Emsal Mahkeme Kararı Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/480 E. 2021/556 K. 28.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/480 Esas
KARAR NO : 2021/556
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/10/2020
KARAR TARİHİ : 28/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin 01.04.2017 – 01.08.2019 tarihleri arasında … A.Ş.’de Yönetim Kurulu Üyesi olarak bulunduğunu, davalı şirket bünyesinde yönetim kurulu üyelerine aylık 3.000 TL Huzur Hakkı ödenmesine rağmen Yönetim Kurulu Üyesi olduğu dönemlere ilişkin davalı şirket tarafından müvekkil …’e huzur hakları ödenmemiş olduğundan Antalya … İcra Dairesinin …/… sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, arabuluculuk görüşmelerinden anlaşma sağlanamadığını, %20’den aşağı olmamak icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Öncelikle zaman aşımı nedeniyle davanın reddini, huzur hakkı talebinin reddini, öncelikle huzur hakkına ilişkin karar müvekkil şirketin 08.09.2016 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alındığını, bu karar o yıla ilişkin olup, devam eden yıllarda bu konuda yeni bir karar ihdas edilmediğini, bilindiği üzere Huzur Hakkı, düzenli olarak toplantılara iştiraki sağlamak ve toplantı yapmayı teşvik etmek üzere Yönetim Kurulu üyelerine toplantı başına ödenen bir mali ve genellikle sembolik hak olduğunu, Huzur Hakkının ödenmesi ya esas sözleşmeye hüküm konulmakla ya da genel kurulda görüşülerek karara bağlanmakla mümkün olduğunu, Genel Kurulun Yetkisini devredemeyeceğini, bu iki yol dışında başka bir yol bulunmamakta olduğunu, sonuç olarak huzur hakkı ödemesinde bulunabilmesi için öncelikle esas sözleşmede bu ödemeyi yasaklayan bir hükmün bulunmaması gerekeceğini, buna ilaveten YK üyelerinin toplantıya katılmış olmaları gerekeceğini, bura da toplantının fiilen ya da elektronik ortamda yapılmış olması ödemenin yapılması açısından önem arz etmemekte ancak mazeretli ya da mazeretsiz olsun yönetim kurulu toplantısına katılmayan yönetim kurulu üyesine huzur hakkı ödemesi yapılmayacağını, huzur hakkı ödemeleri yerleşik Yargıtay kararları ve doktrine göre şirketin mali yapısına uygun olmalı ve makul ölçütü aşmaması, bu kritere uymayan huzur hakkı ödemeleri, kurum kazancından indirim konusu yapılması halinde yapılacak denetimlerde ek tarh’i yatın yapılmasına ve ceza-i müeyyidelerin uygulanmasına dayanak teşkil edeceğini, zira burada yapılan ödeme Kurumlar Vergisi Kanunun 13. Maddesi gereğince örtülü kazanç sayıldığı için kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacağını, bahsi geçen döneme ilişkin şirket kayıtları incelendiğinde görüleceği üzere burada belirlenen rakamlar kesinlikle makul ölçülerin çok üzerinde olup, zarar eden bir şirketten örtülü olarak kazanç sağlanmaya çalışıldığının ortada olduğunu, huzur hakkı anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin şirkete yaptıkları hizmet nedeni ile verilen ücret olduğunu ancak huzur hakkının öncelikle kanuna esas sözleşmeye eşitlik ilkesine aykırı olmaması gerektiğini, ayrıca şirketin elde ettiği kar ile yönetim kurulu üyelerine ödenmesine karar verilen ücretler nazara alındığında, yönetim kurulu üyeleri için ödenen huzur hakkı ücretinin şirketin geliri, yapılacak işler ve yönetim kurulunun görevleri ile orantılı olmalı aksi halde belirlenen huzur hakkı, örtülü kar dağıtımına girmekte olup, YK üyesi olmayan ortakların ve azınlık pay sahiplerinin haklarını almalarını neredeyse imkansız hale getirmekte olduğunu, davacının YK üyesi olduğu döneme ilişkin huzur hakkı ödemesi yapılması konusunda alınmış bir Genel Kurul kararı bulunmamakta ayrıca davacı YK üyesi olduğu dönemde bir çok toplantıya katılmadığını bu nedenle huzur hakkı talebi de usullen mümkün olmadığını, davacı 27.05.2019 tarihli Olağanüstü Genel Kurul toplantısında benzer şekilde dava açan diğer bir kısım YK üyeleri gibi itirazı kayıt sürmeden ve şirketi ibra ederek istifa ettiğini, kaldı ki kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı tarafın zarar eden bir şirket YK üyesi olduğu dönemde söz konusu huzur hakkını talep etmeyip istifa ve ibra ettikten sonra hukuksuz olarak huzur hakkı talep etmesi de kötü niyetli olduğunu, neticeten davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mali müşavir bilirkişi …, nitelikli hesaplama uzmanı Av. … tarafından düzenlenen … tarihli kök bilirkişi raporunda özetle:
“1-Davalının 2016-2017-2019 yılı defterlerinin açılış / kapanış onayı yapılı olduğu, kayıtlarının usulüne uygun olduğu, birbirini doğruladığı, 6100 sayılı HMK 222/2. maddesine göre defter kayıtlarının kendi lehlerine davalarda delil vasfı taşıyabileceği, ( 2018 yılı muhasebeci değişikliği nedeniyle ibraz edilemediği)
2-Davalının ticari defterlerine göre davacının 84.000,00 TL alacaklı olduğu, icra takibinde başlatılan asıl alacak tutarı ile uyumlu olduğu,
3-Davalı şirketin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 17.10.2016 Tarih ve 9177 sayılı 142. Sayfasında ilan edilen 08.09.2016 tarihli genel kurul toplantısında davacının 3 yıl süre ile yönetim kurulu üyesi seçildiği, aynı genel kurul toplantısının 6. Gündem maddesi ile yönetim kurulu üyelerine 3.000 TL huzur hakkı ödenmesine karar verildiği, davalı şirketin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 19.06.2019 Tarih ve 9851 sayılı 86. Sayfasında ilan edilen 30.04.2019 tarihli genel kurul toplantısında davacının yönetim kurulu üyeliğinin sona erdiğine yönelik karar bulunduğu,
4- Heyetimizce yapılan ihtimalli hesaplama gereği;
– Öğretide huzur hakkının toplantı başına yönetim kurulu üyelerine ödenen ücret olduğu belirtilmekle yönetim kurulu karar defteri gereği davacının; 08.09.2016 ila 14.04.2019 tarihlerinde yapılan davalı şirket yönetim kurulu toplantılarından 08.09.2016, 01.03.2017, 14.04.2019 olmak üzere 3 adet toplantıya katıldığı, Sayın Mahkemece davacıya ödenecek huzur hakkının toplantı başına ödenecek ücret olduğu kanaatine varılması halinde davacının toplantı başına 3.000,00.-TL. Üzerinden katıldığı üç toplantı için 9.000,00.-TL. Ücret alacağı olduğu,
– Mahkemece huzur hakkının toplantı başına alınan ücret olduğunun kabul edilmemesi halinde davalı şirket ticari defter ve kayıtları gereği davacının davalıdan 84.000,00.-TL. alacaklı olduğu ” sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Bilirkişi heyetinin 31/05/2021 tarihli ek raporunda özetle:
1-Dava Dışı Diğer YK üyelerine zincirleme bir ödeme yapılmadığı, Sadece Başkan Sekreteri …’e ve …’e 2017’de 1 kez, 2018’de 1 kez ödeme yapıldığı tespit edildiği, (Başkan Sekreterine yapılan ödemede katılmadığı toplantı içinde ödeme yapıldığı),
2- Heyetimizce kök raporda yapılan ihtimalli hesaplama gereği faiz hesabı;
a – Mahkemece davacıya ödenecek huzur hakkının toplantı başına ödenecek ücret olduğu kanaatine varılması halinde davacının toplantı başına 3.000,00.-TL. Üzerinden katıldığı üç toplantı için 9.000,00.-TL. Ücret alacağı olduğu, 1.655,51 TL takip öncesi fazi alacağı olacağı, toplam alacağının 10.655,51 TL olarak hesap edildiği,
b – Mahkemece huzur hakkının davalı şirket ticari defter ve kayıtlarındaki alacağın kabulü halinde, davacının davalıdan 84.000,00.-TL. Alacaklı olduğu 11.578,21 TL takip öncesi fazi alacağı olacağı, toplam alacağının 95.578,21 TL olarak hesap edildiği” sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Taraf vekilleri … tarihli duruşmada sulh olma ihtimallerine binaen kendilerine süre verilmesini talep etmişler ve bir sonraki … tarihli duruşmaya katılarak: “Taraflar sulh olmuşlardır, dava konusuz kalmıştır, sulh sözleşmesine göre karar verilmesine gerek yoktur, karşılıklı vekalet ücreti ve yargılama gideri talebimiz yoktur” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Tüm dosya kapsamına göre, 6100 sayılı HMK. 313. maddesinin “Sulh, görülmekte olan bir davada tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir”. HMK. 315. maddesinin “…Mahkemece, taraflar … sulh sözleşmesine göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verilir.” hükümleri uyarınca, dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Tarafların sulh olduğu anlaşılmakla HMK 315/1.maddesi uyarınca dava hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gerekli 59,30 TL harcın peşin alınan 273,93 TL harçtan mahsubu ile artan 214,63 TL’nin davacılara verilmesine,
3-Tarafların vekalet ücreti talebi olmadağından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Sarf edilmeyen gideravansının HMK 333.maddesi uyarınca davacıya iadesine
6-Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği ve Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 28/09/2021

Katip …

Hakim …

¸e-imzalı ¸e-imzalı