Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/616 E. 2019/72 K. 28.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/616 Esas
KARAR NO : 2019/72
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 17/08/2016
KARAR TARİHİ : 28/01/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ait … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın, … tarihinde … Mahallesinden … Mahallesine doğru giderken … Koleji yakınındaki trafik lambalarına geldiğinde, yeşil ışık yanması üzerine kavşağa giriş yaptığında; şehir merkezi istikametinden gelmekte olan … plakalı aracın … dönüşü yaparak şehir merkezine geri dönmek istediğinde, müvekkiline ait aracın önüne aniden ve kontrolsüz bir şekilde çıkması üzerine maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, davalılarca bugüne kadar herhangi bir ödeme yapılmadığını, müvekkilinin kazanın gelmesinde herhangi bir kusurunun bulunmadığını, bu hususun taraf beyanları, kaza tespit tutanağı ve olayın oluşageliş şekliyle de açık ve net olarak anlaşılmakta olduğunu, buna göre davalı araç sürücüsünün birden … dönüşü yaparak şehir merkezine gitmek istediğini, aldığı alkolün de etkisiyle kontrolünü kaybederek müvekkiline ait aracın önüne çıktığını, bu sayede kazanın kaçınılmaz olmasını sağladığını, olay yerinde görgü tanıkları ve kendi beyanından da görüleceği üzere hatanın kendisinde olduğunu kabul ettiğini, ancak müvekkiline ait aracın zararını karşılamadığını, her ne kadar kaza tespit tutanağında kendisine yeşil ışığın yandığını ve bu nedenle geçiş yaptığını, müvekkiline ait araç sürücüsünün hızla kavşağa girdiği beyan edilmişse de bunun hiçbir gerçekliğinin bulunmadığını, ayrıca kazanın meydana gelmesinden sonra kaza tespit tutanağında her ne kadar tarafların yeşil ışıkta geçtiklerini beyan etmeleri nedeniyle kusur dağılımı yapılamadığı yönünde görüş belirtilmişse de, olayın hemen akabinde çevre araştırması yapılması mümkünken bunun yapılmamasının da açıkça eksiklik oluşturmakta olduğunu, ancak yargılama sırasında toplanacak deliller ve dinlenecek tanık beyanlarıyla da bu hususun açık ve net olarak aydınlatabileceğini, müvekkilinim kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusuru bulunmamasına karşın aracında meydana gelen zararların karşılanmamasının da açıkça haksızlık oluşturmakta olduğunu, davalının trafik sigortacısı olan ve riski karşılamayı üstlenen sigorta şirketi tarafından salt kusur dağılımı yapılamaması gerekçesiyle de ödeme yapılmamasında hukuka uyarlık bulunmamakta, bu hususun açıkça usul ve yasaya aykırılık oluşturmakta olduğunu, açıklanan sebeplerle müvekkilin şirketin aracında meydana gelen tam zararının karşılanması gerektiğini, sigorta şirketinden temin edilecek evraklarla birlikte, taraf ve tanık beyanlarıyla kaza sonrası aracın zarar gördüğü ve ciddi bir hasara uğradığının açık olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla araçta oluşan hasar tazminatı olarak şimdilik 10.000,00.-TL, değer kaybı olarak şimdilik 1.000,00.-TL ve ikame araç bedeli olarak şimdilik 500,00.-TL olmak üzere toplam 11.500,00.-TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza sonrasında davacı şirket temsilcisi … ile uzlaşıldığını ve protokol düzenlenerek karşılıklı ibralaşıldığını, davacının bu ibranameyi kabul etmemesi halinde ödemiş oldukları bedelin iadesini ve müvekkilinin aracında meydana gelen hasar bedelini talep etme hakkını saklı tuttuklarını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin … plaka sayılı aracın ZMSS poliçesini düzenlediğini, dava dilekçesinde her ne kadar davacı şirkete ait araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığı belirtilmiş olsa da kaza tespit tutanağında belirtildiği üzere kazaya ilişkin kusur dağılımı yapılamadığını, kaza tutanağında sürücülerin kırmızı ışık ihlalini kabul etmediğinden kusur tespiti yapılamadığı belirtildiğini, yine müvekkili şirket tarafından yaptırılan ekspertiz incelemesinde de kazanın meydana geliş şekline göre kusur dağılımı yapılamadığını, müvekkili şirketin ZMSS poliçesi kapsamında ancak sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında hasar bedelinden sorumlu olup, dosyada bulunan mevcut kanıt ve belgeler doğrultusunda kusur dağılımı yapılamadığından sigorta poliçesi teminatından ödenecek hasar bedeli de tespit edilemediğinden davacı tarafın hasar bedelini tazmin talebinin reddedildiğini, müvekkili şirketin sigortalısı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğu iddiasını kabul etmediklerini, kaldı ki, dava konusu kazanın meydana geliş şekline göre hangi tarafın kırmızı ışık ihlali yaptığı hususunun tespiti ile birlikte, kaza yerinde yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile kusur oranları uzman bilirkişi tarafından saptanması gerektiğini, yine müvekkilinin ZMSS poliçesi teminatı kapsamında sorumluluğunun belirlenmesinde sigorta hukukunda uzman bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, davacı tarafça talep edilen araç hasar tazminatı bedelinin belirli alacak davası niteliğinde olduğundan kısmi açılmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin ikame araç bedeli ve değer kaybından trafik sigorta poliçesi teminatı kapsamında sorumluluğunun bulunmadığını, taraflar arasında ticari iş bulunmadığından ve kaza ile birlikte müvekkilinin temerrütü söz konusu olmadığından olay tarihinden itibaren avans faizi talep edilmesinin de haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek, davanın reddi gerektiğini bildirmiştir.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRİLMESİ: Dosya içerisine; tarafların gösterdikleri deliller toplanmış, ruhsat kayıtları, kaza tutanağı, sigorta poliçesi, … tarihli ibraname başlıklı belge dosyaya sunulmuş, olaydaki kusur durumuna ilişkin trafikçi bilirkişiden ve ATK Trafik İhtisas Dairesinden ve talimat yoluyla … Heyetinden ayrı ayrı kusur raporları aldırılmıştır.
Dava; trafik kazasından kaynaklanan davacının aracındaki hasar, değer kaybı ve ikame araç bedeline ilişkin maddi tazminat davası niteliğindedir.
… tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucunda davacıya ait aracın hasar gördüğü, davacı tarafından araç sürücüsü, işleten maliki ve ZMSS sigortacısı aleyhine eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık; kaza olayındaki tarafların kusur durumları, davacının aracında oluşan hasar ve değer kaybına ilişkin gerçek zarar ve ikame araç talebinin haklı olup olmadığı, ayrıca dosyaya bir kısım davalı tarafından sunulan ibranamenin borcu sonlandırıp sonlandırmadığı hususlarına ilişkindir.
… ve …’dan oluşturulan bilirkişi heyetinin düzenlemiş olduğu … tarihli rapora göre; kaza olayının meydana gelmesinde tarafların %50’şer oranda eşit kusurlu olduklarının belirlendiği, davacının aracında meydana gelen hasarın işçilik bedeli de dahil olmak üzere 58.391,65.-TL tutarında olduğu, davacının aracında meydana gelen değer kaybı zararının 12.000,00.-TL olduğu, aracın onarımı için geçecek sürenin 45 gün civarında olacağını ve buna göre yapılan hesaplamaya göre de araçta mahrumiyet zararının 3.645,00.-TL tutarında olduğu, olayda davacının %50 kusur durumu göz önüne alındığında sonuç olarak davalıların sorumlu olduğu tutarın hasar yönünden 29.195,82.-TL, değer kaybı yönünden 6.000,00.-TL ve ikame araç bedeli yönünden de 1.822,50.-TL olduğunun bildirildiği, davalı sigorta şirketinin ise ikame araç bedelinden teminat kapsamında olmaması nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığının bildirildiği anlaşılmıştır.
Taraflarca rapora itiraz edilmesi üzerine … Trafik İhtisas Dairesinin … tarihli rapor aldırılmış, bu rapora göre; kaza olayında davalı …’ın %87,50 oranında, davacıya ait araç sürücüsünün %12,50 oranında kusurlarının bulunduğu, aracın pert total olarak değerlendirilmesinin daha ekonomik olabileceği ihtimalinin kuvvetle mevcut olduğunu, aracın olay tarihindeki piyasa değeri ile hasarlı haldeki sovtaj değeri farkından oluşan itibari hasar bedelinin esas alınması gerekeceğini, bu durumda değer kaybının söz konusu olmayacağını, keza bu durumda araç yoksunluğu süresinden tamir süresi değil yeni araç edinme süresi esas alınacağını, ancak dosyada aracın sovtaj değeri hakkında inceleme yapıldığına ve teklif alındığına ilişkin bir bilgiye rastlanamadığını, dolayısıyla pert total hesabı yapılmasının mümkün olmadığını, yapılan hesaplamaya göre araçtaki değer kaybı, hasar ve araç yoksunluğu bedelinden oluşan toplam zarar bedelinin davalının %87,50 oranındaki kusuruna tekabül eden tutarının 61.278,97.-TL olduğunun mütalaa edildiği anlaşılmıştır.
Davalılar tarafından rapora itiraz edilmesi üzerine, önceki aldırılan rapor ile aralarında çelişki olması da gözetilerek, talimat yoluyla … Heyetinden teşekkül ettirilen bilirkişi heyetinden 3.kez rapor aldırılmış, …, … ve …’dan oluşan bilirkişi heyeti raporuna göre; kaza olayının meydana gelmesinde tarafların %50 oranında eşit kusurlu olduklarını, davacının aracında meydana gelen hasarın tam hasar olup tamirinin ekonomik olmayacağını, bu nedenle pert total işleme tabi tutulması gerekeceğinden böyle bir aracın değer kaybının olmayacağını, aracın kazadan önceki değeri 85.000,00.-TL olup, sovtaj değerinin 20.000,00.-TL olduğunu ve toplam 65.000,00.-TL hasar tutarı olduğunu, ayrıca günlük 80,00.-TL’den toplam 1.200,00.-TL araç mahrumiyet zararının bulunduğunu, davalı tarafın %50 kusuruna karşılık tekabül eden hasar tutarının 32.500,00.-TL olduğunun mütalaa edildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili … tarihli dilekçesiyle talebinin HMK 107 maddesi uyarınca arttırmak suretiyle 10.000,00.-TL olarak talep ettiği hasar bedelini 54.777,60.-TL’ye, 1.000,00.-TL olarak talep ettiği değer kaybı bedelini 4.375,00.-TL’ye ve 500,00.-TL olarak talep ettiği ikame araç bedelini de 2.126,20.-TL olmak üzere toplam tazminat talebini 64.228,88.-TL’ye yükseltmiştir. Davacı vekili buna ilişkin tamamlama harcını ikmal etmiş ve dilekçesi davalılara usulünce tebliğ edilmiştir.
Davalı … ve … vekili tarafından cevap dilekçesi ekinde sunulan ibraname başlıklı belgenin incelenmesinde; “… tarihinde meydana gelen … plakalı ve … plakalı araçların karıştığı maddi hasarlı trafik kazasında … plaka sayılı araçta meydana gelen hasar, değer kaybı, maddi ve manevi zarar toplamının 35.000,00.-TL olduğu tespit edilmiş ve mutabık kalınmıştır. Bu hasar ve maddi manevi zarar bedeli … tarafından …’e ödenmiş olup, bu kazadan dolayı taraflar arasında bir alacak ve borç kalmamıştır. Taraflar birbirlerini ibra ederler. …” … ve … ile Tanık … imzalarının bulunduğu belge olduğu anlaşılmaktadır. İbraname başlıklı belgede isim ve imzası olan …’in davacı şirketin yetkilisi olduğu davacı vekilinin vekaletnamesinde de şirket yetkilisi olarak …’in isminin bulunmasından anlaşılmış, …’in şirket yetkilisi sıfatına karşı davacı vekilince bir itirazda da bulunulmamakla, bu hususta bir ihtilaf bulunmamaktadır. Sözü edilen ibraname başlıklı belge ile ilgili olarak … Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak, …’in isticvaben belge içeriğine ilişkin beyanlarının tespitine karar verilmiş ise de, talimat mahkemesince alınan … tarihli talimat duruşma zaptı içeriğine göre belirlenen gün ve saatte davacı vekilinin talimat duruşmasına katıldığı ve beyanında “Müvekkil şirket yetkilisine ulaşmaya çalıştık, şirket yetkililerine haber verdik. Bugün duruşmanın yapılacağından haberleri vardı. Ancak bugün şirket yetkililerine ulaşamadık. Takdir mahkemenindir” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
Gerek talimat içeriğinden, gerek talimat duruşmasına katılan davacı vekilinin beyanından davacı şirket yetkilisinin duruşma gününden haberi olduğunun anlaşıldığı, buna rağmen söz konusu ibraname başlıklı belge ile ilgili beyanının alınması için belirlenen duruşmaya katılmaması, sonrasında da talimat mahkememize iade edildikten sonra buna dair yapılan işlemlere karşı davacı vekilinin herhangi bir itirazı bulunmayışı göz önünde alındığında, davacı tarafça … tarihli ibraname başlıklı belge içeriği ve altındaki davacı şirket yetkilisinin imzasının benimsenmiş sayıldığı sonucuna varılmıştır.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin … tarih ve … Esas – … Karar sayılı ilamına göre; “Davacı tarafından imzalanarak davalılardan …’e verilen … tarihli belge incelendiğinde; davacının, trafik kazası sonucu doğan maddi ve manevi tazminatlarının tamamını …’ten aldığı, başka hiçbir hak ve alacak talep etmeyeceği yönünde beyanda bulunduğu görülmektedir. Davacının verdiği bu belge, ibraname niteliği taşımakta olup belgede maddi ve manevi zarar karşılığı davacının aldığı miktarlar açıkça belirtilmemiştir.
Hukuki niteliği gereği borçluyu borçtan kurtaran (borcu sona erdiren) ibraname ile zarar gören alacaklının da alacak hakkının son bulduğu dikkate alındığında, zarar gören konumunda olan alacaklının mağdur edilmemesi ve verdiği ibraname gereği hak kaybına uğramasının önüne geçilmesi için, ibraname niteliğindeki belgenin gerçekliği ile geçerliliğinin titizlikle incelenmesi gerekir. İbranamenin gerçek ve geçerli olup olmadığı irdelenirken, bilhassa irade fesadı halleri (hata, hile, tehdit) üzerinde durulmalı; ibranamenin hak sahibi alacaklının gerçek iradesini yansıtıp yansıtmadığı araştırılmalıdır. Anılan hususları temin maksadıyla, ibranameye konu edilen alacağın alacaklısına ödenmiş olması ile ibranamenin miktar içermesi gerekliliği gibi çözüm yolları, yerleşik Yargıtay uygulamaları ile kabul edilmiştir (bu yönde 9. Hukuk Dairesi’nin 27.06.2008 gün 2007/23861 E.- 2008/17735 K. sayılı ilamı; HGK’nun 21.10.2009 gün, 2009/396 E.- 2009/441 K. sayılı ilamı).
Davaya konu olay tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda ibra açıkça düzenlenmemiş olmakla birlikte, yargılamanın devamı sırasında yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 132. maddesinde ibra düzenlenmiş; ayrıca hizmet sözleşmelerine ilişkin ibranamenin geçerliliği için özel şartlar saptanmış olup, bu özel düzenlemedeki şartların kıyasen diğer borç sebeplerine ilişkin olarak da uygulanması mümkündür.”
İbra, borcu sona erdiren işlemlerden olup hüküm kesinleşinceye kadar taraflarca her zaman ileri sürülebilir. Dava konusu olayda bir kısım davalılar tarafından sunulan ibraname başlıklı belgenin geçerli bir ibra niteliği taşıyıp taşımadığı, borcu sonlandıran niteliklere haiz olup olmadığının tartışılması gereklidir.
Söz konusu ibraname başlıklı belge … tarihli olup, … tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasında davacının aracında meydana gelen hasar, değer kaybı, maddi ve manevi zarar toplamının 35.000,00.-TL olarak tespit edilerek mutabık kalındığı ve bu hasar maddi manevi zarar talebinin davalı … tarafından …’e ödendiğini, bu kazada dolayı taraflar arasında bir alacak ve borç kalmadığının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Yapılan ödemenin dava tarihi olan … tarihinden önce olduğu anlaşılmakta olup, mahkememizce itibar edilen en sonra tarihli talimat yoluyla … tarafından düzenlenen raporda davacının aracındaki hasar tutarının 32.500,00.-TL olduğu, araç mahrumiyet zararının 1.200,00.-TL olduğu, aracın pert total olması nedeniyle değer kaybı zararı oluşmadığı göz önüne alındığında toplam davacının zararının 33.100,00.-TL tutarında olduğu anlaşılmakta olup, davadan önce 35.000,00.-TL’nin davacı şirket yetkilisine ödendiği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında bu kaza olay dışında başka bir sorumluluğu gerektiren bir durum söz konusu olmayıp, kaza olayının da maddi hasarlı olduğu, başkaca herhangi bir cismani zarar iddiasının bulunmadığı, dolayısıyla manevi tazminatı gerektirir bir durumun olmadığı gibi bu hususun davacı tarafça ileri de sürülmediği, dolayısıyla bu kaza olayı nedeniyle davacının aracında meydana gelen hasar, değer kaybı ve diğer maddi zararlarının 33.100,00.-TL tutarında olup, davadan önce 35.000,00.-TL olarak davacıya ödendiği, dolayısıyla ortada tazmini gereken bir tutar kalmadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu ibraname borcu sona erdirir geçerli bir ibraname olarak mahkememizce değerlendirilmiştir.
Tüm bu açıklanan nedenlerle ve dosya kapsamına göre; … tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucunda davacının aracının hasar gördüğü, davacı tarafça araç sürücüsü, işleten maliki ve ZMSS sigortacısı aleyhine hasar, değer kaybı ve ikame araç zararı nedeniyle eldeki davanın açıldığı, dava tarihinden önce davalı … tarafından davacı şirket yetkilisi …’e 35.000,00.-TL ödeme yapıldığı ve bundan dolayı tarafların birbirlerini ibra ettikleri, söz konusu ibranamenin geçerli bir ibra niteliği taşıyı borcu sona erdirir nitelikte olduğu, dolayısıyla ortada tazmini gereken bir zarar bulunmadığı, TBKnın 166 maddesi gereğince alacaklı tam tatmin edildiğinden, diğer borçlu davalıların da borçtan kurtuldukları sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 44,40.-TL nispi karar ve ilam harcının, peşin alınan 196,40.-TL ve ıslah ile alınan 851,00.-TL olmak üzere toplam 1.047,40.-TL harçtan mahsubu ile fazladan yatırılan 1.003,00.-TL harcın istem olması halinde hükmün kesinleşmesine müteakip davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalılar vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 maddesi uyarınca hesaplanan 7.090,60.-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ÖDENMESİNE,
5-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 28/01/2019

Katip …
¸(e-imzalı)

Hakim …
¸(e-imzalı)