Emsal Mahkeme Kararı Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/729 E. 2023/776 K. 20.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/729 Esas
KARAR NO : 2023/776
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 21/06/2022
KARAR TARİHİ : 20/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davacı vekilin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 5 kurucu ortaktan biri olarak … tarihinde tarım ve özellikle ıslah faaliyetlerinde bulunmak üzere …’ni kurduğunu, müvekkilinin nakti sermaye sahibi birisi olmayıp sürekli emeği ve bilimsel çalışmaları ile geçimini sağladığını, örneğin şirketin sermaye arttırımı ihtiyacı olduğunda fikri emeği ile geliştirdiği genetik meteryali aynı sermaye olarak şirkete dahil ettiğini, akabinde şirketin piyasada itibar kazanması üzerine bir kısım sermayedarların dikkatini çekmiş ve müvekkilinin hissesinin tamamına yakını ile diğer hissedarların tamamının tüm hisseleri, şimdiki Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüten … ve evladı … tarafından … Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu anonim şirket pay devir sözleşmesi ile satın alındığını ve bu husus tesçil ve ilan edildiğini, müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğinin şeklen olduğu kendisine maaş ve asgari geçim indirimi ödemesi yapılması ile sabit olduğunu, gerçekte sigortalı çalışacak olması nedeniyle primlerin şirket tarafından ödenmesi gerektiğinden ve fakat temsil ve ilzam yetkisi olmadan sadece şeklen dahi olsa yönetim kurulu üyesi olması nedeniyle müvekkilimin ödemesi gereken prim tutarlarını dahi şirket ödendiğini, ancak 2016 yılı Kasım ayından itibaren maaş veya ücret ile AGİ ödemesini düzenli olarak yapan davalı şirket, çalışanına karşı art niyetli tavrını 2022 yılı başından itibaren şekillendirmeye başladığını, maaş ödemelerini bu açıklama yerine yönetim kurulu huzur hakkıymış gibi ödemeye başladığını, yılı boyunca 22.000,00-TL olarak yatırılan ücret/maaşın 2021 yılı Aralık ayı için birden bire huzur hakkı olması mümkün olamayacağı gibi her yıl olduğu gibi yapılan artışla 2022 yılından itibaren yine ayın ilk 5 günü içerisinde 25.000,00-TL tutarlı ödemeye Huzur Hakkı açıklaması yapılması gerçek niyeti gizlemeye yetmediğini, huzur hakkı şeklindeki açıklamadan sonra da primlerin aynı şekilde şirket tarafından yatırılıyor olması yapılan ödemenin gerçekte huzur hakkı olmadığı, maaş ödemesinin devamı olduğunu, müvekkilinin de diğer tüm çalışanlar gibi yıllık izin formu doldurarak iznini kullandığını ve bu husus bilgisayar kayıtlarına işlendiği gibi şirket bünyesinde müvekkilimin çalıştığı … Merkezi nedeniyle kullandığı yıllık izinleri ilgili mevzuatı gereğince Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na da bildirilmekle anılan Bakanlık kayıtları ile de sabit olduğunu, 2022 yılı Ocak ayı itibariyle maaş şeklindeki açıklamanın huzur hakkına çevrilmesi sonrası, birden bire huzur hakkının görüşülmesine ilişkin tek maddelik gündemli olağanüstü genel kurulun … tarihinde yapılmasına karar verildiğini ve çalışan olarak müvekkilin maaşı huzur hakkı olarak ödenmeye başlamış iken yönetim kurulu üyelerinin huzur hakkının kaldırılmasına adeta bir emrivaki ile karar verildiğini, müvekkil maaş alacağının sonlandırılması anlamına gelen bu karara imza atmadığını, bunun üzerine akabinde müvekkilin personel kimlik kartı, kullanımına tahsis edilmiş aracın taşıt tanıma sistemi, 5 adet anahtarı ve … marka bilgisayarı ile tem çalışanlar gibi müvekkilime de verilen … yemek kartı müvekkilden teslim alınmakla müvekkilin iş akti eylemli olarak davalı şirket tarafından sonlandırıldığını beyan etmekle, yukarıda açıklanan nedenlerle gerçek ücret ödemesine konu hizmet akdindeki net 25.000,00-TL/ay ücret esas alınmak suretiyle; müvekkilin davalı ile olan iş aktini sona erdiren feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine, davacının işten ayrı kaldığı süre için 4 aylık ücretinin ve diğer haklarının davalı tarafından müvekkile ödenmesine, davalının müvekkili işe başlatmaması halinde 8 aylık brüt ücreti ve diğer hakları toplamı tutarında tazminatın müvekkiline ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin kurucu ortaklarından birisi olduğunu, daha sonra hissesinin tamamına yakınını devrettiğini, devir işlemi sonrası şirketin faaliyet alanındaki uzmanlığı nedeniyle davacıdan maaşlı çalışmasının istendiğini, davacının yönetim kurulunda sembolik olarak yer aldığını, davacıya maaş ve AGİ ödemesi yapılmasının ve yıllık izin kullanmasının davacının bir işçi olduğunu gösterdiğini, davacının sigorta primlerinin dahi müvekkil şirket tarafından ödendiğini, müvekkil şirketin daha sonra kötü niyetli bir şekilde, yaptığı ödemeleri huzur hakkı olarak nitelendirmeye başladığını, ancak bu sürede de davacının sigorta primlerinin şirket tarafından ödenmeye devam edilmesinin işbu ödemenin huzur hakkı olmadığını gösterdiğini, müvekkil şirketin daha sonra bir genel kurul kararı ile huzur hakkı ödemesini kaldırmasının ve davacıya tahsis edilen araç, bilgisayar, yemek kartı gibi eşyaların geri alınmasının eylemli fesih niteliğinde olduğunu ve işbu feshin geçerli bir nedene dayanmadığını belirterek davacının işe iadesini, boşta geçen süreye ilişkin olarak 4 aylık ücretinin ödenmesini ve müvekkil şirketin bu karara uymaması halinde iş güvencesi tazminatının 8 aylık ücret tutarı olarak belirlenmesini talep etmiştir. Davacının söz konusu talep ve iddiaları hukuki dayanaktan yoksun olup işbu haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İş mahkemesinde açılan davada mahkemece davacın işçi sıfatını taşımadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş bu karar Bölge Adliye Mahkemesince onanmıştır.
Hukuki Nitelendirme, Delillerin Takdiri ve Gerekçe
Eldeki dava feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade davasıdır. Davacı vekili müvekkilinin iş akdine haksız şekilde son verildiğini öne sürmüştür.
Bu davanın görülüp karara bağlanabilmesi davacı ile davalı arasında bir işçi-işveren ilişkisinin bulunmasına bağlıdır. Her ne kadar gerek iş mahkemesince gerekse bölge adliye mahkemesince davacının yönetici olduğundan bahisle ihtilafın Türk Ticaret Kanunu kapsamında çözümlenmesi gerektiği belirtilmiş ise de varılan bu sonuç hukuka uygun değildir. Şöyle ki; şirket yöneticisi ile şirket arasındaki hukuki ilişkiye dair öğretide bir çok görüş ortaya atılmıştır. Buna göre bu ilişkinin, hizmet sözleşmesi, vekalet sözleşmesi veya kendine özgü sözleşme olabileceği belirtilmiştir. Öğretide ve Yargıtay kararlarında çoğunluk görüş bu ilişkinin vekalet sözleşmesi olduğunu belirtmiş ise de diğer bir görüş bunun hizmet sözleşmesi olduğunu öne sürmektedir. (Tekinalp, Ünal, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, 2014, s.155; Yargıtay 22.HD, 2018/16476 esas – k 2018/145522 t.15.11.2018) Yargıtay ilgili kararında talimat alan, iş süreci ve sonucu şirket tarafından denetlenen, işin görülme tarzı, görülme yeri ve zamanı önceden belirlenen müdür yönünden hizmet sözleşmesinin var olduğunu belirtmektedir. Sonuç olarak limited şirket müdürü veya anonim şirket yönetim kurulu üyesi ile şirket arasındaki ilişkinin yargılama yapılmadan belirlenmesi mümkün değildir. Somut olayda tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere davacı iş zamanını kendi belirlemekte, talimat almamakta/sınırlı olarak almaktadır. Bu halde arada bağımlılık unsurunun varlığından söz edilemeyeceğinden bir iş/hizmet sözleşmesinin varlığından da söz edilemeyecektir. Fakat bunun tartışılması iş mahkemesinde yapılmak gerekir. Zira davacı davasını iş hukukuna dayalı bir hak için açmış, ispat faaliyetini buna göre yürütmüştür. Bu sebeple mahkemece davanın reddi yerine görevsizlik kararı verilmesi ve bunun onanması yerinde olmamıştır.
Bu açıklamalara göre BAM incelemesinden geçen görevsizlik kararının kesin olduğu, davacının da ticaret hukuku bağlamında yöneticilikten kaynaklı bir tazminat talebinin ve bu yönde bir ispat faaliyetinin olmadığı görülmekle sübut bulmayan davanın reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 269,85 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 800,00 TL arabulucu ücretinin davacıdan tahsiline,
6-Sarf edilmeyen gider avansın kararın kesinleşmesinden sonra iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu. Anlatıldı. 20/11/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır