedeli ve parekande satış hizmeti bedeli adı altında alınan paraların iadesine talebine ilişkin alacak davası olduğu, uyuşmazlığın davalı şirketlerin yaptığı kesintinin hukuka uygun olup olmadığı noktasında toplanmıştır.
Bu dava açıldıktan sonra ;
a) 17.06.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 s. Kanun’un 21. maddesiyle 6446 s. Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. fıkra ile “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmünün getirildiği,
b) 17.06.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 s. Kanun’un 26. maddesiyle 6446 s. Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen Geçici 20. maddesi ile de, “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır” hükmü getirilmek suretiyle eldeki davalar yönünden de düzenleme yapıldığı görülmüştür.
Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 08/02/2017 tarih, 2016/16610 E.2017/1011 K.sayılı emsal içtihadında, “… Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak ve diğer bedellerin istirdatı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, uyuşmazlıkla ilgili yargılama sırasında 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir.
Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur.
Anılan yasa maddeleri ve 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesinde belirtilen hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre davanın görülmesi sırasında geçmişe yürür yasa gereğince davanın konusuz kalması dikkate alınarak davacının yargılama giderlerinden sorumlu olmamasına karşın davanın esastan kabulle sonuçlanmayıp konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmediği görülmekle; davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri doğru değilse de, bu hususun giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK’nun geçici 3.maddesinin yollamasıyla HUMK’nun 438/7.maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir…” şeklinde belirtilmiştir
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve emsal içtihat doğrultusunda Mahkememizce yapılan değerlendirmede; 6719 s. Yasa ile yapılan değişikliklerin Anayasa’ya aykırı olduğu kanaatine varılmadığından, Mahkememizce Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yapılmamış, diğer mahkemelerin başvurularının sonucu da hem bekleme yönünden Mahkememiz açısından yasal zorunluluk bulunmaması hem de, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının T.C. Anayasası’nın 153/5. maddesi gereğince geriye yürümeyecek olması nedeniyle ve usul ekonomisi gereğince beklenilmemiştir.
Mahkememizin yetkisinin (görevinin) bu dava için de geçerli olmak üzere, bundan böyle sadece dava konusu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu anlaşılmış, davacı tarafın ise açıkca bu yönde bilirkişi incelemesi yaptırılmasını istemediği, eski yasal düzenleme kapsamında mahkememizce değerlendirme yapılmasını talep ettiği anlaşılmıştır.
Hukuk Devleti’nin ve hukukun evrensel prensiplerinin bir gereği olarak, “kanunlar kural olarak geriye yürümezler.” Bu prensibin istisnalarından olan 6719 s. kanun ile, bu kanunun yürürlüğü girdiği 17/06/2016 tarihinden önce açılmış olan davalar yönünden de düzenlemeler yapıldığı anlaşıldığından konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Söz konusu yasal değişikliklerden önce, aynı nitelikteki çok sayıda davanın, Yargıtay HGK’nun 21.05.2014 gün ve 2013/7-2454 E. 2014/679 K. sayılı, Yargıtay 3. HD.nin 07.04.2015 gün ve 2015/1533 E. 2015/5763 K. ve Yargıtay 3. HD.nin 20.10.2014 gün ve 2014/7090 E. 2014/13588 K. sayılı emsal içtihatları gereğince ve dağıtım şirketlerinin abonelerinden kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma bedeli, parekende satış hizmeti bedeli ve iletim bedeli tahsil edilemeyeceği gerekçesiyle aboneler lehine sonuçlandığı, davacının dava tarihi itibariyle kendisini dava açmakta haklı görmesinin bu şartlar altında makul ve kabul edilebilir bir düşünce olduğu, davacının dava tarihi itibariyle dava açmakta haklı olduğu, haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. Buna göre, davanın görülmesi sırasında geçmişe yürür yasa gereğince davanın konusuz kalması dikkate alınarak davacının yargılama giderlerinden sorumlu olmamasına karşın davanın esastan kabulle sonuçlanmayıp, konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmediği görülmekle, davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmiş anılan gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Ayrıntısı gerekçeli kararda anlaşılacağı üzere;
1-Davacının davasının konusu kalmadığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 170,78 TL. harçtan mahsubu ile eksik kalan 134,88 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafça yapılan 204,28 TL ilk dava açılış gideri, 350,00 TL bilirkişi ücreti, 348,00 TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 902,28 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. Gereğince hesaplanan 2.180,00 TL.maktu vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.Maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen antalıldı. 12/02/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır