Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/212 E. 2018/682 K. 05.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/212 Esas
KARAR NO : 2018/682
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 15/03/2013
KARAR TARİHİ : 05/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı … arasında “Yat Bağlama Sözleşmesi’nin” yapıldığını, sözleşme konusu … isimli teknenin alım tarihi olan … … tarihinden itibaren bugüne kadar davalının tekne gelirinden müvekkiline sadece 200,00 TL ödeme yaptığını, oysa tekneden elde edilen kazancın %50’sini müvekkiline ödemek zorunda olduğunu bildirerek, 190.000,00 TL alacağının fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile, dönem tarihleri itibariyle reeskont faizi hesaplanarak belirlenmesini ve müvekkiline ödenmesini, ayrıca söz konusu teknenin tedbiren …Başkanlığına teslim edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili duruşmadaki beyanlarında davanın reddine karar verilmesini istemiş, ayrıca süresinden sonra verdiği …/…/… havale tarihli dilekçesinde de zaman aşımı itirazında bulunarak davanın zaman aşımına uğradığını, tekne alınırken kendi çekini tekne bedeli olarak verdiğini, tekneyi çalıştırarak teknenin parasını ödediğini, bu sebeple ilke 5 yıl kazancının olmadığını, teknenin davacı ile kendisi adına kayıtlı olduğunu, kazandıkları paranın günlük olarak aralarında bölüşüldüğünü, her ikisinin de işin başında olduklarını, kendisinin teknenin başına … yılından sonra geldiğini ve … yılına kadar teknenin çalıştığını, … yılında davacının liman başkanlığına verdiği dilekçe ile teknenin çalışmasını durdurduğunu, bundan sonra da tekneye çalışma belgesi verilmediği için teknenin çalışmadığını, seferden men edilerek kıyıya çekildiğini, çürümeye terk edildiğini, teknenin çalıştığı dönemde tüm masrafların kendisi tarafından karşılandığını, davacının talep edebileceği bir alacağının bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini söylemiştir.
Dava; taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan alacak davası niteliğindedir.
Davalı taraf süresinden sonra verdiği beyan dilekçesinde zaman aşımı itirazında bulunmuş ise de, cevap dilekçesi süresinde verilmediğinden, süresinden sonra yapılan savunmanın hiç yapılmamış gibi sonuç doğuracağından ayrıca davalı tarafın ön inceleme duruşmasından sonra zaman aşımı itirazında bulunduğu göz önüne alındığında, HMK’nın 141 ve 142 maddeleri de göz önünde bulundurularak, ayrıca davacının da bu konuda açık muvafakatinin bulunmayışı gözetilerek zaman aşımı itirazına itibar edilmemiştir.
Davacı ortak tarafından dava dilekçesinde … yılından itibaren tekne gelirinden payına düşen bedelin ödenmediği iddia edilerek ortaklıktan payına düşen kâr payı talep edilmiş olup, davalı taraf ise savunmasında davacı ile birlikte tekneyi çalıştırdıklarını, … yılında da teknenin seferden men edilerek kıyıya çekildiğini ve teknenin çürümeye terk edildiğini ileri sürmüştür.
Taraflar arasında ortaklığın devamına olanak kalmadığı, tarafların beyanlarından anlaşılmış bulunmaktadır. Bu nedenle taraflar arasında adi ortaklığın devamını sağlama konusunda uyuşmazlık olduğu gözetilerek, taraflar arasındaki ortaklığın sona erdiği kabul edilerek, tasfiye hükümleri çerçevesinde uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gereklidir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2013/11609 – 2013/13259 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; “Bu durumda ise, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.
Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)
Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer.Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar.Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644.maddesine göre; “Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.”
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise ” Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.” hükmü yer almaktadır.Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK’ nun 642. md.)
Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; “Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle, ortaklık sözleşmesinde bu hususta hüküm bulunup bulunmadığına bakmak, hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin sözleşmedeki hükümlere göre yapılmasını sağlamak; böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK’nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse,değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK’nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.”
Taraflar arasında ortaklık konusu sadece bir adet teknenin olduğu konusunda uyuşmazlık yoktur.
Mahkememizce Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin söz konusu ilamında belirtilen usule uygun olarak ortaklığın tasfiyesi amacıyla 3 kişilik tasfiye memuru heyeti atanmış ve Tasfiye Memurları …, … ve …’den raporlar aldırılmıştır.
Tasfiye Memurları tarafından düzenlenen en son tarihli …/…/… tarihli rapora göre; taraflar arasında ortaklığa konu olan motor ve dümeni olmayan karkas gezinti teknesinin yaptırılan ihale sonucunda kdv dahil 10.050,00.-TL’ye satıldığı, bu satış bedelinden aşağıda dökümü yapılan harcamaların düşüldüğü, Vergi Dairesine olan borçların kapatıldığı, SGK ve Vergi Dairesine beyan ve bildirimlerde bulunulduğu, vadesi gelmeyen stopaj gelir vergisi borçları için kesinti yapılarak tasfiyenin sonuçlandırıldığını, yaptıkları ilan neticesinde adi ortaklıktan alacaklı borçlu olduğunu belirten hiçbir gerçek ya da tüzel kişinin memurluğa müracaat etmediğini ve yine Sultan çekik alanındaki teknenin orada kaldığı sürece işleyen kira alacağının tekneyi satın alan … … ile aralarında çözümleyeceklerine dair yazılı beyanlarının alındığını, ayrıntısı tabloda belirtildiği üzere tasfiye memurlarının ücretleri, ihale için yapılan masrafları, Vergi Dairesine ödenen ve ödenecek borçlar olmak üzere toplam 11.026,91.-TL harcama yapıldığını, teknenin satış bedelinden tahsilatın ise 10.050,00.-TL olduğunu, dolayısıyla satış bedelinin tasfiye sonucu yapılan harcamalara yetmediğinin mütalaa edildiği anlaşılmıştır.
Tüm bu açıklanan nedenlerle; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu ve bu ortaklığa ait mal varlığının 1 adet … isimli tekneden ibaret olduğu, mahkememizce tayin edilen tasfiye memurlarının usulüne uygun şekilde yürüttükleri tasfiye sonucunda düzenlenen en son tarihli rapora göre; teknenin ihale ile satışının yapıldığı, satış bedelinden elde edilen gelirin yapılan harcamaları karşılamadığı, dolayısıyla paylaştırılacak bir mal varlığı değeri de bulunmadığından sonuç olarak davanın kabulü ile taraflar arasındaki adi ortaklığın tasfiyesine, teknenin satışı sonucunda bir mal varlığı değeri de bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına ve davacının alacak isteminin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
Taraflar arasındaki adı ortaklığın TASFİYESİNE,
Tekneni satışı yoluyla ortaklık sonlandırıldığından ve paylaştırılacak bir malvarlığı değeri de bulunmadığından bu hususta karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
Davacı tarafın herhangi bir alacağı bulunmadığından alacak isteminin REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90.-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 170,80.-TL harçtan mahsubu ile fazladan yatırılan 134,90 .-TL harcın istem olması halinde hükmün kesinleşmesine müteakip davacıya İADESİNE,
3-Davanın niteliği gereği taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Yine davanın niteliği göz önünde bulundurularak taraflar lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 05/11/2018

Katip …
¸(e-imzalı)

Hakim …
¸(e-imzalı)