Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/311 E. 2019/35 K. 10.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/311 Esas
KARAR NO : 2019/35
DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/05/2018
KARAR TARİHİ : 10/01/2019

Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih … Esas … Karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevdii olunup eldeki esas sırasına kaydı yapılan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde özetle, davacılardan …’in, Van … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında borçlu olan kişilerden … Şti.’ne icra dosyasındaki diğer borçlularla birlikte kefil olduğunu, kefelet sözleşmesinin belirlenen kurallara uygun olarak düzenlemediğini, kefalet sözleşmesi düzenlenirken davacı …’ in eşi olan diğer davalı …’in rızasının alınmadığını, bu nedenle kefalete ilişkin kredi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, İcra Tehdidi altında geçersiz kredi sözleşmesine dayalı olarak Van … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyasına yapılan 76,522,49 TL ödemenin ödeme tarihinden itibaren gerçekleşecek yasal faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline , yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile … ŞTi arasında … tarihinde imzalanan … sözleşmesi ile adı geçen firmaya 101.000,00.-TL kredi kullandırıldığını, kredi kullandırılırken …, …, … ve davacı …’ in 120.000,00.-TL kefalet miktarı üzerinden müteselsil kefil olarak sözleşmeye imza attıklarını, borcun ödenmemesi üzerine Van … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden borçlular adına ilamsız takip başlatıldığını, takibin kesinleştiğini, söz konusu davayı açmasının kötü niyetli olduğunun göstergesi olduğunu …’ in kefaletinin yasa hükümlerine uygun olduğunu, davanın reddini, %20′ den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya içerisine, davacı vekili tarafından ödeme emri sureti ibraz edilmiş , Van … İcra Dairesinin … sayılı dosyası celp edilmiş , … Bankasından … Sözleşmesi getirtilmiştir.
Dava; kefalet sözleşmesinin (eş rızası bulunmaması nedeniyle) geçersizliğine dayalı istirdat davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; banka … Sözleşmesinde yer alana davacı …’ in kefalet beyanının geçerli olup olmadığı, kefalete dayalı icra takibi nedeniyle ödediği paranın istirdatının gerekip gerekmediği noktasındadır.
Van … İcra Dairesinin … sayılı dosyasının incelenmesinde; … Bankası A.Ş tarafından borçlular … ŞTi, …, …, …, … aleyhine … tarihli … numaralı krediyi Van … Noterliğinden gönderilen … yevmiye numaralı muacceliyet ihtarına rağmen ödememesi nedeniyle 63.734,48 TL asıl alacak, 562,54TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 64.297,02 TL tutarındaki alacağın asıl alacağa işleyecek yıllık %28,55 faizi ile birlikte tahsili için icra takibi başlatıldığı, takibin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dosya içerisinde mevcut Davalı Banka ile … Ltd. Şti arasında düzenlenen … tarihli … sözleşme numaralı … Sözleşmesinin incelenmesinde; 101.000,00TL limitli kredinin kefillerinin …, …, … ve … olup, kefil olunan miktarın 120.000,00TL olduğu anlaşılmıştır.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ile 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Türk Borçlar Kanunu’nda kefalet sözleşmesinin geçerliliği 818 sayılı Borçlar Kanunu’ndan daha ağır şartlara bağlamıştır. Kefalet sözleşmesinin geçerli olması, genel hükümlerin yanında, Türk Borçlar Kanunu’nun 583 ve 584 üncü maddelerde kefalet sözleşmesi için öngörülen koşulların varlığına bağlıdır. Bu koşullar mevcut ve geçerli borcun bulunması, kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve kefil evli ise eşin rızasının alınmasıdır.
818 sayılı Borçlar Kanununda yer almayan eşin rızasına ilişkin düzenleme, Türk Medeni Kanunun 193 üncü maddesinde öngörülen, eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi serbestçe yapabileceklerine ilişkin kurala Türk Borçlar Kanununun getirdiği bir istisna niteliğindedir.
Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinde “eşin rızası” başlıklı 584 üncü maddesi:
“Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yasama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez” şeklinde idi.
Düzenlemenin ticaret hayatındaki sürat, güvenlik ve pratiklik ihtiyacına uygun olmadığı yönündeki yoğun yakınmalar üzerine … tarihinde 6455 sayılı Kanunun 77 nci maddesi ile 584 üncü maddeye üçüncü fıkra olarak:
“Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz” hükmü eklenmiştir.
Somut olayda davacı davasının dayanağını, kefalet sözleşmesinde eş rızasının bulunmaması olarak göstermiştir. Yukarıda açıklandığı üzere kefalet sözleşmelerinin geçerlilik koşulu olarak eş rızasına ilişkin hükümler 818 sayılı BK’da yer almazken 6098 Sayılı TBK’da düzenlenmiştir. Uyuşmazlık konusu genel kredi sözleşmesinin imza tarihi … olup, bu tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 484. maddesi hükmü uyarınca, kefalet akdinin geçerliliği, sözleşmenin yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olacağı miktarın sözleşmede belirlenmiş olması koşuluna bağlı tutulmaktadır. Bu konuda 12.04.1944 tarih 14/13 sayılı İçtihadı Birleştirme kararının da dikkate alınması gerekir. Sözü edilen kararda “kefillik sözleşmesinde kefilin ödeyeceği miktarın gösterilmiş olup olmadığının ve senette böyle bir miktarın anlaşılabilip anlaşılamayacağının hakim tarafından kendiliğinden göz önüne alınması” gerektiğine değinilmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 648. Maddesinde bu kanunun 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe gireceği, 6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 1.maddesinde ise TBK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümlerinin uygulanacağı hususu düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi, 818 sayılı BK yürürlükte iken kurulduğundan 6098 sayılı TBK’nın 584.maddesindeki düzenlemeden dolayı geçersiz kabul edilemez. 6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 7.maddesinde 6098 sayılı TBK’nın derdest davalara uygulanması ile ilgili düzenleme yapılmışsa da bu hüküm 818 sayılı BK’ya uygun olarak kurulan kefaletin kamu düzenine aykırı olduğu sonucunu doğurmayacağından somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu nedenlerle davacı kefilin davasının reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davacı eş yönünden ise eldeki kredi sözleşmesine taraf olmadığı gibi davada eşle birlikte hareket etmesini gerektirir zorunlu dava arkadaşlığı kuralının da bulunmadığı bu nedenle davacı el yönünden davalıya yöneltilebilecek bir husumet bulunmadığı anlaşılmakla, davacı eşin davasının dava şartı noksanlığından usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı … yönünden aktif husumete ilişkin dava şartı noksanlığından davanın REDDİNE,
2-Davacı … yönünden davanın esastan REDDİNE,
3-Alınması gerekli 44,40.-TL nispi karar ve ilam harcının peşin alınan 1.307,33.-TL harçtan mahsubu ile fazladan yatırılan 1.262,89.-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunana AAÜT uyarınca hesaplanan 8.770,77-TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya ÖDENMESİNE, (davacı …’in 2.725,00-TL’sinden sorumlu olması kaydıyla)
6-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa İADESİNE,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacının yokluğunda, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 10/01/2019

Katip …
E-imzalı

Hakim …
E-imzalı