Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/694 E. 2022/721 K. 31.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/694 Esas
KARAR NO : 2022/721
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 01/06/2022
KARAR TARİHİ : 31/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı …’ın maliki olduğu … plakalı araç, … Nolu … Sigorta Poliçesi ile müvekkil şirkete kasko sigortalı bulunduğunu, Davalı …’nın maliki ve sürücüsü bulunduğu tescilsiz motosiklet ile müvekkil sigorta şirketine kasko sigortalı bulunan … plakalı aracın … tarihinde çarpışması neticesinde sigortalı araçta maddi hasar meydana geldiğini, kaza sonrasında, kaza mahallinde … Komutanlığı ekipleri tarafından düzenlenen Maddi Hasarlı Trafik Kazası Tespit Tutanağına göre; kasko sigortalılarının araca çarparak zarar görmesine sebep olan tesciliz motosiklet sürücüsü davalı …’nın meydana gelen trafik kazasında asli kusurlu bulunduğunu, kaza sebebi ile zarar gören müvekkilİ şirkete kasko sigortalı … plakalı araçta yapılan ekspertiz incelemesi neticesinde sigortalı aracın tamirinin ekonomik bulunmaması sebebi ile hasarlı halde satılmasının (…-… …) uygun bulunduğunu belirterek tahsilde tekerrür olmamak ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalının … İcra Müdürlüğü’nün … Esas nolu dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Korkuteli … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılan işbu davada Mahkemenin … tarih ve … E. … K. sayılı kararı ile; Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun almış olduğu 07/07/2021 tarihli 608 nolu karar gereğince 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmak üzere Antalya Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin mülki sınırları (Alanya ve Manavgat Ağır Ceza Mahkemeleri yargı çevresi hariç) olarak belirlendiği ve mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesiyle yargılama yetkisinin kalmadığından bahisle dosyanın yetkili ve görevli Antalya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine” şeklinde karar verilmiş, dosya Antalya Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmiş ve tevzi sonucu Mahkememizin … E. sırasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizce verilen … tarih ve … E. … K. Sayılı karar ile; Korkuteli … Asliye Hukuk Mahkemesince (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) verilen kararın yerinde olmadığı, mahkemece görevsiz olduğunun değerlendirilmesi halinde usulüne uygun şekilde görevsizlik kararı verilerek ilgili kararın taraflara tebliği sonrası kesinleşmesini müteakip gerekli işlemlerin yapılması gerektiği gerekçesiyle dosyanın ilk kararı veren Korkuteli … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) İADESİNE, mahkememiz esasının bu şekilde kapatılmasına, yargılamaya Korkuteli … Asliye Hukuk Mahkemesi’nde devam olunmasına, Korkuteli … Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davaya devam edilmeyecek ise usulüne uygun şekilde görevsizlik kararı verilerek ilgili kararın taraflara tebliği sonrası kesinleşmesini müteakip gerekli işlemlerin yapılmasına karar verilmiş ve dosya Korkuteli … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmiştir.
Korkuteli … Asliye Hukuk Mahkemesi’nce … tarih ve … Esas … Karar sayılı ek karar ile; Mahkemenin … tarih … esas … Karar sayılı ilamı gereği dosyanın tebligat ve kesinleştirme işlemleri tamamlandıktan sonra Hakimler ve Savcılar kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında dosyanın görevli ve yetkili Antalya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne devrine ve gönderilmesine dair ek karar verilerek, işbu ek karar … tarihinde kesinleştirilmiş ve Antalya Hukuk Mahkemeleri tevzi bürosuna gönderilmiş, tevzi bürosunca Antalya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sırasına kaydedilen dosyada ilgili Mahkemece verilen … tarih … Esas … karar sayılı kararla; Antalya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … gün ve … Esas, … Karar sayılı kararı ile Korkuteli … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne eksikliklerin giderilebilmesi amacıyla gönderilen, bu mahkemece eksikliler tamamlandıktan sonra iade edilen ve sehven Mahkemelerine tevzi edilen dosyanın Antalya … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmekle Mahkememizin … Esasına kaydı yapılmıştır.
Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1472/1. maddesi uyarınca, sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, kusurlu olan davalıdan rücuan tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali davasıdır.
Korkuteli İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı takip dosyasının incelenmesinde; alacaklının davacı, borçlunun davalı olduğu, …-TL asıl alacak, …-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam …-TL alacak için icra takibinin yapıldığı, borçlunun takibe itiraz etmesi üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmıştır.
Asliye Ticaret Mahkemesi; dava konusunun değerine veya miktarına bakılmaksızın ticari davalara ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli özel bir mahkemedir. Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine giren işlerin genel çerçevesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 5. maddesinde düzenlenmiştir. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yeterli görülmüştür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … tarih …-…E. …K. sayılı kararı).
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesinin 1. fıkrasına göre; sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir. Bu madde uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücû ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.3.1944 tarihli ve 37 E. 9 K. ve 17.01.1972 tarihli ve 1970/2 E.,1972/ 1 K. sayılı kararlarında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmakta iken, 31.03.1954 tarihli ve 1953/18 E., 1954/11 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanuni halefi olacağı belirtilmiştir. O hâlde bu tür davalarda görevli mahkeme sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre belirlenmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … tarih …-…E. …K. sayılı kararı).
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … tarih …E. …K. sayılı kararında; “…Somut olayda uyuşmazlık, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1472/1. maddesi uyarınca, sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, kusurlu olan davalıdan rücuan tahsiline ilişkindir. TTK’nın 1472/1. maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472/1. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve 1953/18 E. – 1954/11 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. 17.01.1972 tarih ve 1970/2 E. – 1972/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği gibi eylemin haksız fiîlden kaynaklandığı açıktır. Somut olayda, sigortalının halefi olan davacı … şirketi, dava dışı sigortalıya ait aracın … mahallesi, … caddesinde seyir halindeyken yol ortasında, davalının bakım ve gözetim sorumluluğunda bulunan rögarın üzerinden geçerken rögar kapağının araca çarpması nedeniyle oluşan zararın rücuan tahsilini talep etmekte olup, bu şekilde uyuşmazlığın haksız fiîlden kaynaklandığı anlaşılmakla asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmektedir…” denilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı vekilince … tarihinde Korkuteli … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verilen dilekçede davanın Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açıldığına dair herhangi bir ibarenin yer almadığı, Korkuteli … Asliye Hukuk Mahkemesi’nce de esasen davanın Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülmesi yönünde herhangi bir ara karar kurulmadığı, ancak buna rağmen dosyada Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla gönderme kararı verilerek dosyanın Mahkememize gönderildiği, Mahkememizce dosya görevsiz olduğu düşünülüyor ise görevsizlik kararı verilmesi ve usulünce kesinleştirme işlemleri yapılarak gönderilmesi gerektiği belirtilerek iade edilmiş ise de Korkuteli … Asliye Hukuk Mahkemesi’nce aynı dosya üzerinden ek kararla yeniden gönderme kararı verildiği, dosyada teknik anlamda verilmiş bir görevsizlik kararının mevcut olmadığı gibi esasen davacının trafik kazasında sigortalısının aracında meydana gelen zararları karşıladıktan sonra sigortalının halefi sıfatıyla tazminat istemi ile icra takibine giriştiği, itiraz üzerine eldeki davayı açtığı, davacı … şirketinin sigortalısı olan dava dışı 3. kişiye ödeme yaptığı ve ödediği bedeli de sigortalısının halefi olarak davalıdan rücuen talep ettiği görülmüştür. Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472/1. maddesi uyarınca, sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, kusurlu olan davalıdan rücuen tahsiline ilişkin tazminat davasıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472/1. maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472/1. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış, sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği, sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği gibi eylemi haksız fiîlden kaynaklanmaktadır. Dava konusu uyuşmazlığın haksız fiîlden kaynaklandığı, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelere göre dava dışı sigortalı ve davalının tacir olmadığı, bu yönde bir iddia da bulunmadığı ve esasında davacı tarafından da davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı, işbu davaya bakmakta Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu anlaşıldığından Mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Davaya bakmaya Korkuteli … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin GÖREVLİ OLDUĞUNA,
3-6100 sayılı HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra iki haftalık süre içerisinde başvurulması halinde dava dosyasının görevli ve yetkili KORKUTELİ … ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
4-6100 sayılı HMK’nun 331/2. maddesi uyarınca yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekalet hususunun gönderilen görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşme tarihinden veya kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmediği takdirde davanın açılmamış sayılacağı hususunun İHTARINA,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.31/10/2022

Katip …
¸(e-imzalı)

Hakim …
¸(e-imzalı)