Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/693 E. 2018/275 K. 03.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/693 Esas
KARAR NO : 2018/275
DAVA : Sigorta (Ziraat Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 27/09/2016
KARAR TARİHİ : 03/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan Sigorta (Ziraat Sigortası Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu … İli, … ilçesi, … Köyünde bulunan …/… ve …/… ada parsel numaralı taşınmazları üzerinde seraları olduğunu, bu seralarda oluşabilecek zararlar …A.Ş’ nin … numaralı altı adet Devlet Destekli Sera Sigortası ile teminat altına alındığını, müvekkilinin sigorta primlerini özen göstererek vaktinde ödediğini,müvekkilinin sözleşme kurulduktan sonra ilk ürünü hasat ettiğini ve seralarına farklı bir ürün diktiğini, değişikliği … İlçe Tarım Müdürlüğüne … tarihinde ve şartame gereği … Acentesi … Şubesine yazılı olarak bildirdiğini, …/…/… tarihinde çıkan yangının nedeniyle sigortaya konu edilen tüm seralar içindeki ürünler ile birlikte kullanılamayacak duruma geldiğini, müvekkilinin hasar ihbarında bulunduğunu, 28/06/2016 tarihinde yapılan ekspertiz incelemesinin sonunda serada sadece hasat edilmemiş ürün için %20 oranında zarar tespit edildiğini, ürün değişikliği talebinin usule uygun şekilde …’ e bildirilmediği gerekçesiyle seraların teminat kapsımı dışında bırakılarak hasar tespiti yapılmadığını, müvekkilinin ürün değişikliğini etkili sigorta acentesine bildirerek yükümlülüğünü yerine getirdiğini, fakat kabul anlamına gelmemek üzere bir an için bu bildirimin doğrudan Tarım Sigortaları Havuzuna yapılmadığı için geçersiz kabul edilse dahi müvekkilinin tazminat haklarına bir etkisi olmayacağını,müvekkilinin sigorta poliçesi ile teminat altına alınan zararlarına mahsuben, uzman bilirkişiler tarafından hesaplandığında fazla çıkması halinde, tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere, bu aşamada 1.000,00TL din davalıdan tahsiline, tazminat miktarına zararın gerçekleştiği tarihten itibaren ticari faiz işletilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davayı ilişkin olarak davayı konu poliçede dain-i mürtehin bulunduğunu, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davacının herhangi bir tazminat alacağının bulunmadığını, ilgili seralarda ürünlerin değiştirilmesine yönelik müvekkile ulaştırılan herhangi bir başvuru söz konusu olmadığını, bu nedenle hasar tespit ekspertiz çalışması sonucunda bu seralarda yer alan ancak kaydı oluşturulmamış yeni ürünler için müvekkilin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, … ve … nolu seralar içerisinde beyanı yapılan ürünlerin hasat işlemlerinin sonuçlandığı yeni ürünlerin serada yer aldığı belirlenmekle müvekkilinin bu poliçeler açısından sorumluluğunun söz konusu olmadığını, … nolu poliçe açısından yangın hasarlarında tazminat ödemesinin yapılabilmesi için sigortalının savcılık sonuç kararını temin etmekle yükümlü olduğunu, haksız ve mesnetsiz davanın usul yönünden aksi takdirde esas yönünden reddiyle masraf ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya içerisine … İlçe Tarım Müdürlüğünden tutulan hasar tespit tutanakları celp edilmiş, davalı şirketten … poliçesi celp edilmiş, … CBS’ nin …/… sayılı dosyası celp edilmiş, talimat yoluyla bilirkişi raporu aldırılmıştır.
Dava; tarım sigortası poliçesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; ürün değişikliği bildiriminin usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı, rizikonun bu şekilde teminat kapsamında kalıp kalmadığı, teminat kapsamında ise davacının talep edebileceği tazminat miktarı ihtilaflıdır.
… CBS’ nin …/… sayılı dosyasının incelenmesinde müştekilerin … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, olduğu, suçun taksirle orman yangınına sebebiyet vermek olduğu, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmıştır.
… Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak mahallinde keşif yaptırılmış, Tarım sigortalarından uzman bir ziraat mühendisi, bir fen bilirkişisi bir sigorta hukukçusundan oluşan heyete dosya tevdi edilmiş, bilirkişilerin ayrı ayrı rapor tanzim edip ibraz ettikleri anlaşılmıştır.
Ziraat Mühendisi bilirkişi … …/…/… havale tarihli raporunda özetle; davaya konu meydana gelen yangında dava konusu taşınmazlardaki davaya konu seraların ürünlerinde meydana gelen zararın yangın tarihi itibariyle bedelinin 90.969,00.-TL , sera altyapılarında meydana gelen zararın yangın tarihi itibariyle bedelinin 194.053,00.-TL olup söz konusu seralarda meydana gelen zararın yangın tarihi itibariyle toplam bedelinin 285.022,00.-TL olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Hukukçu bilirkişi Av. Arb. … …/…/… havale tarihli raporunda özetle; … nolu … Devlet Destekli Sera Sigortası şartlarının C.3. Maddesi gereğince sigorta sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra poliçe üzerinde yer alan bilgilerde veya örtü altı kayıt sistemi bilgilerinde herhangi bir değişiklik olduğu takdirde sigorta ettirenin en geç 10 gün içinde durumu Tarım Sigortaları Havuzuna yazılı olarak bildirmekle yükümlü olduğunu, ancak Tarım Sigortalar havuzu durumu öğrenmeden önce riziko gerçekleştiğinden değişiklik halinin söz konusu olduğunu, sigortalının değişikliği kasten bildirmediği durumlarda, beyan eksikliği ile rizikonun gerçekleşmesi veya tazminat miktarı arasında bağlantı olması halinde tarım sigortaları havuzunun tazminat ödenmeksizin sözleşmeden cayabileceğini, kasıt olmadığı hallerde ise sigortalının/sigorta ettirenin ihmal derecesine göre belirlenecek oranda tazminattan indirim yapılabileceği, bu durumda fen bilirkişilerinin tazminat hesaplarının kabul edilmesinin gerektiği, … numaralı poliçeye ilişkin olarak meydana gelen zararın sigorta poliçesi kapsamında kaldığını belirttiği anlaşılmıştır.
Fen bilirkişisi … … …/…/… havale tarihli raporunda özetle; Davaya konu … Mah. … ada … parselin tapu kayıtlarına göre tarla vasfında olduğu, krokide belirttiği bir kısım parsellerin komşu parsellere tecavüzlü durumda olduğunu bildirdiği anlaşılmıştır.
Ancak mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. 6100 Sayılı HMK’nun 114/c maddesi gereğince mahkemelerin görevi dava şartı olup, yasanın 115. maddesi gereğince mahkeme dava şartının bulunup bulunmadığının re’sen araştırmakla yükümlüdür.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı 6102 sayılı TTK’nın 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2015 gün ve 2014/15-1026 E. 2015/1765 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkiline ait seraların Tarsim (Tarım Sigortaları Havuzu) tarafından Bitkisel Ürün Sigortası ile sigortalandığını, bunların yangın sebebiyle zarar gördüğü halde zararın davalı tarafından karşılanmadığını belirterek mahkememizde bu davayı açmıştır.
Davanın dayanağının 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu ile üreticilerin bu kanunda belirtilen riskler nedeniyle uğrayacağı zararların karşılanması amacıyla kurulan tarım sigortaları uygulamasına ilişkin olduğu, davacının çiftçi olup, ticari ve mesleki amaçla tarım sigortası yaptırdığı, tüketici ve tacir sıfatının bulunmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin 6102 sayılı TTK 4 ve 5 maddeleri kapsamı dışında kaldığı, uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2016/9125 esas, 2016/7945 karar sayılı ilamı ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/566 esas, 2017/388 karar sayılı ilamlarının da u yönde olduğu anlaşılmakla göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,
Kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin talep etmesi halinde dosyanın görevli Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Taraflarca bu süre içinde istemde bulunulmaması halinde HMK 20/1-son ve 331/2 maddesi gereğince yapılacak işlemin mahkememizce DEĞERLENDİRİLMESİNE,
3-Dosyanın süresinde görevli mahkemeye aktarılması durumunda harç ve yargılama giderinin HMK’nın 331/2. Maddesi gereğince görevli mahkemece nazara ALINMASINA,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.03/04/2018

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı