Emsal Mahkeme Kararı Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1317 E. 2019/55 K. 17.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1317 Esas
KARAR NO : 2019/55
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 22/12/2014
KARAR TARİHİ : 17/01/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkil firmanın gübre ve tohum ticareti ile uğraşmakta olduğunu, müvekkilinin … yılında … ile anlaşarak firmanın ürettiği …, …, … grubu ürünün … sınırlan içerisinde yetkili tek satıcısı ve distribütörü olduğunu, müvekkilinin mevzuat uyarınca ürün grubunun …’ye ithali ve pazarlanması için gerekli olan tescili kendi adına … Müdürlüğü bünyesinde gerçekleştirdiğini, … yılında ürün grubunu … genelinde pazarlamaya başlayan müvekkili firmanın, şirketin … yılının … ayında unvan ve el değiştirmesi ile birlikte ticari İlişkisini davalı … ile devam ettirdiğini, hatta davalı firma şirketin unvan ve el değiştirmesine ilişkin olarak müvekkiline göndermiş olduğu deklarasyon ile müvekkilinin distribütörlüğünü (tek satıcılığım) teyit ettiğini, taraflar arasındaki işbirliği ve çalışma ilkesinin bir sonraki yıl (ve takip eden … yıl) için … pazarına sunulacak ürün miktarı, içerisinde bulunulan yılda belirlenmekte ve müvekkilinin belirlenen bu hedefler doğrultusunda çalışmalarını sürdürmekte olduğunu, davalının müvekkili tarafından kendilerine geçen siparişleri karşılamamaya başladığını, bunun üzerine müvekkilinin davalı firmaya ihtarname keşide ederek, siparişlerinin karşılanmasını, … coğrafyası sınırları içerisinde doğrudan ya da dolaylı başkasına mal satmamasını, başka kişi ya da firmalara bayilik, distribütörlük verilmemesini, sözleşmenin ifasını davalıdan istediğini, davalı firmaya keşide edilen ihtarnamenin … kargo aracılığıyla davalı firma adresine fiziksel olarak ve mail adreslerine de elektronik ortamda gönderildiğini, ayrıca ihtarnamenin davalı firmanın … temsilcisine noter aracılığıyla tebliğ edildiğini, davalının kendilerine keşide edilen ihtarnameye kayıtsız kaldığını, cevap vermediği gibi siparişlerinin de karşılanmadığını, davalının ürünlerin tek satıcılık hakkını başka bir firmaya vererek, … coğrafyasında pazarlamaya başladığını yeni öğrendiklerini, müvekkilinin … yılından başlayarak yaklaşık … yıllık bir süreçle, davalı firmanın ürünlerini … coğrafyasında, ciddi emek ve masraf harcayarak tanıttığını ve ürünler için pazar payı oluşturduğunu, müvekkilinin ürünlerin tanıtımı için broşürler bastırdığını, … genelindeki çiftçi ve bayilerle defalarca tanıtım toplantıları yaptığını, yemekler düzenlediğini, özel personel istihdam ettiğini, ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde de tespit edilebileceği üzere, ürünlerin pazarlaması ile elde edilen satış cirosunun … yılında … Euro, … yılında … Eııro, … yılında … Euro olduğunun görüleceğini, … coğrafyasında müvekkilinin tam da ürünlerin pazarını oluşturmuşken, ticari ilişkinin davalı tarafından sonlandırılmasıyla müvekkilinin önündeki en az … yıllık süreçte edinecek olduğu kazançtan olduğunu ve davalının, müvekkilin oluşturduğu … pazarına hiçbir emek ve masraf yapmadan sahip olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik tek satıcılık sözleşmesinin davalı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak fesih edilmesinden ötürü … TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının yerinde olmadığını, davacı ile müvekkili arasında hiçbir zaman tek satıcılık ilişkisi olmadığı gibi somut olayda denkleştirme şartlarının da gerçekleşmediğini, davacı ile müvekkili arasında tek satıcılık ilişkisinin bulunmadığını ve hiçbir zaman olmadığını, davacının müvekkiline ait ürünleri satmış olmakla birlikte bunun hiçbir zaman tek satıcılık vasfında olmadığını, taraflar arasında böyle bir sözleşme de bulunmadığını, bu nedenle TTK’nın 122.maddesindeki denkleştirme hükmünün uygulanamayacağını, diğer taraftan davacının satıcılık sözleşmesinin haklı nedenlerle feshedildiğini ve bu sebeple dahi TTK’nın 122/3 maddesi uyarınca davacının denkleştirme isteminde bulunamayacağını, müvekkilinin satıcılarından olan davacı tarafın hedeflenen rakamlara ulaşamadığını, … satışlarının istenilen düzeye çıkmadığını, davacının satışlarındaki azalma nedeniyle ticari zarara uğrayan müvekkilinin satıcılık sözleşmesini haklı olarak feshettiğini belirterek, davanın reddi gerektiğini bildirmiştir.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRİLMESİ: Dosya içerisine; tarafların gösterdikleri deliller toplanmış, irsaliyeli faturalar, karşılıklı e-mail yazışmaları, ihtarname, kimyevi gübre tescil belgesi, SGK kayıtları dosyaya sunulmuş, bilirkişilerden ayrı ayrı rapor ve ek raporlar aldırılmıştır.
Dava; 6102 sayılı TTK’nın 121 ve 122.maddeleri uyarınca denkleştirme tazminatı istemiyle açılan dava niteliğindedir.
Taraflar arasında sözlü olarak akdedilen satıcılık sözleşmesinin varlığı, bu sözleşmenin davalı tarafça tek taraflı olarak feshedildiği ihtilafsızdır.
Uyuşmazlık; sözlü olarak kurulan sözleşmenin hukuki niteliği, sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi niteliğine haiz olup olmadığı, davalı tarafça sözleşmenin feshi nedeniyle davacının davalıdan denkleştirme tazminatı talep edip edemeyeceği hususlarına ilişkindir.
Davacı vekili dilekçelerinde, müvekkilinin … yılından beri yabancı menşeyli davalı firmanın ürettiği osmocote, osmoform isimli gübreler ve yine üniversal grubu gübrelerin … sınırları içerisinde tek satıcılığını ve distribütörlüğünü yaptığını, davalı tarafça tek taraflı olarak sözleşme ilişkisinin yaklaşık … yıl devam ettikten sonra sonlandırıldığını ileri sürmekte, davalı vekili ise davacı ile arada satıcılık sözleşmesi bulunmakla birlikte, bunun tek satıcılık sözleşmesi niteliğinde olmadığını, olayda denkleştirme şartlarının gerçekleşmediğini, müvekkilinin satıcılarından olan davacı tarafın hedeflenen rakamlara ulaşamadığını, … satışlarının istenilen düzeye çıkmadığını, satışlardaki azalma nedeniyle zarara uğrayan müvekkili tarafından sözleşmenin haklı sebeplerle feshedildiğini belirterek, davanın reddi gerektiğini belirtmektedir.
Davacı tarafça delil olarak dosyaya sunulan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Kimyevi Gübre Tescil Belgesine göre; … markasıyla … gübresi harmanlanmış … ismi adı altında davacı şirket adına üretici ithalatçı lisansının tescil edildiği anlaşılmakta olup, yine davalı tarafça davacıya hitaben gönderilen bir kısım e mail yazışmalarında davacıdan sayın bayi distribütör şeklinde bahsedildiği anlaşılmıştır.
Bilirkişiler …, … ve … tarafından düzenlenen … tarihli rapora göre; (davacı şirketin ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede) taraflar arasındaki ticari ilişkide sürekli olan bir çerçeve ilişki içerisinde olması, yapımcı mamullerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir coğrafi bölgede inhisarı olarak satmak üzere sadece tek satıcıya göndermesi, satıcının bağımsız olarak kendi sermayesini koyarak sözleşme konusu malların satışının tüm rizikosunu üstlenmesi, satıcının kendisine ayrılan bölgede mevcut müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamakla yetinmeyip, yapımcının malların sürümünü arttıracak, geliştirecek ve hızlandıracak faaliyetlerde bulunması, satıcının mal satın alma yükümlülüğü altında olması, tek satıcı genel alım yükümlüğünü ancak çerçeve sözleşmesinde öngörüldüğü ölçüde sipariş vermediği takdirde ihlal edilebileceği, davalının da yeterli mal almadığını beyan ederek, haklı nedenle sözleşmeyi feshettiğini bildirmiş olması karşısında taraflar arasındaki ilişkinin tek satıcılık sözleşmesine dayalı ticari ilişki olduğu kanaatine varıldığını, TTK’nın 122.maddesinde istenebilecek tazminatın koşullarının belirlendiğini, TTK’nın 122/2 maddesi gereği tek satıcının son 5 yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını bu tazminatın aşamayacağını, sözleşme ilişkisi daha kısa devam etmişse faaliyetin devamı sırasındaki ortalamanın esas alındığını, davacının incelenen ticari defterlerine göre …,…,… yıllarında davacı şirketin davalı şirketten mal alımı yaptığını, … yılında ise ürün satın alınmadığının tespit edildiğini, davalı tarafın iddia ettiği alış kotası ile ilgili olarak dava dosyasına tevsik edici bir belge ibraz edilmediğini, …,…, … yıllarında alınan ürün miktar ve tutarlarının tabloda gösterildiğini, davacı şirketin … yılına kadar net satış cirolarının bir önceki yıla göre yaklaşık ortalama %12 oranında artarak yükseldiğini, … yılında ise bir önceki yıla göre net satış cirosunun %47 oranında düştüğünü, … yılında da %29,71 oranında düştüğünün tespit edildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin normal şekilde devam ettiği yıllardaki satılan mal maliyetleri/ net satışlar oranının aritmetik ortalamasının %68,37 olduğunu, yani davacının davalıdan aldığını iddia konusu olan ürünler üzerine %68,37 oranında brüt kâr ekleyerek müşterilerine sattığının anlaşıldığını, davalı şirketten 1 yılda ortalama toplam …-TL tutarında mal satın aldığında ve bu ürünleri %68,37 brüt kâr oranı ile sattığında bunun da …-TL’ye tekabül ettiğini, yine davacı şirketin davalı ile aralarındaki ticari ilişkinin normal şekilde devam ettiği yıllardaki net kâr/ net satışlar aritmetik ortalama oranının %14,74 olduğunu, buna göre ilişkinin devam ettiği dönemlerdeki net kâr tutarının (…-TLX0,1474) …-TL olarak hesaplandığını, dolayısıyla davacının … yılından itibaren davalı şirketten ürünleri satın alamaması nedeniyle 1 yılda …-TL tutarında net kâr kaybının olduğunun anlaşıldığını, davacının davalıdan talep edebileceği tazminat tutarının da bu miktar olduğunu, her ne kadar TTK 122/2 maddesi uyarınca tek satıcının son 5 yıllık faaliyet sonucuna göre tazminat hesaplanmak gerekiyor ise de, sözleşme ilişkisi daha kısa süre devam ettiğinden, faaliyetin devamı sırasındaki ortalamanın esas alınması gerektiği yönünde görüş ve mütalaada bulundukları anlaşılmıştır.
Taraf vekillerince bilirkişi raporuna itiraz edilmesi üzerine aynı bilirkişi heyetinden ek rapor aldırılmış, … tarihli ek rapora göre; talep edilebilecek denkleştirme tazminat tutarının 336.888,75.-TL olarak bildirildiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi heyetinden … tarihli 2.kez aldırılan rapora da taraf vekillerince itiraz edilmesi üzerine talimat yoluyla … Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi aracı kılınarak yeniden rapor aldırılmış, Bilirkişi … tarafından davalı tarafça inceleme gününde ibraz edilen yeminli tercüme edilmiş ticari defter ve kayıtlar incelenmek suretiyle tanzim edilen … tarihli rapora göre; davacının denkleştirme tazminatı talep edebileceği kanaatine varılması halinde tazminat miktarının hesaplanması çerçevesinde yapılan değerlendirmeye göre, davacının davalıdan … ile … yılları arasında toplam …-TL’lik ürün aldığı, 1 yıllık ortalamasının …-TL olduğunun görüldüğünü, davacıya son … yılda davalı tarafından satılan ürünlerin toplam tutarının …-Euro tutarında olduğunu, bu Euro tutarların ortalama kur dikkate alınarak TL’ye çevrildiğinde …-TL hesaplandığını, yine dosyada mevcut olan davacıya ait Kurumlar Vergisi Beyannamelerinden davacının son 5 yıllık satış maliyet oranları ve faaliyet kârlılık oranlarının tabloda belirtildiğini, tespit edilen oranlar üzerinden davacının davalıdan aldığı ürün satışları karşılığında elde ettiği gelir ve faaliyet kârlılığının hesaplanması sonucunda davacının davalıdan aldığı ürünlerden son 5 yılda toplam …-TL kâr elde ettiğini, son 5 yılın ortalaması alındığında da davacının davalıdan aldığı ürünlerin satışından yıllık ortalama olarak …-TL kâr elde ettiğinin hesaplandığını, davacı tarafın davalının mal teslim etmemesinden dolayı geçmiş yıl verilerine bakılarak son 5 yıllık ortalama kâr kaybını talep ettiğinden, iddialarında olduğu gibi teslim edilmeyen malların bedelinin de hesaplamalara dahil edilmesinin uygun düşmeyeceğini, gerek TTK 122 maddesi, gerekse uygulamada kâr kaybı hesaplamalarında faaliyet kârlılık oranları dikkate alındığından, somut olayda da faaliyet kârlılık oranına bakılması gerektiği yönünde mütalaada bulunulduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunun ayrıntılı, bilimsel verilere uygun, denetime elverişli ve gerekçeli olması nedeniyle mahkememizce rapora itiraz edilmiş, taraf itirazlarına itibar edilmemiştir.
TTK’nın 121 ve 122 maddelerinde düzenlenen denkleştirme tazminatı, acente ve tek satıcılık sözleşmelerinde uygulama alanı bulan bir hükümdür.
TTK madde 121’e göre; “Belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini taraflardan her biri 3 ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir. Sözleşme belli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir.
2-Belirli bir süre için yapılan bir acentelik sözleşmesinin süre dolduktan sonra uygulanmaya devam edilmesi halinde sözleşme belirsiz süreli hale gelir.
4-Haklı bir sebep olmadan veya 3 aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır…”
TTK madde 122’ye göre: “1-Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra a)müvekkil acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra önemli menfaatler elde ediyorsa,
b) Acente sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak onun tarafından işletemeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa,
c) Somut olayın özellikle şartları değerlendirildiğinde ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.
2-Tazminat acentenin son 5 yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır.
3-Müvekkilin feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeple feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz.
4-Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme isteme hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir.
5-Bu hüküm hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sözleşme ilişkilerinin sona ermesi halinde de uygulanır.”
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/1758 Esas – 2018/127 Karar sayılı ilamında; “TTK’nın 122 maddesinin hakkaniyete aykırı düşmedikçe tek satıcılık sözleşmesinin sona ermesi halinde bu maddede düzenlenen acentenin denkleştirme tazminatına ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanacağı belirtilmektedir. Mahkemece aldırılan raporda bu yönde yapılmış sağlıklı bir değerlendirme ve hesaplama bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece yetersiz incelemeye dayanan rapora göre karar vermesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
Mahkemece yapılacak iş, konusunda uzman kişilerden oluşacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, tarafların ticari kayıtları incelenip değerlendirilerek, TTK 122 maddede acentenin denkleştirme tazminatı koşullarının somut olayda oluşup oluşmadığı hususunun hakkaniyete de riayet edilerek değerlendirilmesinden sonra, portföy tazminatı talep koşullarının oluşması halinde TTK 122/2 maddesindeki yöntemle davacının davalıya yaptığı ticaret kapsamında son 5 yılda elde ettiği kârın ortalaması dikkate alınarak, davalıdan talep edebileceği tazminat tutarını hesaplatmak ibarettir.” şeklinde tek satıcılık sözleşmesinde de denkleştirme tazminatının koşulları oluşması halinde tazminata hükmolunacağına dair değerlendirmede bulunmuştur.
Yine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/5707 Esas – 2016/12723 Karar sayılı ilamında; “Tek satıcılık sözleşmesi; üretici ile tek satıcı arasındaki ilişkileri düzenleyen, üreticinin mallarını belirli bir bölgede tekel şeklinde satmak üzere tek satıcıya göndermeyi üstlendiği, tek satıcının da kendisine gönderilen malların sürümünü artırmak için kendi adına ve hesabına faaliyette bulunduğu, taraflar arasında sürekli borç ilişkisi doğuran isimsiz bir sözleşmedir.
Belirsiz süreli tek satıcılık sözleşmesinin TMK’nun 23. maddesi ve TMK’nun 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralına uymak suretiyle taraflarca tek taraflı irade beyanıyla ve herhangi bir sebebe dayanmak zorunda olmaksızın ileriye dönük olarak feshi mümkündür. Bu yola olağan fesih yolu denilmektedir. Olağan fesih hakkının nasıl kullanılacağı ve ihbar süresinin nasıl belirleneceği kanunda düzenlenmediğinden, bu konuda sözleşmede de bir hüküm yoksa, süre hakim tarafından belirlenecektir. Tek satıcılık sözleşmesinin adi ortaklığa bazı yönlerden benzerliğine dayanılarak TBK’nun 640. maddesindeki 6 aylık feshi ihbar süresinin bu ilişkide de uygulanması mümkün ise de bu süre somut olayın özelliği bakımından daha da uzun olabilir.
Belirsiz süreli tek satıcılık sözleşmesini fesheden tarafın karşı tarafa fesih ihbar süresi olarak verdiği sürenin, verilmesi gereken süreden kısa olması halinde fesih haksız hale gelir ve sözleşme hemen sona ermiş olur.
Tek satıcılık sözleşmesinin olağanüstü feshi ise, belirli veya belirsiz süreli sözleşmelerin haklı sebeplere dayanılarak ileriye etkili şekilde ve ihbar süresi verilmeden derhal sona erdirilmesidir. Ancak taraflar arasında ortaya çıkan her sorun haklı sebep sayılamaz. Bu konuda haklı sebebin yerinde olup olmadığını takdir yetkisi TMK’nun 4. maddesi gereğince hukuka ve hakkaniyete göre hakime aittir. Haklı sebebin takdirinde sözleşmenin tarafları arasında çıkan sorun ile buna uygulanacak yaptırım arasında orantılılık ilkesine riayet edilmeli ve olağanüstü fesih son çare olarak düşünülmelidir.
Olağan fesih yolunu kullanan tarafın karşı tarafın bu fesih nedeniyle uğradığı zararı tazmin etmesi gerekmektedir.
Olağan fesih yolunu kullanırken yeterli ihbar süresini vermeyerek veya olağanüstü fesih yolunu kullanırken dayandığı sebep haklı bulunmadığı için sözleşmeyi haksız olarak feshetmiş olan taraf diğer tarafın fiili zararı ve kar mahrumiyeti zararından sorumlu olur.
Ayrıca gerekli koşulları varsa portföy tazminatı da ödenecektir.
Öte yandan fesih; sürekli bir borç ilişkisini ileriye etkili olarak sona erdiren bozucu yenilik doğuran bir haktır.
Kullanılmalarıyla yeni bir hukuki durumun ortaya çıkmasına yol açan haklara yenilik doğuran haklar denir. Yenilik doğuran haklar; kurucu, değiştirici ve bozucu yenilik doğuran haklar olarak kısımlara ayrılır. Yenilik doğuran haklar kullanılmakla tükenen haklardır ve kullanılmalarından sonra bu hakkın kullanılmasına ilişkin işlemin geri alınması mümkün değildir. Yenilik doğuran hakkın kullanılmasıyla ortaya çıkan hukuki sonuç herkes için geri dönülmez bir biçimde meydana gelir.
Bu nedenle fesih beyanı da karşı tarafa ulaştıktan sonra artık geri alınamaz. İhbar süreli fesih bakımından da fesih hakkı, fesih beyanı karşı tarafa ulaştığı andan itibaren geçerli olmak üzere kullanılmıştır. Artık geriye alınamaz ancak bu hakkın etkilerini meydana getirmesi belli bir süre sonraya bırakılmıştır.” şeklinde tek satıcılık sözleşmesinde fesih ve tazminat koşulları hususunda değerlendirme yapılmıştır.
Tüm bu açıklanan nedenlerle ve dosya kapsamına göre; yukarıda Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin konuyla ilgili değerlendirmeleri dikkate alınarak yapılan inceleme ve değerlendirme sonucuna göre, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin tek satıcılık sözleşmesi niteliğinde olduğu, taraflar arasında uzunca bir zaman devam eden tek satıcılık sözleşme ilişkisinin mevcut olduğu, daha sonra davalı tarafça davacının aradaki anlaşma uyarınca gerekli mal alımını yapmadığı gerekçe gösterilerek tek taraflı olarak sözleşmenin feshedildiği, taraflar arasında yazılı bir sözleşme ilişkisi olmadığından davalının fesih gerekçesi olarak ileri sürdüğü hususun soyut nitelikte kaldığı, söz konusu feshin gerekçe gösterilerek yapılması nedeniyle olağanüstü fesih olarak değerlendirildiği, ancak yapılan bu feshin davalı tarafın açıklamalarının soyut nitelikte olup herhangi bir dayanağı olmaması sebebiyle haklı ve geçerli bir sebebinin bulunmadığı, bu nedenle mahkememizce feshin haksız fesih olarak değerlendirildiği ve davacının TTK 122 maddesinde açıklanan denkleştirme tazminatı isteme koşullarının somut olayda gerçekleştiği kanaatine varılmakla, en son talimat yoluyla aldırılan ve mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporunda hesaplanan 586.445,78.-TL tazminatın davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
586.445,78.-TL’nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
Davacının fazlaya dair isteminin REDDİNE,
2-Alınması gerekli 40.060,11.-TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 12.808,15.-TL harcın mahsubu ile bakiye 27.251,96.-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine adına gelir KAYDINA,
3-Davacı tarafça yatırılan 12.808,15.-TL peşin harç ve 25,20.-TL başvuru harcının toplamı 12.833,35.-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE (Dava kısmen kabul edilmekle harcın tamamından davalı sorumlu tutularak),
4-Davacı tarafından yapılan (davetiye, müzekkere, bilirkişi gideri olmak üzere) toplam 2.002,60.-TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranı gözetilerek hesaplanan 1.565,80.-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
Fazla kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davacı vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 37.407,80.-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
6-Davalı vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davanın reddolunan kısmı üzerinden hesaplanan 15.763,20.-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ÖDENMESİNE,
7-Gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesine müteakip davacı tarafa İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 17/01/2019

Başkan …
¸(e-imzalı)
Üye …
¸(e-imzalı)
Üye …
¸(e-imzalı)
Katip …
¸(e-imzalı)