Emsal Mahkeme Kararı Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/562 E. 2018/77 K. 07.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/562 Esas
KARAR NO : 2018/77
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/02/2015
KARAR TARİHİ: 07/02/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Alacak davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı vekili duruşmada tekrar ettiği dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin (eski unvanı … AŞ) … ve … abone numaralı ile 2011 yılı Ağustos ayından itibaren davalılar … ve …A.Ş.’den enerji satın aldığını, bu süre içerisinde müvekkiline faturalar düzenlendiğini, bu faturalarda kayıp kaçak bedeli adı altında hizmet bedeli karşılığı olmayan meblağların yüklendiğini, kötü niyetli diğer kullanıcıların kaçak kullanımı ve tedarikçi elektrik dağıtım firmasının ihmal, kusur ve altyapı eksikliğinden kaynaklanan kayıp kaçak bedellerinin müvekkiline yansıtılmasının yasalara uygun olmadığını beyanla müvekkilinden kayıp kaçak bedeli adı altında haksız olarak tahsil edilen bedellerin tespiti ile davalılardan tahsil edilme tarihlerinden itibaren işlemiş ve işleyecek avans faizi ile birlikte müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 13.01.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile …, … nolu abonelikler yönünden dava dilekçesinde 10.000,00.-TL talep edilen kayıp kaçak bedeli ve bu bedel üzerinden KDV, TRT payı, enerji fonu ve belediye tüketim vergisi bedellerine yönelik kayıp kaçak bedelinin 330.104,20.-TL arttırılarak sonuç olarak 340.104,20.-TL, …, … nolu abonelikler yönünden kayıp kaçak bedeli üzerinden hesaplanan alacaklarla ilgili 77.271,66.-TL, … nolu abonelik yönünden kayıp kaçak ve kayıp kaçak bedeli üzerinden kesilen KDV, TRT payı, enerji fonu ve belediye tüketim vergisi bedeli olmak üzere toplam 95.368,87.-TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; 6408 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu İle Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereği 01.01.2013 tarihinden itibaren dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin ayrıştırılmış olduğunu, davanın perakende satış faaliyetlerini ilgilendiren bir konu olması ve müvekkilinin 2 yıllık müteselsil sorumluluk süresinin dolmuş olması sebebi ile husumet itirazında bulunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … AŞ ve … AŞ vekilleri 20.03.2015 tarihli dilekçelerinde; davacı tarafça talep edilen kayıp kaçak bedellerinin EPDK tarafından belirlenen ve davalının uymakla yükümlü olduğu tarifelere dayandığını, mevzuatın yürürlükte olduğu sürece dava konusu edilen kayıp kaçak bedelleinin tahsil edilmesinin yasal olduğunu, EPDK tarafından belirlenen tarife uygulamasının iptali için idari yargıda dava açılması gerektiğii, mevcut tarifeyi uygulayan müvekkiline karşı dava açmanın yasaya uygun olmadığını, kayıp kaçak bedellerinin iadesi taleplerinin sözleşmeye aykırı olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Davacı vekili tarafından sözleşme, dava konusu 2011 yılı ağustos ayından itibaren dönemlerine ilişkin elektrik tüketim faturaları, ödeme belgelerine, davalı şirket vekili tarafından da şirket kayıtları ile EPDK kararlarına delil olarak dayanılmış, mahkemece davalı şirket nezdinde bulunan davacı şirket ile düzenlenen sözleşme ve abonelik dosyası getirtilerek bilirkişi kurulundan rapor alınmıştır.
Davalı vekili tarafından zaman aşımı def’inde bulunulmuş ise de; taraflar arasında abonelik sözleşmesinin düzenlendiği uyuşmazlığın sözleşmeden kaynaklandığı, TBK’nun 146 maddesinde düzenlenen 10 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğu anlaşılmakla, yerinde görülmeyen zaman aşımı def’inin reddine, davacı tarafça mahkemenin yetkisine itiraz ederek aynı zamanda derdestlik ve kesin hüküm itirazında bulunduğu, itirazda yetkili mahkemenin gösterilmediği, derdestlik ve kesin hüküme ilişkin mahkeme ve dosya numarasının bildirilmediği, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta adli yargının görevli olduğu anlaşılmakla yerinde görülmeyen itirazların reddine karar verilmiştir.
Davalı … vekili tarafından husumet itirazında bulunulmuş olup, 4628 Sayılı Enerji Piyasası Kanununun 4/1. maddesinde bu kanun ile verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun kurulduğu belirtilmiş, aynı maddenin 2. fıkrasında “Kurum tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden…bu kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. EPDK bu maddeye dayanarak 11.08.2002 tarih 24843 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliği” yayımlamış ve lisans sahibi şirketler de bu tebliğe uygun olarak tüketicilerden kayıp kaçak, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli adı altında bedeller tahsil edilmiştir. EPDK’nın 12.09.2012 tarih 4019 Sayılı Kararı ile; Elektrik Piyasası Kanununun 3. Maddesinin 1. fıkrasının c bendi hükmü çerçevesinde dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin dağıtım şirketleri tarafından 01.01.2013 tarihinden itibaren ayrı tüzel kişilikler altında yürütülmesine ilişkin usül ve esaslar belirlenmiş, dağıtım ve satış faaliyetlerinin ayrılması ve ayrı tüzel kişilerce yürütülmesi 3. maddede kısmi bölünme olarak tanımlanıp TTK’nun 159 ve 173. maddelerine atıfta bulunulmuştur. Kurul kararında kısmi bölünme işlemlerine başlanmadan önce dağıtım şirketleri tarafından bir anonim şirket kurulacağı, dağıtım şirketinin perakende satış lisansını 31.12.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sona erdirileceği ve perakende satış şirketine 01.01.2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere eskisinin devamı niteliğinde yeni lisans verileceği düzenlenmiş, lisans işlemleri başlıklı 11 maddenin 3 bendinde 31.12.2012 tarihinden geçerli olmak üzere dağıtım şirketlerinin perakende satış lisansının sona erdirileceği ve perakende satış şirketine 01.01.2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere eskisinin devamı niteliğinde yeni lisans verileceği düzenlenmiş olup, kurul kararında dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin hukuken ayrıştırılmasına karar verilmiş ise de, TTK’nun 159. maddesine göre tam bölünmede şirketin tüm mal varlığının diğer şirketlere devredileceği, bölünen şirketin ortaklarını devralan şirketin paylarını ve haklarını iktisap edeceklerini, tam bölünmede devralınan şirketin tüzel kişiliğinin sona ereceği kabul edilmiş olup, 01.01.2013 tarihinden önce var olan … ve bu tarihten sonra kurulan …A.Ş. varlıklarını devam ettirdiklerinden ortada bir tam bölünmeden söz edilemez. Aynı maddede düzenlenen kısmi bölünmede bölünen şirket devredilen mal varlığı bölümlerinin karşılığında devralan şirketlerdeki paylarını ve haklarını devralacağı, dağıtım şirketi olan davalının 31.12.2012 tarihinden itibaren satış lisansının Yasa ve incelenen kurul kararı ile sona erdirildiği tartışmasız ise de, dağıtım ve satış faaliyetinin hukuken ayrıştırılması kararının TTK’nun bölünmeye ilişkin hükümlerini tam olarak karşılamadığı, perakende satış şirketine 01.01.2013 tarihinden geçerli olmak üzere eskisinin devamı niteliğinde yeni lisans verileceğine ilişkin düzenleme, dağıtım şirketi ile satış lisansı verilen şirketler arasında bölünme sözleşmesi veya bölünme planı ile şirketlerin borçlardan sorumluluklarının düzenlenmediği, bölünen şirketin dağıtım şirketi olduğunun kabul edilmesi halinde borçlardan birinci derecede sorumlu olduğu, ayrıştırma nedeniyle dağıtım ve perakande satış faaliyetlerinin ayrı şirketler tarafından yerine getirilmesinin işletme devri olarak da nitelendirilemeyeceği, davacı ile davalılardan AKEDAŞ arasında abonelik ilişkisinin devam ettiği, davalı …’nin ayrışma sonucu satış lisansına sahip şirket olup, fatura düzenleyip bedellerini tahsil ettiği bu hali ile husumet itirazının yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı ile davalılardan … arasında abonelik ilişkisi nedeniyle elektrik enerjisinin temin edildiği, davalı … A.Ş. ile de … tarihli Yüksek Gerilim Elektrik Enerjisi satışına ilişkin önceki abonelik sözleşmelerinin devamı niteliğinde düzenlendiği, abonelik ilişkisi nedeniyle hizmetin alındığı, fatura bedellerinin tamamının ödendiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davalının davacıdan elektrik tüketim bedeline ilişkin faturalar nedeniyle kayıp-kaçak bedeli ve bu bedel üzerinden tahsil edilen KDV, TRT payı, enerji fonu ve belediye tüketim vergisi bedelinin istenip istenemeyeceği konusundadır. Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Kayıp-kaçak bedeli elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir. Davalı kurum tarafından elektrik enerjisinin üretiminden, tüketicilere ulaştırılıncaya kadar oluşan elektrik eksikliği kayıp bedeli olarak; enerji nakil hatlarından çeşitli sebeplerle sayaçtan geçirilmeksizin, herhangi bir bedel ödemeden kullanılan elektrik bedeli de kaçak bedeli olarak diğer kullanıcı abonelere yansıtılmaktadır. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinin 1.fıkrasında, bu kanun ile verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kurulduğu belirtilmiş, aynı maddenin 2.fıkrasında ise; “Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları fâaliyetleri ve bu fâaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur…” hükümlerine yer verilmiştir. Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verilmiştir. Bu maddede de anlatılmak istenilen hususun 1 kw elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadarki maliyet ve kâr payı olup, yoksa Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyatlandırma unsuru belirleme yetkisi ve görevi vermediği açıktır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bu maddeye dayanarak 11/08/2002 gün ve 24843 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”i yayımlamış ve lisans sahibi şirketlerde bu tebliğe uygun olarak tüketicilerden kayıp-kaçak ve sayaç okuma bedeli adı altında bir bedel tahsil etmişlerdir. Ancak yukarıda açıklandığı üzere tebliğin dayanağı olan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinde, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir. Elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından hırsızlanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin (kaçak) kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmamaktadır. Hem bu hâl, parasını her halükarda tahsil eden davalı Kurum’un çağın teknik gelişmelerine ayak uydurmasına engel olur, yani davalı kendi teknik alt ve üst yapısını yenileme ihtiyacı duymayacağı gibi; elektriği hırsızlamak suretiyle kullanan kişilere karşı önlem alma ve takip etmek için gerekli girişimlerde de bulunmasını engeller. Oysa ki, elektrik kaybını önleme ve hırsızlıkları engelleme veya hırsızı takip edip, bedeli ondan tahsil etme görevi de bizzat enerjinin sahibi bulunan davalıya aittir. Bununla birlikte nihai tüketici olan vatandaşın faturalara yansıtılan kayıp-kaçak, trafo kaybı ve sistem kullanım bedellerinin hangi miktarda olduğunun apaçık denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, şeffaflık ve hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarih, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı ilamı ile de benimsenmiştir.
Mahkemece bu ilkeler gözetilerek davacının talebi konusunda talimat yolu ile bilirkişi kurulu raporu alınmış, bilirkişi kurulunun raporu ile; … nolu abonelik ve … nolu abonelik nedeniyle 2015 yılı ağustos ayı dahil tahsil edilen kayıp kaçak ve kayıp kaçak bedeli üzerinden hesaplanan KDV, TRT payı, enerji fonu ve belediye tüketim vergisi bedelinin 417.375,87.-TL olduğu hesaplanmış, raporun itiraza uğraması ve … nolu aboneliğin devamı … nolu abonelik nedeniyle inceleme yapılmadığı anlaşıldığından, bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verilmiş, dosya yeniden İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilerek dosyanın yeniden aynı bilirkişilere verilmesi ile bilirkişi kuruluna bir de mali müşavir eklenmek suretiyle bilirkişilerden ek rapor alınmış, bilirkişiler tarafından bu abonelik nedeniyle 2011 yılında tahsil edilen kayıp kaçak ve kayıp kaçak bedeli üzerinden hesaplanan KDV, TRT payı, enerji fonu ve belediye tüketim vergisi bedelinin bu yıl için 17.193,05.-TL, 2012 yılı için 33.489,37.-TL, 2013 yılı için 54.329,35.-TL olmak üzere toplam 105.011,77.-TL olduğu; … nolu abonelik nedeniyle de aboneliğin başlangıcından 2015 ağustos ayına kadar (ağustos ayı dahil) tahsil edilen kayıp kaçak bedeli ve bu bedel üzerinden tahsil edilen hesaplanan KDV, TRT payı, enerji fonu ve belediye tüketim vergisi bedeli toplamının 417.375,87.-TL toplamda 522.387,64.-TL olduğu hesaplanmıştır.
Bilirkişi raporu, Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarih, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı ilamı ile benimsenen ilkelere uygun ve ayrıntılı hesaplamayı içeren kök ve ek raporunu sunmuş mahkemece hükme esas alınmış ise de; bilirkişiler tarafından … nolu aboneliğin devamı … nolu abonelik nedeniyle inceleme yapılmadığından ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişinin kök ve ek raporu ile davanın 12.02.2015 tarihinde açıldığı, hesaplamaya esas alınan 2015 yılı faturalarının dava tarihinden sonraya rastladığı göz ardı edilerek 2015 yılı için de hesaplama yapıldığından mahkemece bilirkişi raporundaki 412.375,87.-TL’den 2015 yılına rastlayan 14.180,44.-TL çıkarılarak 1000001610 (1000029320) nolu abonelik nedeniyle iadesi talep edilebilecek miktarın 403.195,43.-TL olduğu, … abonelik nedeniyle davacının iadesi isteyebileceği miktar 105.011.77.-TL olduğu belirtilmiş, mahkememizce davanın dava ve ıslah dilekçeleri dikkate alınarak davanın kısmen kabulü ile, toplam 498.564,30.-TL alacağın 399.578,44.-TL’sinin … tarihinden, 98.985,86.-TL’sinin de dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş ise de;
Mahkememizden verilen … tarih ve … Esas … sayılı kararı Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 01.06.2017 tarih ve 2016/17683 Esas 2017/8981 Karar sayılı ilamıyla karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan 6719 Sayılı Kanunun 26. Maddesi ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanuna eklenen geçici 19. ve 20. Maddeler ve 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanununu 17. Maddesinin somut olaya etkisinin tartışılıp değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmiş olmakla mahkememizin … esas sırasına kaydı yapıldı.
Mahkememizin 2017/562 yeni esasına kaydedilerek yapılan yargılama sırasında usul ve yasaya uygun Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Dava, tahakkuk ettirilen elektrik fatura bedellerinden tahsil edilen kayıp kaçak bedellerinin iadesi davasıdır.
Dava açıldıktan sonra yasal mevzuatta değişiklik yapılmış, mahkememizin dosyalarından ve değişik mahkemelerin dosyaları ile 6719 sayılı yasa ile yapılan değişikliklerin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yapılmış, T.C. Anayasası’nın 152/3 maddesinde düzenlenen beş aylık sürenin geçmiş olması ve henüz karar verilmemiş olması nedeniyle usul ekonomisi gerekince Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar beklenmemiştir.
Dava tarihi itibari ile dava konusu uyuşmazlığın esasının düzenlendiği doğrudan bir yasa hükmü bulunmamakla birlikte davanın dayanağını Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin kararları ile Anayasanın Vergi Ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenleme oluşturmaktadır. Bu düzenlemelere göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Dava tarihinden sonra, 17.06.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 Sayılı Kanun’un 21. maddesiyle 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. fıkra ile “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükümü ile yine aynı Kanuna eklenen Geçici 20. Madde ile “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır” hükmü getirilmek suretiyle Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2017 tarih, 2016/16610 Esas, 2017/1011 Karar sayılı emsal içtihadında, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi’nin 210 esas, 210 karar sayılı ve benzeri kararlarında elektrik dağıtım ve tedarikçi firmalara karşı açılan istirdat davaları, ilgili yasal düzenlemeler uyarınca değerlendirilmiştir.
Yukarıda belirtilen içtihatlarda da belirtildiği üzere, her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarih, 2009/18-421 Esas – 2009/526 Karar sayılı ilamında “Dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” belirtilmiştir.
Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 Karar Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin emsal kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, dava yasa değişikliği nedeniyle konusuz kaldığından davacının yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağına ve davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine dair anılan gerekçelerle karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Neden ve kanıtları yukarıda açıklandığı üzere,
6719 sayılı yasanın 21. Maddesi ile 6446 sayılı elektrik piyasası kanunun 17. Maddesine eklenen 10. Fıkra hükmü ve 6719 Sayılı yasanın 26. Maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunna eklenen geçici 20. Madde hükümlerine istinaden davanın konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
Alınması gerekli 35,90.-TL harcın, peşin ve tamamlama yolu ile alınan 8.756,41.-TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 8.720,51.-TL harcın davacıya İADESİNE,
Davacı tarafça bozmadan önce yapılan 10.017,41.-TL ve bozmadan sonra yapılan 37,50.-TL üç adet tebligat gideri olmak üzere toplam 10.054,91.-TL yargılama giderinden davacıya iadesine karar verilen 8.720,51.-TL’nin mahsubu ile bakiye 1.334,40.-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalanının karar kesinleştiğinde talebi halinde davacıya İADE EDİLMESİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesi uyarınca mahkememizce takdir edilen 2.180,00.-TL maktu vekâlet ücretinin davalılardan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisindeYargıtay ilgili Hukuk Dairesi’nde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.
07/02/2018

Başkan …
E-imzalıdır
Üye …
E-imzalıdır
Üye …
E-imzalıdır
Katip …
E-imzalıdır