Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/136 E. 2022/366 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/136 Esas
KARAR NO : 2022/366
DAVA : İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/02/2022
KARAR TARİHİ : 28/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından dava dışı borçlu … aleyhine Antalya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, dava dışı borçlu …’ın taahhüt ettiği icra dosya borcunu ödemeyince hakkında şikayette bulunulduğunu ve Antalya … İcra Ceza Mahkemesi … Esas ve … karar sayılı dosyasından mahkumiyetine karar verildiğini, daha sonra davalı … İnşaat Reklam Organizasyon Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin dava dışı …’ın borcunu ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini ve müvekkili ile davalı aralarında 04/01/2021 tarihli protokol başlıklı sözleşmeyi imza altına aldıklarını, bu protokole göre; 275.000,00.-TL olarak belirlenen borcun, belirtilen tarihlerde ve bedellerde ödeneceğini, taksitlerden birisinin vadesinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde diğer aylara ait borçların muaccel hale geleceğini ve borçlu ile borcu ödemeyi taahhüt eden şirketin temerrüt durumuna düşeceğini, temerrüt durumunda, aylık %5 gecikme cezası ile aylık %2 faiz işletileceğini, dava dışı borçlunun borcunu ödemeyi kabul ve taahhüt eden davalı … İnşaat Reklam Organizasyon Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin, vadesinde olmayan bir kısım eksik ödemelerde bulunduğunu, toplam 110.000,00.-TL ödemede bulunulduğunu, yapılan bu ödemelerin, sözleşmede belirtilen vadesinde yapılmadığını, ödemesi yapılanların da eksik ödeme olduğunu, davalının temerrüde düşmüş olması sebebiyle aleyhine Antalya Genel İcra Dairesi … Easas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalının temerrüt durumu olduğu için, icra takibi yapılırken aylık %5 gecikme cezası ile aylık %2 faiz uygulandığını, davalının aleyhine yapılan icra takibine itirazda bulunduğunu ve itiraz sebebiyle icra takibinin durduğunu, bu nedenlerle davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve davalının %20 den aşağı olmamak üzere tazminata mahkumiyetine karar verilmesini ayrıca davalı sözleşme hükümlerini yerine getirmediğinden müvekkil alacağın tahsili için icra takibi yapmak ve icra dosyasından yazılan yazılan yazı gereği vergi dairesine 3.745,50TL damga vergisi ödemek zorunda kalındığını, müvekkilin ödemek zorunda kaldığı iş bu damga vergisinin 1/2′ sine tekabül eden ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.872,75.-TL paranın ödeme tarihi olan 09/12/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkile ödenmesine karar verilmesini, haricen edinilen bilgilere göre davalının, malvarlığını eksiltme hazırlıklara girdiğini, bu sebeple davalının menkul ve gayrimenkul malları ile 3. kişilerdeki hak ve alacaklarının üzerine ihtiyati haciz konulmasına talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin 11/03/2022 tarihli dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin mermer ithalat ihracatı konusunda faaliyet gösterdiğini, müvekkil şirket yetkilisi …’nin dava dışı …’ı işe aldığını, kısa bir zaman sonra dava dışı …’ın müvekkiline Antalya … İcra Dairesinin … sayılı dosyası ile ödeme taahhüdünde bulunduğunu, ancak bu taahhüde uymadığından Antalya … İcra Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile ceza aldığını, müvekkilinden yardım istediğini, müvekkilinin davacı alacaklı … … ile iletişime geçtiğini, icra dosyasında bulunan protokolü imza ederek alacaklının şikayetten vazgeçmesini sağladıklarını, bu protokolde dava dışı …’ın müvekkili şirkette daimi olarak çalışacağının şart koşulduğunu, çalıştığı süre boyunca müvekkilinin …’ın ödemesini yaptığını, protokolden bir süre sonra dava dışı …’ın işi bıraktığını, müvekkilin ödeme sorumluluğu bulunmadığından herhangi bir ödeme yapmadığını, bunun üzerine davacı tarafından müvekkili aleyhinde Antalya Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, takibe itiraz ettiklerini, takibin durduğunu, her iki tarafı da şahıs olan taraflar arasında vuku bulan adi nitelikteki ödünç sözleşmesinden kaynaklanan davaların Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, müvekkili şirketin muamele merkezinin İstanbul’da olduğunu ve İİK’nın 265. maddesi gereğince dosyada bulunan ihtiyati hacizlerin kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRİLMESİ: Dosya içerisine davacı vekilince dava dilekçesi ekinde 04/01/2021 tarihli protokol ibraz edilmiş, Antalya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ve Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya suretleri celp edilmiştir.
Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin 28/02/2022 tarihli ara kararla kabulüne karar verilmiş ancak davalı vekilinin ihtiyati hacze itirazı üzerine mahkememizin 18/03/2022 tarihli ara kararıyla davalı vekilinin ihtiyati hacze itirazının görev yönünden kabulüne karar verilerek, 28/02/2022 tarihli ara kararı ile verilen ihtiyati haciz kararı kaldırılmıştır.
Dava; … tarihli protokolden kaynaklanmaktadır.
Anılan protokol incelendiğinde; davalının, davacı alacaklının dava dışı borçlu …’tan Antalya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından kaynaklanan alacağını taksitler halinde ödeyeceği, taksitlerden birinin vadesinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde borcun tamamının muaccel hale geleceği ve asıl borçlu ile davalının temerrüde düşeceği hususunda tarafların anlaştıkları, protokolde, borçlu, davacı ve davalının imzalarının bulunduğu anlaşılmıştır.
Borcun üstlenilmesinde, borçlu taraf borcun borçlusu olmaktan çıkmakta, onun yerini üstlenen kişi almaktadır. Borca katılmada ise, borçlu borçtan kurtulmamakta, onun yanında katılan kişi de birlikte müteselsilen sorumlu hale gelmektedir. (Kılıçoğlu, M.A.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 24. Baskı, Ankara 2020, s. 1043). Söz konusu protokolde, asıl borçlunun borçlu sıfatının devam edeceği kararlaştırıldığından sözleşmenin borca katılma sözleşmesi olduğu anlaşılmıştır.
Borca katılma sözleşmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 201. maddesinde düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBK’nın borca katılmayı düzenleyen 201. maddesinde; “Borca katılma, mevcut bir borca borçlunun yanında yer almak üzere, katılan ile alacaklı arasında yapılan ve katılanın, borçlu ile birlikte borçtan sorumlu olması sonucunu doğuran bir sözleşmedir.
Borca katılan ile borçlu, alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olurlar.” hükümleri mevcuttur.
Borca katılma, mevcut bir borç ilişkisinde borçlu olmayan bir üçüncü kişiyi, alacaklı ile yapacağı anlaşma ile borçlu ya da borçlular yanında asıl borçtan müteselsilen sorumlu hale getiren bir sözleşmedir. Borca katılma sözleşmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 201. Maddesinde herhangi bir geçerlilik şekline bağlanmamıştır (Kılıçoğlu, M.A.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 24. Baskı, Ankara 2020, s. 1044).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olmasının yanında HMK’nın 114. maddesinde açıkça dava şartı olarak düzenlenmiş olduğundan, mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen dikkate alınması gerekir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Asliye Ticaret Mahkemesi; dava konusunun değerine veya miktarına bakılmaksızın ticari davalara ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli özel bir mahkemedir. Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine giren işlerin genel çerçevesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 5. maddesinde düzenlenmiştir. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yeterli görülmüştür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16/04/2019 tarih 2017/17-1097E. 2019/458K. sayılı kararı).
Dosya kapsamında davacının tacir olduğuna ilişkin herhangi bir belge, beyan veya delil bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar ve ortaya konulan yasal düzenlemeler karşısında somut olay incelendiğinde; davacı, davalı ve asıl borçlu arasında 04/01/2021 tarihli protokolün imzalandığı, bu sözleşmeye göre davalı şirketin, davacının dava dışı borçlu …’tan Antalya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından kaynaklanan alacağını taksitler halinde ödeyeceğini taahhüt ettiği, davalı şirketin ve dava dışı borçlunun edimlerini yerine getirmemesi üzerine davacı tarafından davalı ve dava dışı borçlu aleyhine icra takibi başlattığı, davalı borçlunun itirazı üzerine eldeki itirazın iptali ve alacak davasının açıldığı anlaşılmaktadır. Borca katılma sözleşmesi bağımsız mahiyette bir sözleşmedir ve taraflar açısından kendi başına hüküm ifade eder. Davacı anılan sözleşmeye dayanarak sözleşmenin karşı tarafı olan davalı şirket aleyhine iş bu davayı açmıştır. Davacının borca katılma sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki … bu davada taraf değildir. Eldeki dava TTK’da düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davacının tacir olmadığı da gözetildiğinde her iki tarafın ticari işletmesiyle ilişkili değildir. Bu nedenlerle davaya bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi değil 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince genel görevli asliye hukuk mahkemesi olduğu, (benzer mahiyette alacağın temliki sözleşmesinin bağımsız mahiyette bir sözleşme olduğu ve taraflar açısından kendi başına hüküm ifade edeceği, alacağın temliki sözleşmesinin temelindeki ilişkinin görevli mahkemenin tayininde dikkate alınmayacağına ilişkin
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-2630 esas , 2019/328 karar sayılı ilamı), dava şartlarından olan görev hususunun yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği anlaşılmakla, davanın görev yönünden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Davaya bakmaya Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna,
3-Kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin talep etmesi halinde dosyanın davaya bakmakla görevli Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Taraflarca bu süre içinde istemde bulunulmaması halinde HMK 20/1-son ve 331/2 maddesi gereğince yapılacak işlemin mahkememizce DEĞERLENDİRİLMESİNE,
5-Dosyanın süresinde görevli mahkemeye aktarılması durumunda harç ve yargılama giderinin HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevli mahkemece nazara alınmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 28/04/2022

Katip …
¸(e-imzalı)

Hakim …
¸(e-imzalı)