Emsal Mahkeme Kararı Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/887 E. 2023/443 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/887 Esas
KARAR NO : 2023/443
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 26/03/2010
KARAR TARİHİ : 20/06/2023

Mahkememizin … gün ve … E. – … K. sayılı kararı Yargıtay … Hukuk Dairesinin … gün ve … E – … K sayılı kararı ile bozulmuş, bozma kararına karşı davalılar vekilince bulunulan karar düzeltme talebi de Yargıtay … Hukuk Dairesinin … gün ve … E. – … K. Sayılı kararı ile reddedilerek dosya gelmiş olmakla, Mahkememizin 2022/887 esas sırasına kaydı yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalılardan alacaklı taraf … tarafından Antalya …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında … tanzim … vade tarihli … TL tutarlı ve … tanzim … vade tarihli … TL tutarlı … adet senede istinaden icra takibi yapıldığını, icra takibine konu iki adet bonoda müvekkili adına yapılan borçlandırma imza yetkisi açısından geçersiz olduğunu, geçerli olabilmesi için anonim şirket adına temsile selahiyetli olanlardan … kişinin imzasının bulunması gerektiğini, söz konusu bonolarda sadece o dönem yetkili temsilcisi olan …’un tek başına imzasının yeterli ve geçerli olmadığını, ayrıca yetkili temsilcinin kendi adına işlem yapma yasağının söz konusu olduğunu, böyle bir işlem yapabilmesi için özel yetki gerekmekte olduğunu, söz konusu borçlandırmanın …’un şahsi işleri ile ilgili olduğunu, müvekkili şirketin … ve … arasında yapılan muvazalı işlemle kasıtlı olarak borçlandırıldığını, senetlerin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere senetlerin üzerinde müvekkili şirket kaşesininde bulunmadığını borçlandırmanın bu nedenlede hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle söz konusu senetler nedeniyle müvekkili şirketin davalılara hiç bir borcunun bulunmadığını tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Cevap Dilekçesinde; Diğer davalı …’un davada dava arkadaşı olarak gösterilmesi, davada menfaatler açısından çelişki arz etmekte olduğunu, … davaya konu olan bonolar bakımından keşideci olduğunu, dolayısıyla bu davada davalı olarak aynı tarafta olmalarının usul hukuku hükümleri bakımından hukuka uygun bir durum olmadığını, ayrıca Davacı tarafın, dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların tamamının, gerçek dışı ve hukuka aykırı olduğunu, icra takibine konu olan iki adet bonoyu imzalayan …’un, zamanında yönetim kurulu başkanlığı yaptığını, davacı şirketin borçlanması ve yönetilmesi için tek başına imza yetkisine sahip olduğunu, Bu hususun, şirketin esas mukavelesinde açıkça yer aldığını ve yetki de ilan edildiğini, …’un şirketteki hisselerini devredinceye kadar bu şirketi tek imza yetkisiyle borçlandırdığını ve yönettiğini, şirketin hissesini devralan kişiler, … tek imzasıyla borçlandırdığı bonolardan dolayı icra takibinde bulunduğunu ve şirketinin hisselerini de icra marifetiyle satışa çıkardıklarını, Davacı tarafın yetkili temsilcinin kendi adına işlem yapma yasağını ihlal ettiği iddiası da tamamen gerçek dışı olduğunu, davalı … tarafından, şirket işlerinden kaynaklanan borçlarından dolayı tarafımıza bu senetleri verdiğini ve ayrıca bir alacağı da temlik ettiğini, senedin bir kısmı olan … TL taraflarına ödendiğini ve bu miktarın da borçtan düşüldüğünü, … bonolarda yer alan imzasının bir kefillik olmadığını, ayrıca bonoların üçüncü kişiye hukuka uygun bir şekilde karşılığı alınarak ciro edildiğini, alacağın kaynağının tamamen davacı şirketin yapmış olduğu hukuki işlemlerden kaynaklanmakta olduğunu, Davacı şirket ile …’in sahip olduğu şirket arasında yapılan … satımından dolayı … lehine, bu kişinin babasının … mevkiinde bulunan dubleks bir ev üzerinde ikinci dereceden ipotek tesis edildiğini, ancak söz konusu taşınmaz üzerinde yine … sahip olduğu şirketler lehine … …’nın … şubesi lehine açılan kredi hesabı gereği ipotek verildiğini, bu kişinin bazı borçlardan dolayı da daha önce bu taşınmaz üzerine haciz konulduğunu, taşınmazı satın almak için, taşınmaz üzerindeki rehin ve hacizleri kaldırmak için Ankara … icra Müdürlüğünde … E sayılı dosyasında borcu ödeyerek temlik aldığını, Daha sonra şirketlerin borçlarının ödeyerek bankanın yerine hukuken kaim olduğunu, sonrasında … ve bu taşınmazın sahibinin anlaşarak taşınmazı üçüncü bir kişiye satarak … satımından kaynaklanan borcu tavsiye ettiklerini, ev için istenilen parayı ödeyemediği için … ile şirket yetkilisi olarak sözleşme yaparak bu bonoları ve şirketin başka bir şirketteki alacağını devir aldığını, icra dairesi ve bankanın yerine kaim olduğunu alacaklarını da yazılı sözleşmeyle şirkete devretiğini, bu nedenlerle davanın reddine, kötü niyetli davacı aleyhine %40 dan az olmamak kaydıyla inkar tazminatı hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin birbirini takip eden cirolardan açıkça anlaşıldığı gibi ciranta ve meşru hamil olduğunu kambiyo hukukunda geçerli olan soyutluk ilkesine göre keşideci ile lehtar arasındaki ilişkiden kaynaklanan defilerin cirantalara karşı ileri sürülemeyeceğini, …’un münferit imzası ile davacı şirketi temsile yetkili olduğunu, bononun ön yüzündeki imzanın kefalet hükmünde değil aval hükmünde olduğunu, davacının tarafları keşideci ve lehtar olan sözleşmeye dayalı borcu olmadığını saptanması isteminin anılan sözlşme, dava konusu icra takibinin dayanağını oluşturmadığından bu davadan ayrılarak müvekkili yönünden sözleşmenin tarafı olmadığından pasif husumet yönünden rededilmesi gerektiğini açıklanan nedenlerle davanın reddi ile %40 oranında tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalıya ilanen tebligat yapılmış, duruşmalara gelmemiş cevapta vermemiştir.
Antalya … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası celp edilmiş tetkikinden alacaklısının … Borçlusunun … ve …olduğu, … tanzim … vade tarihli … TL ve … tanzim … vade tarihli … TL bedelli … adet bonoya istinaden başlatılan ilamsız icra takibi olduğu anlaşılmıştır.
… … ve … tarihleri itibariyle davacı şirketi temsile yetkili kişileri sorulmuş, imza sirküsünden onaylı bir suret celp edilmiştir.
Davacı vekili tarafından … tarihli sözleşme başlıklı belge dosyaya ibraz edilmiş, davalı … Belgedeki imzaların kendisine ve diğer davalı …’a ait olduğunu beyan etmiştir.
Antalya … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası celp ve tetkik olumuştur.
Mahkememiz dosyası T.T.K 334 ve 335. Maddelerine göre, davalı eski şirket yöneticisi …’un şirketle işlem yapma yasağının sınırlandırmasına yönelik alınan bir kararın bulunup bulunmadığının değerlendirmesi yönünden anonim şirketler konusunda uzman mali müşavir bilirkişi …’e tevdi edilmiş, bilirkişi … tarihli raporunda; Davacı şirketi … tarihinden … tarihine kadar davalı …’un şirket unvanı adı altında atacağı münferit imza ile temsile ve ilzama yetkili olduğunu, davacı şirket yönetimi tarafından şirket temsili için davalı …’un yetkili kılındığına dair yönetim kurulu karar alındığı, …’un şirketle işlem yapma yasağının sınırlandırılmasına yönelik alınan bir kararın bulunmadığını, Antalya … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına takibe konu edilen ve dava konusu olan bonoların tanzim ve vade tarihlerinde Davalı …’un şirketi temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkanı olduğunu beyan etmiştir.
Mahkememizce … Esas sayılı dosyada yapılan yargılama sonunda;
“Tüm dosya kapsamı mahkememizce incelenmiştir, sonuç olarak ; Davaya konu her iki bono senedinde de davacı şirket yetkilisi olan …’un kendi adına ve şirketi temsilen atmış olduğu imzalar bulunduğu, bono tanzim tarihi olan … tarihinde …’un şirketi tek başına temsile yetkili olduğu ve bonoların geçerli olduğu, şirket temsilcisinin şahsen ve temsil ettiği şirketi borçlu gösteren bono düzenlenmesinde yasal bir engel bulunmadığı, davada ispat yükünün davacı tarafa ait olduğu ve yukarıda açıklandığı biçimde bonoların geçerli olduğu anlaşıldığından davanın reddine, tedbir kararı infaz edilmediğinden Yasal şartlar bulunmayan davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.” gerekçesi ile verilen karara karşı,
Davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuş, Yargıtay … Hukuk Dairesinin … gün ve … E – … K sayılı ilamı ile;
“Dava konusu senetlerin, davalı … tarafından davalı … lehine düzenlendiği tarihte davalı …’nin asıl borçlu, keşidecinin yetkilisi olduğu şirketin avalist olarak gösterildiği, son hamilin ise davalı … olduğu bonolardır. Davalı …, aval ve keşide tarihinde şirketi temsile yetkili ise de, kendisinin keşideci olduğu bonolarda, davacı şirketi avalist olarak göstermesi, davacı şirket yönünden temsil yetkisinin kötüye kullanılması olup, bu nedenle aval işlemi geçersiz olmakla, davacı şirketin dava konusu bonolardan dolayı borçlu olmadığı anlaşılmaktadır.
Temsilcinin izinsiz olarak yaptığı işlem sakat bir işlemdir. Bu işlem temsil olunanı bağlamaz. Özenli bir temsilci, iyiniyet ve sadakat borcu gereği, temsil ettiği şirketin çıkarına aykırı olarak bir işlem yaparsa bu işlem kural olarak temsil görevinin dışında kalır ( Doç. Dr. Erol Ulusoy, Anonim Şirketlerde Şirketle İşlem Yapma Yasağı ve Çifte Temsil, Ankara, 2005, S: 67-78-228 ). Bu nedenle mahkemece, davalı … ve davalı …’a yönelik davaların, davalı keşidecinin, dava konusu bonoları, şirket yetkilisi olduğu dönemde keşide etmesi ve şirket adına attığı aval imzasının, TTK 626. ve 629. maddeleri çerçevesinde müdürün şirkete özen ve bağlılık yükümlülüğü ile bağdaşmayacak şekilde yetkinin kötüye kullanılması üzerinde durulup, temsilciye verilmiş bir iznin olup olmadığı hususu da değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davalı …’ye yönelik açılan davanın ise, bu davalının bonoların son hamili olduğu ve TTK’nın 778. maddesi yollamasıyla, aynı Kanun’un 687. maddesinde hükmolunan, hamilin bonoları iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmesi durumunun mevcut olup olmadığının irdelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA,” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkememizce taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmiştir.
Yargıtay bozma ilamında yer alan muhalefet şerhinde de belirtildiği üzere; Anonim şirketlerde şirketi temsil yetkisi bulunan kişilerin olaya uygulanacak mülga 6762 sayılı TTK’nın, 321.maddesi uyarınca, şirketin maksat ve mevzuuna dahil olan her nevi işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkını haizdirler. Anonim şirketin her türlü idaresi şirket yöneticilerine aittir. Anonim şirketlerde temsil yetkisinin kısıtlanabilmesi ancak sınırlı hallerde (miktar, merkez/şube) mümkün olup, bunun için genel kurulda bu yönde karar alınması ve esas sözleşmede değişiklik yapılması gerekir. Kısıtlama yapılmış olsa bile bu karar iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez. Şirketi temsilen yapılan iş ve işlemler her halükarda geçerli olup, iç ilişkide temsil yetkisinin sınırlandırılmış olması üçüncü kişilerin şirkete müracaat etmelerine engel değildir.
Şirketi temsile yetkili olanlar şirketi üçüncü kişilere karşı borçlandırabilecekleri gibi üçüncü kişiler lehine kefalet ve aval vermelerine de bir mani bulunmamaktadır.
Somut olayda davalı anonim şirket yöneticisi …’nin aleyhine açılan menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuş ise de, şirket temsilcisi … ile davacı şirket arasında bir borç ilişkisi bulunmamaktadır. Her ne kadar aval keşidecinin lehine verilse de, aval; aval veren ile hamil arasında, senet borçluları (önceki ciranta ve keşideci) dışında, senede konu borcun hamile ödenmesini garanti eden ayrı ve bağımsız bir sözleşme (garanti sözleşmesi) niteliğindedir. Bu anlamda, …’nin davaya konu senetler nedeniyle senette aval veren konumunda olan davacı şirkete borç çıkarması, senet bedelini ödemesi nedeniyle ona rücusu veya müracaatı söz konusu olmadığından … hakkında menfi tespit isteminin reddine karar verilmesi yerindedir. Temsil yetkisinin istismarı olsa olsa, yöneticinin haklı sebeple azli ve sorumluluk davasına konu olur.
Yönetici aleyhine sorumluluk davası açabilmek için her şeyden önce şirketin bir zarara uğraması, yani temsil yetkisinin kötüye kullanılması nedeniyle gereksiz yere üçüncü kişilere bir ödemede bulunması gerekir. Ayrıca yöneticiye karşı sorumluluk davası açabilmek için 6762 sayılı TTK’nın 341. maddesi uyarınca, şirket genel kurulundan bu yönde bir karar alınması dava şartıdır.
Bozma ilamında senet lehtarı … yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği kabul edilmiş ise de; TTK’nın 614.maddesi uyarınca, aval veren, kimin için taahhüt altına girmişse onun gibi sorumlu tutulacaktır. Bu bağlamda, davacı şirket senette aval veren vasfında olduğundan, senedi tanzim eden … gibi davalı …’e karşı sorumludur.
Her şeyden önce temsil yetkisinin kötüye kullanıldığı iddiası üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez. Ancak temsil yetkisinin genel kurul kararına veya esas sözleşmeye aykırı olması halinde iyi niyetli olmayan kişilere karşı ileri sürülebilir. Oysa somut olayda şirketi temsile yetkili …’nin temsil yetkisinin tahdit edilmesi söz konusu değildir.
Kaldı ki, TMK’nın 3. maddesi uyarınca, kanunun iyi niyete sonuç bağladığı hallerde aslolan iyi niyetin varlığıdır. Şirketi tek başına temsile yetkili kişinin, kendi lehine senet lehtarına karşı aval vermesinde hukuki bir engel bulunmadığı gibi, aval alacaklısı lehtarın temsilci ile şirket arasındaki iç ilişkiyi bilmesi gerekmez ve tek başına bu olgu o kişilerin kötü niyetli olduğunu göstermez.
Mülga 6762 sayılı TTK’nın 737 (6102 sayılı TTK’nın 825) maddesi uyarınca, borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def’ilerle alacaklı kim ise ona karşı, şahsen haiz bulunduğu def’ileri ileri sürebilir. Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya varolan ilişkilere dayanan def’ilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması halinde caizdir. Aval veren, keşidecinin ileri süremeyeceği bir def’iyi ileri süremez.
Somut olayda, kambiyo ilişkisinde gerek lehtarın, gerekse senet hamiline karşı ileri sürülebilecek senet metni kaynaklı bir def’i söz konusu olmayıp, aslolan iyi niyetin varlığı olduğuna göre, senedin iktisabı sırasında lehtarın ve hamilin bilerek borçlunun zararına hareket ettiklerinin ispatı gerekmekte olup, böyle bir ispat söz konusu olmadığından;
Sonuç olarak Mahkememizin … E – … K sayılı … tarihli kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin … E – … K sayılı … tarihli kararında DİRENİLMESİNE,
Davanın REDDİNE,
Yasal şartları bulunmadığından davalı yanın tazminat talebinin REDDİNE,
2-Alınması gerekli … TL harcın peşin alınan … TL harçtan mahsubu ile bakiye … TL harcın istemi halinde davacıya iadesine
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan … TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … ve …’e verilmesine,
5-Sarf edilmeyen gider avansının HMK 333.maddesi uyarınca iadesine,
Dair, davacı vekili, davalılar vekilinin ve davalı …’un yüzüne karşı kararın tebliği tarihinden itibaren 15 gün içerisinde TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 20/06/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır