Emsal Mahkeme Kararı Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/388 E. 2021/846 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/388 Esas
KARAR NO : 2021/846
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 09/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekilinin Antalya … İş Mahkemesi’ne sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 15.10.2003 tarihinden beri çalıştığı bütün piyasanın bildiği … A.Ş.’yi de bünyesinde bulunduran … Grup şirketleri bünyesindeki görevinden haksız ve nedensiz olarak hiçbir yazılı bildirimde bulunulmadan ve hiçbir açıklama yapılmadan işten 08.04.2013 tarihinde çıkartıldığını, müvekkilinin yasal haklarının ve prim alacaklarının ödenmediğini, müvekkilinin …/Grup şirketlerinde çalışırken bu firmaların SGK’ya bildirimlerini geç yaptıklarını, hatta bazı zamanlarda hiç yapmadıklarını; ancak müvekkilinin bunu iş akdinin feshinden sonra kendi yaptığı inceleme neticesinde öğrendiğini, müvekkilinin 2003 yılındaki katılımından sonra … Grup’ta çalıştığı şirketlerin ve son olarak davalı şirketin cirosunun ve piyasadaki tanınırlığının kat kat artığını, müvekkilinin davalı ış yerindeki son unvanının “Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı” olduğunu, davalı şirketin müvekkili ile hiçbir zaman iş sözleşmesi akdetmediğini, müvekkilinin davalı şirkete Antalya … Noterliği’nin … yevmiye nolu ve … tarihli yazıyı gönderdiğini ve bunun 26.04.2013 tarihinde işverene tebliğ edilmesine rağmen bugüne kadar yasal haklarının ve prim alacaklarının ödenmediğini, müvekkilinin yaptığı incelemede, 05.10.2003 tarihinde fiilen çalışmaya başlamış olmasına rağmen … firmasında SGK giriş kaydının 01.06.2004 tarihinde yapıldığını tespit ettiğini, ek olarak 2009 yılında yine … Grup bünyesinde kurulan davalı işveren … firmasında aktif olarak göreve atanmış olmasına rağmen davalı işveren tarafından 01.01.2009 tarihinden 01.01.2013 tarihine kadar sigorta girişi yapılmaksızın ve hiçbir iş güvencesi olmaksızın çalıştırıldığını, sigorta bildirimlerinde de maaşının 10.500 TL yerine 1.300 TL olarak SGK’ya bildirildiğini, işten çıkartıldıktan sonra SGK nezdinde yaptığı araştırmada 2010 Ocak ayı ile 2012 Ekim ayı arasındaki dönemde şirketin bordrosundan çıkartıldığını fark ettiğini; ancak müvekkilinin bu dönemde de fiilen ve fiziken şirkette çalıştığını, davalı işveren ve grup firmaları tarafından müvekkili ile yapılan sözlü mutabakat sonucu müvekkiline prim ödemelerinin yapıldığını ve yapılmasının da taahhüt edildiğini, yıllar boyu süren bu prim ödemelerinin ücret niteliğinde olduğunu, bu ücretlerin de kendisine ödenmesi gerektiğini, müvekkilinin haklarının tespitinde aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi gerektiğini, müvekkilinin haklarının tespitinde aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi gerektiğini, müvekkilinin yasal haklarının hesabında fiilen işe başladığı tarih olan 15.10.2003 tarihinin esas alınması gerektiğini, müvekkilinin maaşının gerçekte 10.500,00 TL olduğunu, müvekkiline önceki yıllarda ödemesi yapılan prim bedellerinin müvekkilinin çalıştığı ve eksiksiz performans gösterdiği 2011 yılı için 156.000,00 USD, 2012 yılı için 168.000,00 USD, 2013 yılı için 180.000,00 USD, davalı işveren tarafından taahhüt edildiği üzere 2014 yılı için 192.000,00 USD ve 2015 yılı için 204.000,00 USD olan prim ücreti tutarlarının ödenmesi gerektiğini, müvekkiline tahsis edilen Mercedes marka ve 2003 modelindeki araç ve özel kullanımı da dahil olmak üzere aylık 1.200,00 TL benzin yardımlarının ihbar tazminatının hesabında dikkate alınması gerektiğini, müvekkiline iş ve özel kullanımı için tahsis edilen … marka cep telefonu, yaklaşık 300 TL tutarındaki hat tahsisi ve diz üstü bilgisayarın ihbar tazminatı hesabında dikkate alınması gerektiğini, ihbar tazminatının hesabında prim ve ücret eklentilerinin de dikkate alınması gerektiğini, müvekkilinin hiç yıllık izin kullanmadan çalıştığını, müvekkilinin davalı şirkette hafta sonu Cumartesi günleri ve bazı zamanlar Pazar günleri de hem işe gelerek hem de iş için seyahatlerde bulunarak çalıştığını, mesaisinin 07:00’da başlayıp en az 11 saat çalıştığını, haftada en az 4 gün 18:00-19:00’dan önce işten çıkmayarak mesaiye kaldığını, 2003 senesinden 2013 Nisan ayına kadar sadece dini bayramlar hariç olmak üzere geri kalan tüm bayramlarda en az 3 gün ve resmi tatil günlerinin tümünde yine çalışmaya devam ettiğini, müvekkilinin iş güvencesi kapsamı dışında olması ve iş ilişkisinin de kötü niyetli feshedildiğinin kabulü ile İş Kanıınu’nun 17. maddesi uyarınca hesaplanması gereken kötü niyet tazminatının ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak üzere, 08.04.2013 tarihi itibariyle ödenmemiş 10.000 TL kıdem tazminatının bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte, 10.000 TL ihbar tazminatının yasal faizi ile birlikte, 10.000 TL ücretli izin alacağının yasal faizi ile birlikte, 1.000 TL prim alacağının bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte, 1.000 TL kötü niyet tazminatının, l.000 TL fazla mesai ve hafta tatili ücreti alacağının ve 500,00 TL tutarındaki maaş alacağının bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte şimdilik toplamda 33.500,00 TL’nin davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT :
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacının davalı işyerinde yönetim kurulu üyesi ve şirket ortağı olarak, şirket müdürü dahi! olmak üzere şirkete hizmet akdi ile bağlı tüm çalışanlara emir ve talimat verme yetkisine haiz konumunda bulunan, şirketin muhasebe departmanına verdiği talimatlarla para transferi konusunda yetkin bir konumda olduğunu, davalının şirkette hizmet akdi ile çalışan bir personelden ziyade şirketin sahiplerinden olduğunu, davacının ileri sürdüğü iddialarının hizmet akdi kapsamında değerlendirilemeyeceğini, davacının bizzat müvekkili şirketin insan kaynaklan bölümüne verdiği talimatla davacının 04.01.2013 tarihinde l 300 TL maaşla sigorta kaydı yapıldığını, sigorta girişinin yapılması talimatını verenin ve ücret tutarını belirleyenin davacının kendisi olduğunu, davacı emekli olduğundan dolayı sigorta girişi yapılmaması durumunda yasal olarak emekli maaşından yapılacak olan kesintinin yapılmasını önlemek için sigorta girişini yaptırdığını, davacının şirket yönelim kurulu başkanımn yapılan bu işlemin sebebini sormasına sinirlenip işyerini terk ettiğini, davacının yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda hissedar olması nedeni ile 08.04,2013 tarihinde SGK’ya yapılan işten ayrılış bildirimi sebebi ile ilgili olarak bir tutanak tanzim edilmediğini, davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile maaş alacağının bulunmadığını, zira davacının şirkette hizmet akdi ile çalışmadığını, davacının fazla çalışmaya ilişkin iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre üst düzey yönetici konumunda olanların görev ve sorumluluklarının gerektirdiği ücretin ödenmesi durumunda ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanamayacağını, davacının çatışma gün ve saati konusunda belirleyici pozisyonda bulunduğundan yıllık ücretli izin, bayram ve hafta tatilinde çalışmadan kaynaklı bir işçilik alacağının olmasının mümkün olmadığını, davacının davalı şirketteki pozisyonuna bakıldığında prim ödemesinin ancak diğer çalışanlara yapılabileceğini, şirkette paydaş ve yönetim kurulu konumundaki ortakların şirket faaliyeti sebebi ile elde edilen kârın TTK çerçevesinde paylaşımı hakkında kararlar alması mümkün olduğunu, davalı şirkette öngörülmüş bir prim uygulamasının hiçbir zaman olmadığını, davacıva çalışmasından ötürii diğer çalışanlarla beraber prim ödemesi yapıldığının ve bunun iş şartı haline geldiğinin tespitinden sonra prim alacağının miktarının belirlenmesi gerektiğini, ispat külfetinin davacıya ait olduğunu, davacının müvekkili şirketten kotüniyet tazminatı talep etmesinin verinde olmadığını, çünkü İş Kanunu ile düzenlenen kötü niyet tazminatının MK. m.2’nin İş Kanunu’na yansımasından ibaret olduğunu ve buna göre hukuken tanınmış bir hakkın objektif iyi niyet kurallarına aykırı kullanılması ve karşı tarafın zarar görmesi ya da bir zarar tehlikesinin yaratılması durumunda fesih hakkının kötüye kullanılmış sayılacağını, akdinin işveren tarafından kötüniyetle feshedildiğini iddia eden davacının yargılama sırasında bunu kanıtlaması gerektiğini, işçilik alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu ve davacının bir kısım taleplerinin zamanaşımına uğramış olduğunu, davacının beyanlarına göre her bir talebinin tespit edilebilir olduğunu, bu sebeple belirsiz alacak davası açılamayacağını, davacının iddia ettiği üzere üst düzey yönetici olarak çalıştığı varsayımında, davacıya yapılan elden ödemelerin ya da açıklama olmaksızın yapılan banka havalelerinin prim ya da ücret ödemesi olduğu sonucuna varılamayacağını, bu tür ödemelerin tümünün prim alacağıymış gibi kabul edilemeyeceğini, zira şirketle ilgili ödemelerin tümünün üst düzey yöneticilerin kontrolünde olduğunu ve üst düzey yöneticinin herhangi bir para aktarımında aracı olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu ileri sürerek davacının reddini talep etmiştir.
Mahkememizce … Esas sayılı dosyada yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulü ile, net 29.285,99 TL kıdem tazminatının temerrüt tarihi olan 08/04/2013 tarihinden itibaren banka mevduatına uygulanan en yüksek faiz oranı ile, net 20.417,94 TL ihbar tazminatının, 10.000,00 TL’sinin dava tarihinden, 10.417,94 TL’sinin ise ıslah tarihi olan 21/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, net 45.000,00 TL ücretli izin ücretinin, 10.000,00 TL’sinin dava tarihinden, 35.000,00 TL’sinin ise ıslah tarihi olan 21/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, 2.400,00 TL ödenmemiş ücret alacağının, 500,00 TL’sinin dava tarihinden, 1.900,00 TL’sinin ise ıslah tarihi olan 21/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline, prim, fazla mesai ve kötü niyet tazminat taleplerinin ise, reddine karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiş Yargıtay … Hukuk Dairesinin … Esas, … Karar sayılı ilamı ile davacı tarafça davalı şirkette yönetim kurulu üyesi olmasından kaynaklı alacağının değil, İş Kanunundan kaynaklı alacakların talep edildiği oysa, taraflar arasındaki ilişki hizmet ilişkisi olarak kabul edilmediği için İş Kanunundan kaynaklı alacakların talep edilemeyeceği nazara alınarak davanın reddine karar vermek gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kısmen kabulü doğru olmadığı” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkememizce Yargıtay bozma ilamına uyularak yargılama sonucunda Davanın açıldığı Antalya … İş Mahkemesi’nin …/… Esas sayılı dosyasında … tarih, …/… K. sayılı kararla, davacının yönetim kurulu üyesi olup, yönetim kurulu üyesi ile şirket arasında hizmet ilişkisi değil daha ziyade vekalet ilişkisi söz konusu olduğundan somut uyuşmazlıkta ticaret mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği anlaşıldığından temyiz incelemesinden de geçen görevsizlik kararı uyarınca artık taraflar arasındaki ilişkinin hizmet ilişkisi değil vekalet ilişkisi olarak kabul edilmesi gerekir.
Bu belirlemeye göre davacı tarafça davalı şirkette yönetim kurulu üyesi olmasından kaynaklı alacağının değil, İş Kanunundan kaynaklı alacakların talep edildiği oysa, taraflar arasındaki ilişki hizmet ilişkisi olarak kabul edilmediği için İş Kanunundan kaynaklı alacakların talep edilemeyeceği nazara alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve buna göre aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur:
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 59,30 TL harcın peşin alınan 1.137,43 TL harçtan mahsubu ile artan 1.078,13 TL harcın istemi halinde davacıya iadesine,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 9.458,51 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan 176,30 TL yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Sarf edilmeyen gider avansın kararın kesinleşmesinden sonra iadesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı tarafın yokluğunda kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 09/12/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır