Emsal Mahkeme Kararı Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/668 E. 2023/45 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/668 Esas
KARAR NO : 2023/45
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 05/10/2022
KARAR TARİHİ : 26/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Antalya … İş Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında taraf teşkilinin sağlanması için … … Ticaret Limited Şirketi’ nin ihyasını talep etmiştir.
YANIT:
Davalı … Sicil Müdürlüğünce verilen cevap dilekçesinde özetle; ihyası talep edilen şirketin resen terkine ilişkin tüm işlemlerin usulüne uygun yapıldığını ve yasal hasım olarak bulunması sebebiyle aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Ticaret Sicil Müdürlüğü cevabi yazısı, iş mahkemesi dosyası ve tüm dosya kapması birlikte değerlendirildiğinde dava terkin edilen şirketin ihyasına ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde şirketlerin hangi şartlarda ve usullerde tasfiye ve ticaret sicilinden re’sen kayıtlarının silinmesi düzenlenmiştir.
Öte yandan 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10/3. maddesinde; “Oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemeyeceği, hükmünü içermektedir.
30/12/2012 gün ve 28513 sayılı resmi gazetede yayınlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. maddesinin “d” bendinde; “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali Tebliğ ile düzenlemiştir.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde; “01/07/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfiye edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu maddede belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tutulamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas 2017/1193 karar sayılı kararında; “…Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır.
Davalı … Sicil Müdürlüğünce ihyası istenen şirketin oda kaydından re’sen terkin edilmesi sebebi ile silinme hususu kanunda tadadi olarak sayılan hallerden olmadığından yapılan terkin işlemi bu nedenle de usul ve yasaya aykırıdır (Emsal: Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04/03/2019 tarih ve 2019/540 Esas 2019/1798 Karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24/09/2018 tarih ve 2018/2834 Esas 2018/5605 Karar).
Somut olayda, davacının ihyası istenen şirket aleyhine iş mahkemesinde dava açıldığı, dosyanın derdest olduğu, bu nedenle davacı tarafın şirketin ihyasını talep etmekte hukuki menfaati bulunduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda her ne kadar davalı şirketin TTK. Geçici 7.maddesi uyarınca resen terkin işleminden itibaren 5 yıl geçmiş ise de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin içtihatlarında belirtildiği üzere yasada belirtilen usulü uygun gerekli tebliğ ve ilan işlemleri yapıldıktan sonra şirket yetkilileri tarafından tebliğ ve ilanda belirtilen işlemler yapılmadığı takdirde şirketin resen terkin edilerek tescil ve ilan edilmesi gerekir. Şayet şirket hakkında herhangi bir dava veya icra takibi var ise ya da tebliğ ve ilan işlemleri usulüne uygun yapılmamış ise şirketin ticaret sicil kaydının silinmesinin TTK.Geçici 7.maddesine aykırı olduğu, bu nedenle hak düşürücü süre söz konusu olmayacaktır. Olayımızda ticaret sicil müdürlüğünce TTK.7. Maddesi kapsamında gerekli işlemlerin yapılması için yapılan tebligata rağmen cevap verilmediği gerekçesiyle dava konusu şirketin resen terkin edildiği ancak yasada belirtilen tebligatların şirket yetkililerine usulüne uygun yapılmadığı gibi re’sen terkin sebebinin yasada sayılan hallerden olmadığı anlaşılmakla 5 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması söz konusu değildir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/5321 esas 2020/4339 karar).
Davacının Geçici 7. maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen, şirketin taraf olarak yer aldığı derdest bir davanın varlığı sebebine dayanarak eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bu tür sebeplere dayalı olarak açılan davada şirketin ihyasını talep eden davacı, ticaret sicil müdürlüğünce münfesih kabul edilerek terkin edilen şirketin varlığını devam ettirdiğini veya re’sen terkin sürecinin hukuka aykırı olarak işletildiğini ileri sürerek bir nevi gerçekleştirilen terkin işleminin iptalini istemekte olup davanın kabulü hâlinde verilecek olan ihya kararı da şirketin terkin işleminin iptali niteliğinde olacaktır. Buradan hareketle hukuka aykırı terkin işlemi nedeniyle geçici 7. maddenin 15. fıkrasına dayalı olarak açılan dava sonrasında verilecek ihya kararı, TTK’nın 547. maddesi anlamında ek tasfiye olarak nitelendirilemez. Zira hukuka aykırı şekilde geçici 7. madde kapsamında terkin edilen şirketin ihyasında amaç, eksik kalmış tasfiye işlemlerinin tamamlanarak şirketin tekrar ticaret sicilinden silinmesinden ziyade hukuka aykırı terkin işleminin iptaliyle şirketin usulsüz terkin öncesindeki hukukî statüsüne kavuşturulmasıdır. Böyle bir karar sonrasında ihyasına karar verilen şirket, herhangi bir şekilde tasfiye aşamasına girmeksizin hukuken varlık kazanır.
Öte yandan şirketin geçici 7. madde kapsamında hukuka uygun olarak terkin edilmesi durumunda, sonlandırılması gereken hukukî ihtilaflar nedeniyle aynı maddenin 15. fıkrasında belirtilen imkândan yararlanılarak terkin edilen şirketin taraf sıfatını yeniden kazanmasına yönelik ihyası da mümkündür. Ancak böyle bir durumda verilecek olan ihya kararı, hukuka aykırı terkin işleminden farklı olarak TTK’nın 547. maddesi anlamında bir ek tasfiye niteliğinde olacaktır. Zira böyle bir durumda, şirketin sona erme nedeni ortadan kalkmamakta, ortaya çıkan hukukî ihtilafın neticelendirilmesi amacıyla şirketin ihyası talep edilmektedir. Bu durumda verilecek olan ihya kararı da bu tür ihtilafın sonlandırılması çerçevesinde ifa edilecek ek tasfiye işlemleri ile sınırlı olacak, ek tasfiye sürecine ilişkin olarak TTK’nın 547. maddesi uygulama alanı bulacaktır.
Somut olayın değerlendirmesine gelince, ihyası istenen şirketin Ticaret Sicil Müdürlüğünce TTK.7. maddesi kapsamında gerekli işlemlerin yapılması için yapılan tebligata rağmen cevap verilmediği gerekçesiyle resen terkin edildiği ancak yasada belirtilen tebligatların şirket yetkililerine usulüne uygun yapılmadığı gibi re’sen terkin sebebi olan oda kaydının silinmesi yasada sayılan hallerden olmadığı anlaşılmakla hukuka aykırı terkin işlemi nedeniyle Geçici 7. maddenin 15. fıkrasına dayalı olarak açılan dava sonrasında verilecek ihya kararı, TTK’nın 547. maddesi anlamında ek tasfiye olarak nitelendirilemez. Bu durumda Geçici 7. madde kapsamında ticaret sicil müdürlüğünce münfesih sayılarak re’sen terkin edilen … … Ticaret Limited Şirketi’ nin aynı maddenin 15. fıkrası kapsamında ihyasına yönelik olarak açılan eldeki davada, gerçekleştirilen re’sen terkin işlemi hukuka aykırı olduğundan verilecek ihya kararı, niteliği gereği terkin işleminin iptaline ilişkin olması nedeniyle TTK’nın 547. maddesinde düzenlenen ek tasfiye kapsamına girmeyeceğinden, ihya kararı yanında şirkete tasfiye memuru atanması da gerekmemiştir. Davalı yasal hasım konumunda olduğundan aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmemiştir. Anlatılanlara göre aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ İLE;
Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğü’ nün … sicil numaralı … … Ticaret Limited Şirketi’ nin ihyasına,
Bu hususun Antalya Ticaret Siciline tescili ile Türkiye Ticaret Sicil Gazetesine ilanına,
2-Harç peşin alındığından bakiye harç terkin sınırında kaldığından bakiye harç için ayırca müzekkere yazılmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
4-Davacının varsa bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 26/01/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır