Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/371 E. 2018/103 K. 06.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/371 Esas
KARAR NO : 2018/103
DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/01/2016
KARAR TARİHİ : 06/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Şirket vekili dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkili arasında PVC doğrama imalatına ilişkin …/…/… ve …/…/… tarihli sözleşmeler düzenlendiğini, müvekkilinin sözleşmedeki edimleri yerine getirerek malzemeleri montaja hazır hale getirdiği halde davalı tarafın haksız yere sözleşmeyi fesih etmesi nedeniyle zarara uğradıklarını, malzeme bedellerinin tahsili için … İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı dosyasından takip başlattıklarını, haksız itiraz nedeniyle takibin durduğunu beyanla itirazın iptalini, takibin devamını ve %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı Şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; tarafların tacir olup, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan davalarda Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, bu nedenle görevsizlikle Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini istemiş. Ayrıca sözleşmenin şekil unsurları bakımından eksik olduğunu, şirketin iki imza ile temsil ve ilzam edildiğini, sözleşmede tek kişinin imzası olduğundan, müvekkili şirketini bağlamadığını ileri sürmüş, ayrıca esas ilişkin olarak davacı tarafın malları teslim etmeden tek taraflı fatura düzenlemesinin doğru olmadığını, faturaların yasal sürede iade edildiğini, taslak çizimlerle hak talep edilemeyeceğini, sözleşmenin davacı k yapı tarafından tek taraflı feshedildiğini, işin yapılmadığını, teslim edilmediğini savunmuştur.
… Asliye Hukuk Mahkemesinin …/…/… tarih …/… Esas-…/… Esas sayılı gerekçeli kararında tarafların tacir oldukları, yaptıkkları işin ticari iş niteliğinde olduğundan TTK’nın 4 ve 5. Maddesinde düzenlemelere göre tacirler raasındaki hukuki ihtilafların çözümünde görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunundan mahkemenin görevsizliğine dosyanın talep halinde görevli Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği ve dosyanın mahkememize tevzi edilerek yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldığı anlaşılmıştır.
Dosya içerisine; taraf vekillerince sözleşmeler ve ekinde sözleşme konusu işlere ilişkin görsel proje ve çizimler, fatura taraflar arasındaki yazışmalar ibraz edilmiş, … İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı takip dosyası celp edilmiş, davalı şirket yetkilisinin isticvap beyanı alınmış, davacı tanıkları dinlenmiştir.
Dava; eser sözleşmesinden kaynaklanan imalat bedeline ilişkin alacak davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; dosya kapsamında mevcut …/…/… tarihli satış sözleşmesinin geçerli olup olmadığı, sözleşme kapsamında davacının teslim etmeyi taahhüt ettiği malları teslim edip etmediği, teslim varsa süresinde olup olmadığı, temerrüdün gerçekleşip gerçekleşmediği, davalı tarafça davacıya sözleşmede kararlaştırılan ücretin ödenmesinin gerekip gerekmediği neticeten davalı tarafça yapılan takibe yönelik itirazın iptal edilip edilmeyeceği itilaflıdır.
… İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı şirket tarafından davalı borçlu aleyhine .. nolu 14.265,00-TL bedelli faturaya istinaden 14.265,00-TL asıl alacağa işleyecek %10,5 oranında ve değişen oranlarda işleyecek reeskont-avans faizi ile birlikte tahsili için icra takibi başlatıldığı, davalıya ödeme emrinin tebliğ edildiği, davalının süresi içesinde icra takibine itiraz etmesi üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin …/…/… tarihli celsesinde davalı şirket yetkilisi …’ın isticvap beyanı alınmış, davalı şirket yetkilisi “Dosya içerisinde bulunan ve bana göstermiş olduğunuz sözleşmede ve çizimlerin altındaki imzalar bana ait olup bunlar taslak çizimleridir. Onaylanmış imalat projesi değildir. Dosya içerisinde bulunan çizimler bizim projelerimize göre proje üzerinden ölçütlerin belirlenmesi amacıyla yaptırılan çizimlerdir.Hatırladığım kadarıyla …’da çizmemiştir. Biz bu ölçüler üzerinden fiyat teklifi alıyorduk …’da bu ölçüler üzerinden bize fiyat teklifi verdi. Bunun dışında belirlenen metrekare birim fiyatı üzerinden herhangi bir çizim yapıp onayımıza göndermedi. Bu nedenle biz başka bir firmaya işi yaptırmak zorunda kaldık çünkü bizim de taahhüt etttiğimiz bir süre vardı. Süre yetişmeyecek oluncaı biz başka firmaya yaptırmak zorunda kaldık” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizce …/…/… tarihli celsede davacı tanıklarının beyanları alınmış, tanık … “Ben davacı firmada yönetici asistanlığı yapıyorum. Sözleşme konusu işin geldiği zamanı hatırlıyorum. Sözleşmeye göre sineklik ve doğramalar hazırlanmıştı. Montaja hazır hale getirildikten sonra davalı taraf ile iletişim kurularak ödemelerin yapılması istenildi. Davalı taraf ödemeyi yapmadığı gibi başka bir firmayla anlaştığını söyledi. Montajın yapılmamasının sebebi davalı tarafın taahhüt ettiği ödemeyi yapmamasından kaynaklanmaktadır. Ben öyle biliyorum. Bilgim görgüm bundan ibarettir ” şeklinde beyanda bulunmuş,
Tanık … “Ben davacı firmada imalat sorumlusu olarak çalışıyorum. Davaya konu olan iş sözleşmeyle birlikte onaylanmış olarak bize geldi. Dosya içerisinde mevcut olan ve bana göstermiş olduğunuz bilgisayar çıktısı olan onaylanmış olan projedir. Diğer elle hazırlanan proje ise sineklik projesidir. Proje onaylanmadan biz işe başlamayız. Olayda da onaylanmış proje üzerine imalatı yapıp montaja hazır hale getirdik. Benim bildiğim ödemeyle ilgili çıkan sorunlar nedeniyle montaj yapılmadı. Bilgim görgüm bundan ibarettir ” şeklinde beyanda bulunmuş,
Tanık … “Ben olay tarihinde … Firmasında inşaat teknikeri olarak çalışıyordum. … yılının … ayı gibi kendi isteğimle ayrıldım. …’da yaptığımız otel tadilatı işi ile ilgili olarak davacı firmadan teklif alınmıştı. Onlarda geldiler. Ölçüleri aldılar. Proje çizildi ve onayı yapıldı. Göstermiş olduğunuz proje onaylanmış projeydi. Ancak daha sonra sebebini bilmediğim şekilde orada …’tan yerel bir firmayla anlaşılıp imalatlar oraya yaptırıldı. Davacıya yaptırılmadı. Ne kadar bir süre içerisinde davacının yapacağı konusunda nasıl anlaşma yapıldığını bilmiyorum. Ancak sonradan verilen firma daha kısa sürede yapıp montajını tamamladı. Bilgim görgüm bundan ibarettir ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizce …/…/… tarihli celse … nolu ara karar gereği davalı vekiline yemin deliliyle ilgili dilekçesini sunmak üzere süre verilmiş, ancak …/…/… tarihli celsede yapılan incelemede davalı tarafın yemin deliline başvurulamayacağı anlaşıldığından işbu ara karardan dönülmesine karar verilmiştir.
Eser sözleşmesi, taraflarına haklar sağlayan ve borçlar yükleyen, tam iki taraflı bir iş görme akdidir. Yüklenici yapımını üstlendiği eseri sözleşmeye, teknik ve sanatsal ilkelere ve amaca uygun olarak imal edip iş sahibine teslim etmekle, iş sahibi de kararlaştırılan bedeli ödemekle yükümlüdür ( 6098 sayılı TBK. m.470).
Uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 123. maddesi hükmünde, karşılıklı yükümlülükleri içeren sözleşmelerde, borcun ifasında gecikme halinde, alacaklının hakkını nasıl kullanacağı düzenlenmiştir.
Alacaklı, BK’nun 125. maddesinde öngörülen seçimlik hakkını kullanabilmesi için borcunu yerine getirmede temerrüde düşen borçluya süre vermek zorundadır. Ancak aynı Kanunun 124. maddesinde de aşağıda gösterilen durumlarda bir süre verilmesi gerekli görülmemiştir:
1) Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa.
2) Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.
3) Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa.
borçluya süre verilmez.
Ayrıca, BK’nun 125.maddesine göre, yükleniciye (borçluya) süre verilsin veya verilmesin borcun yerine getirilmemesi halinde, alacaklıya üç seçimlik hak tanınmıştır. Buna göre:
a ) Aynen ifayı istemekte direnmek ve gecikme yüzünden uğranılan zararın tazminin istemek veya,
b ) Sözleşmenin ifasından vazgeçerek olumlu ( müsbet ) zararını istemek veya,
c ) Sözleşmeyi feshederek menfi zararını istemek olarak sayılmıştır.
Öte yandan, Hukuk Öğretisindeki yerleşmiş görüşe göre: Alacaklı, borcun yerine getirilmemesi halinde, başka bir anlatımla yerine getirmede direnme halinde (gecikmiş ifa halinde) alacaklı, BK’nun madde 125′ deki hakkını “her zaman” kullanabilir; ancak kullanmak zorunda da değildir. Bu nedenle, alacaklı borcun yerine getirilmesini (ifayı) ve gecikme tazminatını zamanaşımı (kural olarak 10 sene) süresi içerisinde isteyebilir (Bkz. Haluk, Tandoğan:Türk Mesuliyet Hukuku, AÜHF Yayınları, Ankara 1961, Sahife: 501; Herman, Becker:İsviçre Medeni Kanun Şerhi, Cilt:VI, Borçlar Kanunu I.Kısım Genel Hükümler, IV. Fasikül (Madde:104/150), Dr. Saim Özkök Çevirisi, Ankara 1972, Sahife:23). Davacı olan alacaklı, bu seçimlik hakkını kullanmadığı takdirde, sözleşmenin yerine getirilmesini ve tazminat istediği (birinci seçimlik hak) yolunda “bir karinenin varlığı kabul edilir (Fikret, Eren:Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 11.Baskı, İstanbul 2009, Sahife:1071). Bu karine, yasa koyucunun alacaklının borcun ifasını ve gecikme nedeniyle zarar ve ziyanını “her zaman” isteyeceğini kabul etmekle oluşmuştur (Ayrıca aynı yönde bakınız:Hukuk Genel Kurulu’nun 9.10.1991 gün ve E:1991/340, K:1991/467 sayılı ilamı).
Eldeki davada önemli bir husus olan alacaklının temerrüdü ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 106. ve devamındaki maddelerinde düzenlenmiştir. Eser sözleşmesinin iki tarafa borç yükleyen sözleşme olması özelliğinden dolayı temerrüt halinde, temerrüdün sonuçları bakımından BK. m.106-108’deki düzenlemelere tabidir. Çünkü anılan maddelerde genel hükümlerden ayrılarak (BK. m.102), iki tarafa borç yükleyen sözleşmelere özgü, özel hükümler getirilmiştir.
BK’nun 106. maddesi hükmüne göre, “Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur.” denilmektedir. Bu hükümden anlaşıldığı üzere, alacaklı temerrüdü, alacaklının kendisine arz edilen ifayı haklı sebep olmadan kabul etmemesi veya ifanın gerçekleşmesi için kendisinin yapacağı şeyleri yapmamasıdır. Böyle bir durum ise, ancak ifaya alacaklının katılması gereken borçlarda söz konusu olabilir (Kemal Oğuzman/Turgut Öz:Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, İstanbul 1995, Sahife:265).
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında somut olayın değerlendirilmesinde; tüm dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanlarından dosyaya ibraz edilen görsellerin onaylanmış proje olduğu, davalı tarafça imzası inkar edilen sözleşmenin davacı k yapı tarafından fesih edildiği yönündeki beyanları ve davalı şirket yetkilisini beyanları dikkate alındığında, altında davalı şirket yetkilisinin imzası bulunan sözleşmenin davalı şirketi bağladığının da kabul edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmede, sözleşmenin satış sözleşmesi olduğu yazılmış ise de yukarıda anılan hükümlere göre işin kapsamının, belirli ölçülerde ve teknik usullere göre yapılması gereken pvc doğrama ve plise sineklik işi imalatı ve montajı olduğundan eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, sözleşmede teslim süresi ile ilgili bir bilginin yer almadığı görülmüştür.
Yüklenici davacı şirketin edimi, monte edilecek pvc doğramalar ile plise sineklikleri belirlenen ölçülerde, kabule elverişli şekilde imalini ve montajını gerçekleştirmek; iş sahibi davalının karşı edimi ise, iş bedelini ödemektir. Teslim için sözleşmede kesin bir süre belirtilmediğinden davacının öncelikle işi imal edip montaja hazır hale getirdiğini iş sahibine bildirmeli, montaj işleri için inşaatın hazır hale getirilmesi ediminin ifasını isteyebilir. Ancak davacı işleri hazır ettiğini montaja hazır olduğunu davalı iş verene bildirdiğine ilişkin bir beyanda bulunmadığı gibi bir delil de ibraz etmemiştir. Taraflar tacir olup 6102 sayılı TTK’nun 18/3. maddesi uyarınca, tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarların noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılması gerektiği hükmü de dikkate alındığında yüklenici davacı kendi ediminin ifası için davalıyı temerrüde düşürmemiştir. Bu hususu yerine getirmeden fatura kesip göndermesi temerrüt olarak kabul edilemez. Ayrıca davalı da sekiz günlük yasal süre içerisinde faturayı davacıya iade etmiştir. Bu durumda davalının temerrüde düştüğünü ispat yükü halen davacı üzerinde olup davacı bu durumu ispat edemediğinden sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan haklarını kullanamayacağı, yapılan işin bedelini bu aşamada talep edemeyeceği sonuç ve kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90.-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 172,29-TL harçtan mahsubu ile fazladan yatırıldığı anlaşılan 136,39.-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istem olması halinde davacı tarafa İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 2.180,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ÖDENMESİNE,
5-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 06/02/2018

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı