Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/371 E. 2018/711 K. 15.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/371 Esas
KARAR NO : 2018/711
DAVA : Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesinin Tespit ve Tescili
DAVA TARİHİ : 19/12/2014
BİRLEŞEN DAVA (… Asliye Ticaret Mahkemesinin …E. – …K.)
DAVA : Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesinin Tespit ve Tescili
DAVA TARİHİ : 20/01/2015
KARAR TARİHİ : 15/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesinin Tespit ve Tescili davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; …ortaklarının … ve … iken …tarihinde karar defterine …karar numarası ile ortaklardan …’in hissesini …’e devretmesine ve şirket ortaklarından …’in de şirketi temsile yetkili kılınmasına karar alındığını, alınan kararın …tarihinde … Noterliğince …yevmiye numarası ile tastik ettirdiklerini, aynı gün …tarih ve …yevmiye numarası ile … Noterliğinde limited şirket hisse devri sözleşmesi yaptıklarını ve davalı şirketin …’e ait olan hissesini …’e devrettiğini, şirketin o zaman dilimi içerisinde yapması gereken bir işlem olmadığı için zuhulen ticaret siciline tescil işlemi yapılmadığını, daha sonra söz konusu hususların ticaret siciline işlenmesi için müracaat edildiğini, ancak ticaret siciline üzerinden zaman geçmiş olduğu gerekçesi ile tescil işlemi yapamadıklarını tescil işleminin ancak dava yolu ile mümkün olduğunu, söz konusu tescil işlemi gerçekleştirilemediğinden ticaret sicilinde halen … ile …’in ortak görüldüğünü ancak çift imza ile şirketi temsil etmek yetkisinin söz konusu olabildiğini, bu durum nedeniyle …. Asliye Hukuk Mahkemesinin …esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, söz konusu sebeple … Noterliğinin …tarih ve …nolu …’ne ait hise devir sözleşmesinin ve yine … yevmiye numarası ile tasdik edilmiş olan … nolu kararının ticaret siciline tescili ile bu işlemler yapılana kadar şirketin mağduriyetine sebep olmamak için şirketi temsil edebilmesi amacıyla zaten ilgili kararla belirlenmiş olan …’in kayyum olarak tayini isteme zarureti doğduğunu belirterek, tescil işlemleri gerçekleşene kadar şirketin mağdur olmaması açısından şirkete …’in kayyum atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı adına dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edildiği ancak davalının davaya cevap vermediği anlaşıldı.
BİRLEŞEN DAVA: Mahkememizin bu dosyası ile birleşen … Asliye Ticaret Mahkemesinin …esas sayılı dava dosyası da aynı davacılar tarafından aynı hukuki nedenlere dayalı olarak …aleyhine açılan hisse devrinin tespit ve tescili istemli dava olduğu anlaşılmıştır.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRİLMESİ: Dosya içerisine; ticaret sicil kayıtları sicil dosyası getirtilmiş, yine limited şirket hisse devir sözleşmesi ve …tarih … numaralı ortaklar kurulu kararı dosyaya sunulmuştur.
Dava ve birleşen dava; Limited Şirketin hisse devir ve tespiti ile tescili ve kayyum atanmasına ilişkindir.
… Noterliğinin …tarih ve …yevmiye numaralı limited şirket hisse devri sözleşmesine göre; davalı …’in davacılardan …’e …’ndeki 2000 hissenin 50.000,00.-TL bedel karşılığında devir ve temlikine ilişkin olduğu, yine dosya içerisine sunulan …tarih ve …numaralı ortaklar kurulu kararına göre de; bu hisse devir işleminin karar altına alındığı ve şirket müdürlüğüne de …’in seçilmesinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğünün sicil müdürlüğünün getirilen davalı şirkete ait ticaret sicil dosyasının incelenmesinde: …’nin Antalya Ticaret Sicilinin … sicil numarasında …tarihinde kayıt olduğu ve kaydının halen devam ettiğini, en son şirket ortaklarının … ve …’ten oluştuğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu olayda uygulanması gereken kanun hükümleri 6762 Sayılı TTK hükümleri olup, 6762. Sayılı TTK’nın 520. Maddesine göre; limited şirketlerde pay devrinin geçerli olabilmesi için pay devrine ilişkin sözleşmenin noterde düzenlenmiş olması, bunun dışında ortaklardan en az 4/3’ünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayenin en az 4/3’üne sahip olması ve pay defterine kaydedilmesi koşullarına bağlıdır.
Davaya konu hadisede ise hisse devir sözleşmesinin noterde düzenlendiği ve ortaklar kurulunun pay devrine ilişkin muvafakat vermesi koşullarının gerçekleştiği anlaşılmakta olup, 3. Aşama olan devrin pay defterine kaydedilip kaydedilmediğinin tespiti bakımından davacı tarafça dosyaya herhangi bir delil ve belge sunulmamış, bu konuda davalı şirket adına meşruhatlı davetiye de çıkarılmasına rağmen pay defterinin ibraz edilmediği anlaşılmıştır. Dolayısıyla pay devrinin geçerli olabilmesi için aranan 3. Koşulun gerçekleştiğine dair bir tespit yapılamamıştır. Ayrıca kayyum atanması koşulları da mevcut değildir. Bu nedenle kayyum atanması isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu açıklanan nedenlerle ve dosya kapsamı göz önünde bulundurulduğunda; Davacılardan … ile davalı arasındaki hisse devrinin pay defterine işlendiği hususu davacılarca ispat edilemediğinden, gerek ana davanın gerekse birleşen davanın bu nedenle reddine dair verilen kararın davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine davaya bakan Yargıtay … Hukuk Dairesinin …tarih ve …Esas – …Karar sayılı ilamı ile;
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nin 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nin 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, kısa karar ve gerekçeli kararın hüküm sonucunda “Ana davanın pasif husumet yokluğuna ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine” karar verilmiş olmasına rağmen hükmün gerekçesinde gerek ana gerek birleşen davanın, hisse devrinin pay defterine işlendiği hususu davacılarca ispat edilemediğinden ayrı ayrı reddine karar verildiği, kısa kararın sehven yazıldığı ifadelerine yer verilmiş olmakla hükmün gerekçesi ile sonuç kısmı arasında çelişki yaratılmıştır. Yukarıda da açıklandığı üzere, denetime elverişli bir gerekçe belirtilmeden, yazılı olan gerekçe ile de hüküm ve aynı zamanda hükmün kendi içerisinde dahi çelişki yaratır şekilde karar verilmesi doğru olmadığından, tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilmek ve Yargıtay denetimine elverişli ve infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde gerekçeli bir karar verilmek üzere hükmün re’sen bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle mahkememizce verilen kararın bozulması üzerine dosya mahkememizin yukarıdaki esas sırasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Asıl ve birleşen davalar Limited şirket ve pay devrinin ticaret siciline tescili ve davalı şirkete kayyum atanması istemine ilişkindir. Hükmüne uyulan Yargıtay … Hukuk Dairesinin bozma ilamında mahkememizce evvelce verilen kararda hükmün gerekçesiyle sonuç kısmı arasında çelişki yaratılmak suretiyle karar verildiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Dava konusu olayla uygulanması gereken kanun hükümleri 6072 sayılı TTK hükümleri olup, TTK’nın 520. Maddesine göre Limited şirketlerde pay devrinin geçerli olabilmesi için pay devrine ilişkin sözleşmenin noterde düzenlenmiş olması, bunun dışında ortaklardan en az 3/4 ‘ünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayenin en az 3/4 ‘üne sahip olması ve pay defterine kaydedilmesi koşullarına bağlıdır.
TMK’nın 430/2 maddesine göre ” Kayyım belirli işler görme veya mal varlığını yönetmek için atanır.” Yine TMK’nın 427/4 maddesine göre bir Tüzel kişinin gerekli organlarından yoksun kalması ve yönetiminin başka yoldan sağlanamaması halinde yönetim kayyumu atanacağı öngörülmüştür. Yani bir şirkete yönetim kayyumu atanabilmesi için gerekli organlardan yoksun olması ve yönetiminin de başka yoldan sağlanamaması gerekmektedir.
Tüm bu açıklanan nedenlerle ve dosya kapsamına göre; Somut olayda davacı … ile Davalı … arasında ki hisse devir sözleşmesinin noterde düzenlendiği ve ortaklar kurulunun pay devrine ilişkin muvafakat vermesi koşullarının gerçekleşmediği anlaşılmakta ise de; devrin pay defterine kaydedilip kaydedilmediğinin tespiti bakımından davacı tarafça dosyaya herhangi delil ve belge sunulmadığı, davalı şirket adına meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen pay defterinin de ibraz edilmediği anlaşılmakla, Limited şirketteki pay devrinin geçerli olabilmesi için aranan 3. Koşulun gerçekleştiğine dair bir tespit yapılamamıştır. Bu nedenle asıl dava yönünden hisse devrinin pay defterine işlendiği hususu ispat edilemediğinden reddine karar vermek gerekmiş, davacılardan …’in davalı şirkete kayyum olarak atanması isteminin de şirkette organ yokluğu durumunun söz konusu olmadığı, şirkete kayyum atanması koşullarının mevcut olayda bulunmadığından, sonuç olarak davanın ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın ve birleşen davanın REDDİNE,
2- Alınması gerekli 35,90.-TL maktu karar ve ilam harcının, Ana davada peşin alınan 853,90.-TL ve birleşen davada peşin alınan 853,88.-TL olmak üzere toplam 1.707,78TL harçtan mahsubu ile fazladan yatırıldığı anlaşılan 1.671,88.-TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem olması halinde DAVACILARA İADESİNE, (Birleşen dava taraf teşkilinin sağlanması bakımından açıldığı anlaşılmakla, alınması gerekli harç yönünden ayrı bir değerlendirme yapılmamıştır.)
3-Davacılar tarafından Ana dava ve birleşen davada yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalılardan … vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 2.180,00.-TL maktu vekalet ücretinin davacı …’den alınarak adı geçen davalıya ÖDENMESİNE,
5-Dava ve birleşen davada gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacılara İADESİNE,
Dair, davacı asil …’in, davacılar vekilinin ve davalı … vekilinin yüzlerine karşı, birleşen davalının yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük süre içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 15/11/2018

Başkan …
¸(e-imzalı)
Üye …
¸(e-imzalı)
Üye …
¸(e-imzalı)
Katip …
¸(e-imzalı)