Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/457 E. 2021/870 K. 05.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/457 Esas
KARAR NO : 2021/870
DAVA : Haksız Rekabetin Meni ve Tespiti
DAVA TARİHİ : 16/08/2021
KARAR TARİHİ : 05/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Haksız Rekabetin Meni ve Tespiti davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’ın grup sorumlusu olarak kreşte işe başladığını, işe izinsiz gelmemiş olması nedeniyle iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini, kendisi tarafından ise kuruma ilişkin yer alan iddiaların hiçbiri ileri sürülmeksizin iş akdinin tamamen iş hukukuna özgü bazı sebeplerle feshedildiğinin bildirildiğini, davalılardan …’nın temizlik görevlisi olarak kreşte işe başladığını ve kuruma ilişkin yer alan iddiaların hiçbiri ileri sürülmeksizin iş akdinin tamamen iş hukukuna özgü bazı sebeplerle iş akdini feshettiğini bildirdiğini, davalıların tamamen yanlış ve yanıltıcı beyanlarla kreşi kötülemek adına kötü niyetli bir şekilde veli bilgilerini kurum dışı kullanarak özel telefonundan velileri arayarak whatsapp grubu ile yanlış açıklamalarla kötülediklerini, davalı eski çalışanların eylem ve fikir birliği içerisinde asılsız iddialarla kreşi kötülediklerini, hatta bunun için özel durumları genelmiş gibi gösteren asılsız fotoğraflar çektiklerini, kendilerine gönderilen ses kayıtlarını gerçek olmayan şekilde velilere servis ettiklerini, farklı zamanlarda çekilmiş videoları birleştirdiklerini, kredin … yılından beri müvekkilince işletilmekte olup, denetim yönünden … Bakanlığı’na bağlı bulunduğunu, kreşin her yıl düzenli olarak denetlendiğini, bugüne kadar bir tane dahi idari para cezasına hükmedilmediğini, diğer davalı velilerin de davalı çalışanların işten ayrılmasını beklediklerini, bu süreçte onlarla birlikte kurumdan veri elde etmeye çalıştıklarını, davalı velilerin de asılsız beyanlarla diğer velilerin üzerinde psikolojik baskı kurmaya çalıştıklarını, başka bir kreşe yönlendirme yaptıklarını, davalıların fiillerinin TTK hükümleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek, haksız rekabet teşkil eden eylemlerin tespitine ve menine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar adına usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen cevap dilekçesi sunmamışlardır.
Dava; haksız rekabet iddiasıyla açılan haksız rekabetin meni ve tespitine ilişkindir.
Asliye Ticaret Mahkemesi; dava konusunun değerine veya miktarına bakılmaksızın ticari davalara ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli özel bir mahkemedir. Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine giren işlerin genel çerçevesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 5. maddesinde düzenlenmiştir. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yeterli görülmüştür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16/04/2019 tarih 2017/17-1097E. 2019/458K. sayılı kararı).
Tacir, bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kişidir (TTK m. 12/1). Tacirin tanımında merkez kavram ticari işletmedir. Bu sebeple teşebbüs kavramının unsurları ticari işletmenin unsurları ile karşılaştırılacaktır. Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmelerdir (TTK m. 11/1). Unsurları; devamlılık, iktisadi faaliyet (gelir sağlamayı hedef tutma), bağımsızlık, esnaf faaliyeti sınırlarını aşmadır. (…, …; 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda Teşebbüs Kavramı ve Tacir Sayılmasının Sonuçları, MÜHF – HAD, C.21, S.1, s.115 vd.).
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 12. maddesinde; “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan kanunun 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 15. maddesinde de; “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18/06/2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21/07/2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16/10/2017 tarih 2017/3898E. 2017/5384K. sayılı kararı).
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’un 3/a maddesine göre; “Esnaf ve sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler”dir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin … tarih …E. …K. sayılı kararında; “…Mahkemece ilgili vergi dairesi müdürlüğünden, davacının dava tarihi gözetilerek … ve … yılına ait vergi beyannamelerinin getirtilip incelenmesi ve yukarıda belirtilen yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılarak oluşacak sonuca göre davacının tacir sayılıp sayılmayacağının tespiti ile…” denilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … tarih …E. …K. sayılı kararında; “… vekalet ücreti, görevli mahkemece yapılan yargılama sonunda oluşacak sonuca göre hükmedilecek vekalet ücretidir. Görevsizlik kararı için ayrı, yapılan yargılama sonucu ayrı vekalet ücreti verilmesi kanuna aykırıdır. Birleştirilen davanın görevsiz mahkemede açılması üzerine verilen görevsizlik kararı yönünden mahkemece ayrıca vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğinin düşünülmemesi…” denilmiştir.
Davamıza gelince, davacı haksız rekabetin meni ve tespiti istemiyle eldeki davayı açmıştır. Ancak davacının işçisi olan … ve …’ın iş aktinin feshi sonrası özel telefonundan velileri arayarak whatsapp grubu ile yanlış açıklamalarla kötülediklerine dair haksız rekabet iddiasına ilişkin olarak bu kişiler ile yapılan iş aktinde açıkça haksız rekabet teşkil edecek eylemlerin tanımlanmadığı bu nedenle taraflar arasında haksız rekabet hükümlerine göre değil haksız fille dair genel hükümler çerçevesinde uyuşmazlığın çözümünün gerektiği, diğer davalıların ise öğrencilerin velileri olup tüm davalıların tacir olmadığı bu durumda davanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer alan mutlak ve nispi ticari davalardan ayrıca özel kanunlarda düzenlenen ticari davalardan olmaması karşısında mahkememizin görevsiz olduğu sonucuna varılmıştır. Davanın mahiyeti gereğince görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-c maddesi gereğince mahkemelerin görevinin dava şartlarından olması sebebiyle öncelikle dikkate alınması gerekir. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderine o mahkemece bakılacağından, bu konuda karar vermek görevli mahkemeye bırakılmıştır. Görevsizlik, yetkisizlik ve gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise; talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderini ödemeye mahkum edileceğinden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,
Kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin talep etmesi halinde dosyanın görevli Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Taraflarca bu süre içinde istemde bulunulmaması halinde HMK 20/1-son ve 331/2 maddesi gereğince yapılacak işlemin mahkememizce DEĞERLENDİRİLMESİNE,
3-Harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair, davacı vekili ile bir kısım davalılar vekilinin yüzlerine karşı, davalılar … ve …’un yokluğunda, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 05/11/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır