Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/697 E. 2018/376 K. 18.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/697
KARAR NO : 2018/376
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/11/2015
KARAR TARİHİ : 18/05/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili … tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin, elektrik abonesi olan müvekkili şirketten hukuka ve usulüne aykırı olarak kayıp kaçak kullanımı olmadığı halde … ve … yıllarının elektrik fatura dökümlerinden anlaşılacağı üzere kayıp-kaçak bedelini haksız olarak tahsil ettiğini, yine davalı şirketin …, …, …, …, … yıllarına ilişkin fatura dökümlerinden anlaşılacağı üzere müvekkili şirketten hukuka ve usulüne aykırı olarak dağıtım bedeli, perakende satış bedeli, hizmet bedeli adı altında haksız tahsilat yaptığını, …, …, …, …, … yıllarına ait kayıp-kaçak bedeli, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmet bedeli ve iletim bedeli adı altında tahsil edilen bedeli fazlaya dair hakların saklı kalmak şartıyla şimdilik 10.000,00-TL.sinin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile müvekkili şirkete ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili mahkememize verdiği … tarihli cevap dilekçesinde özetle; Usul ve yasaya açıkça aykırı olarak açılan davaya karşı hukuki yarar, yetki, husumet, zamanaşımı, derdestlik, kesin hüküm ve yargı yolu yönündeki itiraz ve ödemezlik defileri bulunduğunu, davacı tarafın iddiasının müvekkili şirketin davacının haksız bedelden tahsil ederek sebepsiz zenginleştiği yönünde olduğunu ve sebepsiz zenginleşme için 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, bu nedenle zamanaşımı yönünden davanın reddi gerektiğini, davacının fazlaya ilişkin talebinin de davayı kabul etmemekle birlikte yerinde olmadığını, yine KDV talep edilmesinin de mümkün olmadığını, davacı tarafın talep ettiği TRT payının kanuni zorunluluktan ötürü alındığını, bu bedelin talep edilemeyeceğini, esasa ilişkin olarak müvekkili şirket tarafından davacıdan haksız veya hukuka aykırı herhangi bir bedelin tahsil edilmediğini, lisans sahibi şirketlerin haksız olduğu iddia edilen bedelleri tahsip edip etmeme noktasında herhangi bir insiyatifi olmadığını, dava konusu fatura kalemlerinin müvekkili şirket tarafından belirlenmediğini, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesi ile dava konusu bedellerin tahsil edileceğinin kararlaştırıldığını ve tarafların karşılıklı olarak bu şartları kabul ettiklerini, davacının tacir olduğunu ve ödemeler yapılırken herhangi bir ihtirazi kayıt koymadığını, bu nedenle ödemelerin iadesinin talep edilemeyeceğini, davacının ödediğini iddia ettiği bedelleri ödeme makbuzları ile ispat etmesi gerektiğini, Elektrik Piyasası Kanununun tarifeler, tüketicilerin desteklenmesi, özelleştirme, kamulaştırma ve arz güvenliği tarifeler ve tüketicilerin desteklenmesi başlıklı 17.maddesinde yapılan düzenlemeler ve geçici 20.madde gereğince davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında;
Dava dosyası ve ekleri talep edilebilecek alacak miktarının tespiti için bilirkişiler …, … ve …’a tevdi edilmiş, bilirkişi kurulu … tarihli raporunda özetle; “…Davacı … A.Ş.’ nin ilgili … no’lu elektrik aboneliği üzerinden kullandığı ilgili aylarda kayıp/kaçak bedeli adı altında davalı …Ş. nin 551.088,19.-TL + 99.195,87.-TL(KDV) = 650.284,06.-TL tutarlı bedeli … A.Ş. den tahsil ettiği, davalı …Ş. nin tahsil ettiği bu bedeli tahsil etmesinin yukarıda belirtilen Yargıtay kararları gereğince yerinde olmadığı, davacının davalıyı temerrüde düşürdüğüne dair dosyada herhangi bir ihbara rastlanmadığı için işlemiş faiz talep edemeyeceği, dava tarihi itibariyle faiz talep edebileceği,…” şeklinde tespit ve rapor edilmiştir.
Dava dosyası rapor tanzim eden bilirkişi heyetine yeniden tevdi edilerek EPDK’nın düzenleyici işlemlerine uygunluk hususlarında ek rapor düzenlemeleri için tevdi edilmiş, bilirkişi kurulu … havale tarihli ek raporda özetle; “…•6719 sayılı Kanunun 21. maddesiyle 6446 sayılı Kanununun 17. maddesine 10. fıkra;“(10) Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri Heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.”
Aynı kanunun 26. maddesiyle de 6446 sayılı Kanuna geçici madde;
GEÇİCİ MADDE 20 – (1) Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” Yapılan yasal düzenlemelere göre mahkemelerce bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğun olup olmadığını denetlemek olduğu görülmektedir.
Söz konusu kayıp kaçak bedelinin talep edilip edilemeyeceğinin takdir ve değerlendirmesinin Sayın mahkemenize ait olduğu” şeklinde tespit ve rapor edilmiştir.
DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE: Dava, “alacak” istemin iilişkindir.
Somut olayda ; Davalı taraf, davanın idari yargıda ve EPDK’ya karşı açılması gerektiği yönünde itirazda bulunmuş ise de; davanın alacak davası olup, dava konusu alacak kalemlerini tahsil eden davalı şirketten istirdadının (iadesinin) istenilmesi karşısında davalının bu itirazları da reddedilmiştir.
Davalıların husumete ilişkin itirazlarının taraflar arasında düzenlenmiş elektrik enerjisi satışına ilişkin satış sözleşmesi bulunması sebebiyle reddedilmiştir.
Davalıların zamanaşımı itirazı da, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunup, zamanaşımı süresinin 10 yıl olması ve dava tarihinden geriye dönük 10 yıllık dönem için alacak talebinde bulunulması nedeniyle reddedilmiştir.
Davalıların EPDK kararlarının iptali için açılan Danıştay 13. Dairesi’nin 2012/606 E. sayılı davasının sonucunun beklenilmesi talebi, davacının talebinin “EPDK kararlarına rağmen dava konusu aboneliğe ilişkin ve dava dilekçesinde yazılı alacak kalemleri yönünden, davalının hiç hakkının bulunmadığı ve haksız tahsil ettiği bu bedellerin tamamen iadesinin gerektiği” gerekçesine dayalı olduğundan kabul edilmemiştir.
Bu dava açıldıktan sonra ;
a) 17.06.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 s. Kanun’un 21. maddesiyle 6446 s. Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. fıkra ile “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükümünün getirildiği,
b) 17.06.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 s. Kanun’un 26. maddesiyle 6446 s. Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen Geçici 20. maddesi ile de, “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır” hükmü getirilmek suretiyle eldeki davalar yönünden de düzenleme yapıldığı görülmüştür.
Dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren daha önce açılan davaları da etkileyen bu düzenlemeler gereğince davacı vekiline bu düzenlemelere istinaden, davalı şirketlerin yaptığı dava konusu tahsilatların kurumun (EPDK’nın) düzenleyici işlemlerine uygunluğu yönünden incelenmesini (sadece bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılmasını) isteyip istemedikleri sorulmuştur, davacı tarafça EPDK’nun düzenleyici işlemleri yönünden rapor tanzim edilmesi talep edilmiştir.
Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 08/02/2017 tarih, 2016/16610 E.2017/1011 K.sayılı emsal içtihadında, “… Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak ve diğer bedellerin istirdatı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, uyuşmazlıkla ilgili yargılama sırasında 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir.
Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur.
Anılan yasa maddeleri ve 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesinde belirtilen hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre davanın görülmesi sırasında geçmişe yürür yasa gereğince davanın konusuz kalması dikkate alınarak davacının yargılama giderlerinden sorumlu olmamasına karşın davanın esastan kabulle sonuçlanmayıp konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmediği görülmekle; davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri doğru değilse de, bu hususun giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK’nun geçici 3.maddesinin yollamasıyla HUMK’nun 438/7.maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir…” şeklinde belirtilmiştir
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve emsal içtihat doğrultusunda Mahkememizce yapılan değerlendirmede; 6719 s. Yasa ile yapılan değişikliklerin Anayasa’ya aykırı olduğu kanaatine varılmadığından, Mahkememizce Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yapılmamış, diğer mahkemelerin başvurularının sonucu da hem bekleme yönünden Mahkememiz açısından yasal zorunluluk bulunmaması hem de, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının T.C. Anayasası’nın 153/5. maddesi gereğince geriye yürümeyecek olması nedeniyle ve usul ekonomisi gereğince beklenilmemiştir.
Mahkememizce davacı şirket adına tahakkuk ettirilen faturalar davalı şirketten celp edilmiştir.
Dava konusu somut olayda, yukarıda belirtilen kanun maddesi doğrultusunda yapılan değerlendirmede: Bütün dosya kapsamı, taraflar arasındaki sözleşme ve yukarıda tarihi belirtilen hüküm kurmaya, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi ek ve kök raporu dikkate alınarak davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davacı tarafça davanın açıldığı tarihte haklı olunduğu belirtilerek aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi talep edilmiş ise de; buna ilişkin dosyaya kayıt sunulmadığından davalı yararına yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmetmek gerekmiştir.
HÜKÜM:Ayrıntısı gerekçeli kararda anlaşılacağı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harçtan peşin alınan 170,78 TL.harcın mahsubu ile fazla alınan 134,88 TL harcın karar kesinleştikten sonra istek halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davacı tarafça dosyaya yatırılan gider avansından dosyada kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacı tarafa İADESİNE,
5-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davalı lehine takdir edilen 2.180,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
Dair; davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/05/2018

Katip …
¸E- İmzalı

Hakim …
¸E- İmzalı