Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/329 E. 2019/3 K. 02.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/329
KARAR NO : 2019/3
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 23/01/2015
KARAR TARİHİ : 02/01/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle ; müvekkili firmanın … abone numarasıyla … yılı … … … … … … aylarında, … yılında davalı … A.Ş.’den enerji satın aldığını, bu süre içinde kullanılan elektrik tüketim miktarları üzerinden müvekkili şirkete fatura tahakkuk edildiğini, kayıp kaçak bedeli altında müvekkilinden haksız yere bedeller tahsil edildiğini beyan etmekle davanın kabulü ile müvekkilinden tahsil edilen kayıp kaçak bedellerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2-Davalı tarafa usulüne uygun olarak tebligat yapılmış olup, davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; … yılından itibaren bölgenin parekende satış faaliyetlerinin müvekkili şirketten … A.Ş. ‘ye devredildiğini, bu nedenle husumet itirazlarının bulunduğunu, ayrıca iş bu dava da sebepsiz zenginleşme için öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğini, zaman aşımı itirazlarının bulunduğunu, zamanaşımı yönünden davanın reddini talep ettiğini, müvekkili şirketin 6446 sayılı yasa gereği EPDK kararları doğrultusunda hareket etmesi zorunlu olduğunu, aksine bir uygulama yapabilmesinin yasal olmadığını, müvekkilinin bu kararları uygulamasında yada bedellerinin belirlenmesinde hiçbir insiyatifinin bulunmadığını, müvekkili şirket ile davacının karşılıklı olarak bu şartları kabul ettikleri ve sözleşme akdettiklerini, davacının bu sözleşme ile bütün bu şartları kabul ettiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3-Mahkememizce usül ve yasaya uygun araştırma ve inceleme yapılarak ; tarafların göstermiş olduğu deliller toplanmış, tek bilirkişiden ve bilirkişi heyetinden kayıp kaçak bedellerinin hesaplanması yönünde ayrı ayrı rapor aldırılmıştır,
4-Mahkememizce usül ve yasaya uygun araştırma ve inceleme yapılarak, toplanan deliller incelendiğinde ;
Mahkememizce Elektrik Mühendisi Bilirkişiden aldırılan … tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak ; davacının ilgili elektrik aboneliğini kullandığı … yılının …-…-…-…-…-… ayları ile … yılı ayları kayıp bedeli adı altında davalı … A.Ş.’nin 163.078,22.-TL + 29.354,07.-TL (KDV)=192.432,29.-TL’nin tahsil ettiği bu bedeli tahsil etmesinin Yargıtay kararları gereğince yerinde olmadığı tespit ve rapor edilmiştir.
… tarihli rapora itiraz edilmesi üzerine bilirkişiden bu defa ek rapor aldırılmış olup, bilirkişi tarafından düzenlenen … tarihli raporla … tarihli raporunu tekrarlar nitelikte rapor sunmuştur.
Bilirkişi tarafından … tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında sehven maddi hata yapıldığından kendisinden bu hatayı düzeltmesi istenmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen … tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak ; davacının aboneliğinden kullandığı …-…-…-…-…-… ayları ile …yılı aylarında kayıp bedeli altında davalı … A.Ş.’nin 163.078,22.-TL + 29.354,07.-TL (KDV) = 192.432,29.-TL bedeli davacıdan tahsil ettiği, davalı … A.Ş.nin tahsil ettiği bu bedeli tahsil etmesinin Yargıtay kararları gereğince yerinde olmadığı tespit ve rapor edilmiştir.
Davacı vekili taleplerini … tarihli bilirkişi raporundaki tespitler doğrultusunda ıslah etmiştir.
Bilirkişi … tarafından düzenlenen bilirkişi raporuna itiraz edilmesi ve yerleşik Yargıtay kararları gereğince bu defa bilirkişi heyetinden yeni bir rapor aldırılmış olup, Mali Müşavir Bilirkişi, Hukukçu Bilirkişi ve Elektrik Mühendisi bilirkişiden oluşan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda sonuç olarak ; davacının ilgili aboneliğini kullandığı … yılının …-…-…-…-…-… ayları ile … yılı aylarında kayıp bedeli adı altında davalı … A.Ş.’nin 81.938,35.-TL + 14.748,81.-TL (KDV) = 96.687,16.-TL bedeli davacıdan tahsil ettiği, davalı … A.Ş.’nin tahsil ettiği bu bedeli tahsil etmesinin Yargıtay kararları gereğince yerinde olmadığı tespit ve rapor edilmiştir.
5-Mahkememizce usül ve yasaya uygun araştırma ve inceleme yapılarak, toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde ;
Dava, davacıya tahakkuk ettirilen faturalarda tahsil edilen kayıp kaçak bedellerinin davalıdan istirdadı talebidir.
Davalı yanın zaman aşımı definin değerlendirilmesinde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın sözleşme ( abone sözleşmesi) ilişkisi kapsamında bulunduğu anlaşılmakla, dava tarihinde yürürlükte olan eski … yeni … mad gereğince eldeki davanın zaman aşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmakla davalı yanın zaman aşımı definin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları kapsamında ileri sürdükleri deliller, kayıp bedeli içeren davacı tarafından sunulan faturalar, denetlenip Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 2013/7 – 2454 E 2014/679 K sayılı 21/05/2014 tarihli emsal karar gerekçesi ışığında hükme esas almaya yeterli görülmeyen bilirkişi raporu ile tüm deliller bütün olarak değerlendirildiğinde;
Davalı tarafından davacı elektrik abonesinden davaya konu … ayından, … yılı … Ayına kadar olan dönemde düzenlenen faturalar kapsamında toplam 96.687,16 TL kayıp bedeli taahhuk ettirildiği anlaşılmaktadır. Kayıp kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Yani kayıp kaçak bedeli elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir.
Davalı kurum tarafından elektrik enerjisinin üretiminden , tüketicilere ulaştırılıncaya kadar oluşan elektrik eksikliği kayıp bedeli olarak; enerji nakil hatlarından çeşitli sebeplerle sayaçtan geçirilmeksizin, herhangi bir bedel ödemeden kullanılan elektrik bedeli de kaçak bedeli olarak diğer kullanıcı abonelere yansıtılmaktadır.
4628 sy Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinin 1 .fıkrasında bu kanun ile verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kurulduğunu belirtmiş, aynı maddenin 2.fıkrasında ise; “Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur…” hükmüne yer verilmiştir. Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verilmiştir. Bu maddede de anlatılmak istenilen hususun 1 kw elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadar ki maliyet ve kar payı olup, yoksa Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyatlandırma unsuru belirleme yetkisi ve görevi vermediği açıktır.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bu maddeye dayanarak 11/08/2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ” , yayımlamış ve lisans sahibi şirketlerde bu tebliğe uygun olarak tüketiciden kayıp kaçak bedeli adı altında bedel tahsil etmişlerdir. Ancak yukarıda açıklandığı üzere tebliğin dayanağı olan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinde, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir.
Elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından hırsızlanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin, kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmamaktadır.
Hem bu hal, parasını her halükarda tahsil eden davalı Kurum’un çağın teknik gelişmelerine ayak uydurmasına engel olur, yani davalı kendi teknik alt ve üst yapısını yenileme ihtiyacı duymayacağı gibi; elektriği hırsızlamak suretiyle kullanan kişilere karşı önlem alma ve takip etmek için gerekli girişimlerde de bulunmasını engeller. Oysaki elektrik kaybını önleme ve hırsızlıkları engelleme veya hırsızı takip edip, bedeli ondan tahsil etme görevi de bizzat enerjinin sahibi bulunan davalıya aittir. Bununla birlikte, elektrik kullananların faturalara yansıtılan kayıp-kaçak bedelinin hangi miktarda olduğunun apaçık denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, yani şeffaflık hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Tüm bu nedenlerle, davacının talebi yerinde görülerek davalı tarafından kayıp bedeli olarak kendisinden tahsil edildiği anlaşılan toplam 96.687,16 TL nin davalıdan tahsili yönünde verilen kararın davalı vekilince … havale tarihli temyiz dilekçesi ile temyiz edilmesi sonucu davaya bakan Yargıtay … Hukuk Dairesinin … tarih … esas … karar sayılı ilamı ile; “…1-) Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak bedelinin istirdatı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun … tarih ve …-… Esas … K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne kadar ücret ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, uyuşmazlığın temyiz yolu ile Dairemize geldiği aşamada 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişede etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş olup, eldeki davada dava konusu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Hal böyle olunca, karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalar da) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının yerel mahkemece tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir.
2-) Bozma nedenlerine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş olup, dava dosyası mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedilip davaya devam edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalılar tarafından faturaya yansıtılarak davacıdan kesilen kayıp kaçak, sayaç okuma, enerji fonu, TRT payı gibi kesintilerin usul ve yasaya uygun olup olmadığı, varsa bu kesintiler nedeniyle davacının talep edebileceği bir bedel olup olmadığı, dava tarihinden sonra yapılan değişikliklerin davada uygulanıp uygulanamayacağı hususlarında olduğu anlaşılmıştır.
Davalı şirketlerin husumete ve yargı yoluna yönelik itirazları, dava konusu alacak kalemlerinin tahsil eden şirketlerden istenilmesi, taraflar arasında düzenlenmiş elektrik enerjisi satışına ilişkin satış sözleşmesi bulunması sebepleriyle yerinde görülmemiştir.
Zamanaşımına ilişkin itirazlar da, sözleşmeden kaynaklanan alacak davalarında zamanaşımı süresinin 10 yıl olması ve dava tarihinden geriye dönük 10 yıllık dönem için alacak talebinde bulunulması nedeniyle yerinde görülmemiştir.
Mahkememizin … Esas sayılı dava dosyası ve değişik mahkemelerin ilgili dosyaları ile 6719 Sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yapılmış ancak T.C. Anayasası’nın 152/3. Maddesinde düzenlenen beş aylık sürenin geçmiş olması ve henüz karar verilmemiş olması nedeniyle usul ekonomisi gereğince beklenilmemiştir.
Dava tarihi itibari ile dava konusu uyuşmazlığın esasının düzenlendiği doğrudan bir yasa hükmü bulunmamakla birlikte davanın dayanağını Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … tarih ve … Esas … K. Sayılı kararı ve Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenleme oluşturmaktadır. Bu düzenlemelere göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Dava tarihinden sonra, 17.06.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 Sayılı Kanun’un 21. maddesiyle 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. fıkra ile “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükümü ile yine aynı Kanuna eklenen Geçici 20. Madde ile “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır” hükmü getirilmek suretiyle Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren daha önce açılan davaları da etkileyen bu düzenlemeler gereğince davacı vekiline bu düzenlemelere istinaden, dava konusu tahsilatların EPDK’nın düzenleyici işlemlerine uygunluğu yönünden incelenmesini talep edip etmediği sorulmuş, davacı vekili kesintilerin tarifelere uygunluğu yönünde denetim yapılmasını istemediğini beyan etmiştir.
Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 08/02/2017 tarih, 2016/16610 Esas, 2017/1011 Karar sayılı emsal içtihadında, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi’nin 2017/210 esas, 2017/210 karar sayılı ve benzeri kararlarında elektrik dağıtım ve tedarikçi firmalara kaşı açılan istirdat davaları ilgili yasal düzenlemeler uyarınca değerlendirilmiştir.
Yukarıda belirtilen içtihatlarda de belirtildiği üzere, her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarih, 2009/18-421 Esas – 2009/526 Karar sayılı ilamında “Dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” belirtilmiştir.
Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 Karar Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin emsal kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacının kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağına ve davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine dair anılan gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6719 sayılı Kanun’un 21. Maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 17. Maddesine eklenen 10. Fıkra hükmü ve 6719 sayılı Kanunun 26. Maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa eklenen Geçici 20. Maddesi hükümlerine istinaden davanın konusuz kalması nedeni ile DAVANIN ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gerekli 35,90.-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 170,78.-TL ve ıslah ile alınan 3.110,00.-TL harçtan mahsubu ile fazladan yatırılan 3.244,88.-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan (davetiye ve müzekkere başvuru ve peşin harç gideri olmak üzere) toplam 1.227,48.-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalının bu dava nedeniyle yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerine bırakılmasına,
5-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 02/01/2019

Katip …
¸(e-imzalı)

Hakim …
¸(e-imzalı)