Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/535 E. 2022/358 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/535
KARAR NO : 2022/358
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/09/2021
KARAR TARİHİ : 27/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle: davalı … iley aklaşık 13 yıl öncesinde “…”Antalya Organze Sanayi Bölgesi adresinde çalışırken mesai arkadaşı olarak birlikte çalıştıklarını, daha öncelerinden adı geçen … Fabrikasın’da çalıştığında bu mesai arkadaşlıklarının dostluğa dönüştüğünü sonra davalı ile ticari amaçlı küçük işler yaparak ilerlemeye başladıklarını, mesai saatleri dışında otomobil ticaretine merakı nedeni ile imkanları dahilinde uygun otomobil alıp bir süre kullandıktan sonra otomobilin eksik yönlerini tamir ettirerek sattığını ve o satışlardan kar ederek aile bütçesine katkıda bulunduğunu, bu durumunu bilen davalı …’ın kendisine, birikmiş yatırım amaçlı parası olduğunu, güçlerini birleştirerek birlikte çalışmayı teklif ettiğini, bunun üzerine ben piyasa araştırması yapmaya başladığını ve uygun bulduğu aracı davalı …’a bildirdiğini, bir süre bu şekilde araç alıp satmaya devam ettiğini, akabinde bu işi davalı ile oto galeri işine çevirmeye ve resmileştirmeye karar verdiklerini, vardıkları karar üzerine firmanın kendi adına olacağını ve vergi mükellefinin de kendisi olacağını, firma isminin … Oto Galeri … unvan ve sıfatıyla Düden Vergi Dairesine kaydını yaptırdığını, ana sermayenin davalıda olması sebebiyle kar paylaşım oranlarının kendisi belirlediğini, kendisine masraflar çıktıktan sonra davalının kendisine % 45 kar oranı verdiğini, bu kar oranı ile vergilerini ve diğer giderlerini karşıladığını, davalının bu durumu gördükten sonra kar oranını % 45’ten % 20 oranlarına düşürdüğünü, bu işler yürürken ticari anlamada davalının kendisinin banka hesabına EFT havalesi ile gönderdiği paralar için çevresinden borç aldığını ve onlara da bu nedenle senet düzenleyip verdiğini, para havalesi olarak gönderilen paralara karşılık teminat senedi istediğini, kendisinin de 155.000,00.-TL ile 145.000,00.-TL olmak üzere toplam 300.000,00.-TL iki adet senet verdiğini, bu işler devam ederken davalının oranı % 20’ye düşürmesi sebebiyle zarar ettiğini, davalının ise kar ettiğini, bu durumu davalı ile konuştuğunu, zarar ettiğini kar oranını yükseltmesi gerektiğini ve ilk ticarete başladıkları % 45 oranına geri çevirmesini talep ettiğini, davalı bunu kabul etmeyince davalı ile aralarındaki ticari ilişkiyi sonlandırmak zorunda kaldığını, bu sebepten davalının kendisine iade etmediği senetlerden 145.000,00.-TL bedelli olan senedin birini icra takibine koyduğunu, senede itiraz ettiğinde ise Antalya … İcra Hukuk Mahkemesinde … esas dosyasında dava açıldığını ve davanın devam ettiğini, ayrıca davalı hakkında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına da suç duyurusunda bulunduğunu, akabinde de Antalya … Asliye Ceza Mahkemesinde … esas sayılı dosyasında dava açıldığını, kendisinin davalıya borcu olmadığını, davalı eğer haklı olsaydı 155.000,00.-TL’lik senedi neden icra takibine koymadığını, gönderilen EFT bilgilerine ilişkin banka kayıtlarını dava dilekçesinde bildirdiğini belirterek sonuç olarak, toplam 300.000,00.-TL bedelli iki adet senedinin iptali ve istirdadına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davacının dava dilekçesinde belirttiği hususları hiçbir şekilde kabul etmediklerini, davacının kendi iç dünyasında yaşadığı hususları gerçeğe aykırı bir şekilde dile getirdiğini, tamamen kurgusal ve mahkemeyi yanıltma amacıyla beyanlarda bulunduğunu, kabul anlamında gelmemekle birlikte dava dilekçesinde yazılı hususların mantık hatalarıyla dolu olduğunu, iddia edildiği gibi davacıya gönderilen 400.000 TL’nin üzerindeki havale işlemine teminen müvekkilinin işbu senedi almış olsaydı neden senet bedeli 400.000 TL değil de 145.000 TL olarak düzenlendiği, madem ki araç al sat işlerinde müvekkilim sermayeyi koymadığını, araç satım sonrasında da taraflar anlaştıkları kâr oranında elde edilen geliri paylaştıklarını, senet ticari ilişki sonrasında neden geri alınmadığını, icra takibine konu senedin tanzim tarihi 02/09/2020 tarihi olup; 04/09/2020 tarihinde 46.000,00 – 09/09/2020 tarihinde 2.000,00 TL gönderildiğini, bu havale eft açıklamalarında neden senet ile ilgili bir açıklama olmadığını, müvekkilinin kendisine 464.749,00 TL gönderdiğini davacının da geri müvekkiline ( 368.875,00 + 109.200,00 TL değerinde araba ) 478.075,00 TL geri gönderdiği beyan edildiğini, ancak hangi ticari ilişkide 12.000 TL lik kâr elde etmek için yarım milyon liranın risk edilemeyeceğini, davacının senet metnine ve senetteki imzaya herhangi bir itirazı bulunmadığını, davacının bedelsizlik iddiasında ise takip konusu bono ile ilgili ispat külfetinin bedelsizlik iddiasında bulunan davacı tarafa ait olduğunu, davacının dava dilekçesinin deliller bölümünde hiçbir delile dayanmadığını, iddianın genişletilmesi yasağı kapsamında dava devam ederken sunacağı hiçbir delile muvafakatlerinin olmadığını, hukuk usulünün şekil hukuku olduğunu, davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesinin belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirildiğini, kambiyo senetleri temel hukuki ilişkiden bağımsız bir nitelik taşır ve soyut bir borç ikrarı içerdiğini, hukuki ilişkiden mücerret olan senetteki keşideci imzası da inkâr edilmediğini, ayrıca davacının iddia ettiği gibi senedin teminat senedi olarak verildiğine ilişkin senet metninde bir ibare bulunmadığını, bu anlamda senede karşı senetle ispat zorunluluğu gereği davacının borcunu ödediğine ilişkin yazılı delil sunmak zorunda olduğunu, bu anlamda ispat külfeti kendisinde olan davacının davasını ispat edemediği de göz önünde bulundurulduğunda işbu hukuki mesnetten yoksun davanın reddi gerektiğini belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava: Teminat amacıyla verildiği iddiasına dayanan 145.000,00.-TL bedelli senet yönünden icra takibinden sonra 155.000,00.-TL bedelli senet yönünden ise icra takibinden önce açılan menfi tespit davasıdır.
Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde: davalı alacaklı tarafça, borçlu davacı aleyhinde 145.000,00.-TL bono, 35,75.-TL işlemiş faiz, 435,00.-TL komisyon olmak üzere toplam 145.470,75.-TL alacak üzerinden kambiyo senetlerine özgü icra takibine girişildiği anlaşılmıştır.
Antalya … İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasının incelenmesinde: davacı alacaklının … olduğu, davalı borçlusunun … olduğu, İcra Takibine İtiraz Davası Olduğu anlaşılmıştır.
Antalya … Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyasının incelenmesinde: davacının K.H, katılanın …, sanığın … olduğu, suçun basit tehdit suçu olduğu, müştekinin, sanıktan senetlerini istemek için gittiğini, sanık, senetlerini vermeyi kabul etmediğini, senetleri tefeciye vereceğini, ömür boyu kendisine çalışacağını söyleyerek kendisini tehdit ettiği iddiasıyla açılan dava olduğu ve dosyanın karara çıktığı anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … Karar sayılı kararında “…Hukukun amacının maddi gerçeğe ulaşmak olduğu şüphesizdir. Ne var ki bu amacın sağlanmasında hâkimin izleyeceği yol kanun koyucu tarafından sübjektiflikten olabildiğince uzaklaşmış usul hükümleri ile çizilmiş olup, aksi düşünce ile verilecek kararlar uygulayıcı elinde değişkenlik göstererek hukuk güvenliğini ortadan kaldıracaktır…” denilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümünde ispat ve ispat yükü kavramlarının kısaca açıklanması yerinde olacaktır.
İspat; dava konusu yapılan hakkın gerçekten var olup olmadığının anlaşılması, maddi hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur. İşte dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. (Kuru, B:Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001,6.2.c.,s.1966)
Hakim, davada hangi çekişmeli vakıanın ispat edilmesi gerektiğini tespit ettikten sonra bu vakıaların kimin tarafından ispat edilmesi sorusu ile karşılaşır; buna da ispat yükü denir.
İspat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer ve yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; kendisine ispat yükü düşen taraf için bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Zira taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Bilakis, kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; mesela, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir.
Konu ile ilgili genel kural 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’ nun 6′ ncı maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
İspat aracı olan ve kendi içinde kesin-takdiri olmak üzere ikiye ayrılan deliller, kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulanamayacağı davalarda kural olarak taraflarca ileri sürülmedikleri müddetçe hakim tarafından resen dikkate alınamaz.
Hakimi bağlayıcı nitelikteki (kesin) delillerden belki de en önemlisi “senet” tir.
İspat yükü üzerine düşen taraf iddiasını yahut savunmasını adi yazılı senede dayandırır ve bu adi senet altında imzası bulunup senet kendisine karşı delil teşkil edecek olan kimse tarafından ikrar edilirse, o senet kesin delil teşkil edecektir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), m. 205/1Senetle ilgili ilk kural, kesin delille ispat zorunluluğu veya tanıkla ispat yasağı da denilen, kanun koyucunun bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacı ile yapılan hukuki işlemlerin değerinin belli bir miktarın üzerinde olması halinde ispatının ancak senetle yapılabileceği kuralıdır. (HMK, m.200) Bu husus kısaca ispat sınırı olarak da anılabilir.
Senetle ispat zorunluluğu hakkındaki ikinci kural ise senede karşı senetle ispat zorunluluğudur.
Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, senetle ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz, ancak ve ancak senet (kesin delil) ile ispat olunabilir (HUMK, m. 290;HMK, m.201)
Senedin tamamlanmış sayıldığını söyleyebilmek için imza kurucu bir unsurdur. İmzanın senet metni oluşturulmadan da atılabilmesi mümkündür. Bu halde “beyaza imza” dan söz etmek gerekir. Kuşkusuz böyle bir imza onu atan için çok tehlikelidir. Zira genel hayat tecrübesi, imzalı boş kağıdı karşısındakine veren kimsenin onun üzerine kendisini zararlandırıcı mahiyette ilaveler yapılabileceğini bilmesini gerektirir. Buna rağmen imzalı boş kağıdı veren kimse, ki imzalı boş belge vermek de bir hukuki işlemdir, tehlikeleri peşinen kabul etmiş sayılacağı gibi, kendisinden beklenen dikkat ve ihtimamı sarf etmediğinden hukukun himayesinden yararlanamaz. Beyaza imza atan kimse karşı tarafın anlaşmaya uygun olarak daha önceden belirlenen esaslara göre senet metninin oluşturulacağı konusunda bir güvene sahiptir ve senet metnindeki borç kapsamından sorumludur. Bu sorumluluk beyaza imza atan kimsenin sözleşme metnindeki ifadelerin kendi iradesinin ürünü olmadığını ispat yükünü üzerine alması suretiyle tezahür eder. Ancak böyle bir iddia ile senedin hüküm ve kuvveti azalacağından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun 201. (HUMK’ nın 290.) maddesi çerçevesinde bu iddianın kesin delille ispat gerekir.
Somut olayda; davacı taraf, davaya konu bonoların teminat olarak davalıya teslim edildiğini ve dolayısıyla da dava konusu senetlerin bedelsiz olması sebebiyle 145.000,00TL bedelli ve 155.000,00TL bedelli senetler nedeni ile davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf ise, davacı tarafın, senedin teminat amaçlı verildiği iddiasında bulunduğunu, bu iddianın gerçek olmadığını, davacının bu yönde hiçbir ispatı bulunmadığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Davaya konu bonolar incelendiğinde; senedin teminat senedi olduğuna dair herhangi bir açıklamanın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davalı da söz konusu senedin ihdas nedeni hakkında bir beyanda bulunmadığından, senedin düzenleme sebebini değiştirmemiş olmakla ispat yükü davacıdadır. Davacı HMK 200.maddesi gereğince senedin teminat senedi olarak düzenlendiğini kesin delillerle ispat etmesi gerekir.
Yukarıda yapılan açıklamalar, dosya kapsamı itibariyle taraflar arasındaki maddi ve hukuki olguların gerçekleşme biçimi, kambiyo hukuku ilkeleri ve hayatın olağan akışı kavramı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacı takip ve dava konusu bonoların bedelsiz kaldığı savunmasını destekler, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, kesin ispata yeter güçte delil/belge sunmamıştır. Davacının dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmadığı görüldüğünden davacının senetten dolayı borçlu olmadığına ilişkin menfi tespit davasını ispat edemediği kanaatine varılmakla davanın reddine, icra takibinin durdurulması veya icra veznesindeki paranın alacaklı davalıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmediğinden davalı lehine tazminat taktirine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması lazım gelen 80,70.-TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 5.123,25.-TL harcın mahsubu ile bakiye ‭5.042,55‬.-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya iadesine,
3-Davacının bu dava nedeni ile yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 29.450,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Arabuluculuğa ilişkin dava şartı nedeni ile kamu tarafından yapılan 1.320,00.TL yargılama giderinin 6325 sayılı HUAK’nın 18/A-13. maddesi gereği ‭davacıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
6-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa iadesine,
Dair, davacının ve davalı vekilinin yüzüne karşı, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 27/04/2022

Katip …
¸(e-imzalı)

Hakim …
¸(e-imzalı)