Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/68 E. 2022/410 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/68 Esas
KARAR NO : 2022/410
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/05/2018
KARAR TARİHİ : 24/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; Antalya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine bonoya dayalı olarak icra takibine girişildiğini, takibe konu bononun … tarihli protokol uyarınca düzenlenmiş olup, …-Euro bedelli olduğunu, davalı ile dava dışı … Şti’nin aralarında kâr ortaklığı adı altında anlaştıklarını, anlaşmaya göre davalının dava dışı şirkete … tarihinde …-Euro para vereceğini, bunun karşılığında da 3 ay sonunda …-Euro kâr payı alacağını, protokol uyarınca ….-Euro ve …-Euro bedelli iki adet bono hazırlanacağını, anlaşma sağlandıktan sonra davalının dava dışı şirketin müdürünün akrabası olan müvekkilinin kefil olarak imza atmasını istediğini, müvekkilinin de borcun ödeneceğini düşünerek hem protokole hem de takibe konu bono ve diğer bonoya kefil olarak imza attığını, davalı ile dava dışı şirket arasında 3’er aylık dönemlerde yeni protokoller yapıldığını ve yeni bonolar tanzim edildiğini, müvekkilinin sadece … tarihli protokol ve bağlı bonolara imza attığını, başkaca hiçbir protokole ve bonoya kesinlikle imza atmadığını, … tarihli protokolde “daha önceki dönemlere ait protokol ve senetler hükmünü yitirmiştir” şeklinde bir madde mevcut olup davalı ile dava dışı şirket arasında mevcut eski dönemlere ilişkin tüm belgelerin hükmünü yitirdiğini belirterek, müvekkilinin davalıya karşı borçlu bulunmadığının tespitine ve alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili … tarihli celsede dava dilekçesini açıklamış, taleplerinin Antalya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasındaki borç nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ilişkin olduğunu belirtmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesi ekinde sunulan belgedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, davacı tarafça belge aslının ibraz edilmemesi halinde başkaca bir incelemeye gerek olmaksızın davanın esastan reddi gerekeceğini, davacı tarafın bonoda bulunan imzasını inkar etmediğini, ödeme yaptığına ilişkin de bir iddiası olmadığını, davacının taraf olmadığı sözde imzalanmış bir protokolde yer aldığı iddia edilen genel bir ibareden hareket ile iş bu davayı açtığını, daha önce de belirtildiği gibi ekte bulunan belge üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmamakla birlikte, dava dayanağı yapılan sözde belgenin ilgili kısmının da soyut nitelikte olduğunu, genel ifadeler ile sözleşmenin tarafı olan olmayan herkesin ibra edilmesinin de mümkün olmayacağını, davacının her ne kadar sadece …’a kefil olduğunu, aradaki ilişkinin tarafı olmadığını belirtmekteyse de bunun doğru olmadığını, müvekkilinin davacının maaşına haciz şerhi koydurmuş olan sözde alacaklısı …, davacının … …, … hakkında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı … soruşturma numarası ile suç duyurusunda bulunduğunu, müvekkilinin tanımadığı …’ın dolandırıldığı gerekçesi ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına …, …, …, …, …, … hakkında şikayette bulunduğunu, bu suç duyurusunda …’ın, … ile beraber hareket ettiğini, şikayetçi olan kişilerinin arasına sızmak -içerideki adam olmak- için …’ın kendisini de dolandırdığı iddia ettiğini belirttiğini, müvekkilinin tanımadığı yine başka bir mağdur olan …’nın ise Mersin Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği şikayet dilekçesi ile …, …, …, …, …, … hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, bu kişinin de tıpkı diğer mağdur gibi …, … ve …’ın beraber hareket ettiğini, dosyaya taraf olarak savcılık dosyasından bilgi sızdırmak için sözde şikayette bulunduğunu belirttiğini, adı geçen mağdurların farklı illerde yaşamakta ve birbirini tanımadıklarını, …’ın Antalya … Ağır Ceza Mahkemesi … Esas sayılı dosyası ile yargılanmakta olduğunu belirterek, haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile %20 tazminata hükmolunması gerektiğini bildirmiştir.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRİLMESİ: Dosya içerisine; Antalya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası celp edilmiş, davacı vekilince protokol, senet örneği, ödeme dekontları dosyaya sunulmuştur.
Davacı vekilinin adli yardım talebi ile ilgili olarak HMK 335/2 maddesi uyarınca dava harçları ile sınırlı olmak üzere adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Dava; icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası niteliğindedir.
Davacı taraf, davalı tarafından aleyhine girişilen icra dosyasındaki borç nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti istemiyle eldeki davayı açmıştır.
Antalya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davalı alacaklı tarafça, davacı borçlu ve dava dışı şirket aleyhinde … tanzim tarihli ve … vade tarihli …-Euro bedelli bono nedeniyle toplam …-Euro ve ayrıca …-TL alacaktan dolayı kambiyo senetlerine ilişkin icra takibine girişildiği, takip dosyasının kesinleştiği anlaşılmıştır.
Takip konusu edilen senet incelendiğinde; senedin keşidecisinin dava dışı … Şti olduğu, lehtarının davalı … olduğu, davacı …’ın da senedin ön yüzünde müteselsil kefil olarak isim ve imzasının bulunduğu anlaşılmıştır. Söz konusu senet incelendiğinde tüm yasal unsurları havi geçerli bir bono niteliğinde olup, takip ve dava tarihi itibariyle de zaman aşımına uğramamıştır.
6102 sayılı TTK’nın 701/3 maddesine göre; “Muhatabın veya düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere poliçenin yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır.”
TTK’nın 702/2 maddesine göre; “Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir.”
Yine TTK’nın 724 maddesine göre; “Aval veren, hamile karşı poliçeyi düzenleyen, kabul eden, ciro edenlerle birlikte, yani senedin diğer borçluları ile birlikte hamile karşı müteselsilen sorumludur.”
Aval veren, sadece senette şekle ait bir noksan bulunması halinde sorumluluktan kurtulabilir. Senedin zorunlu unsurları tamam ise aval veren keşideci ve lehtar arasındaki ilişkiden kaynaklanan defileri ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
Buna göre ve dava dosyasındaki deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalı alacaklı tarafça borçlu davacı aleyhinde Antalya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında kambiyo senetlerine ilişkin haciz yoluyla icra takibine girişildiği, takibin dayanağını teşkil eden … tanzim ve … vade tarihli …-Euro bedelli senedin tüm yasal unsurları havi bir bono niteliğinde olduğu, davacının da senedi müteselsil kefil olarak imzaladığı, bononun ön yüzündeki bu imzanın aval niteliğinde olduğu, senette şekle ait bir noksan bulunmadığı, dolayısıyla TTK’nın 702/2 maddesi uyarınca avalist davacının keşideci ve lehtar arasındaki ilişkiden kaynaklanan defileri ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacağı, davacının taahhüdünün geçerli olduğu sonuç ve kanaatine varılmakla, sübuta ermeyen davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafça istinaf edilmesi üzerine davaya bakan Antalya BAM … Hukuk Dairesinin … tarih ve … Esas – … Karar sayılı ilamı ile; “Mahkemece, TTK’nın 702/2.maddesi uyarınca davacının avalist olması sebebiyle, keşideci ve lehtar arasındaki ilişkiden kaynaklanan şahsi def’ileri ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; TTK’nın 702/2.maddesi gereğince borcu söndüren bir durum için geçerli değildir. Kefalet asıl borcun varlığı devam ettiği sürece hukuki anlamda mevcudiyetini korur. Asıl borç sona erdiğinde kefaletin devam ettiğini kabul etmek mümkün değildir. … tarihli davacının, bononun dayanağı borcu sona erdirdiğini iddia ettiği protokoldeki imzanın davalıya aidiyetinin usulünce imza incelemesi yaptırılarak belirlenmesi, protokol içeriğinin İlk Derece Mahkemesi’nce incelenerek davacının iddia ettiği gibi bononun düzenlenme sebebini oluşturan borcu sona erdirip erdirmediği, protokolün içeriği ve davacının diğer delilleri ile birlikte değerlendirilerek oluşacak neticeye göre bir karar verilmesi gerekirken TTK’nın 702/2.maddesinin lafzi içeriğine göre yanlış hukuki değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle mahkememizce verilen kararın kaldırılması üzerine dosya mahkememizin yukarıdaki esas sırasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce davalının huzurda imza örnekleri alınmış, ayrıca resmi kurumlardan davalının imza örnekleri getirtilerek bilirkişiden rapor aldırılmış, Fizik Grafoloji Uzmanı Bilirkişi … tarafından düzenlenen … tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak; tetkike konu “…” antetli, “…” başlıklı … tarihli 2 adet belge üzerinde “…” adına atılı bulunan imzaların … elinden çıktığı yönünde görüş ve kanaatte bulunulduğu anlaşılmıştır.
Gelinen noktada uyuşmazlığın, davalı alacaklı ile dava dışı asıl borçlu arasında imzalanan (davacı avalistin imzasının bulunmadığı) … tarihli protokolde geçen “daha önceki dönemlere ait tüm protokol ve senetler hükmünü yitirmiştir.” şeklindeki düzenleme uyarınca … tarihli, (davacı avalistin imzasının da bulunduğu) protokol uyarınca davalıya verilen ve dava konusu edilen …-Euro bedelli senetten davacı avalistin sorumluluğunun devam edip etmediği noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
“Kambiyo senetlerinde aval” başlıklı bir makalede (Arş. Gör. …, Hukuk Fakültesi Dergisi Yıl … Sayı … – Haziran … (…-…), “Aval Verenin Taahhüdünün Lehine Aval Verilenin Taahhüdü ile Bağının Etkili Olduğu Def’iler” başlığı altında “a. Lehine Aval Verilen Kişinin Hamile Karşı Sahip Olduğu Şahsi Def’iler” kısmında bu husus şu şekilde incelenmiştir;
“Lehine aval verilen kişinin hamile karşı sahip olduğu hükümsüzlük def’ilerinin aval verenin sorumluluğunu nasıl etkilediği ve onun tarafından ileri sürülüp sürülemeyeceği TTK m. 702/2 hükmünde düzenlenirken; bu kişinin hamile karşı sahip olduğu kişisel def’ilerin aval veren tarafından ileri sürülüp sürülemeyeceği düzenlenmemiştir. Bu nedenle doktrinde bu konuda kesin bir görüş birliği bulunmamaktadır. Fakat doktrinde kabul edilmiş baskın görüş, avalin kefaletten farklı olarak fer’i olmayıp bağımsız bir borç olması sebebiyle, bu kişisel def’ilerin aval veren tarafından ileri sürülememesidir. Bu düşüncelerin yanında ayrıca, … ve …’ ya göre lehine aval verenle hamil arasında kambiyo ilişkisine ait olup erteleme, ödeme, ibra, takas gibi durumların da aval verenin temin ettiği rizikoyu ortadan kaldırdığı sebebiyle aval veren tarafından da ileri sürülmesi gerekir, aksi halde aval kurumunun varlık sebebiyle çelişki oluşturur. Azınlık görüş sahibi olan … ve …’ya göre TTK m.702/2 hükmündeki hükümsüzlük def’ ilerinin aval veren tarafından ileri sürülememesi düzenlemesi, kişisel def’ ilerin de ileri sürülememesine dayanak oluşturmamalıdır. Zira kişisel def’ilerin bu konudaki akıbeti ile ilgili diğer kambiyo taahhütlerine göre uygulanan durum kabul edildiğinde, aval kurumunun hiçbir ayrıcalığı kalmayacaktır. Gerçekten de avalin kurucu unsurlarından ve lehine aval verenin borcunu temin etme özelliği bulunduğundan, onun tamamen bağımsız bir borç olarak düşünmemek ve aval verenle lehine aval arasındaki bağın varlığını göz önünde bulundurmak gereklidir. Bu durumda da aval veren bu kişisel def’i ileri sadece senet alacaklılarına karşı ileri sürebilir, diğer senet alacaklılarına karşı sorumluluğu devam eder. “
Ayrıca TBK’nın Borcun sone erdiren haller başlığı altında 133. Maddede Yenileme düzenlenmiş olup; “Yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur.
Özellikle mevcut borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Doktrindeki baskın görüşten ve Antalya BAM … Hukuk Dairesinin … tarih ve … Esas – … Karar sayılı ilamında yola çıkarak davaya konu senedin düzenlenmesinden sonra asıl borçlu ile davalı alacaklı arasında yapılan … tarihli protokol uyarınca önceki protokollere bağlı düzenlenen senetlerden doğan borçların sona erdiği, bu sözleşmenin TBK’nın 133. Madde anlamında tarafların açık iradesiyle borcun yenilenmesi anlamı taşıdığı ve protokoldeki imzanın davalı alacaklıya ait olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmiş ancak davalı alacaklının halen alacağına kavuşamamış olması, amacının alacağını tahsil etmeye yönelik olması ve avalistin somut olayda borcunun sona erip ermediğinin doktrinde de tartışmalı olması karşısında kötü niyetli olmadığı, davacının tazminat talebinin yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmış ve anılan gerekçe ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
Davacının Antalya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibe konu … düzenleme tarihli – … vade tarihli …-Euro’luk senetten dolayı avalist sıfatıyla borçlu olmadığının TESPİTİNE,
Davacının kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
2-Alınması gerekli …-TL nispi karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazine adına gelir KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan (davetiye, müzekkere, bilirkişi gideri olmak üzere) toplam …-TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
4-Davacı vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan …-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
5-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 24/05/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır