Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/820 E. 2018/796 K. 10.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/820 Esas
KARAR NO : 2018/796
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 03/12/2018
KARAR TARİHİ : 10/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; … Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarına göre davalı şirketlerin %100 hissedarı olarak müteveffa …nun görüldüğünü, ancak aslında davalı şirketlerin %100 hissedarının müvekkili … olduğunu, şirketlerin gerçek sahibi ve hissedarının kurulduğu günden itibaren müvekkili olduğunu, müvekkilinin kendini gizlemek zorunda kaldığını, çünkü müvekkilinin bir başka şirketin yönetici ortağı olup inşaat işleriyle ilgili bir başka firmada ticari faaliyetle iştigal ettiğini, yani müvekkilinin davaya konu şirketin faaliyete geçebilmesi için gerekli olan izin belgesinde belirtilen “…yapı denetim kuruluşunda ortak olduğum müddetçe başkaca hiçbir mesleki ve inşaat işleri ile ilgili ticari faaliyette bulunmayacağımı…” taahhüdünü yerine getirememekte olduğunu, bu nedenle de davalı şirketlerin sermayesinin tamamını kendisine ödemesine rağmen kağıt üzerinde çok güvendiği, kardeşi yerine koyduğu …’nu gösterdiğini, gizli ortak olarak iş bu şirketlerin işlerini bizzat yürüttüğünü, bu kişinin …tarihinde vefat ettiğini ve mirasçılarının bu şirketlerin gerçek hissedarının müvekkili olduğunu bilmelerine rağmen şirketin hisselerinin devir işlemlerini yapmaktan kaçındıklarını, bu nedenle şirketin çok zor durumda kaldığını, çalışanlara ücretlerini ödeyemediğini, işini üstlendiği müteahhit firmaların hak edişlerini düzenleyemediğini ve yine iş bitim ve iskan belgelerini alamadığını, mirasçıların bu tavırları nedeniyle müşterilerini ve çalışanlarını kaybetme riski altında olduğunu belirterek, davalılardan …A.Ş ve …A.Ş’nin %100 hissesinin diğer davalı … … varisleri olmadığının ve asıl hissedarın müvekkili olduğunun tespitine ve bu durumun ticaret sicile tescil ve ilanına, şirket çok zor durumda olduğundan faaliyetlerini yürütebilmesi için şirket ana sözleşmesinde belirtilen yetkileri kullanmak üzere kayyım atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava; anonim şirket pay sahipliğinin tespit ve tescili ile davalı şirketlere kayyum atanması istemine ilişkindir.
Davacı vekili dilekçesinde açıkça davalı şirketlerin gerçek hissedarının ölen … … olmadığını, müvekkili olduğunu, müvekkilinin kendisini gizlemek zorunda kaldığını, çünkü müvekkilinin bir başka şirketin yönetici ortağı olup, inşaat işleriyle ilgili bir başka firmada ticari faaliyetle iştigal ettiğini, davaya konu şirketin faaliyete geçebilmesi için gerekli olan izin belgesinde belirtilen yapı denetim kuruluşunda ortak olduğu müddetçe başkaca hiçbir mesleki ve inşaat işi ile ilgili ticari faaliyette bulunmayacağına dair taahhüdünü yerine getirmemekte olduğunu, bu nedenle davalı şirketlerin sermayesinin tamamını kendisi ödemesine rağmen kağıt üzerinde …’nu pay sahibi gösterdiğini, kendisini gizlediğini belirtmiştir.
Davacı vekilinin müvekkili ile ilgili bu açıklamaları açıkça kanuna karşı hile teşkil etmektedir. Kanuna karşı hile, tarafların kanunun geçerli saydığı hukuki işlemleri yine kanunun emredici bir hükmüyle elde edilmesini yasakladığı hukuki ve ekonomik sonuca ulaşmak amacıyla yapmalarıdır. Kanuna karşı hilede taraflar hukuk düzeninin yasakladığı hukuki veya ekonomik sonucu elde etmek için yapılması hukuken caiz başka bir muamele yaparlar. Böylece yasak olan sözleşme yerine dolambaçlı bir yolla aynı sonuca varan diğer bir sözleşme kurmuş olan taraflar bu suretle kanunu bertaraf etmeye yönelik dolambaçlı bir şekilde hareket etmiş sayılırlar. Kanuna karşı hilenin yaptırımı ise hile ile amaçlanan kanuni korumadan mahrum olmaktır.
6102 sayılı TTK’da anonim şirketlere kayyum atanmasına ilişkin özel bir düzenleme yoktur. 4721 sayılı TMK’nın 403, 426/3 ve 427/4 maddelerinde kayyum atanmasına ilişkin hükümler mevcuttur. TMK’nın 427/4 maddesine göre; Bir tüzel kişi gerekli organlarından yoksun kalırsa ve yönetim başka yoldan sağlanamazsa vesayet makamının yönetim kayyumu atayacağı hükmü düzenlenmiştir.
TTK’nın 1.maddesine göre; “TTK 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ayrılmaz bir parçasıdır.”
Anonim şirketlerin yasal organları genel kurul, yönetim kurulu ve denetçilerdir. TMK’nın 427/4.maddesinde düzenlenen organlardan yoksunluk, şirketin zorunlu organlarından yoksun kalmasını ifade etmektedir. Organ eksiliği aynı zamanda TTK530.maddesi çerçevesinde bir fesih nedenidir. Uygulamada TTK’nın 530.maddesi uyarınca şirketin feshi istemiyle açılan davalarda mahkemece uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa pay sahipleri, şirket alacaklıları veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemi üzerine şirketin durumunu kanuna uygun hale getirmesi için bir süre belirleneceği ve genellikle bu tür davalarda bu işlerle sınırlı olmak üzere yönetim kayyumu atandığı görülmekte, davanın sonucunda belirlenen süre içerisinde durum düzeltilmediği sürece mahkemece şirketin feshine karar verilmektedir.
Yine uygulamada zaman zaman şirketlere temsil kayyumu atanması istemiyle davalar açıldığı, genellikle anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin tamamına karşı şirket tarafından açılan davalarda menfaat çatışması sebebiyle veya yönetim kurulu üyelerinin tamamı tarafından genel kurul kararlarının iptali istemiyle açılan davalarda şirket menfaatleri ile çatışma söz konusu olduğundan bu şekilde temsil kayyumu tayin edilmesinin talep edildiği görülmektedir. Anonim şirketlere kayyum atanması istisnai bir çözümdür.
Tüm bu açıklanan nedenlerle ve dosya kapsamına göre; her ne kadar davacı tarafça davalılar aleyhine pay sahipliğinin tespit ve tescili ve davalı şirketlere kayyum atanması istemiyle eldeki dava açılmışsa da, davacı vekilinin dava dilekçesindeki açıklamalarının açıkça kanuna karşı hile teşkil eder nitelikli işlemler ve eylemler oluşu, bunun yaptırımının ise hukuk düzenince kötü niyetin himaye görmeyeceği, dolayısıyla bu haliyle davanın dinlenebilir olmaktan uzak olduğu sonuç ve kanaatine varılmakla davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa İADESİNE,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/12/2018

Başkan …
¸(e-imzalı)
Üye …
¸(e-imzalı)
Üye …
¸(e-imzalı)
Katip …
¸(e-imzalı)