Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/331 E. 2021/978 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/331
KARAR NO : 2021/978
DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 27/07/2020
KARAR TARİHİ : 01/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: dava dışı … … şubesinden Hazine garantili … TL … kredisi çektiğini, müvekkilinin çekilen bu kredide … kefil olduğunu, bu kredi … şubesinin, …-…-… numaralı kredisi olduğu, borçlu ödemelerin bir kısmını ödedikten sonra vefat ettiğini, borçlunun tüm mirasçılarının reddi miras yaptıklarını, bunun üzerine banka, müvekkili arayarak kefil olarak kalan borcu ödemesi gerektiğini söylediğini, müvekkilinin bir sigorta şirketinin … müdürü olduğunu, kendisi sigortacı olduğu için bu kredi çekilirken hayat sigortası, yapıldığını bildiğini, bankaya hayata sigortası, yapılmış olması lazım olduğu, neden sigortadan almıyorsunuz diye sormuş banka kendisine verdiği cevapta, sigortayı, kredinin … … si kadar yaptıklarını, bu kısmı sigortadan alacaklarını, kalan … …’lik kısmında müvekkilin ödemesi gerektiğini söylediklerini, müvekkilinin bu ödemeden sorumlu tutulamayacağını, davalı bankanın eksik sigorta yaptığını, bankanın sigortayı kredi miktarı ve süresi ile uyumlu yaptırması gerektiğini, asıl borçlu sorumluluğu kalmadığı için müvekkilinin de sorumluluğu kalmadığı, çekilen kredinin hazine garantili bir kredi olduğunu, bu nedenle bankanın öncelikle hazineye başvurarak bu krediyi talep etmesi gerektiğini, bu nedenle müvekkilinin borçtan sorumlu olmadığını, müvekkilinin bu zamana kadar icra takibinde bulunulacağının baskısıyla kredinin … TL sini ödediğini, geriye kalan tutarın … TL olduğunu, müvekkilinin ödemiş olduğu kısımla ilgili istirdat talebinde, kredinin kalan kısmıyla ilgili menfi tespit talebinde bulunduklarını, müvekkilinin kefil olduğu kredi nedeniyle tedbiren müvekkil yönünden ödemelerin durdurulmasını, müvekkil aleyhine icra takibi yapılmamasını ve aleyhine ihtiyati haciz kararı alınmamasına, krediden kaları … TL yönünden müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve ödemek zorunda kaldığı … TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkile verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davacı tarafın hukuki dayanaktan yoksun ve müvekkili bankayı karalamaya varan iddiaları kabul etmediklerini, öncelikle davacı tarafça bu iddiasına dayanak gösterilen Bireysel Kredilere Bağlı Sigortalar Uygulama Esaslar Yönetmeliği’nin uygulanmasına kullanılan tanımları düzenleyen 4. Maddenin e bendi incelendiğinde kredinin; Kredi kuruluşları tarafından verilen ve ticari nitelik taşımayan bireysel krediyi ifade ettiğini, davacının huzurdaki davaya konu ettiği ve müteselsil olarak kefil olduğu kredi ise müteveffa …’e ait “…” isimli ticari işletmesine tahsis edilen ticari nitelikli bir kredi olduğunu, mahkemeye sunulan olduğumuz … ve ekleri incelendiğinde de davacının da hangi krediye ne oranla kefil olduğunun bilindiğini, dava dilekçesinde dayanak olarak gösterilen “Bireysel Kredilere Bağlı Sigortalar Uygulama Esaslar Yönetmeliği” huzurdaki uyuşmazlık kapsamında uygulama alanı bulunmadığını, bu husus dahi davacı tarafın iddialarının hukuki dayanaktan yoksun ve kötü niyetli iddialar olduğunu, ayrıca dava dilekçesinde; asıl borçlunun ölen murisin mirasçıları olduğu ve bunların mirası reddederek sorumluluktan kurtulduğu, asıl borçlular yönünden borcun sona erdiği bu sebeple kefaletin fer’iliği prensibi gereği kefilin de sorumluluğunun sona erdiğinin iddia edildiğini, hukuki bir dayanağı olmayan bu iddiaları da kabul etmediklerini, sonuç olarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava: Garanti fonu kefaleti ile kullandırılan krediye kefaletinin bulunması sebebi ile borçlu olunmadığına ilişkin icra takibinden önce açılan menfi tespit ve istirdat davasıdır.
Dosyamız bankacı bilirkişi …’e tevdi edilerek rapor aldırılmış, aldırılan … tarihli rapora göre: davacının dava dilekçesindeki itirazında, yönetmeliğe uygun sigorta yapılmadığı eksik sigorta yapıldığını, bu nedenle kefil olarak ödemek zorunda olmadığı, asıl borçluların reddi miras yapması sebebiyle sorumluluğu kalmadığını bu sebeple davacının da sorumluluğunun kalmadığını ve çekilen kredi hazine garantili kredi olduğundan bankanın öncelikle hazineye başvurarak bu krediyi talep etmesi gerektiğini belirterek kredi borcunun kalan … TL’lik kısmı için menfi tespit ile bu zamana kadar ödediği … TL’nin faizi ile birlikte iadesini talep ettiğini, dava dişi borçlu tarafından Sigorta Talep ve Taahhütnamesi ve sigorta başvuru formunu imzalandığı, içeriğinde teminat limitleri ve bilgilendirilmelerin içermesi nedeniyle borçlunun bilgisi üzerine yapılmış olduğu anlaşıldığı, Bankacılık ve resmi düzenlemeler içerisinde kredilerin yanında hayat sigortası yaptırmak gibi yasal bir düzenleneme bulunmadığı, bu nedenle yapılan sigortanın eksik sigorta olarak değerlenemeyeceği, … kefaleti riski sonlandıran veya ortadan kaldıran bir teminat sistemi olmadığından borcu sona erdirmeyeceğini, …’den tazmin yapılması davacı kefilin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağını, kefalet sözleşmesinin sona erme sebepleri arasında mirasın reddi olması bulunmadığı, davacının borcu ise davalı banka ile yapmış olduğu kefalet sözleşmesinden ileri gelmekte aşıl borçlunun ölmesi ve mirasçıların reddi miras yapması kefaleti sona erdirmeyeceğinden dolayı davacı kefilin dava konusu kredi borcundan kefalet limiti içinde sorumluluğu bulunduğu, taraflar arasındaki borç alacak durumu ise davacının dava tarihine kadar kredi ödemesi olarak … TL yatırmış, bu ödeme tutarı düştükten sonra dava tarihi itibariyle … TL asıl alacak , … TL faiz, … TL bsmv toplam kredi bakiye … TL olarak hesaplandığını, dava tarihi sonrası ise davacı tarafından … TL kredi ödemesi yapıldığını, dava dilekçesinde ise davacı bu zamana kadar yatırmış olduğu tutarı … TL, kredi borcundan kalan tutarının ise … TL olarak bildirildiği hususlarında görüş ve kanaat bildirmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 1. Maddesinde, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla sözleşmenin kurulacağını ön görmüştür. Kefalet sözleşmesi ise, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme olarak anılı yasanın 581. Maddesinde tanımlanmıştır. Yine 582 madde de, kefalet sözleşmesinin mevcut ve geçerli bir borç için yapılabileceği ve 583 madde ile de yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı belirtilmiştir.
Kefalet sözleşmesinde amaç alacağın teminat altına alınmasıdır. Bu nedenle de kefilin bu sözleşmeden doğan borcunun hukuki sebebi teminattır. Bu durumda, borçlu borcunu ifa etmediği takdirde alacaklı kefile başvuracaktır. Yani kefil alacaklı karşısında ikinci bir borçlu olarak ortaya çıkmaktadır.
Türk Borçlar Kanunun 586. Maddesine göre, kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse; alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Bu tür kefalette de kefilin borcu tali niteliktedir. Ancak anılı TBK’nun 586 hükmünde geçen “… bunun için borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.” ibaresi müteselsil kefilin borcu talilik sınırlarını ortaya koymaktadır. Görüldüğü üzere müteselsil kefile başvurabilmek için önce esas borçlunun ihtar edilmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması gerekir. Yine teslime bağlı taşınır rehni ve alacak rehni paraya çevrilmeden önce de kefile başvurulamayacaktır.
Yine 6102 sayılı TTK’nın 7/1. maddesinde, iki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olacakları belirtilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise, ticari borçlara kefalet hâlinde, hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde de birinci fıkra hükmü geçerli olacağı belirtilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 3/1. Maddesinde, Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari iş olarak değerlendirilmiştir. Yine aynı yasanın 4. Maddesi; Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılacağı belirtilmiştir.
Davaya konu … nedeni ile taraflar arasındaki ilişki -dava dışı … tüketici olmadığı da göz önüne alındığında- ticari ilişki niteliğinde olduğundan, huzurdaki dava da yukarıda da anılı TTK md. 4. gereği ticari dava niteliğindedir ve dolayısıyla da öncelikli olarak dava konusu olayla uygulanması gereken kanun hükümleri 6102 sayılı TTK hükümleridir.
Tüm bu açıklanan nedenlerle ve dosya kapsamına göre: davacı taraf, Bireysel Kredilere Bağlı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliğine uygun sigorta yapılmadığı eksik sigorta yapıldığını, bu nedenle kefil olarak ödemek zorunda olmadığı, asıl borçluların reddi miras yapması sebebiyle asıl borçlunun sorumluluğu kalmadığı gibi davacının da sorumluluğunun kalmadığını ve çekilen kredi hazine garantili kredi olduğundan bankanın öncelikle hazineye başvurarak bu krediyi talep etmesi gerektiğini belirterek eldeki davayı açmıştır. Öncelikli olarak dava dışı borçlu … ile davalı banka … Şubesi arasında … tarihinde … TL limitli, davacı …’ın da müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla … TL kefalet limitiyle Genel Kredi Sözleşmesini imzalandığı dosya kapsamı ile sabittir.
Davacı tarafın eksik sigorta yapıldığı iddiasının değerlendirilmesi; Bireysel Kedilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliğinin 10. maddesi, kredi kapsamındaki teminatların kredi geri ödeme planı ile uyumlu olması gerektiği belirtilmiş ise de, bu hususun kefalet sözleşmesini geçersiz kılmadığı, kredilerin yanında hayat sigortası yaptırmak gibi yasal bir düzenleneme bulunmadığı ve ayrıca huzurdaki dava kefalet sözleşmesinden kaynaklanan ticari dava olması sebebi ile uygulama alanı bulunmaması sebebi ile bu iddiaya itibar edilmemiştir.
Davacı tarafın, asıl borçluların reddi miras yapması sebebiyle davacının da sorumluluğunun kalmadığı iddiasının değerlendirilmesi; Öncelikle kefalet sözleşmesi, yukarıda da değinildiği gibi borçluyu değil “alacağı” teminat altına almakta ve asıl alacak devam ettikçe, kefalet borcu bu alacağa yani asıl borçlunun borcuna bağlı devam eder. Asıl borçlunun vefatı ile alacak sona ermemekte; asıl borçlunun mirasçılarına, mirasçılar reddi mirasta bulunmuş ise, terekeye temsilci atanıp terekeye karşı alacak iddiası her zaman ileri sürülebilir. Bu durumda da asıl borçlunun borcu ifa edilmediğinden kefilin ifa edeceği borç, kefillikten kaynaklanan kendi borcu olup, iş bu borç da devam etmektedir. Ayrıca davacı taraf, müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile sözleşmeyi imzaladığından, ancak TBK’nun 586 hükmü gereği, “borçlunun ifada gecikmemesi, gecikmiş ise de ihtar edilmemesi veya borçlunun açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olmaması” durumlarında alacaklı müteselsil kefile başvuramayacaktır. Bu nedenlerden ötürü davacı tarafın bu iddiasına da itibar edilmemiştir.
Davacı tarafın, … nedeni ile bankanın öncelikle hazineye başvurarak bu krediyi talep etmesi gerektiği iddiasının değerlendirilmesi; bankaların … adına takip yaparak tahsilatını yaptıkları tutarı aralarındaki sözleşme gereği …’ye aktarma sorumlulukları bulunduğu nazara alındığında davacının bu talebine de itibar edilmemiş ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması lazım gelen …-TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan …-TL harçtan mahsubu ile fazladan yatırıldığı anlaşılan …-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya iadesine,
3-Davacının bu dava nedeni ile yapmış olduğu yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan … TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 01/12/2021

Katip …
¸(e-imzalı)

Hakim …
¸(e-imzalı)