Emsal Mahkeme Kararı Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/244 E. 2018/80 K. 09.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/244 Esas
KARAR NO : 2018/80
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/03/2016
KARAR TARİHİ : 09/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … nin, müvekkili şirketten usul ve yasaya, taraflar arasındaki sözleşmeye, Yargıtay ve Yargıtay Genel Kurul Kararına, Anayasaya aykırı olarak, satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedeli, iletim bedeli ve dağıtım bedelleri gibi kalemleri ilave ederek faturalarla, ayrıca birikim tüketim fiyatı içerisine açık yada gizlenmiş olarak tüketim ve hizmet bedeli karşılığı olmaksızın kayıp kaçak bedelinin dahil olduğu tüketim bedeli üzerinden hesaplanmış %1 enerji fonu, %2 TRT payı, %5 Belediye vergisi ve %18 KDV tahakkuk ve tahsil ettiğini, müvekkili şirketten tahakkuk ve tahsil edilen faturaların incelendiğinde sadece kayıp kaçak bedeli bile müvekkili şirkete büyük külfetlere mal olduğunu, bu bedellerin (geçmişe, faturadaki diğer kalemlere, fazlaya ait hakları saklı kalmak üzere ) müvekkili şirketten bugüne kadar haksız yere tahsil edildiğini beyan ederek, müvekkilinin …/… … mevkiinde bulunan tesisin … döneminden … tarihine kadar olan tüketim dönemlerine ait faturalarında tüketim bedeli içinde tahakkuk ve tahsil edilmiş olan kayıp kaçak bedeli ve bu bedelin dahil olduğu tüketim bedeli üzerinden hesaplanmış ödeme tarihlerinden itibaren avans faizi oranında faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, müvekkili şirketten talep etmiş olduğu bedellere ilişkin KDV bedellerinin ilgili tedarik şirketince tahsil edildiğini, maliye Bakanlığına aktarılması nedeni ile müvekkili şirkete karşı açılan işbu davanın Maliye Bakanlığı’na ihbarını talep ettiklerini, davanın konusunu oluşturan fatura kalemlerini ve bu kalemlerin tüketicilere hangi oranda yansıtılacağı hususunu belirleme ve karar verme yetkisinin tamamen Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na ait olduğunu, kurumun bu konudaki konudaki düzenlemeyi kurul kararları ile yaptığını, gerek kurum gerekse kurul bu düzenleme yetkisini 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve bu kanunun verdiği yetki ile çıkartılan ikincil mevzuattan aldığını, Elektrik Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde dağıtım şirketlerince uygulanan ulusal tarifeler ( Kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, perakende satış, sayaç okuma, perakende satış hizmet bedeli..) dağıtım şirketleri tarafından dağıtım faaliyetine ilişkin olarak EPDK ya gönderilen veriler ve uygulama döneminin ilgili yıllarına ilişkin parametreler dikkate alınarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca belirlendiğini ve kurul kararı ile onaylanarak yürürlüğe girdiğini, bu nedenle müvekkili şirkete karşı açılan işbu davanın Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna(EPDK) ihbarını talep ettiklerini, davacının iddiasının müvekkili şirketin davacıdan haksız bedelleri tahsil ederek sebepsiz zenginleştiğini iddia ettiğini, sebepsiz zenginleşme için öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, bu nedenle davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, ayrıca husumet itirazında bulunduklarını, husumet yokluğu nedeni ile davanın reddi gerektiğini, husumete ilişkin itirazları baki kalmak kaldı ile davacının davasının esas yönünden de kabul etmediklerini beyan ederek hukuki dayanaktan yoksun davanın zamanaşımı, husumet ve diğer tüm itirazları dikkate alınarak reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Elektrik Mühendisi Bilirkişi … tarafından düzenlenlenen bilirkişi raporunda özetle; … numaralı abone için dosyada sunulan TL bazlı döküm detayları incelenerek, talep edilen dönemlerine ait davacının talep ettiği bedelleri KDV dahil toplamı 653.763,96 TL olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır.
Dava, elektrik aboneliği sözleşmesinden kaynaklanan ve davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak ve diğer bedellerin istirdatı istemine ilişkindir.
Davalı şirketlerin, husumete yönelik itirazları, davacının talebinin elektrik enerjisi satış sözleşmesinden kaynaklanması, dava konusu alacak kalemlerinden dağıtım ve perakende şirketlerinin müteselsilen sorumlu olması sebepleriyle yerinde görülmemiştir.
Dava tarihi itibari ile dava konusu uyuşmazlık ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 E.- 2014/679 K. sayılı kararı ile Anayasa’nın “Vergi Ödevi” başlıklı 73.maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığından bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak elektrik bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne kadar bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğundan EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Dava tarihinden sonra, 17.06.2016 tarihinde 29745 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun’un 21.maddesi ile 6446 sayılı Kanun’un 17.maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bent ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; Tüketici Hakem Heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca, 6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen Geçici 19.madde de; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” ve Geçici 20.madde de ise, “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17.madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre Tüketici Hakem Heyetleri’nin ve mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin Kanunun 17.06.2016 yürürlük tarihinden önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş dava konusu kayıp kaçak ve sayaç okuma bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Bundan başka, davanın devamı sırasında, dava konusu alacağın ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayri menkulün tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun yada Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle davanın konusuz kalması mümkündür. Davanın konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde, mahkemece; esas (asıl talep) hakkında “Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin hüküm kurulması gerekmektedir. Bu tür kararlar, hükümler gibi (eda, tespit, inşai) nihai kararlardandır. Mahkeme kararı, aynı zamanda dava konusu hakkın mevcut olmadığını da tespit ettiği için tespit hükmü niteliğindedir.
Davanın konusuz kalması halinde, mahkemece; yargılamaya devam edilerek davanın açıldığı tarih itibariyle hangi tarafın haklı olduğunun tespit edilmesi, o taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekir. Başka bir deyişle, yürürlüğe giren yeni yasa nedeniyle konusuz kalan davada, yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde, davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olan ve davasını avukat ile takip eden taraf lehine “maktu vekalet” ücretine hükmedilmesi, yargılama giderlerinin ise karşı taraftan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarih, 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında “Dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” belirtilmiştir.
Somut olayda, davacı tarafın davanın açıldığı tarihteki (… tarihindeki) mevzuata, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 karar sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin emsal içtihatlarına göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra 17.06.2016 tarihinde 29745 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe etkili 6719 Sayılı Kanun ile getirilen Yasa değişikliği nedeniyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, aldırılan bilirkişi raporuna göre davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olan ve davasını avukat ile takip eden davacı lehine “maktu vekalet ücretine” hükmedilmesine (alacak maktu ücretin altında kalmadığından) ve yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla, ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harcın, peşin alınan 5.274,33 TL harçtan mahsubu ile artan 5.238,43 TL harcın karar kesinleştiğinde istemi halinde davacıya iadesine,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvurma harcı, tebligat ve müzekkere masrafı 78,00 TL, bilirkişi masrafı 350,00 TL olmak üzere toplam 457,20 TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Sarf edilmeyen gider avansının HMK.’nın 333. maddesi uyarınca davacıya iadesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okundu. Anlatıldı.
09/02/2018

Başkan …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Katip …
¸e-imzalı