Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/167 E. 2018/17 K. 16.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/167
KARAR NO : 2018/17
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 21/03/2017
DAVA DEĞERİ : 10.912,75.-TL
KABUL EDİLEN DD : 10.708,84.-TL
KARAR TARİHİ : 16/01/2018
KARAR TÜRÜ : KISMEN KABUL

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle: davalı borçlu şirket aleyhine, müvekkili şirketten almış olduğu akaryakıtın ödenmeyen bedeli olan 10.912,75.-TL’nin tahsili amacıyla … İcra Müdürlüğümün …/… esas sayılı dosyası ürerinden icra takibi başlatıldığını, söz konusu takibe borçlu yanca itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, davalı yanın, alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik haksız ve kötü niyetli itirazlarının iptali gerektiğini, müvekkili şirket ile davalı borçlu …. arasında … tarihli AutoMatic Müşteri Sözleşmesi akdedildiğini, işbu sözleşmeye göre müvekkili şirketin sözleşmede öngörülen şekil ve şartlarda akaryakıt satmayı, davalı şirket … A,Ş.2nin ise yine aynı sözleşmede belirtilen şekil ve şartlarda akaryakıt satın almayı kabul ve taahhüt ettiklerini, …/…/… tarihli faturada belirtildiği üzere 295,89.-TL tutarında akaryakıtın alındığı fakat alınan bedelin ödenmediğini, bunun neticesinde müvekkili şirketin yukarıda belirtilen alacaklarının tahsili amacıyla davalı/borçlu şirket aleyhine icra takibi başlatmış ise de davalı şirketin iş bu İcra takibine kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, zira davalı/borçlu şirketçe yapılan itirazın içeriğinde itirazın neden yapıldığı, dayanağının ne olduğunun belirtilmediğini, itiraz edilerek takibin durmasına sebebiyet verildiğini, davalı şirketin muaccel olan takip konusu borçlarını ödemediği ticari defterlerin incelenmesi ile de açıkça bunun ortaya çıkacağını, davalı/borçlu şirketin zaman kazanmaya yönelik haksız ve kötü niyetli itiraz ettiğini belirterek haksız itiraz nedeniyle müvekkili şirketin her geçen gün alacağından mahrum kaldığını, bu nedenle İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi uyarınca davalı borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı adına dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği ancak davalının davaya cevap vermediği gibi duruşmalara da gelmediği anlaşılmıştır.
Dava: İtirazın İptali davasıdır.
… İcra Müdürlüğümün …/.. esas sayılı dosyasının incelenmesinde: davacı alacaklı tarafça, borçlu davalı aleyhinde 10.709,41.-TL asıl alacak, 203,34.-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 10.912,75.-TL alacak üzerinden ilamsız icra takibine girişildiği, ödeme emrinin borçluya tebliğ edilmesi üzerine süresinde borçlu şirket tarafından icra dairesine verilen itiraz dilekçesi ile borca itiraz edilerek takibin durdurulduğu anlaşılmıştır.
İİK’nın 67. Maddesi uyarınca itirazın iptali davaları borçlunun ödeme emrine itirazının alacaklıya veya vekiline tebliğinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi kılındığı, icra dosyası kapsamında borçlu şirket tarafından icra dosyasına sunulan itiraz dilekçesinin alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, bu şekilde 1 yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başlamadığı anlaşıldığından davanın süresinde açıldığı kanaatine varılarak esastan incelemesine geçilmiştir.
Mahkememizce tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi bakımından dosyamız Mali Müşavir Bilirkişi …’na Tevdi edilerek rapor aldırılmış bilirkişi …/…/… havale tarihli raporunda: … tarihinde davacı şirket muhasebesinde yapılan incelemeler sonunda; davacının ticari defterlerinin tasdik beratlarının alınmış olduğu ve kanuna uygun tutulduğu, davalının defter ve belgelerini dava dosyasına sunmadığı, taraflar arasındaki ticaretin … tarihli Automatik müşteri sözleşmesine dayalı olduğu, davacı … A.Ş. ve davalı …A.Ş.’den dava konusu fatura bedelleri toplamı olan 10.708,84 TL gecikme faizi hariç alacaklı olduğu hususunda görüş ve kanaat bildirmiştir.
Davalı şirkete ticari defter ve kayıtları sunması bakımından meşruhatlı davetiye tebliğ edildiği ancak usulüne uygun tebligata rağmen belirlenen inceleme gününde defter ve kayıtlarını sunmadığı ve herhangi bir mazeret dilekçesi de sunmadığı görüldüğünden yapılan bilirkişi incelemesi davacının ticari defterlerine istinaden yapılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (HMK 222/1) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir (HMK 219/1). Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir (HMK 219/2).
İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir (HMK 220/1). Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir (HMK 220/3).
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/4087 esas, 2017/261 karar sayılı içtihadından da açıklandığı şekilde, ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacağı belirtilmektedir.
Tüm bu açıklanan nedenlerle ve dosya kapsamına göre: taraflar arasında motorin alım satımına ilişkin cari hesap ilişkisi bulunduğu, zira davacı şirket tarafından icra dosyasına sunulan itiraz dilekçesinde de, cari hesap ilişkisinin inkar edilmediği, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre, takibe konu faturaların davacıların defterlerinde kayıtlı olduğu, ticari defterlerin usulüne uygun tutulmuş olduğu, davalı şirket adına TK. 35. Maddesi uyarınca çıkarılan davetiyenin usulüne uygun tebliğ edilmiş olmasına rağmen defter ve kayıtlarını sunmamış olması nedeniyle davacının usulüne uygun olarak tutulmuş ticari defter ve kayıtlarını kabul etmiş sayılacağı HMK’nın 253/2. Maddesindeki yasal düzenleme ve Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin yukarıda bahsedilen 2016/4087 esas 2017/261 karar sayılı içtihadı da birlikte değerlendirildiğinde davanın ana alacak 10.708,84.-tL yönünden kabulüne karar verilmiş, fazlaya ilişkin alacak talebi reddedilmiştir.
Her ne kadar davacı takipte faiz de talep etmiş ise de TTK’nın 18/3 maddesi gereğince davalının takipten önce usulüne uygun olarak noter kanalı, iadeli taahhütlü mektup, elektronik posta, gibi araçlarla temerrüte düşürülmediği anlaşıldığından faize yönelik talep reddedilmiş ve alacağa takip tarihinden itibaren faiz uygulanması gerektiği kanaatine varılmıştır.
İcra İnkar tazminatı açısından ise; 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunun 67/2 maddesi uyarınca İcra inkar tazminatına hükmedilmesi için öncelikle usulüne uygun olarak geçerli bir icra takibinin yapılması, borçlunun süresi içerinde ödeme emrine itiraz etmesi, itirazın iptali davasının 1 yıllık süre içerisinde açılması ve borçlunun haksızlığına karar verilmesi gerekir. Dosya kapsamında geçerli bir icra takibinin bulunduğu, 7 günlük itiraz süresi içerisinde davalının ödeme emrine itiraz etmiş olduğu ve yine itirazın iptali davasının 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır. Borçlunun haksızlığından kasıt ise alacak miktarının likit yani belirlenebilir olmasıdır. Borçlu şayet alacak miktarını belirlemek için bütün unsurları biliyor ise alacak likit sayılır. Ayrıca borçlunun icra takibine kötü niyetle itiraz etmesi şartı kanunda aranmamıştır. Somut davada alacağın faturadan kaynaklı borç olması nedeniyle alacak likit olduğundan icra inkar tazminatına da hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
Davalının … İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı takibe yapmış olduğu itirazın KISMEN İPTALİ ile,
Takibin 10.708,84.-TL asıl alacak yönünden devamına,
Alacağa takip tarihinden itibaren Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı %9 yasal faiz oranından az olmamak üzere değişen oranlarda faiz uygulanmasına,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
Alacak likit olduğundan asıl alacak olan 10.708,84.-TL’nin %20’sine tekabül eden 2.141,77.-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması lazım gelen 732,00.-TL harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 131,81.-TL harcın mahsubu ile bakiye 600,19.-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına
*Davanın kısmen reddi nedeniyle alınması gerekli 35,90.-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
*Davacının yatırmış olduğu 131,81.-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davacının bu dava nedeni ile yapmış olduğu posta, tebligat, bilirkişi ücreti ile dava açılış harç toplamından ibaret toplam 515,30.-TL yargılama giderinin kısmen kabulü olan %98’e tekabül eden 504,00.-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
*Bakiye 11,30.-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.180,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 16/01/2018

Katip …
¸(e-imzalı)

Hakim …
¸(e-imzalı)