Emsal Mahkeme Kararı Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/491 E. 2019/83 K. 11.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/491 Esas
KARAR NO : 2019/83
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/07/2018
KARAR TARİHİ : 11/02/2019

Davacı vekili tarafından açılmış bulunan yukarıda açık konusu yazılı davanın yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişkiden kaynaklı demir beton ve işçilik bedeli karşılığında davalı şirkete … tarih … numaralı 111.390,00 TL tutarında fatura kesildiğini, müvekkili şirket tarafından defalarca sözlü olarak bakiye fatura alacağı talep edildiğini, fakat tahsil edilemediğini, faturanın 10.000,00 TL’lik kısmı ödenmediği için Antalya … icra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyasından takip başlatıldığını, 05/07/2018 tarihinde davalıya ödeme emrinin tebliğ edildiğini, davalının da 07/07/2018 tarihinde itiraz ettiğini, davalının itirazında haksız ve yersiz olduğunu, bu nedenlerle yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ibraz etmemiştir.
Mahkememizce Antalya … İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyası celb edilmiş ve dosyamız arasına alınmıştır. Yapılan incelenmesinde; alacaklısının davacı şirket, borçlusunun davalı şirket olduğu, 10.000,00 TL üzerinden takibe geçildiği görülmüştür.
Mahkememizce tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması için gün verilmiş, verilen gün ve saatte davalı tarafın ticari defter ve belgelerinin hazır bulunması üzerine bilirkişi incelemesi yapılmış, davacı şirketin defterlerinin iflas davası bulunan Nevşehir … Asliye Hukuk Mahkemesinde bulunması nedeniyle incelemenin yapılamadığı görüldü.
Davalı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde mali müşavir Ramazan Küçükdemir tarafından inceleme yapılmış ve rapor alınmıştır. Bilirkişinin raporunda; taraflar arasında ticari bir ilişkinin mevcut olduğu ve dava konusu alacağın dayanağı olan faturanın davalı şirkete teslim edildiği, davalı şirketin ticari defterlerine göre dava konusu alacağın dayanağı olan faturaya istinaden takip tarihi itibariyle davalı şirketin bakiye 10.000,00 TL davacı şirkete borcunun bulunduğu belirtilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda;
Taraflar arasında icra takibine dayanak fatura konusunu oluşturan mal ve iş hakkında akdi ilişki kurulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Eldeki uyuşmazlığın çözümünde taraflar arasında akdi ilişki kurulduğu iki tarafında kabulünde olduğu için uyuşmazlık konusu icra takibine dayanak fatura nedeniyle ödenmeyen ve takibe konu edilen miktar kadar davacıya borçlu olup olmadığına ilişkindir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nda fatura tanımlanmamıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu(VUK)’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” Şeklindedir.
Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.
Nitekim, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesinin birinci fıkrasında; “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” Denilmekte; ikinci fıkrasında da; “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.
Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nun 23/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK’nun 23. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir.
TTK’nun 23. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır.
TTK’nun 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Nitekim, 27.06.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da aynı hususlara yer verilmiştir.
Taraflar arasında bir sözleşmenin varlığı halinde, satıcı veya imal eden yahut iş gören kimse kendiliğinden ve tek taraflı olarak mukavele şartlarını tadile kalkışamaz. Ancak, taraflar arasında yazılı bir sözleşme yoksa, fatura münderecatına sekiz gün içerisinde itiraz edilmemiş olması halinde, bu sükut, faturaya yazılı bir delil olma vasfını verir ve karşı taraf yani müşteri veya iş yaptıran kimse, faturanın hilafını ancak yazılı bir vesika ile ispat etmek zorunda kalır.
Başka bir deyişle, bu kabil hallerde diğer tarafın faturaya karşı bir itirazda bulunmaması, taraflar arasındaki münasebette yazılı bir delilin doğumunu intaç eder ve bu takdirde de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ve diğer kanunların öngördüğü “yazılı delil”ler hakkındaki hükümleri cari olur (Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İstanbul 2004, 4. Bası, Cilt: 1, s. 219-220).
Faturaya karşı yapılan itiraz, hem bir “ihbar” ve hem de faturanın düzenlenip muhataba gönderilmesi ile vücut bulan ve TTK’nun 23. maddesinde “bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır” şeklinde ifade edilen karineyi bertaraf (ıskat) anlamı taşıdığı için yazılı olması gerekir (Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İstanbul 2004, 4. Bası, Cilt: 1, s. 221).
Faturanın içeriğine karşı yapılan itirazlarda, satıcı, iş yapan veya yüklenicinin ticari defterlerinin incelenmesi ve düzenlenen faturanın defter kayıtlarıyla uyumlu olması gerekir ise de, faturanın tebliğ edildiği hususunun sabit olduğu hallerde, o faturanın ticari defterlere kaydedilip kaydedilmediğinin araştırılmasının önemi yoktur.
Her ne kadar TTK’nun 23. maddesi hükmü, tacir sıfatının sonuçlarını düzenleyen kısımda yer almış ise de, faturayı alan kişi tacir sıfatını taşımasa da itiraz mecburiyeti onun için de geçerlidir.
Açıklanan bu maddi hukuk kuralları, somut olay ortaya konularak değerlendirildiğinde; Taraflar arasında akdi ilişki bulunduğuna göre, bedelin ispatına yönelik olarak faturaya dayanılması olanaklıdır.
Davacı/alacaklı da iş bedelinin tahsili için giriştiği takibi faturaya dayandırmıştır. Davalı/borçlu gerek icra takibine itiraz, gerekse eldeki, davaya süresinde cevap verilmediği gibi, beyan dilekçesinde de fatura münderecatına yasal sürede itiraz ettikleri yönünde bir savunma getirilmediği gibi; faturanın davacının yaptığı işin karşılığı olmadığına ilişkin bir itirazda da bulunulmamıştır.
Aksine davalı/borçlu işin karşılığı olarak belirlenen faturadaki bedelden, davacının icra takibine konu ettiği, 10.000,00 TL’nin eksik ve ayıplı işler bırakıldığı için kesildiği belirtilmiştir.
Dava konusu faturanın, taraflar arasındaki sözlü sözleşmeye konu iş için düzenlenerek davalı/borçluya tebliğ edildiği; mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelememesinde de davalı/borçlunun faturayı defterine 01/04/2018 tarihinde kaydedildiği ve davalı/borçlu tarafça 03/04/2018 tarihinde davacı/alacaklıya fatura bedelinin 10.000,00 TL eksiği bedelinin banka aracılığıyla havale edilerek ödeme yapıldığı, yani takibe dayanak faturaya yasal süre içinde itiraz edilmediği gibi ihtirazi kayıt bulunmadan eksik ödeme yapılması sebepleriyle mahkememizce, davalı/borçluca fatura münderecatını kabul ettiği kabul edilmiştir.
Öte yandan, davalı/borçlu tarafından, aksi iddia edilmediğinden işin teslim edildiğinde de duraksama bulunmamaktadır. Her ne kadar davalı/borçlu savunmasında, işin eksik ve ayıplı teslim edildiğinden bahsetmiş ise de bu konuda ayıp ihbarında bulunmamış, miktar belirterek bir dava/karşı dava açmamış ve davacı vekilinin davalı vekilinin beyan dilekçesi üzerine verdiği dilekçesinde de eksik ve ayıplı yapıldığı iddia edilen işlerle ilgili süresinde itiraz bulunmadığı ve ödeme yapılırken ihtirazi kayıt konulmadığı belirtilerek davalı vekilinin keşif talebinin reddine karar verilmesini talep etmiş olduğundan davalının bu savunmasına da itibar edilmemiş ve keşif talebi ara kararla reddedilmiştir.
Sonuç olarak; taraflar arasındaki akdi ilişkiye göre yapılan işin bedelinin, kesinleşmiş takibe dayanak kılınan bu faturada yer alan miktar olduğu, o nedenle iş bedelinin tespiti yönünden yeniden araştırma yapılmasına gerek bulunmadığı, davalının süresinde eksik ve ayıplı yapıldığını iddia ettiği işlerle ilgili itirazı bulunmadığı hatta davalının fatura için yaptığı ödemede de ihtirazi kaydının bulunmadığı anlaşıldığından İş bedelinin bu dosya kapsamına göre fatura bedeli olduğunun kabulü ile davacı/alacaklının eksik ödenen 10.000,00 TL bedele yönelik takibinde ve bu takibe davalı/borçlunun itirazının iptali isteminde haklı olması sebebiyle davanın kabulüne, davalının icra dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan İİK’nun 67/2.maddesinde borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi sebebiyle hükmedilen alacak icra takibinde talep edilen 10.000,00 TL olması sebebiyle asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ İle; Antalya … İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasında davalının yaptığı itirazın İPTALİNE, takibin DEVAMINA,
2-Asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 683,10 TL harçtan peşin olarak alınan 120,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 562,32 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma, 120,78 TL peşin, 70,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 226,68 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Sarf edilmeyen gider avansının HMK.’nın 333. maddesi uyarınca davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı.11/02/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır