Emsal Mahkeme Kararı Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/248 E. 2023/440 K. 19.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/248 Esas
KARAR NO : 2023/440
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/04/2023
KARAR TARİHİ : 19/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket, … ve yurt dışında … şubesi ile restoran, gıda ve eğlence üzerine Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde … ticaret sicil numarası ile … adresine kayıtlı olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkil şirket aleyhine, Antalya … Dairesi … E. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, anılan takip dosyası kapsamında ödeme emri, … günü saat 16:45’te adresin kapalı olduğu gerekçesi ile muhtara tebliğ edildiğini, ödeme emrini içeren tebligat incelendiğinde; … tarihinde tebligatın “…” adresine gönderildiği, “gösterilen adresin kapalı olması nedeniyle komşu …. Soruldu. Muhatabın çarşıya gitmesi nedeniyle, tebliğ evrakı … Mahalle muhtar F. Büyükkeleş tebliğ edildi. 2 no.lu haber kâğıdı muhatabın adresine ait kapıya yapıştırıldı. En yakın komşusuna haber verildi” yazılmak suretiyle muhtara tebliğ edildiğini, tebligatın yapıldığı söz konusu adres, müvekkil şirketin merkezinin adresi olmadığını, bu adreste şirketin şubelerinden bir tanesi bulunduğunu, kaldı ki bu işyeri de … tarihinde açık olduğunu, AVM’nin saat 10.00-22.00 arasında kesintisiz bir şekilde faaliyet gösterdiğini, Posta Memuru …, kanuna uymayarak usulsüz, hukuka aykırı bir şekilde muhatabın adresinde bulunmama nedenini araştırmadan, işyeri çalışanlarına sorması gerekirken bunu yapmadan, haber verildiğini iddia ettiği komşuya haber vermeden ve dolayısıyla imzasını almadan tebligat yaptığını, müvekkil davacı şirkete itiraz hakkı tanınmadan takibin kesinleşmesine neden olduğunu, bu durum karşısında, davacı şirketin Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyeti üzerine … hakkında görevi kötü kullanma suçundan dolayı iddianame hazırlandığını, akabinde Antalya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarih, … sayılı ilamı ile “(…) yapılan tebligatın usulüne uygun yapılmadığı, muhatabın adresinde bulunmama nedeninin araştırılmadığı, tebligat adresinin yemek-gıda üzerine faal olarak çalışan bir yer olduğu, işyeri çalışanlarına sorulması gerekirken bunun yapılmadığı, haber verildiği iddia edilen komşunun işyeri ve isminin tespit edilmediği, imzasının alınmadığı, bu şekilde Tebligat Kanununa ve Tüzüğüne uygun olarak yapılmayan tebligat nedeniyle takibin kesinleşmesinden dolayı şirketin mağduriyetine neden olunduğu, şirket hesaplarına bloke konduğu ve şirketin bir çok şubesini kapatmak zorunda kaldığı, dolayısıyla şirketin maddi zararının oluştuğu ve bu maddi zararın sanık tarafından karşılanmadığı anlaşıldığından gerekçesiyle (…)
l. Sanık …’in, görevi kötüye kullanma suçunu işlediği sabit olduğundan, eylemine uyan TCK’nın 257/1. maddesi uyarınca, suçun işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, sanığın kişiliği dikkate alınarak, takdiren alt sınırdan 6 Ay Hapis Cezası İle Cezalandırılmasına,
2. Sanığın duruşmadaki iyi hali, sabıkasız geçmişi lehine takdiri indirim nedeni kabul edildiğinden, TCK’nın 62.maddesi uyarınca, sanığın cezasına takdiren 1/6 oranında indirim uygulanarak 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, karar verilmiştir (…)” söz konusu kararın … tarihinde kesinleştiğini, müvekkili davacı şirket … tarihinde … Bürosu’nun … başvuru ve … dosya numaralı dosyası ile ticari dava şartı arabuluculuk başvurusu yaptığını, yapılan arabuluculuk görüşmesinde, başvurucu davacı şirketin; … A.Ş. bünyesinde memur olan …’in görevini kötüye kullanarak usulsüz tebligat yaptığı ve başvurucu davacı şirketi zarara uğrattığının dair Antalya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarih, … sayılı kararı ile sabit olduğunu; Türk Borçlar Kanunu’nun 66. maddesi uyarınca “adam çalıştıranın sorumluluğu” kapsamında davalı … A.Ş.’nin müvekkil davacı şirkete maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebine, davalı karşı tarafça olumsuz yanıt verildiğini, müvekkili şirket, posta memurunun bu suçu işlemesi sebebiyle iflasın eşiğine geldiğini, usulsüz tebligatın yapıldığı dönemde şirket tarafından yapılan tüm finans işlemleri bloke altına alındığını, banka kredileri geri çağırıldığını, tüm yurt içi ve yurt dışı bayilikleri kapandığını, kredi borçları biriktiğini, ayrıca maddi zararının yanında manevi olarak da çok büyük sıkıntılar yaşadığını, sonuç olarak “şirket batıyor” algısı piyasada hâkim olduğunu ve bu dedikodularla açılması planlanan şirket bayilikleri için yapılan anlaşmalar iptal edildiğini, var olan bayiler ödemelerini gerçekleştirmediğini ve büyük bir silsile halinde bu durum şirket batana kadar devam ettiğini, sayılan zararlara ilişkin olarak ek bir beyan sunulacak olmakla birlikte, davacı şirketin zararının bilirkişi marifetiyle tam olarak tespit edilmesini de talep ettiklerini, bu nedenlerle her türlü fazlaya dair talep ve dava haklarının saklı kalmak kaydıyla, davalarının kabulüne, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi, 1.000,00 TL de manevi zarar olmak üzere toplam 11.000,00 TL tazminatın davacı şirkete ödenmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın dilekçesinde yer alan ilgili miktarları hiçbir suretle kabul etmediklerini, davacı taraf usulsüz tebligat sebebiyle iflasın eşiğine geldiği ve zarara uğradığı iddiası ile dava açtığını, ancak dava dilekçesinde yer alan miktar 11.000,00 TL gibi ne günümüz koşullarında ne de tebligatın yapıldığı tarih itibariyle herhangi bir şirketin iflasına sebep olması mümkün olamayacak bir miktar üzerinden açılmış durumda olduğunu, bu suretle davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddi gerektiğini, HMK.nun 107.maddesinde yapılan düzenleme ile belirsiz alacak davası talep sonucunda istenen alacağın tam olarak belirlenmediği, alacaklının dava açarken miktarını belirleyemediği ve belirlenmesinin kendisinden beklenemeyeceği ya da bunun imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davasının açılmasının mümkün olduğu düzenlendiğini, alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu hallerde belirsiz alacak davasının açılmasının mümkün olmadığını, yani alacak belirli veya belirlenebilir ise belirsiz alacak davası açılmasının mümkün olmadığını, bu suretle -hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte- işbu dava belirsiz alacak davası şekilde açılamayacağını, bu nedenlerle öncelikle dava şartlarını taşımayan işbu davanın yukarıda bahsedilen sebeplerle usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise esasa ilişkin beyanlarımız dikkate alınarak davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekiline maddi tazminat talebine esas olan zarar kalemlerini ve bu zarar kalemleri ile davalı personelinin eylemi arasındaki irtibatı tek tek açıklamak üzere 2 hafta kesin süre verilmiş, aksi taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ihtar edilmiştir. Davacı vekili süresinde verdiği beyan dilekçesinde ilgili personelin eyleminin ceza mahkemesinde görülen dava ile kesinleştiği bu sebeple zarar ile eylem arasında irtibat bulunduğunu belirtmiş ve devamında zarar sebeplerini açıklamıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 119.maddesinde dava dilekçesinin içeriği düzenlenmiştir. 119/1.maddesinin e bendinde dayanılan vakıaların özeti, g bendinde dayanılan hukuki sebep ğ bendinde açık şekilde talep sonucunun gösterileceği öngörülmüştür. Bu bentlerden e bendi dışındaki hususlardaki eksiklik halinde davacıya süre verileceği eksiklik giderilmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır. Yine 107.maddedede alacağın miktar yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği hallerde belirsiz alacak davası açılabileceği belirtilmektedir.
Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde bir belirsiz alacak davası açılırken belirsiz bırakılabilecek kısmın ancak dava değeri olabileceği, dava değerine esas olacak her bir zarar kaleminin veya buna ilişkin vakıanın ayrıca ve açıkça yazılması gerektiği anlaşılmaktadır. İstisnai bir dava türü olan belirsiz alacak davasında dava değerinin sonradan belirlenebilmesine ilişkin bu imkan niteliği itibariyle zararın kapsam ve miktarının net olarak tespitinin çok zor olduğu durumlarda davacıyı kısmi dava açma külfetinden kurtarmaktır. Ancak bu dava istisnai bir dava türü olup verilen belirsizlik imkanı ancak davanın miktar yahut değerine ilişkindir. Somut olayda ise davacı dava sebebi olarak davalının personelinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak müvekkilini zarara uğrattığını öne sürmüş bu zarar ile illiyet bağının ceza mahkemesi kararıyla kesinleştiğini iddia etmiştir. Ceza mahkemesinde yapılan yargılama sonucu davacının davalı personelinin eylemi nedeniyle zarara uğradığı kesinleşmiş olmakla birlikte davacıya hangi yönden zarar verdiği, eyleminin davacının şirket işleyişinde neyi sekteye uğrattığı gibi zararın esasını oluşturacak belirlemelere yer verilmemiştir. Yani ceza mahkemesince davacının zarara uğradığı kabul edilmiş ancak bu zararın türü, miktarı gibi hususlar belirsiz bırakılmıştır. Davacı ise eldeki davada ilgili personelin usulsüz tebligat yapması nedeniyle dünyaca ünlü bir şirketin battığını iddia etmektedir. Kendisine gönderilen ihtarda usulsüz tebligat işleminin şirketin bu duruma gelmesine ne şekilde sebep olduğu, şirketi hangi zararlara uğratarak batmasına neden olduğunu açıklaması istenmiş ancak davacı vekili dava sebebini açıklayıp davanın belirsiz alacak davası olduğunu bildirmekle yetinmiştir. Yukarıda değinildiği üzere belirsiz alacak davasında belirsiz olabilecek kısım davanın değeridir; bu dava değerine esas olacak zarar ve vakıalarının HMK 119.maddesi gereğince açıklanması zorunludur. Örnek vermek gerekirse ilgili personelin eyleminin kambiyo senetlerinin ödenmemesine mi sebep olduğu, böyleyse karşılıksız işlemi yapılıp yapılmadığı, bu senetler için faiz zararının olup olmadığı; veya personel maaşlarının tedbir nedeniyle ödenmemesi gibi bir durumun olup olmadığı, bu sebeple iş davası açılıp açılmadığı şirketin bu sebeple zarar görüp görmediği; veya personel eylemi ve bu eylem sonucu kesinleşen icra takibi sonucu hesaplara bloke konmuşsa bunun bir ödeme aksaklığına sebep olup olmadığı, bu ödeme aksaklığı sebebiyle örneğin kira bedellerinin ödenemeyip tahliye ve benzeri bir durumla karşılaşılıp karşılaşılmadığı gibi zarara esas olacak tüm vakıalar açıklanmalıdır. Davacı bir usulsüz tebligat işleminin dünya çağındaki şirketlerini batırdığını iddia etmektedir. Bu usulsüz tebligat sonucu kesinleşen icra dosyasına karşı kullanılabilecek gecikmiş itiraz, tebligat usulsüzlüğü iddiası, menfi tespit davası gibi bir çok yol vardır. Davacı bu imkanlar varken eylemin hangi sebeple şirkete hangi zararı verdiğini açıklamamıştır. Hukuk davalarında taraflarca getirilme ve teksif ilkesi geçerlidir. Yani davacı tüm iddialarını ve iddiasına yarar delilleri belirli bir usul içinde ortaya koymalıdır; mahkemeden taraf yerine geçerek araştırma yapması beklenemez. Bu sebeplerle ortada usulüne uygun açılmış bir dava olmadığından davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın H.M.K.’nın 150/5 maddesi uyarınca AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-Alınması gerekli 179,90 TL harcın peşin alınan 187,86 TL harçtan mahsubu ile artan 7,96 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-A.A.Ü.T uyarınca 4.600 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.560,00 TL arabulucu ücretinin davacıdan tahsiline,
6-Sarf edilmeyen gider avansının HMK.’nın 333. maddesi uyarınca davacıya iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda tarafın yokluğunda kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yasa yolu açık olmak karar verildi. 19/06/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır