Emsal Mahkeme Kararı Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/680 E. 2018/101 K. 16.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2017/680 Esas
KARAR NO : 2018/101
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/02/2015
KARAR TARİHİ : 16/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dosyanın tetkikinden davacı tarafın iddiaları; Davacı ile davalı arasında elektrik aboneliğinden kaynaklanan sözleşmelerinin olduğu, davalı şirketin elektrik aboneliği başlangıcından bu yana davalı tarafından haksız olarak tahsil edilen kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, parekende satış hizmeti bedeli ileşitim sistemi kullanım bedeli ile fazla tahsil edilen TRT katkı payından doğan alacak davası olduğunu beyanla davalının menkul ve gayrimenkul mallarının ihtayaten haczine talep uygun görülmediği takdirde davalının adına trafikte kayıtlı araçları ile tapuda kayıtlı taşınmazların üzerine tedbir konulmasını, davacıdan haksız tahsil edildiği belirlenecek kayıp kaçak bedeli dağıtım bedeli parekende satış hizmeti bedeli iletim bedeli ve sayaç okuma bedelleri ile fazla tahsil edildiği belirlenecek TRT payına hükmedilmesini dava konusu alacaklarının faturaların ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi işletilmek suretiyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir
Davalı cevap dilekçesinde özetle; Bölgenin parekende satış faaliyetlerinin … A.Ş ye devredildiğini dava konusunun parekende satış faaliyetlerini ilgilendiren bir konu olması şirketin iki yıllık süresinin dolması nedeniyle husumet yöneltilemeyeceğini ve husumet yokluğundan reddine, açılan davanın iki yıllık zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle zamanaşımı itirazında bulunduklarını, haksız ve hukuka aykırı bedeller yükletilmediğini bedellerin EPDK tarafından belirlenen tarifelere dayandığını,davacı tarafın EPTK’nin tarife uygulamasının iptali için idari yargıda dava açması gerekirken mevcut tarifeyi ulgulamak zorunda kalan şirkete dava açmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla davanın reddine yargılama ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin … havale tarihli dilekçesi ile davanın Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na ihbar edilmiştir.
Mahkememiz dosyası resen seçilen Elektrik Mühendisi Selim Börekci, Hukukçu Bilirkişi … ve mali müşavir …’a tevdi edilerek bilirkişi raporu aldırılmıştır.
Bilirkişi raporunda özetle: Davaya konu … nolu elektrik abonesinden tahakkuk ve tahsil olunan kayıp kaçak bedelinin 85.612,54TL olduğunu, dağıtım bedelinin 84.410,83TL olduğunu, iletim bedelinin 14.179,86TL olduğunu, psh bedelinin 5.430,62TL olduğunu, 1181 nolu elektrik abonesinden kayıp kaçak bedeli üzerinden tahakkuk ve tahsil olunan TRT payı bedelinin 1.712,25TL olduğunu, tahsil olunan kayıp kaçak, dağıtım, iletim, psh ile kayıp kaçak bedeli üzerinden alınan TRT payı toplamının 191.346,10TL olduğunu, davacı vekili tarafından her bir faturanın ödeme tarihleriden itibaren reeskont avans faizi ile tahsili talep olumuş ise de; işlemiş faiz yönünden TBK’nın 117/1. Maddesi uyarınca davalı tarafın temerrüde düşürülmemiş olması nedeniyle bu yöndeki istemin yasal dayanaktan yoksun olduğunu faizin ancak dava tarihinden itibaren talep olunabileceğinin tespit edildiğini beyan etmişlerdir.
Davacı vekili … Tarihli dilekçesi ile ıslah dilekçesi ibraz etmiş, Davacı vekili … tarihli dilekçesi ile dava değerini 67.346,10TL arttırarak 191.346,10TL’ye ıslah ettiklerini beyan etmiş, ıslah harcını ikmal etmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve mevcut deliller birlikte değerlendirildirilerek mahkememizin …/… esas sayılı gerekçesinde ; ” davacı ile davalı … Dağtım A.Ş arasında elektrik abonelik sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşme uyarınca davacının sözleşmede hüküm bulunmamasına rağmen kayıp kaçak bedeli TRT katkı payı, dağıtım bedeli vs. adı altında toplam fatura tutarının üzerinden bedel aldığı iddiası ile mahkememizde dava açıldığı davalı kurumun söz konusu bedelleri kendi adına tahsil etmediklerini Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun kararları doğrultusunda tahsil edildiğini beyan ettiği, söz konusu kayıp kaçak ve diğer bedeller yönünden üçlü bilirkişi kurulundan alınan raporla yapılan hesaplama ile toplam 191.346,10 TL olarak hesaplandığı yapılan hesaplamaya davalı tarafça itiraz edilmediği ancak faiz talebi yönünden itirazda bulunduğu yapılan bu kesintilerin sözleşmeye uygun olmadığı davalının reesen tedarik edici sıfatıyla faturaya yansıttığı bu haliyle almış olduğu bedellerin sebepsiz zenginleşme teşkil ettiği kanaatine varılmakla davalıdan alınarak davacıya verilmesi yönünde karar verekmiş olup her ne kadar dava dilekçesinde ticari avans faizi talep edilmiş ise de taraflar arasındaki ilişkinin sözleşme ilişkisi olduğu sözleşme dışı bedellerin ödendiği dikkate alındığında söz konusu fazla alınan kayıp kaçak bedelinin sebepsiz zenginleşme yarattığı öncesinde temerrüt oluşmadığı için dava tarihinin temererüt tarihi kabul edilip öncesi için faize hükmedilmemiş olup sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması halinde yasal faize karar vermek gerekeceğinden yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine ” gerekçesi ile karar verilmişse de verilen karar davalı şirket vekili tarafından temyiz itirazları üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesinin … tarihli, …/… Esas, …/… sayılı kararı bozulmuş olup, bozma kararına karşı karar düzeltme talebi de aynı dairenin … tarihli, …/… Esas, …/… karar sayılı ilamı ile redddedilmiş olmakla;
“1-Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti ve iletim bedelinin istirdatı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir .
Ne var ki, uyuşmazlığın temyiz yolu ile Dairemize geldiği aşamada 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti ve iletim bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalar da) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının yerel mahkemece tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir.
2- Bozma nedenlerine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA…” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkememizce Yargıtay Bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
GEREKÇE: Dava, elektrik aboneliği sözleşmesinden kaynaklanan ve davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak ve diğer bedellerin istirdatı istemine ilişkindir.
Davalı şirketin husumete yönelik itirazları, davacının talebinin elektrik enerjisi satış sözleşmesinden kaynaklanması, dava konusu alacak kalemlerinden dağıtım ve perakende şirketlerinin müteselsilen sorumlu olması sebepleriyle yerinde görülmemiştir
.Davalı vekilinin belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar yokluğuna dair itirazının 6100 sayılı HMK’nın 107. Maddesi gereğince davacının asgari bir miktarın dava dilekçesinde belirtildiği ancak EPDK’nın tarife ilişkin kurul kararları ve belirlediği rakamlara göre dağıtım şirketi tarafından tahsil edilen bedellere ilişkin faturaların bilirkişi tarafından incelenerek alacağın belirlenebileceğinden belirsiz alacak dava açılmasında hukuki yararın olduğu anlaşıldığından buna ilişkin itirazın reddine karar vermek gerekmiştir.
Zamanaşımına yönelik itirazları ise, sözleşmeden kaynaklanan alacak davalarında zamanaşımı süresinin 10 yıl olması ve son 10 yıla ait faturalardan kaynaklı alacakların talep edilmesi nedeniyle yerinde görülmemiştir.
Dava tarihi itibari ile dava konusu uyuşmazlık ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 E.- 2014/679 K. sayılı kararı ile Anayasa’nın “Vergi Ödevi” başlıklı 73.maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığından bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak elektrik bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne kadar bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğundan EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Dava tarihinden sonra, 17.06.2016 tarihinde 29745 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun’un 21.maddesi ile 6446 sayılı Kanun’un 17.maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bent ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; Tüketici Hakem Heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca, 6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen Geçici 19.madde de; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” ve Geçici 20.madde de ise, “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17.madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre Tüketici Hakem Heyetleri’nin ve mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin Kanunun 17.06.2016 yürürlük tarihinden önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş dava konusu kayıp kaçak ve sayaç okuma bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Bundan başka, davanın devamı sırasında, dava konusu alacağın ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayri menkulün tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun yada Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle davanın konusuz kalması mümkündür. Davanın konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde, mahkemece; esas (asıl talep) hakkında “Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin hüküm kurulması gerekmektedir. Bu tür kararlar, hükümler gibi (eda, tespit, inşai) nihai kararlardandır. Mahkeme kararı, aynı zamanda dava konusu hakkın mevcut olmadığını da tespit ettiği için tespit hükmü niteliğindedir.
Davanın konusuz kalması halinde, mahkemece; yargılamaya devam edilerek davanın açıldığı tarih itibariyle hangi tarafın haklı olduğunun tespit edilmesi, o taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekir. Başka bir deyişle, yürürlüğe giren yeni yasa nedeniyle konusuz kalan davada, yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde, davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olan ve davasını avukat ile takip eden taraf lehine “maktu vekalet” ücretine hükmedilmesi, yargılama giderlerinin ise karşı taraftan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarih, 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında “Dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” belirtilmiştir.
Somut olayda, davacı tarafın davanın açıldığı tarihteki mevzuata, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 karar sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin emsal içtihatlarına göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili 6719 Sayılı Kanun ile getirilen Yasa değişikliği nedeniyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, aldırılan bilirkişi raporuna göre davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olan ve davasını avukat ile takip eden davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesine ve yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava konusuz kaldığından ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harcın peşin alınan (2.117,61 TL peşin harç + 1.150,11 TL ıslah harcı) 3.267,72 TL harcın mahsubu ile artan 3.231,82 TL harcın istek halinde davacıya iadesine,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 27,70 TL başvurma, 35,90 TL peşin, 157,90 TL tebligat, müzekkere gideri, 1.050,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.271,50 TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerini kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Sarf edilmeyen gider avansının HMK.’nın 333. maddesi uyarınca davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisindeYargıtay karşı Temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu. Anlatıldı.
16/02/2018

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı