Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/877 E. 2018/179 K. 02.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/877
KARAR NO : 2018/179
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 16/12/2016
KARAR : KABUL
KARAR TARİHİ : 02/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davalı hakkında … İcra müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyası ile alacağa ilişkin ilamsız takiplere mahsus takip yolu ile icra takibi yapıldığını, karşı tarafın itirazı ile yapılan takibin durdurulduğunu, itirazın yersiz ve mesnetsiz olduğunu, davalı taraf müvekkillerine olan borcunu geç ödemek için böyle bir yola başvurduğunu, takibe konu alacağın müvekkilinin … ile davalı arasındaki … -… tarihleri arasındaki cari hesap ekstresine göre aidat, elektrik ve su borcuna ilişkin asıl alacak ve buna ilişkin yasal gecikme zammı olduğunu, dava dilekçesi ekinde sunulan hesap ekstresinde borç kalemleri tarih ve miktar olarak tek tek gösterildiğini belirterek, haksız ve kötü niyetli olarak itiraz nedeni ile asıl alacak miktarının %20 oranında icra inkar tazminatının karşı taraftan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı adına dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davaya cevap vermediği anlaşılmıştır.
Dava: İtirazın İptali davasıdır.
… İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklı tarafça, borçlu davalı aleyhinde 18.281,96.-TL asıl alacak üzerinden ilamsız icra takibine girişildiği, ödeme emrinin borçluya tebliği üzerine süresinde borçlu vekili tarafından icra dairesine verilen itiraz dilekçesi ile borca itiraz edilerek takibin durdurulduğu anlaşılmıştır.
İİK’nın 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası açmak için, borçlunun itirazının alacaklıya ya da vekiline tebliğinden itibaren 1 yıl içerisinde açılması için hak düşürücü süre öngörülmüştür. Somut davada davalıların itirazı davacı vekiline tebliğ edilmemiş olduğundan hak düşürücü sürenin işleyemeye başlamadığı dolayısıyla dava süresinde açıldığı kabul edilerek davanın esastan incelenmesine geçilmiştir.
Davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi bakımından dosya mali müşavir bilirkişiye tevdi edilerek rapor aldırılmış, bilirkişi … … tarafından düzenlenen …/…/… havale tarihli rapora göre; davacı tarafa …-… ve … yılları ticari defterlerinin yasal süresinde tasdik ettirildiği, davacı ticari defter ve kayıtları üzerinde … İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyasına konu alacak yönünde yapılan incelemede, davacının …/…/… tarihi itibariyle davalıdan 13.242,05.-TL asıl alacak, 5.039,91.-TL bu asıl alacağa ilişkin gecikme zammı alacağı olmak üzere toplam 18.281,96.-TL alacaklı olduğu hususunda görüş ve kanaat bildirmiştir.
Davalı şirket adına ticari defter ve kayıtlarını sunması hususunda usulüne uygun çıkarılan davetiyeye rağmen davalı tarafça ticari defter ve kayıtlar mahkememize sunulmamıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (HMK 222/1) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir (HMK 219/1). Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir (HMK 219/2).
İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir (HMK 220/1). Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir (HMK 220/3).
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/4087 esas, 2017/261 karar sayılı içtihadından da açıklandığı şekilde, ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacağı belirtilmektedir.
Tüm bu yasal düzenlemeler eşliğinde dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; Davacı ile davalı şirket arasında … -… tarihleri arasındaki cari hesap ekstresine göre aidat, elektrik ve su borcuna ilişkin asıl alacak ve gecikme zammına yönelik olarak takip başlatıldığı, davalı şirketin borca itiraz etmesi üzerine takibin durduğu, davalının usulüne uygun bildirime ve tacir olmasına rağmen ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği, davacının usulüne uygun tutulan ticari defterlerine göre takip tarihi itibari ile 18.281,96-TL alacağın kayıtlı olduğu, yukarıda açıklanan Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin içtihadı karşısında davacının defterlerinin kesin delil teşkil edeceği, davalının ödemeye ilişkin bir iddia yada delil ibraz etmediği, bu durumda davacının iddiasını ispat ettiği anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
İcra İnkar tazminatı açısından ise; 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunun 67/2 maddesi uyarınca İcra inkar tazminatına hükmedilmesi için öncelikle usulüne uygun olarak geçerli bir icra takibinin yapılması, borçlunun süresi içerinde ödeme emrine itiraz etmesi, itirazın iptali davasının 1 yıllık süre içerisinde açılması ve borçlunun haksızlığına karar verilmesi gerekir. Dosya kapsamında geçerli bir icra takibinin bulunduğu, 7 günlük itiraz süresi içerisinde davalının ödeme emrine itiraz etmiş olduğu ve yine itirazın iptali davasının 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır. Borçlunun haksızlığından kasıt ise alacak miktarının likit yani belirlenebilir olmasıdır. Borçlu şayet alacak miktarını belirlemek için bütün unsurları biliyor ise alacak likit sayılır. Ayrıca borçlunun icra takibine kötü niyetle itiraz etmesi şartı kanunda aranmamıştır. Somut davada alacağın cari hesapdan kaynaklanması nedeni ile alacak likit olduğundan icra inkar tazminatına da hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
Davalının … İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile takibin devamına,
Alacak likit olduğundan asıl alacak 18.281,96.-TL’nin % 20’sine tekabül eden 3.656,39.-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması lazım gelen 1.248,84.-TL harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 220,81.-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.028,03.-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacının bu dava nedeni ile yapmış olduğu posta, tebligat, bilirkişi ücreti ile dava açılış harç toplamından ibaret toplam 693,71.-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.193,84 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 02/03/2018

Katip …
¸(e-imzalı)

Hakim …
¸(e-imzalı)