Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/641 E. 2019/176 K. 01.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/641
KARAR NO : 2019/176
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 01/09/2016
KARAR TARİHİ : 01/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili şirketin temizlik ürünleri üretimi, alımı satımı konusunda ticari faaliyet sürdürdüğünü, …’de mukim tüzel kişiliği haiz bir şirket olduğunu, borçlu ile arasındaki ticari ilişkiye istinaden müvekkilinin, davalı şirkete temizlik ürünleri satımı gerçekleştirdiğini, bu satımlara ilişkin faturaların davalıya gönderildiğini, ürünlerin teslimine ilişkin olarak da sevk irsaliyelerinin ayrıca düzenlendiğini, davalı şirketin sevk irsaliyelerinde yer alan ürünleri teslim almasına rağmen ürünlere ilişkin fatura bedellerini ödemediğini, bu nedenle davalıya ihtar gönderildiği, ihtara rağmen ödeme olmaması sebebiyle Antalya … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takibe girişildiği, davalı tarafça takibe itiraz edilmesi üzerine takibin durdurulduğunu belirterek açıklanan nedenlerle haksız itirazın iptalini, takibin devamını, davalının % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: yetkiye ilişkin itirazları baki kalmak kaydıyla; Davacı tarafın müvekkilinin borcu ikrar ettiğini iddia etmekte ve bununla ilgisi olduğunu iddia ettiği bir belgeyi dosyaya sunduğunu, her şeyden önce Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 188. maddesi gereğince ikrar bir vakıayı çekişmeli olmaktan çıkaran bir usul işlemi olduğu, ancak aynı madde uyarınca vakıanın çekişmeli olmaktan çıkmasının için söz konusu ikrarın mahkeme önünde gerçekleşmesi gerektiğini, bu kapsamda davacının ikrar olarak nitelendirdiği / iddia ettiği belgenin, dava konusu olayı çekişmeli olmaktan çıkaran bir nitelikte olmadığın, davacının ispat yükümlülüğü devam ettiğini, kaldı ki taraflar arasındaki hukuki ilişkinin dayanağını teşkil eden ve ekte sunulan sözleşmelerde, bu sözleşmelerden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıkların Çek Cumhuriyeti Hukukuna tabi olduğu açık bir şekilde kararlaştırıldığı bu doğrultuda ilgili belgenin de ikrar niteliğinde olup olmadığı hususu Çek Cumhuriyeti Hukukuna kurallarına göre araştırılması gerektiğini, bilindiği gibi … gereğince sözleşmeden doğan borç ilişkileri tarafların açık olarak seçtikleri hukuka tabi olduğunu müvekkili hakkında başlatılan icra takibi ile gönderilen ödeme emrinde borcun sebebi olarak “taraflar arasındaki muavin ticari defter kayıtları, fatura, sevk irsaliyesi, ihtarname, sair alacak borç ilişkisini gösteren belge ve kayıtlar” gösterildiğini, ancak ödeme emri ekinde … numaralı faturanın beş adet kopyası gönderilmiş olup varlığı iddia edilen alacağa ilişkin diğer fatura örnekleri ödeme emri ekinde müvekkile gönderilmediğini, kısacası ödeme emrinin ekinde … numaralı faturadan beş adet, yine beş adet içeriği okunamayan sevk irsaliyesi, iki adet “…” isimli belge ve karşı tarafın Noter aracılığıyla göndermiş olduğu ihtarname dışında başka bir belge sunulamadığını, sunulan ve bize ulaşan belgeler doğrultusunda da itirazlarının haksız olduğunu, kabul etmemekle birlikte müvekkili tarafından gönderildiği iddia olunan belgede yer alan miktar ile davacının talep ettiği miktar farklı olup bunun bile alacağın davacının iddiasının aksine likit olmadığını ve yargılamayı gerektirdiğini ortaya koyduğunu, belirtilen sebeplerle davacının %20 icra-inkar tazminatının reddi gerektiğini belirterek itirazın iptali davasının açılmasının açık bir şekilde haksız ve kötüniyetli olduğu, tüm bu nedenlerle haksız ve kötüniyetli olan davacı yanın % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
Dava: Antalya … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali davasıdır.
Antalya … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasının incelenmesinde: davacı alacaklı tarafça, borçlu davalı aleyhinde 154.122,71.-TL asıl alacak, 532,04.-TL işlemiş faiz 400,00.-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti, ve 82,35.-TL de ihtiyati haciz gideri olmak üzere toplam 155.137,10.-TL alacak üzerinden ilamsız icra takibine girişildiği, ödeme emrinin borçluya tebliğ edilmesi üzerine süresinde borçlu tarafından icra dairesine verilen itiraz dilekçesi ile borca itiraz edilerek takibin durdurulduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi bakımından İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak rapor aldırılmış, bilirkişi … … tarihli raporunda; mahkeme tarafından davalı tarafından davacıya verildiği iddia edilen … terih … imzalı belgenin somut ve geçerli bir delil, olarak kabul edilmesi halinde davacının davalıdan takip tarihi itibari ile alacağı tutarın, 154.122,71.-TL asıl alacak ve 179,81.-TL işlemiş faiz toplamda 154.302,52 TL olacağı mahkeme tarafından davalı tarafından davacıya verildiği iddia edilen … tarih … imzalı belgenin somut ve geçerli bir delil olarak kabul edilmemesi halinde davacının davalıdan takip tarihi itibari ile alacağı tutarın; 63.355,31.-TL asıl alacak ve 73.91 TL işlemiş faiz toplamda 63.429,22.-TL olacağı hususunda görüş ve kanaat bildirmiştir.
Davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi bakımından Ankara Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmış, talimat mahkemesince davalı şirkete çıkarılan meşruhatlı davetiyeye rağmen ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmediği görülmüştür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (HMK 222/1) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir (HMK 219/1). Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir (HMK 219/2).
İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir (HMK 220/1). Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir (HMK 220/3).
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/4087 esas, 2017/261 karar sayılı içtihadından da açıklandığı şekilde, ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacağı belirtilmektedir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacı vekili tarafından dosyaya sunulan cevap dilekçesinde ve yine davalı şirket tarafından icra takip dosyasına sunulan … tarihli itiraz dilekçesinde davacı şirket ile aralarındaki ticari ilişki inkar edilmemiş sadece yazılı cari hesap sözleşmesi olmadığı fatura düzenlenmek suretiyle bir ticari ilişki bulunduğu belirtilmiştir. Davacının ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde de davacının ticari defterlerine kayıtlı irsaliyeli faturalarda davalı şirket kaşe ve imzasının bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı tarafça dosyaya sunulan … tarihli belge şirket yetkilisi … imzası taşıdığı, davalı tarafça açıkça imza inkarında bulunulmadığı, ticaret sicil müdürlüğü kayıtlarında …’ın şube vekili olarak atanıp şirket ve şubeyi tam yetkili olarak temsil etmeye yetkili olduğu anlaşılmıştır. Bunun yanında yukarıda bahsedilen Yargıtay kararı ile HMK 220 maddeleri de birlikte değerlendirildiğinde davalı şirket tarafından ticari defterler ibraz edilmediğinden davacının ticari defterlerine ve şirket ve şubeyi tam yetkili olarak temsil etmeye yetkili şube müdürünün imzasını taşıyan belgeye itibar edilerek bilirkişi raporu ile saptanan 154.122,71.-TL asıl alacak, 179,81.-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 154.302,52.-TL yönünden yapılan takipte davalının itirazının haksız olduğu, 352.23.-TL takip öncesi işlemiş faiz yönünden davalının itirazının haklı olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
İcra İnkar tazminatı açısından ise; 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunun 67/2 maddesi uyarınca İcra inkar tazminatına hükmedilmesi için öncelikle usulüne uygun olarak geçerli bir icra takibinin yapılması, borçlunun süresi içerinde ödeme emrine itiraz etmesi, itirazın iptali davasının 1 yıllık süre içerisinde açılması ve borçlunun haksızlığına karar verilmesi gerekir. Dosya kapsamında geçerli bir icra takibinin bulunduğu, 7 günlük itiraz süresi içerisinde davalının ödeme emrine itiraz etmiş olduğu ve yine itirazın iptali davasının 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır. Borçlunun haksızlığından kasıt ise alacak miktarının likit yani belirlenebilir olmasıdır. Borçlu şayet alacak miktarını belirlemek için bütün unsurları biliyor ise alacak likit sayılır. Ayrıca borçlunun icra takibine kötü niyetle itiraz etmesi şartı kanunda aranmamıştır. Somut davada cari alacağa dair olup cari hesap alacağına esas teşkil eden irsaliyeli faturaların davalı şirket tarafından kaşe ve imza atılarak fatura içeriğinin kabul edilmiş olmasına göre alacak likit olduğundan icra inkar tazminatına da hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
Davalının Antalya … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile, takibin kaldığı yerden devamına,
Takibin 154.122,71.-TL asıl alacak, 179,81.-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 154.302,52.-TL üzerinden devamına,
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren % 10,50 ve değişen oranlarda avans faizi işletilmesine,
154.122,71.-TL asıl alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması lazım gelen 10.540,40.-TL harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 1.856,35.-TL harcın mahsubu ile bakiye 8.684,05.-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 1.856,35.-TL peşin harç, 29,20.-TL başvuru harcı, olmak üzere toplam 1.885,55.-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan (davetiye, müzekkere, bilirkişi gideri olmak üzere) toplam 966,60.-TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 961,40.-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
*Bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 15.094,20.-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ve davanın reddolunan kısmı üzerinden hesaplanan 352.23.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 01/03/2019

Katip …
¸(e-imzalı)

Hakim …
¸(e-imzalı)