Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/483 E. 2018/150 K. 22.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/483 Esas
KARAR NO : 2018/150
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/06/2016
KARAR TARİHİ : 22/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili ile davalı şirketin ticari faaliyette bulunuğunu, davalı borçlunun müvekkili şirkete ödemeleri geciktirdiğini, davalı borçlu aleyhine … İcra Dairesinden …/…/… tarihinde …/… E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalı borçlu ödeme emrini …/…/… tarihinde aldığını icra takibine konu olan borca da …/…/… tarihinde itirazda bulunduğunu, icra takibine konu olan faturaların toplamı 15.565,38-TL olduğunu, davalının borçlu sıfatıyla … İcra Müdürlüğünün …/… e. Sayılı dosyaya yapmış olduğu itirazın iptali ile 15.565,35-TL yönünden de takibin devamına, kötüniyetli itirazından dolayı davalının itiraz ettiği 15.565,35-TL’ nin %20 si tutarında icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin de davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep va dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafa müvekkil şirketin borcu olmadığını, icra dosyasına takibin dayanaksız olması sehven açılmış olması düşüncesiyle itiraz ettiklerini, ancak tamamen kötüniyetli olarak itirazın iptali davası açıldığını, davacı şirket ile müvekkilinin yaptı işten borcunun karşılığının 11.800,00TL’ lik kısmı …/…/… vade tarihli …’ ye ait … … şubesinin … … nolu hesabına ait çekle ödendiğini, …’ lik bölümünün ise müvekkil şirketin …Şubesindeki …-… nolu hesabından davacı adına EFT yoluyla aktarıldığını, yasal dayanağı olmayan davanın reddine, taraflarına kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya içerisine; … İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyası getirtilmiş, davacı vekili tarafından dava dilekçesi ekinde takibe konu fatura sureti sunulmuş, davacı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış rapor aldırılmıştır.
Dava; faturaya dayalı icra takibine dayalı itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasında ticari ilişkinin bulunup bulunmadığı, davaya konu faturalara ilişkin ödemelerin davacı tarafa yapılıp yapılmadığı, itirazın yerinde olup olmadığı hususlarındadır.
… İcra Müdürlüğünün …/… sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklı tarafça borçlu aleyhinde fatura alacağına dayalı 15.565,3.-TL asıl alacak, 821,07.-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 16.386,45-TL alacaktan dolayı ilamsız icra takibine girişildiği, ödeme emrinin borçluya tebliğ edilmesi üzerine borçlu tarafından süresinde icra dairesine verilen itiraz dilekçesi ile borcun tamamına itiraz edilerek takibin durdurulduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu mali müşavir bilirkişi …’ in …/…/… havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı tarafın usulüne uygun olarak tutulmayan ticari defterlerine göre; dava konusu edilen faturaya istinaden takip tarihi itibariyle davacı şirketin 3.765,38.-Tl tutarında davalı taraftan asıl alacağının kayıtlı olduğu, davalı tarafından dava dosyasına sunulan ve davacı tarafından itiraz edilmeyen daval ışirket tarafından davacı şirket yetkilisinin banka hesabına ödenen 5.000,00.-Tl ‘lik ödemenin kabul edilmesi ile davacı şirketin dava konusu edilen faturaya istinaden bir alacağının kalmadığı, davacı şirketin 1.234,62.-TL tutarında davalı şirketten fazladan tahsilat yaptığı sonuç ve kanatine varıldığı anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporuna davacı vekilinin itirazı ile … yılına ilişkin kapanış tasdiklerinin süresinde yapılıp yapılmadığı hususunda ek rapor aldırılmak üzere dosya yeniden bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi …’ in …/…/… havale tarihli ek raporunda; davacı şirketin … yılı ticari defterlerini ibraz etmediğinden kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığının tespitinin yapılamadığının bildirildiği anlaşılmıştır.
Davalı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılıp rapor aldırılması için … Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmış; …/…/… tarihli sonuç yazılarında davalı şirkete çıkartılan davetiyeye rağmen defter sunulmadığından bilirkişi incelemesi yaptırılamadığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (HMK 222/1) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/4087 esas, 2017/261 karar sayılı içtihadından da açıklandığı şekilde, ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacağı belirtilmektedir.
Somut olayda davacı faturaya dayalı alacak talebinde bulunmuş olup davalı taraf ticari ilişkiyi kabul etmekle birlikte fatura borcunun çekle ve banka hesabına yapılan EFT ile ödendiğini savunmuştur. Davacı taraf ödeme savunmasını kabul etmemiş çekle yapılan ödemenin davalı … isimli şirket için değil davalı tarafın diğer şirketi olan dava dışı … isimli şirket için yapıldığını savunmuştur. Davalı taraf yasal süresi içerisinde defter ibrazından kaçınmış ancak davacının defterlerinin de kapanış tasdikleri bulunmadığından usulüne uygun tutulmuş sayılamayacak olup ancak aleyhine delil teşkil edebilecek niteliktedir. Davacının kendi aleyhine delil teşkil eden ticari defterlerinde ise çekle yapılan ödemenin davalı …’nın borcundan mahsup ettiği görülmüştür. Ayrıca, dosya içerisinde mübrez banka dekontundan da davalı … tarafından 5.000-TL’nin davacı şirket yetkilisi adına gönderildiği, alıcı isminin dosyaya ibraz edilen vekaletnamedeki davacı şirket yetkilisi olduğu anlaşılmıştır. Davacı taraf, bu ödemenin hangi borca ilişkin olduğunun açıklanmadığını ve defterlerinde kayıtlı olmadığını beyan etmiştir. Hatta bu hususta yemin deliline dayanmıştır. Ancak birden çok borç olması halinde yapılan ödemelere ilişkin olarak yasal düzenlemeler bulunduğundan yemin deliline dayanılamayacağı anlaşılmış bu talep reddedilmiştir.
Türk Borçlar Kanunun 101. Maddesine göre birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir. Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır. TBK nunun 102. Maddesinde ise taraflar arasında birden fazla borç bulunması halinde kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödemenin muaccel borç için yapılmış sayılacağı, birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğunun kabul edileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler karşısında ve davacı vekilinin davaya konu takip dışında başla bir takip dosyasının olmadığı yönündeki beyanı da dikkate alındığında 5.000-TL’lik ödemenin de takibe konu fatura borcuna yönelik olduğu, bu şekilde takibe konu fatura nedeni ile davacının davalıdan talep edebileceği bir alacağının olmadığı anlaşılmış olup davanın reddine karar verilmiştir.
Hukuk yargılamasında ispat araçlarından olan “Yemin” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 225 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Yasanın 225. maddesine göre, yeminin konusunu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalar teşkil eder. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar, bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller ve yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak konular yemin konusu olamaz (HMK Md. 226). Bu kapsamda davacı vekilinin yemine ilişkin dilekçesinde belirttiği hususların yasada düzenlenen hususları içermediği anlaşıldığından yemin talebi yerinde görülmemiştir.
Davalı taraf cevap dilekçesinde kötüniyet tazminatı talebinde bulunmuştur. İcra İflas Kanunun 67. maddesi hükmü uyarınca icra takibinde haksız ve kötüniyetli olan alacaklının diğer tarafın talebi üzerine icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerekmektedir. Anılan madde uyarınca davanın reddi halinde davalı borçlu yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi için takibin haksız ve kötüniyetli olması koşullarının birlikte bulunması gerekir. Dava tamamen red edildiğine göre takibin haksız olduğu belirlenmiştir. Kötüniyet şartının oluşabilmesi için alacaklının takibin haksız olduğunu bildiği veya bilecek durumda olması gerekir. Davacı tarafın kendi ticari defterlerinde kayıtlı olan (ve davalının borcundan mahsup edilen) çek ödemesini ve banka hesabına gönderilen ödemenin varlığını bilmesi gerektiği ve bilecek durumda olduğu, takibinde de haksız olduğu görülmekle davalı lehine tazminata hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacının takibinde haksız ve kötüniyetli olması nedeni ile 15.565,35-TL asıl alacak talebinin %20 ‘sine tekabül eden tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3- Alınması gerekli 35,90.-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 265,82.-TL harçtan mahsubu ile fazladan yatırılan 229,92.-TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacı tarafa İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunana AAÜT Maddesi uyarınca hesaplanan 2.180,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ÖDENMESİNE,
6-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 22/02/2018

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı