Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/844 E. 2018/435 K. 06.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/844
KARAR NO : 2018/435
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 02/12/2016
KARAR TARİHİ : 06/06/2018
KARAR TÜRÜ : KABUL

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: …’de bulunan … isimli alışveriş merkezi içerisindeki … isimli işyerini …’nun sahibi bulunduğu …Şirketinin yetkilisi sıfatıyla işlettiğini, … ile …’in … tarihinde cafenin devri konusunda anlaştıklarını ve yazılı protokol yaptıklarını, …/…/… tarihli devir anlaşması uyarınca …’in, …’ya nakit 20.000,00.-TL ödeme yaptığını, …’in tanzim tarihi, miktarı ve keşidecisi ile lehtarı yazılı olan vade tarihleri boş olan …/…/… tanzim tarihli 25.000,00.-TL bedelli ve …/…/… tanzim tarihli 30.000,00.-TL bedelli 2 adet senet düzenleyerek …’ya teslim ettiğini, ancak …’nun cafenin Franchising sistemindeki devir yasağı nedeniyle şikayetçiye işyerinin devrini yapamadıklarını, sözleşme edimlerini yerine getiremeyen, iş yeri devrini yapamayan …’nun …’in ödediği 20.000,00.-TL’yi ve iki adet senedi de iade etmediğini, davacının … tarihinde e-devlet sisteminden … … … plakalı aracının kaydına haciz ve trafikten men şerhi işlendiğini, sonrasında icra dosyasının alacaklısının … olduğu ve protokol de belirtilen bedelsiz senetlerin tahsiline konulduğunun anlaşıldığını, icra takip dosyasına dayanak bedelsiz senetlerin vade tarihlerinin sonradan başka bir kalem ile gerçeğe aykırı bir şekilde doldurulduğu ve özel evrakta tahrifat yapıldığının da tespit edildiğini, karşı tarafın bedelsiz senetleri tahsile koyarak haksız menfaat temin etmek istediğini, bu nedenle …’nun cezalandırılması için şikayetçi olduklarını belirterek sonuç olarak bedelsiz senetlerden dolayı borçlu bulunmadıklarının tespitine HMK 209. Maddesi uyarınca icra dosyasının tedbiren durdurulmasına, davalının %20’den aşağı olmayana kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: müvekkili … … içerisinde bulunan dükkanlardan birini AVM’nin sahibi …A.Ş’den kiraladığını ve bu dükkanda … isimli işyerini işletmeye başladığını, davacı ile müvekkili arasında … tarihinde davalıya ait … isimli işyeri ile …’nin yemek katında bulunan … isimli işyerlerinin tamamım %50-%50 ortaklıkla işletmek illere anlaştıklarını, bu sözleşme uyarınca her iki işyerinin işletilmesi, geliri, gideri davacı … tarafından gerçekleştirilecek, bu bağlamda işyerlerinin karı 5.000 TL’nin altında olursa … davalıya 5.000 TL ödeyecek, 5.000 TL’nin üstünde olursa karın hisse oranında bölüşüleceğini, davacı tarafından işletme gelirine ve işletmelerdeki demirbaşlara bedelsiz olarak %50 ortak olmasının hem ticari teamüllere hem de hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu sebeple de davacının sözleşmeler uyarınca işyerlerini işletmek üzere davalıya 75.000 TL ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, bu ödemenin karşılığı olarak davacının 20.000 TL ödeme yaptığını, kalan 55.000 TL için ise icra takibine konu senetleri verdiğini, … tarihinde müvekkilinin sözleşmeye göre yerine getirmesi gereken edimleri yerine getirdiğini ve her iki işyerini işletmek ve kara ortak olmak üzere davacının kullanımına bıraktığını, her iki işyerini bizzat işletmeye başlayan davacının sözleşme gereği üstlendiği edimleri yerine getirmediğini, davalıya ödemesi gereken 55.000 TL’yi ve kar paylarını ödemediği gibi işyerlerinin kira, elektrik, su, sigorta primleri, vergi ve tüm diğer giderlerini ödemediğini, müvekkili tarafından defalarca yükümlülüklerini yerine getiımesi konusunda ikaz edilmesine rağmen yaklaşık 6 ay süre ile müvekkiline hiçbir ödeme yapmayan davacının en sonunda işyerlerini işletemeyeceğini söylediğini ve tüm borçlarıyla birlikte iki işyerini de bıraktığını, davacı tarafından işletilen işyerlerinden kar alması gereken davalının bu karı alamadığı gibi iki işyerinin de tüm borçlarını ödemek ve işyerlerini kapatmak zorunda kaldığını, sözleşmeler uyarınca davalının her iki işletmeyi de işletmek üzere davacıya teslim etmesine ve tüm edimlerim yerine getirmesine rağmen davacının sözleşmeye göre ödemesi gereken 55.000 TL’yi ödemediği gibi müvekkiline ödemesi gereken aylık kar paylarım da ödemediğini ve iki işletmenin de borçlarını müvekkili üzerinde bıraktığını, davacı tarafın iddia ettiği gibi tarafların …ve …isimli işyerlerinin işletilmesi hususunda anlaştıklarını, fakat sözleşmeler işyerlerinin devri değil işyerlerinin %50-%50 ortaklıkla işletilmesine ilişkin olduğunu, basiretli bir tacir olduğunu düşündükleri davacının imzaladığı sözleşmelerin ne tür sözleşmeler olduğunu bilmediğini kabul etmenin mümkün olmadığını, ayrıca işyerinin devri söz konusu olmuş olsaydı davacının protokol tarihinden evvel 20.000 TL ödeme yapmayacağını, böyle bir protokol ile kendisini yükümlülük altına almayacağını, müvekkilinin de bu kadar düşük bedelle işyeri devrine yanaşmayacağını, kaldı ki 20.000 TL’nin iki işletmede bulunan demirbaşların dahi karşılığı olmadığını, bu hususlar dışında davacı tarafın her nedense sözleşmeyi eksik olarak dosyaya sunduğunu belirterek sonuç olarak icra takibinin devamı ile birlikte açılan davanın reddine, davalı lehine % 20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava: Taraflar arasında akdedilen …/…/… tarihli sözleşme gereğince yapılan ortaklık sözleşmesi gereğince davalı tarafa verilmiş olan 25.000,00.-TL ve 30.000,00.-TL miktarlı bonolarda tahrifat yapıldığı ve bedelsizlik iddiasına dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır.
… İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde: davalı alacaklı tarafça, borçlu davacı aleyhinde 25.000,00-TL ve 30.000,00.-TL asıl alacak, 1.776,37.-TL ve 1.881,37.-TL işlemiş faiz, 165,00.-TL komisyon olmak üzere toplam 58.822,74.-TL alacaktan dolayı kambiyo senetlerine mahsus icra takibine girişildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce davacı … adına isticvap duruşma gün ve saatini bildirir davetiye çıkarılmış, davacının …/…/… tarihli celsede alınan beyanında; “…senetler altındaki imza bana aittir. Fakat söz konusu senetler vade tarihi boş olarak verilmiş olup, aynı zamanda senette kalın harfli rakamlarla yazılan yazılar dışındaki tüm yazılanlar benim elimin ürünü değildir. Söz konusu senetler …’nin devri için tarafıma verilmişti fakat devir yapılmadı. Ayrıca sözleşme yaptıktan bir süre sonra sadece iş yerinde oturduk. Bu süre zarfında söz konusu yerin işletilmesinden dolayı kazançların tamamı davalının kendi hesabına geçmiştir. Ben burada herhangi bir kar elde etmedim…” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalı … ise … tarihli celsedeki isticvap beyanında; “bana göstermiş olduğunuz …/…/… tarihli protokol altındaki imza bana aittir ancak sonradan tahrifat yapıldığı öğrenilen … tarihi olarak tahrifat yapılan isim benim yazım değildir. Bu konuda bir bilgim yoktur. Sözleşmeden bir örnek bende de yoktur. Çünkü kendisiyle yeni bir sözleşme yaptık. Senetleri de davacının kendi istediği ödeme planlarıyla düzenledik. Söz konusu işletmeyi davacıya devrettik 4 ay boyunca kendisi kardeşiyle birlikte işletti. Davacı bana işletme devrine ilişkin bedeli ödemediği gibi 4 ay boyunca gelen tüm geliri de kendisi almıştır. Ayrıca ben davacının 4 aylık bu işletme dönemine ait personel maaşları ile …’de bulunan bu iş yerinin kirasını, elektrik, su faturalarını kendim ödedim. Hatta … yönetimi bana bu konuda dava açmışlardı. Ben davacının işlettiği dönemde ne kadar para işletmeden aldığını ancak tanıklarla ispatlayabilirim. İş yerinde çalışan tanıklarımız söz konusu paraların davacı tarafından yıl sonunda kasadan alındığına ilişkin beyanda bulunabilirler. Bunun haricinde davacı ile aramızda iki tane sözleşme mevcuttur. Ayrıca söz konusu senetler davacının işletme ortaklığı için bana vermiş olduğu senetlerdir. Zaten biz de alt kiracı olduğumuz için işletmeyi kendisine devretmemiz mümkün değildir. Benim işletim o dönem çok yoğun olduğu için davacı aynı zamanda …’de bulunan diğer …, yıkama yerleri ve cafelerin başında durmak zorunda kaldım. Davacı kendisiyle yapmış olduğumuz bu sözleşme ile birlikte yine aynı …’de bulunan …’a işletme ortağı olmak istedi. Ben de kabul ettim kendisi bana senetleri kendi ödeme planına göre doldurmak istediğini söyledi. Bunu kabul ettim ertesi gün geldi senetleri doldurduk ve 2. Sözleşmeyi düzenleyerek imzaladık. İcraya konulan senetler ise bana göstermiş olduğunuz bu sözleşmeye istinaden verilmiştir. Fakat tarihleri davacı kendisi ödeme planına uygun olarak düzenlemek istedi ve vade tarihlerini de kendisi doldurmuştur. Ayrıca senetlerdeki imza ve yazıların tamamı da davacı …’in kendisine aittir. Sadece vade tarihlerini ben yazdım” şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
Taraflar arasında düzenlenen … tarihli adi yazılı protokol ile …’de bulunan … … isimli işyerinin devrinin yapıldığına dair protokol imzalandığı, protokole göre işyerinin devrinin 20.000,00 TL nakit olmak üzere 25.000,00 TL ve 30.000,00 TL bedelli senetler ile ödeneceği kararlaştırılmış, yine aynı tarihli ortaklık sözleşmesi ile de söz konusu işletme ile birlikte keyfi çay isimli işletmelerin taraflarca ortak işletilmesi gerektiği yönünde ikinci bir sözleşme daha yapıldığı ancak söz konusu sözleşmede davaya konu senetler zikredilmemiş sadece kar paylaşımına dair taraflar arasında bir düzenleme yapılmıştır. Davalı mahkememizde alınan beyanında senetlerin sözleşmeye konu işyerlerinin işletilmesine yönelik olarak verildiğini iddia etmiş ise de; …/…/… tarihli sözleşmede açıkça söz konusu senetlerin … … isimli işyerinin devrine yönelik olarak davalıya verildiği düzenlenmiş olup aksi de davalı tarafından kesin delillerle kanıtlanamamıştır. Bunun yanında söz konusu sözleşmeye istinaden devri öngörülen …’nin ise davalının kendisinin de alt kiracı olması nedeni ile devrinin mümkün olmadığı kabulünde olup, sözleşmeye istinaden devrin gerçekleşmediği anlaşılmakla davacının söz konusu senetlerden dolayı borçlu olmadığı, davalının işletmeden davacı tarafından işletilerek gelir elde edildiğine dair iddiaların ise ancak adi ortaklığın tasfiyesi davası olarak açılması halinde incelenebileceği bu hususta karşı dava olmadığı gibi mahsup olarak değerlendirilmesi düşünülse de davalının … tarihli beyanında yazılı delilinin olmadığı bu hususu ancak tanıkla ispat edebileceğini belirtmesi HMK 200.maddesi kapsamında miktar itibari ile kesin deliller ile ispatı zorunlu hususlardan olup, davacı tarafından açıkça tanık dinlenmesine de muvafakat edilmediğinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, davalının kötü niyetli olarak davacı hakkında takip yaptığı hususu ispat edilemediğinden davacının kötüniyet tazminatı talebinin ise reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
Davacının … İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı icra takip dosyasına dayanak teşkil eden …/…/… keşide tarihli 25.000,00.-TL bedelli …/…/… vade tarihli bono ile … keşide tarihli … ödeme tarihli 30.000,00.-TL bedelli bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespitine,
Şartları oluşmadığından davacı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması lazım gelen 3.757,05.-TL harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 939,27.-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.817,78.-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacının bu dava nedeni ile yapmış olduğu posta, tebligat, bilirkişi ücreti ile dava açılış harç toplamından ibaret toplam 1.108,87.-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 6.400,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 06/06/2018

Katip …
¸(e-imzalı)

Hakim …
¸(e-imzalı)