Emsal Mahkeme Kararı Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/447 E. 2021/529 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/447 Esas
KARAR NO : 2021/529
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/09/2020
KARAR TARİHİ : 16/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı alacaklı olduğu iddiasında bulunan … davacı şirketin eski sigortalı çalışanı olduğunu, son aldığı maaşın asgari ücret olduğunu, davacı şirkette iki yıldan fazla bir süre çalıştığını, davalı …’nun davacı şirketten alacaklı olduğu iddiası ile Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takip işlemi başlattığını, davacıya ödeme emrinin tebliğ olduğunu, işbu icra takibinin 03.02.2020 tanzim 10.02.2020 vade tarihli 55.000,00 TL bedelli senede dayandığını, davacının işbu senetten ödeme emri tebliği ile haberdar olduğunu, söz konusu senedin keşidecisinin … olduğunu, …’in halihazırda davacı şirketin yetkilisi olmasa da şirket yetkilisi olduğu dönemde şahsı adına; davalı … lehine senet düzenlediğini, Sgk kayıtları ile sabit olduğu üzere davalının davacıya ait işyerinden ayrılma tarihinin 31/03/2020 olduğunu, ne tesadüftür ki yine senet üzerinde davacı adına tanzim etmiş gibi görünen …’in davacı şirketten ayrılma tarihinin de 30.03.2020 olduğunu, davacı şirketin defter kayıtları incelendiğinde görüleceği üzere; davacının alacaklı görünen tarafa belirtilen miktarda bir borcu olmadığını, işbu senet üzerindeki imza üzerine çalışan tarafından senedin düzenlenme tarihinden sonra kaşe basılmak suretiyle davacının şeklen borçlu hale getirilmesinin amaçlandığını, davalının işi bırakma tarihinin 31.03.2020 iken senedin vade tarihinin 10.02.2020 olduğunu, başka bir ifadeyle şirketin henüz kendi bünyesinde çalışır iken çalışanına hangi konuda borçlanmış olabileceğinin açıklanamayacağını, davalının takibe konu ettiği alacağının kaynağını açıklaması gerektiğini, …’nun davacı şirkette 11/05/2017 Tarihi ile 31/03/ 2020 tarihi arasında çalıştığını ve çalıştığı süre boyunca tüm alacaklarının vaktinde ve eksiksiz olarak kendisine ödendiğini, , işçi işveren ilişkisi dışında da davacı şirket ile davalı arasında herhangi bir para ilişkisinin de söz konusu olmadığını, icra takibi ile her ne kadar sözde borç miktarı … TL olsa da; davacı şirketin tüm taşınır, taşınmaz mallarına haciz konulduğunu ve bu durumun davacı şirketi iş hayatını devam ettiremeyeceği bir hale getirdiğini, söz konusu icrai işlem neticesince büyük zarara uğramış olduğunu, zararının devamlı olarak arttığını, Oluşan zarar için davalı aleyhine her türlü başvuru hakları saklı kalmak kaydı ile; şimdilik zararın en azından artmasının önlenmesi amacıyla öncelikle teminatsız olarak, Sayın Mahkemeniz aksi kanaatte ise uygun görülecek bir teminat karşılığında icra veznesine yatan paranın alacaklıya verilmemesine karar verilmesini talep ettiklerini beyanla, ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile teminatsız olarak, sayın Mahkeme aksi kanaatte ise uygun görülecek bir teminat karşılığında icra veznesine yatan paranın alacaklıya verilmemesine karar verilmesini, davanın kabulü ile borçlu olmadıklarının tespitine, kanuna aykırı olarak başlatılmış olan Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasının iptaline, Alacağın yüzde yirmisinden az olmamak kaydıyla davalının kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarını kabul etmediklerini, borçlu borcunun ödemekten kurtulmak için bu şekilde bir dava ikame ettiğini, iddiasını ispatla mükellef olduğunu, davacı taraf davasını ancak ve ancak yazılı delil ile ispat edebileceğini, gerek dava dilekçesinde ve gerekse mahkemeye sunulan delillerde davacının davasını ispat etmeye yönelik delil sunulmadığını, Her ne kadar … Tarihli celsede dosyanın bilirkişiye tevdii kararı verilmiş ise de incelenecek olan defterler davacı borçlunun kendi defterleri olduğunu, davacı şirket kendisi tarafından tutulan defterlerini davalı aleyhine kullanamayacağını, bu hususta gerekli itirazlarını yaptıklarını, davacı şirketin vermiş olduğu kıymetli evrakın defterlerinde kayıtlı olması yahut olmamasının davalı aleyhine bir delil teşkil etmeyeceğini, ticaret odasına yazılan yazı neticesinde gelecek cevapta, şirketi temsile yetkili kişilerin senedi tanzim ettiğinin ortaya çıkacağını, davalının alacağını imzası kabul edilmiş kıymetli evrak ile talep ettiğini, davacı borçlu ise bu belgeden dolayı borçlu olmadıklarını ancak kıymetli evrak niteliğindeki ve yazılı bir belge ile ispat etmesi gerektiğini, davacının açmış olduğu davanın hukuki mesnetten yoksun olduğunu beyanla davanın esastan reddi gerektiğini, tüm bu sebeplerle davacının davasının reddine, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
KANITLAR ve GEREKÇE:
Mahkememizce Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde özetle; alacaklının …, borçluların … ve … Ltd.Şti. olduğu, 57.838,00 TL üzerinden takibe geçildiği, davalının yapılan takibe itiraz etmesi üzerine takibin geçici olarak durduğu görülmüştür
Bilirkişi … tarihli bilirkişi raporunda özetle; iş bu davada davalı olan tarafından senet alacağına karşılık iş bu davada davacı olan taraf aleyhine 08.07.2020 tarihinde Antalya Genel İcra Müdürlüğü’nün … Sayılı dosyası ile aşağıdaki şekilde icra takibi başlatılmış olduğu,
TUTAR AÇIKLAMA
55.000,00 TL ASIL ALACAK
2.728,00 TL işlemiş faiz
110,00 TL bono komisyonu
57.838,00 TL TOPLAM
Davacının ibraz edilen 2020 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve sahibi lehine delil oluşturma vasfına sahip olduğu, davacı şirketin ticari defter kayıtlarında davalı adına verilen 55.000,00TL bedelli senedin kayıtlı olmadığı, davalı vekilinin … tarihli dilekçesinde dava konusu olan Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası borçlu davacı şirket tarafından haricen ödenerek tahsil edildiğinin bildirildiğinin tespit edildiği sonucuna varıldığı bildirilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde dava kambiyo senedine dayalı takip sonrası menfi tespit istemine ilişkindir. Davaya konu uyuşmazlıkta öncelikle çözümlenmesi gereken usuli mesele ispat yükünün hangi tarafta olduğudur.
HMK’nın 190. maddesinin 2. fıkrasında karinenin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Karine; “belli bir (karine temelini oluşturan) vakıadan, belli olmayan diğer bir vakıa için çıkarılan sonuçtur”. Maddede; kanuni bir karineye dayanan tarafın, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altında olduğu belirtilmiş; kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı tarafın kanuni karinenin aksini ispat edebileceği kabul edilmiştir.
Kanuni karinelerin yanında bir de fiili (eylemli) karineler vardır. Eylemli karine denen yaşam deneyi kuralları, tarafların olay iddialarının doğruluğu veya bir kanıtın güvenebilirlik derecesi hakkında hâkimin kanıya varmasına yarayan, yaşam deneylerinin ortaya koyduğu değer hükümleridir. Kanıt değerlendirme serbestîsinin yürüdüğü durumlarda bu değer hükümleri hâkim tarafından göz önünde tutulurlar. Bu yaşam deneyi kurallarının öğreti ve Yargıtay uygulamasına göre iki işlevi vardır. Birinci işlevi, hâkim gösterilmiş bulunan bir kanıtın güvenilebilirlik derecesini, yani ispat gücünü yaşam deneyi kuralları uyarınca belirler. İkinci işlevi ise şöyledir: Hâkim, hakkında kanıt gösterilmemiş bir olay iddiasının doğruluğunu, yaşam deneyi kurallarına dayanarak kabul edebilir ve bu durumda ispat yükü o olayın aksini ileri süren tarafa geçer (Güneren, A.: İcra ve İflas Hukuku’nda İstihkak Davaları, Ankara 2008, s. 694 vd).
Davacı yan somut olayda senedi imzalayan yetkilinin ve davacının yakın tarihte işten ayrıldığını ve vade tarihi uyarınca bir şirketin halen çalışırken kendi yanında çalışan bir kimseye borçlanamayacağını savunmuş ve bu hususta fiili karine teşkil ettiğini savunmuştur. Ancak imza tarihi itibariyle …’in şirket ortağı olduğu ve kambiyo senedi düzenleyebileceği gelen cevabi yazılara göre anlaşılmıştır. Bundan kısa bir süre önce kambiyo senedi düzenlemesi senedin sıhhatini etkilemez. Davacı yan dava dilekçesinde senedin gerçeği yansıtmadığına ilişkin suç duyurusunda bulunacağını belirtmiş ise de tahkikat sonuçlanana dek bu yönde suç duyurusunda bulunduğuna dair bilgi belge ibraz edememiştir. Fiili karine iddiası değerlendirilirken, çalışanın işverene borç vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmaması iddiası senedin illetten mücerret niteliği, çalışanın elinde nakit bulunduğunu bilen işverenin likit sıkıntısı olması halinde bu çalışandan pekala borç isteyebileceği, çalışanın işini kaybetmekten çekinebileceği için bu parayı verebileceği de pekala düşünülebilir. Dolayısıyla davacının yoruma dayalı beyanlarının ispat yükünün yer değiştirmesine neden olacak nitelikte fiili karine teşkil etmediği kabul edilmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası, davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukuki ilişkinin olmadığının tespiti için açılan davadır (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Hazırlanmış İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2017, s. 136). Bu dava normal bir hukuk davası gibi açılır ve hem maddi hukuk hem de usul hukuku bakımından genel hükümlere tabidir. Menfi tespit davalarında ispat yükü, davacının iddiasının dayandığı nedenlerin niteliğine göre değişkenlik gösterir.Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü, hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (HMK m. 190; MK m.6).Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. – Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru, s:143).
Anlatılanlara göre senedin karşılıksız olduğunu iddia eden davacının ispat külfeti altında olduğu kabul edilmiştir. Davacının defter incelemelerinde davalıya bu yönde borcu olduğuna dair kayıt bulunmaması ise emsal yargı kararları ışığında illetten mücerret kambiyo senetleri bakımından bu iddianın ispatı için yeterli görülmemiştir. Davacı yanca sunulan başkaca delil olmadığı, tanık deliline dayanılmış ise de davalının bu delile açık muvafakati bulunmadığı, davacının yemin teklifinin ise davalı tarafından kabul edilerek yeminin eda edilmesi karşısında karşılıksız senet iddiası hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde ispat edilemediğinden sübut bulmayan davanın reddi gerekmiş, ancak davacının kötüniyeti ispat edilmediğinden bu yönde tazminata da hükmedilmemiş ve anlatılanlara göre aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Alınması gerekli 59,30 TL harçtan peşin olarak alınan 987,73 TL harcın tahsili ile bakiye 928,43 TL harcın istemi halinde davacıya iadesine,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 8.318,94 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, arabuluculuk masrafı yönünden ihtiyari arabuluculuğa tabi olduğu, sarf kararı bulunmadığı anlaşılmakla karar verilmesine yer olmadığına,
6-Sarf edilmeyen gider avansın kararın kesinleşmesinden sonra iadesine,
Dair, taraf vekillerinin ve davalı asilin yüzlerine karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 16/09/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır