Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/424 E. 2021/862 K. 03.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/424
KARAR NO : 2021/862
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 31/12/2018
KARAR TARİHİ: 03/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkilin sahibi bulunduğu …plakalı araç, kayınbiraderi …’ın sevk ve idaresinde bulunduğu … günü 01.40 sularında Isparta 10Ş. caddeyi takiben sanayi istikametinden karayolları kavşağına doğru seyir halinde iken park halindeki kamyonun arka kısmına çarpması ile meydana gelen trafik kazası neticesinde ciddi maddi hasara uğradığı ve aracın perte çıktığını, meydana yelen trafik kazasında müvekkilinin kayınbiraderinin araçta tek bulunmayıp yanında arkadaşı ….de bulunduğunu, kaza meydana geldikten sonra kaza mahallinde bulunan polis asayiş ekipleri trafik polislerine kazanın bildirildiği ve gelen trafik polislerince tutanak tutulduğunu, müvekkilinin kaza sonrası maddi zararlarının giderilmesi için aracın sigortalı bulunduğu davalı şirkete başvuru yaptığını ancak … tarihinde davalı şirketten gelen yazı sonucu yine de uyuşmazlığı çözmek ve zararının tazminini sağlayabilmek adına Sigorta Tahkim Kuruluna başvurulduğunu, ancak aracın sigortalı bulunduğu davalı … Sigorta Şirketinin müvekkilinin zararlarını gideremeyeceklerini beyan etliklerinden işbu davayı açtıklarını, davalı şirketin maddi hasar tazmininin reddine sebep olarak gösterdikleri sürücünün alkollü olması hususunun kabul edilemeyeceğini, sürücü … ‘ın kazanın meydana geldiği akşam üst sınır olan 0,50’den daha az alkollü olduğunu, sigorta bedellerini her zaman düzenli ödeyen müvekkilinin kaza sonrasında sigortalı aracının uğramış olduğu zararının karşılanmaması nedeniyle mağdur edildiğini, davalı şirketçe zarar tazmininin reddi mantıklı, açıklanır ve kabul edilebilir bir sebebe dayanmadığını belirterek sonuç olarak davanın kabulüne, davalı şirket aleyhine fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla kaza tarihinden itibaren işleyecek yasa faizi ile birlikte şimdilik 10.000,00.-TL maddi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davacının … plaka sayılı aracının müvekkili sigorta şirketi nezdinde yenileyen kasko sigorta poliçesi ile muhtelif rizikolara karşı teminat altına alındığını, davacının ileri sürdüğü iddiaya göre sigortalı aracın … tarihli tek taraflı bir trafik kazasında ağır hasar aldığını, davacı sigortalının anlatımlarındaki gizemin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, kaza sırasında sürücünün alkollü olması ve daha birçok karanlık nedenlerden dolayı davacının tazminat talep başvurusunun reddine karar verildiğini, davacının taleplerinin yasal olmadığını, öte yandan 2918 Sayılı KTK’nın 48. Maddesine göre alkollü araç kullanmanın yasak olduğunu, bu yasağın ihlalinin kasko pliçesini devre dışı bıraktığını, davacı tarafın her ne kadar müvekkili şirket aleyhine işbu maddi tazminat istemli davayı açmış ise de, müvekkili şirketin davacı sigortalıya kasko sigortası genel ve özel şartları uyarınca herhangi bir tazminat ödemesinin mümkün olmadığını, öte yandan somut olayda, kaza anında kaskolu aracın kaza tespit tutanağındakinin aksine başkası tarafından sevk ve idare edildiğine dair bilgi ve belgelere ulaştıklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava: Trafik kazası nedeniyle açılan hasar bedeline ilişkin tazminat davasıdır.
Mahkememizce davalı sigorta şirketine müzekkere yazılarak kaza sebebiyle ödemeye ilişkin başvuru bulunup bulunmadığı sorulmuş, verilen cevabi yazıda; ödeme için başvuru bulunmadığı ve ödemeye ilişkin herhangi bir hareket bulunmadığı bildirilmiştir.
Mahkememiz dosyası Sigortacı Bilirkişi …Makine Mühendisi Bilirkişi … ve Nöroloji Uzmanı Bilirkişi …’na tevdi edilerek rapor aldırılmış, aldırılan … havale tarihli rapora göre: alkol durumu yönünden; … plakalı aracın sürücüsü … için olay sonrası … günü saat 02:30’da alkolmetre ile yapılan ölçümde Kak’ın (kan-alkol konsantrasyonu) 0,30 promil olduğu (sıfır virgül otuz promil) belirlendiği, polis memurları … ve …. tarafından düzenlenen Trafik Tespit Tutanağına göre kazanın 01:40’da meydana geldiği, bu duruma göre kaza saati ile Kak ölçüm saati arasında 50 dakikalık bir zaman farkı ortaya çıktığı, alkollü içki alınmasına son verilip vücutta denge durumuna ulaştıktan sonra alkolik olmayan normal bir kişide klasik tıbbi bilgilere göre kandaki alkol düzeyinin saatte ortalama 15mg/dl(0,15 promil) düştüğünün kabul edildiği, (Textbook of Pharmacology 1980 sayfa 427,W C Bowman,MJ Rand;Clinical Pharmacology,1992,sayfa 341,DR Laurence.Bennet P.N.). Buna göre hesaplandığında sürücü ….’ın kaza anında 50×0,15/60=0,13 buradan yapılan hesaplamayla 0,13+0,30=0,43 promil alkollü olduğunun kabulü gerektiği, kan alkol konsantrasyonunun (KAK) değişik düzeylerinde insanlar birbirinden farklı davranışlar sergilerler hatta aynı kişi farklı zamanlarda aynı konsantrasyonda bile farklı davrandığı, dolayısıyla değişik alkol konsantrasyonlarında kişinin ne çeşit davranışta bulunabileceğine dair kesin bir tablo yapmanın mümkün olmadığı, halen ülkemizde sadece özel araç sürücülerine kanda 50 mg/dl(yönetmelikteki ifadesiyle 0,50 promil) sınırını aşmayacak kadar alkollü içki alınmalarına izin verildiğini, yapılan araştırmaların 0,50 promil ve üzerindeki KAK’larında … denilen kişinin kendini sübjektif olarak iyi kuvvetli ve güvende hissettiği, sıkılganlık ve sorumluluk duygusunun azaldığı duygu durum ile birlikte araç kullanmada dahil olmak üzere beceri isteyen işlerin hatasız yapılmasının zorlaştığı zihinsel etkinliklerde azalma ortaya çıktığı görülmektedir. KAK arttıkça alkolün davranışsal etkilerinin daha belirgin ortaya çıktığını, örneğin, 0,80 – 1,0 promil arasında yine beceri isteyen işlerin yapılmasında aksama, araba sürme yeteneğinin azalması; 1,0-2,0 promil arasında emosyonel düzensizlik, motor koordinasyonun ileri derecede bozulması (ataksi, yalpalama), beynin elektriksel aktivitesini gösteren EEG’de alfa dalgalarının frekansının azalması ve sonra yavaş dalga periyotların ortaya çıktığını, alkolün, kazaların en önemli nedenleri arasında yer alan dikkatsizlik ve yorgunluğun artmasına yol açtığı, kandaki alkol miktarı arttıkça kişinin denge, işitme, görme gibi beyinsel fonksiyonlarının zayıfladığını, kas kontrolü, dikkat ve İntikal süresi gibi çok önemli duyu ve kontrol yeteneklerinin azaldığı, sürücünün beyinsel fonksiyonlarının zayıflaması durumunda önüne aniden bir canlı veya araç çıkması halinde alkolsüz sürücünün gösterdiği refleksi gösteremeyeceğini, halen ülkemizde yasal olarak özel araç sürücülerine 0,50 promil düzeyine kadar alkol alma izni verilmekle birlikte bu düzey herkes için geçerli güvenli sürüş düzeyi olamayacağını, alkolün etkilerinde bireysel farklılıkların başında yaş geldiği, aynı alkol tüketim alışkanlıklarına sahip farklı yaşlardaki bireyler arasında yapılan çalışmaların alkolün olumsuz etkilerinin yaşa bağlı olarak arttığını gösterdiğini, ancak bu konuda yapılan çalışma saytsı az olduğu gibi var olan çalışmalardaki denek sayısı da yeterli olmaktan uzak olduğu, tam tersine alkol almaya yeni başlamış genç çocuklarda henüz alkol alımına ve etkilerine metabolik ve fonksiyonel tolerans gelişmediğinden ortaya çıkan semptomların daha belirgin olduğu, bu duruma gençlerin deneyim eksikliği, yaşın verdiği atak olma gibi faktörler de eklenince trafikte seyir daha riskli olduğu, bu nedenle Güney Kore gibi bazı ülkelerde 20 yaş altındaki çocuklar için trafikte izin verilen alkol değeri erişkinler için olandan daha düşük olduğunu,
Kaza Riski-Alkol Düzeyi; Bu konuda birçok çalışma olduğu ve istinasız hepsinin alkollü bir sürücünün kaza riskinin daha yüksek olduğu ile ilgili olduğu, alkolün yan etkilerinin başladığı ve sürüşün olumsuz etkilerinin görüldüğü düzey sıklıkla 30-40 mg/dl {0,30-0,40 Promil) olarak bildirildiği, risk artış oranı ile alkol düzeyi arasındaki ilişkinin ise araştırma sonuçları arasında farklılık göstermekle birlikte alkol düzeyinin artışı ile risk artışının paralel gittiği konusunda tüm araştırmacıların hem fikir olduklarını, kaza riskinin 40 mg/dl (0,40 Promil) üzerinde belirgin olarak arttığı bilindiği, 21 yaş altındaki sürücülerin kaza riskinin erişkin sürücülere nazaran 1,7 kez fazla olduğu bildirildiği, bu oranın kazanın ölümlü ve büyük hasarlı olduğu durumlarda 2,6’ya vardığını, alkol ve yaş küçüklüğünün bir arada olduğunda kaza riskinin daha yüksek olduğunu, bu sebeple bazı ülkelerde trafikte izin verilen alkol düzeyi gençlerde daha düşük olduğunu, bazı ülkelerde ise gençler için oranın sıfır olmasının önerildiğini, ABD’nin bazı eyaletlerinde alkol kullanımına izin verilen yaş sınırının 21’e çıkarıldığını, ABD’nin bazı eyaletlerinde ve Avustralya’da ise bazen 21 yaş altı, bazen yaş sınırı olmaksızın ehliyet aldıktan sonraki ilk yılında sürücülere eyalette /ülkede genel olarak geçerli olan sınırın oldukça altında (sıklıkla 0,02 promil) bir alkol düzeyine izin verildiğini, bu uygulamanın etkilerinin araştırıldığı bazı çalışmalarda uygulamanın yürürlüğe girmesinden sonra kaza sayısında %33’e varan oranda azalma bildirildiğini, bazı sürücülerin daha düşük alkol düzeylerinde olmalarına rağmen daha yüksek alkol düzeyinde olanlara göre daha kötü sürüş performansı gösterebildiklerini, bu nedenle alkolün hangi düzeyde olursa olsun risk doğurabileceğini, geceleri kaza riskinin yüksek olduğunu, riskin fazla olmasına gece görüş güçlüğü, yorgunluk gibi nedenlerin yanında alkolün yol açtığını, alkolün etkileri açısından yaş, cinsiyet, sürücülük deneyimi gibi bazı faktörlere bağlı olarak bireyler arası çok az farklılıklar görülebildiğini, genel olarak 0,2 promil kan alkol konsantrasyonundan (KAK) itibaren kan alkol düzeyi arttıkça sürücülük üzerine etkilerinin arttığını, belirtilen tüm bu literatür bilgilerinin yanı sıra kazanın oluş biçimi de göz önüne alındığında … plakalı …. marka aracı kullanan ….’ın almış olduğu alkolün oluşturduğu öfori etkisi, yaşının genç olması, sürücü deneyimsizliği ve gecenin ileri saatlerinin getirdiği görüş kısıtlılığı ve yorgunluk faktörlerinin birleşmesi sonrasında olasılıkla aracını aşırı süratli kullanırken yol ve hava koşullarının olumsuz bir etkisi olmaksızın direksiyon hakimiyetini kaybederek nizami park halindeki …plakalı kamyona arkadan çarpmak suretiyle bu kazaya neden olduğunu, gece saatlerinde, havanın açık, zeminin kuru olduğu yolda meydana gelen kazada, … plakalı araç sürücü … kaza anında 0,43 promîl alkollü olduğunu, sürücü, yönetmeliklerin özel araç sürücülerine izin verdiği miktar olan 0,50 promilin altında bir düzeyde alkollü olduğunu, kazada sürücülük şartlarım olumsuz etkileyecek hiçbir faktör bulunmadığı gibi, sürücü nizami park halinde olan aracın arka kısmına doğrudan çarptığını, literatürde de belirtildiği gibi genel olarak alkolün sürücüler üzerindeki olumsuz etkisi 0,20 promil kan alkol düzeyinden başladığından sürücünün bu kazayı münhasıran alkol etkisi altında yaptığı kanaatine varıldığı, sürücü …’ın hiç alkol almamış olsaydı yol, hava ve görüş koşullarının uygun olduğu bir trafikte daha dikkati bir şekilde ve hız limitlerine uyarak aracını kullanacak ve intikalini kazasız olarak tamamlayabileceğini, davaya konu olan …. plakalı aracın hasarı ile ilgili dosyaya … yetkili servisi tarafından düzenlenmiş … tarihli ekspertiz raporu ibraz edildiğini, ekspertiz raporundaki hasar değerlendirmesi île meydana gelen kazanın birbiri ile uyumlu olduğu hususunda görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Tüm bu açıklanan nedenlerle ve dosya kapsamına göre: nöroloji uzmanı, sigortacı ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla, olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediği, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığı hususlarında aldırılan raporla olayın tek başına alkolün etkisi ile meydana geldiğinin saptandığı anlaşıldığından oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine dair verilen kararın davacı vekilince … havale tarihli dilekçesiyle istinaf edilmesi üzerine, davaya bakan Antalya Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesinin … tarih … esas … karar sayılı ilamı ile; “…Davacı gerçek kişi olup, davacının aracı hususi araçtır. 28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun”un (TKHK) 2. maddesinde Kanun’un kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (l) bendinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı TKHK’nin 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalara tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanun’un 83. maddesinde de taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanun’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Sigortalı tarafından kasko poliçesine dayalı olarak ticari olmayan bir araç nedeniyle açılacak tazminat davasında görevli mahkeme tüketici mahkemesidir.
Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun re’sen sebeplerle 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-3. maddesi gereğince esastan kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve görevsizlik kararı verilmesi için dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine…” karar verilerek dosya mahkememize gelmiş, mahkememizin yukarıdaki esas numarasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç Başlıklı 1. maddesinde Kanunun amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Satıcı; “kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”; tüketici ise “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade etmektedir. Aynı Kanunun 3. maddesinde de “Tüketici işlemi”, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Bir işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukukî işlemin olması gerekir.
Aynı Kanunun 73/1. maddesinde “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken, 83/2. maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda; Sigortalının sigortacısına hasar bedeline ilişkin davayı açmıştır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasa kapsamında davacı tacir değildir. Davacıya ait sigortalı aracın hususi araç olduğu, bu durumda tüketici konumunda olan sigortalı davacının, davalı sigorta şirketine karşı açtığı alacak davasının Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerektiği dikkate alınarak, HMK’nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığı sebebi ile usulden reddine,
2-6100 Sayılı HMK’nın 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi üzerine dosyanın görevli Antalya Nobetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
2 haftalık süre içinde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunulmaması halinde mahkememizce reesen davanın açılmamış sayılacağına karar verileceği hususunun ihtarına,
3-6100 Sayılı HMK’nın 331. Maddesi gereğince harç, vekalet ücreti vargılama giderlerinin görevli mahkemeye gönderilmesi halinde görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya bir başka mahkemece devam edilmemesi halinde davanın açılmamış sayılacağına, harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin mahkememiz dava dosyası üzerinden karara bağlanmasına,
Varsa artan gider avansının dosyasına aktarılamsına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 03/11/2021

Katip …
¸(e-imzalı)

Hakim …
¸(e-imzalı)