Emsal Mahkeme Kararı Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/860 E. 2018/679 K. 18.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/860 Esas
KARAR NO : 2018/679
DAVA : Sözleşmenin Uyarlanması, Alacak
DAVA TARİHİ : 30.12.2015 ( asıl dosyada )

Mahkememiz dosyası ile birleşen Antalya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/… Esas, …/… Karar sayılı dava dosyasında:
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22.06.2016 ( birleşen dosyada )
KARAR TARİHİ : 18/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin Uyarlanması, birleşen davada İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Rusya ağırlıklı olmak üzere, Ukrayna, Çek Cumhuriyeti, Kazakistan, Slovakya pazarında faaliyet gösteren bir tur operatörü ve incoming şirketi olduğunu, müvekkili ile davalı şirket arasında … tarihinde davalıya ait Antalya … adresinde bulunan … Otel’in konaklama faaliyetlerine ilişkin kontenjan sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca 0-100.000 arası yetişkin geceleme kişi başı 75 USD fiyat uygulandığını, toplam 7.500.000 USD tutarında çeklerin düzenlenerek avans olarak davalıya teslim edildiğini, müvekkilinin sözleşme gereğini yerine getirmeye çalıştığını, ancak Rusya BDT ülkelerinde yaşanan ekonomik krizler, Ukrayna’da devam eden savaş, Kazakistan’da yaşanan % 45 düzeyinde devalüasyon, ayrıca Türkiye’deki seçimler, dolar kurundaki aşırı dalgalanma ve terör saldırıları nedeniyle turist sayısında ciddi azalmalar yaşandığını, bu olumsuz koşulların müvekkilinin sözleşmedeki edimlerini yerine getirmesinde olağanüstü zorluklar yarattığını, meydana gelen mali sıkıntılar nedeniyle her iki şirketin de daha fazla zarar görmemesi için müvekkili tarafından davalı ile sözlü ve yazılı temaslar kurulduğunu, sözleşmenin revize edilmesi, kişi başı 75 USD olarak planlanan ödemelerin karşılıklı mutabakatla daha düşük bir rakama çekilmesi ve böylece sözleşmenin ifa kabiliyetinin olabileceği kanaatine varıldığını, ancak davalı şirketin müvekkilinin talebini olumlu görmesine rağmen, taraflar arasındaki görüşmeler devam ederken, davalı tarafından uyarlamanın bir türlü somutlaştırılmaması nedeniyle, müvekkili şirketin zararlarının artmaması adına, davalıya ihtarname gönderildiğini, davalının cevabi ihtarnamesinde müvekkilinin kusurlu olduğunu, olağanüstü bir durumun olmadığını beyan ettiğini, davalı tarafından müvekkiline noter ihtarnamesi ekinde 22.10.2015 tarih ve 205188 nolu 3.965.559,89 TL tutarlı faturanın gönderildiğini, ihtarnamede faturanın no-show faturası olduğunun belirtildiğini, müvekkili tarafından faturanın tebellüğ edildiğini, sözleşme gereği 100.000 geceleme için bedelin avans olarak ödendiğinin, 2015 yılı Eylül-Ekim aylarında 20.000 geceleme konaklamanın kullanılmayacağının ve nitekim 18576 gece konaklamanın da kullanılmadığının ihtarname ile belirtilerek faturanın iade edildiğini, bu şekilde 3 kez davalı tarafından müvekkiline faturanın gönderildiğini, ancak müvekkili tarafından iade edildiğini, davalının kötü niyeti nedeniyle taraflar arasında uzlaşmanın sağlanamadığını, söz konusu sözleşmenin revize edilmesi gerektiğini ve müvekkili tarafından yapılan fazla ödemenin faiziyle birlikte iade edilmesi gerektiğini, M.K. 2. maddesi ve B.K. 77. ve 138. maddeleri uyarınca olağanüstü hallerde, sözleşmenin ifasının mümkün olmadığı durumlarda sebepsiz zenginleşmenin önlenmesi bakımından da sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması ve sebepsiz zenginleşen davalının bu zenginleşmeyi müvekkiline geri vermesi gerektiğini, müvekkilinin oluşan olumsuz pazar hareketleri sebebiyle sözleşme ilişkisinde olduğu diğer firmalarla görüştüğünü ve bu firmalarla yapılan sözleşmelerin revize edildiğini, her iki tarafın da zararının artmaması adına makul noktalara çekildiğini, örneğin eksik oda gecelemeleri için otellerce herhangi bir no-show faturası kesilmediğini beyanla, fazlaya, hataya ve davanın ıslah edilmesine ilişkin hakları ile sözleşmeden kaynaklanan diğer dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla, TBK. 138. maddesi kapsamında aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sözleşmeye müdahale edilerek taraflar arasında imzalanan 10.10.2014 tarihli kontenjan sözleşmesinde kararlaştırılan 75 USD kişi başı geceleme bedelinin 55 USD olarak; ayrıca kararlaştırılan 100.000 gecelemenin 80.000 geceleme olarak uyarlanmasına, uyarlama sonucu ortaya çıkan bedelin şimdilik 4.000.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız olduğunu ve hukuki dayanağının olmadığını, sözleşmenin 20.04.2015-10.10.2015 tarihleri arasında geçerli olacağının, taraflar arasında yazılı bir mutabakat olmaması halinde 10.10.2015 tarihinde son bulacağının sözleşmenin 2. maddesinde kararlaştırıldığını, yani sözleşmenin 5,5 – 6 aylık turizm sezonunu kapsayan, süreli bir sözleşme olduğunu ve sona erdiğini, sözleşmenin 1. maddesi gereğince müvekkiline ait tatil köyünün tüm odalarının satışının sözleşme süresi boyunca davacıya tahsis edildiğini, müvekkilinin ya da müvekkili adına başka bir firmanın oda satmasının mümkün olmadığını, davacının müvekkiline ait oteli sezon için kapattığını, sözleşmenin 11. maddesine göre de davacının tüm pazarlarda tek yetkili olduğunu, oda satışlarını hangi pazar ya da milletlere yapacağı konusunda bir kısıtlama bulunmadığını, yerli, Avrupalı vs. tüm pazarlarda satış yapabileceğini, Rus pazarındaki daralmanın bahane edilmesinin hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davacının ödemeleri yaptığı esnada herhangi bir ihtirazi kaydının bulunmadığını, davacının haklarını saklı tutarak ödemeleri yaptıkları ya da ödenen miktarın avans olduğu şeklindeki beyanlarının gerçek dışı olduğunu, sözleşmede davacının 100.000 gecelemeyi gerçekleştiremezse dahi kullanılmayan gecelemeler için 10.10.2015 tarihinde müvekkili tarafından fatura düzenleneceğinin kabul edildiğini, bu düzenlemenin davacının garanti ettiği 100.000 gecelemeyi gerçekleştirememe ihtimalinin bulunduğunu bildiğini ve bu riski göze aldığını gösterdiğini, davacının ifadan sonra ve sezon biterken gönderdiği ihtarnamenin hukuki değerinin bulunmadığını, dava konusu olayda aşırı ifa güçlüğü gibi bir durumun söz konusu olmadığını, davacının basiretli bir tacir gibi davranarak meydana gelebilecek olumsuz koşullara hazırlıklı olması gerektiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, davacının dolar kurundaki artışı bahane etmesinin ve sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması talebinin hukuka aykırı olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Antalya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/… Esas, …/… Karar sayılı dava dosyası birleştirilerek mahkememize dosyası içerisine konulmuştur. Birleştirilen Antalya … Asliye Ticaret Mahkemesi dava dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı şirketin 1996 yılında Antalya da kurulduğunu, Rusya olmak üzere ağırlıklı olarak Ukrayna, Çek Cumhuriyeti ve Lovakya pazarında faaliyet gösteren bir tur operatörü ve incoming acentesi olduğunu, müvekkili şirket ile davalı arasında Antalya … bulunan … Ole de gerçekleştirilecek konaklama faaliyetine ilişkin kontenjan sözleşmesi imzaladığını, kontenjan oda tipleri, süre; fiyatlar başlıklı 13 maddesine göre 0-100.000 arası yetişkin geceleme tüm pazarlarda kişi başı 75 USD fiyat uygulandığını, ödeme mali yükümlükler başlıklı 15. Maddesinde g bendinde göre davalı şirkete 7.500.000,00 USD avans olarak çek düzenlenerek teslim edildiğini, müvekkili şirket tarafından sözleşmeye uygun davranılarak sözleşme gereği yerine getirilmeye çalışıldığını, bu arada ülkelerde yaşanan ekonomik krizler , savaşlar, parlamento seçimleri dolar kurunda aşırı dalgalanmalar ve törer saldırıları turizm sezonunun en yoğun dönemlerinde turist sayısında ciddi azalmalar yaşanmasına neden olduğunu, bu olumsuz koşullar da sözleşmedi edimlerin yerine getirilmesinde olağanüstü zorluklar yarattığını, davalı şirket ile sayısız sözlü ve yazılı temaslar kurularak zararın bir nebze de olsa giderilmesi hedeflendiğini, davalı taraf sezon başlamadan önceki sözleşme koşullarının revize edileceği yönündeki beyanlarının aksine her hangi bir revizyon gerçekleştirmediğini, davalı tarafın ikrarıyla ortaya konulmuş olan anlaşma çerçevesinde müvekkil şirket tarafından sezon sonunda … tarih ve … fatura nolu 200.000 USD bedelli fatura düzenlendiğini ve davalı tarafa gönderildiğini, davalı tarafça faturanın teslim alındığını fakat Kemer 2 Noterliğinin ihtarnamesi ekinde faturanın müvekkili şirkete iade edildiğini, Antalya .. İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyası ile davalı hakkında fatura alacağına dayalı takip başlattıklarını, davalı tarafın ise takibe itiraz ettiğini, davalının yaptığı itirazın iptaline takibin devamına, itiraz eden davalının % 20 den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davası ve taleplerinin haksız olduğunu, davalı … Otel’in sahibi olup davacı ile … tarihli kontenjan sözleşmesini imzaladığını, 20.04.2015-10.10.2015 tarihleri arasında geçerli olacağı yazılı mutabakat yapılmaması halinde 10.10.2015 tarihinde kendiliğinden sora ereceği 2 maddede açıkça kararlaştırıldığını, taraflar arasında mutabakat yapılmaması nedeniyle kararlaştırılan tarih olan 10.10.2015 tarihinde sona erdiğini ve yinelenmediğini, davacı sözleşme gereği kararlaştırılan dönem için oteli kapatmış, tatil köyünün tüm odalarının ait satış hakkını aldığını, bunun karşılığında davalıya 100.000 geceleme garantisi verdiğini, bu geceleme sayısının bedeli olan 7.500.000 USD nin son taksitini 30/06/2015 tarihinde 1.850.000USD olarak ödendiğini, davacı sözleşme gereği taahhüt ettiği ödemeyi de yapmadığını, davacı taraf sözleşmenin uyarlanması ve ödenen bedelin bir kısımının iadesi talebinde Antalya … Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını, bu nedenle davanın HMK 114-ı gereği esasa girilmeden usulden reddi gerektiğini, davacının iade ettikleri davaya konu faturaya dayalı olarak icra takibi başlattıklarını , takibe itiraz ettiklerini, takibin durduğunu, davalının 31/08/2016 tarihli 582.920,00.-TL bedelli fatura nedeniyle davacıya her hangi bir borcunun bulunmadığını, davalı yan kötü niyetli olup beklentileri doğrultusunda gitmeyen ticari faaliyet nedeniyle, davalıdan haksız olarak para tahsil etme gayretinde olduğunu, dava dayanağı faturanın yersiz olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesin talep etmiştir.
Birleşen dosyada Antalya …İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı icra takip dosyası getirtilmiş, dosya içerisine konulmuştur. İncelenmesinde; Alacaklının …Tic. A.Ş, borçlunun … A.Ş olduğu, 200.000,00 USD asıl alacağın TL karşılığı 574.460,00 TL nin tahsili amacı ile açılmış icra takip dosyası olduğu, davalı borçlunun itirazı üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
Antalya Turizm İl Müdürlüğü’ne ve T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ayrı ayrı müzekkere yazılarak 2010 yılından bu yana Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında Antalya İline gelen turist sayısının istatistiki bilgi olarak gönderilmesi istenmiş, gelen müzekkere cevapları dosya içine alınmıştır.
Mahkememizin … tarihli duruşmasında davacı tanıkları …, … dinlenmiştir. Tanık … beyanında: Ben davacı şirkette ürün müdürü olarak çalışıyorum. Bizim sektörde kontratlar bir yıl öncesinden yapılır. Örneğin, 2017 yaz sezonu için 2016 yılının Eylül- Ekim aylarından itibaren kontenjan sözleşmeleri yapılmaya başlanır. Buda bir önceki yılın verileri baz alınarak yapılır. Fiyatlandırma buna göre uygulanır. Şartlar belirlenir. Davalı şirkette de 2014 yılında kontrat yapıldı. 2015 yılında gelecek turistlerin konaklatılması ve fiyatlandırılmasına ilişkin. 2014 yılı sonlarında ve 2015 yılında Rusya da yaşanan ekonomik kriz ve siyasi kıriz nedeniyle ve Ukrayna ülkesinde yaşanan sıkıntılar nedeniyle 2015 yılında beklenen turist sayısına ulaşılamadı. Davalı şirkette bu hususta bize destek vermedi. Oysa diğer oteller fiyatlarında indirime gittiler. Esneklik tanıdılar. Karşılıklı görüşmelerle kontenjanın önemli bir kısmını doldurabildik. Ancak davalı yan hiçbir indirime gitmediği için onlardaki kontenjan oda sayısı tamamlayamadık. Bizim firmamız ana pazarı Rusya, Ukrayna ve Kazakiztandır. Bu üç ülkeden gelen turist sayısı %95 civarındadır. Saydığım ülkelerden gelen turist sayısında yaklaşık %20 oranında azalma yaşandı. Davalı vekilinin talebi üzerine soruldu: Bizim kontenjan sözleşmesi yaptığımız otellerin tamamı dediğim gibi davalı hariç oda fiyatlarında indirim – revizyon yaptı ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık … beyanında ” Ben davacı şirkette kontrat müdürü olarak çalışıyorum. Sektörün özelliği gereği geçen sezon verileri esas alınmak sureti ile bir sonraki yıl için otellerle bağlantı kurar gerekli kontenjan sözleşmelerini yaparız ve yine uçaklarımızı sayısını ve gününü buna göre belirleriz. Fiyatlandırma da bir önceki sezonun verileri esas alınarak yapıldığı için 2014 yılı verilerini esas almak sureti ile 2015 yılı için otellerle görüşme yaptık ve gereki kontenjan sözleşmelerini düzenledik.Nitekim davalının oteli ile aynı şekilde sözleşme yapıldı. Ancak 2014- yılı sonları ile 2015 yılında yaşanan gerek ülkemizdeki terör olayları, gerekse müşterimizin %95 ini oluşturan BDT ülkelerinde yaşanan siyasi ve ekonomik sıkıntılar nedeni ile 2015 yılında gelen turist sayısı önemli ölçüde azaldı. Biz bu nedenle uçaklarımızı dolduramadık. Kontenjan sözleşmelerindeki sayıya ulaşamadık. Bunun üzerine sözleşme taraflarını mağdur etmemek için tüm otellerle bağlantıya geçtik. Davalı otel dışında tüm oteller kontenjan sözleşmesinde revizyona gitti. Fiyatlarda indirim yaptı. Biz bu otellerde küçük bir sapma ile hedeflediğimiz sayıya ulaştık ancak davalı otel sektördeki sıkıntıyı bilmesine rağmen fiyatlarda revizyon uygulamayı kabul etmedi. Biz firma olarak bu kadar büyük bir ekonomik ve siyasi kıriz yaşanacağını öngörmemiştik.özellikle Rusya para biriminin değerinin düşmesi olasılığını gözönünde bulundurmamıştık. Alım güçleri düştüğü için direk Türkiye pazarına etki etti. Pazar 2014 yılına nisbeten yaklaşık %30 civarında azaldı. Şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık …’in dinlenmesi için Kemer Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmış, tanık … talimat mahkemesince alınan beyanında: Davalı şirkettte …’da genel müdür yardımcısı olarak çalışıyorum. Dava konusu uyuşmazlık ile ilgili sözleşme imzalanırken ve görüşme aşamasında bende hazırdım.(Dosya içerisindeki sözleşmenin uyap çıktısı gösterildi.) Sözleşmede benimde imzam bulunmaktadır. Mahkemece tarafıma gösterilen sözleşme fotokopisindeki adımın altındaki imza bana aittir. Davacı taraf sözleşmede bize 2015 sezonunda100.000 gecelemeyi taahhüt etti, bizde bunun karşılığınde konaklama başına 75 $ istedik. Bu konuda anlaştık ve çeklerini aldık. Ancak taahhüdünü yerine getirmedi ve bu davayı açtık. Benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir. Başkaca diyecek birşey yoktur. Şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı tanığı …’in dinlenmesi için Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmış, tanık … talimat mahkemesince alınan beyanında: ” tarafları tanırım ben davalı şirketin aynı zamanda mali müşaviriyim. Benim mali müşaviri olduğum şirket otelcilik işiyle iştigal etmektedir. Diğer davacı Anex şirketi ise turizm acenteliği işi ile uğraşmaktadır. Taraflar arasında hatırlayabildiğim kadarıyla 2014 ve 2015 yıllarında kontenjan sözleşmesi adında bir sözleşme yapılması konusunda anlaştılar. Ve sözleşme imzalandı. Bildiğim kadarı ile davacı … şirketi bu sözleşme ile davalı şirketin otelinde yıllık yüz bin geceleme yaptırmayı taahhüt etti. Bu taahhütte bulunmuşsa da bu taahhüt miktarına ulaşılamadı. Sözleşme gereğince davalı şirket sözleşmeyi uygun fatura tanzim edip davacıya gönderdi. Davalı şirket davacının verdiği garanti kapsamında ona göre mübaya ve personel istihdamı yaptı. Davacı şirketin taahhüdünü gerçekleştiremediğini biliyorum ancak nedeni konusunda bilgiye sahip değilim. Benim diyeceklerim bundan ibarettir. ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık …’ın tanık sıfatı ile dinlenmesi için Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmış, tanık … talimatla alınan beyanında: ” ben … A.Ş yönetim kurulu başkanıyım, şirketimizin davacı şirketle imzalmış olduğu sözleşmenin şartları açık ve nettir, dava yasal dayanktan yoksundur, tamamen kurmacadır ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dosyanın 1 işletme bilirkişi, 1 mali müşavir bilirkişi ve 1 turizmci bilirkişiden oluşacak heyete tevdii ile; taraflar arasında düzenlenen kontenjan sözleşmesine göre kararlaştırılan kişi başı geceleme bedellerinin dava dilekçesi dikkate alınarak TBK 138. Maddesi kapsamı uyarınca uyarlanmasının gerekip gerekmediği, uyarlama şartları mevcut ise miktarı belirlenerek davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, varsa miktarının belirlenmesi yönünde yargı denetimine elverişli, gerekçeli rapor alınmasına karar verilmiştir. Mahkememizce seçilen mali müşavir bilirkişi …, İşletme uzmanı bilirkişi …, Turzimci bilirkişi …, … tarihli raporlarında sonuç olarak;
Davacı tarafın çalışmış olduğu pazarlarda 2015 yılında 2014 yılına göre meydana gelen turist sayısındaki düşüşün toplamda : %7,86 olduğu, dosyada mevcut olan taraflar arasındaki yazışmalarda davacı taraf adına … ile davalı taraf temsilcisi Sn. … arasında yapılan e mail yazışmaları incelendiğinde …’in 17 Aralık 2014 tarihinde ( Sözleşmenin başlamasından 4 ay önce ) Sn. …’a göndermiş olduğu e mailde “ Rusya da tehlike çanlarının çalındığını, gelinen noktanın kriz boyutunu aştığını. Rublenin dotar karşısında 75 ’lere kadar geldiğini acilen oturup eylem planı yapmaları gerektiğini ” bildirmiş olduğu,Kontenjan sözleşmesinin … tarihinde yapıldığı … ile … tarihleri arasında çalışma koşullarını içerdiği görülmüş olup davacı tarafin çalışmış olduğu ana Pazar olan Rusya’da yaşanan kriz “ Kontenjan Sözleşmesi” nin başlamasından aylar önce davacı tarafın yetkililerince tespit edildiğini ve … tarihinde mail ile davalı tarafa bildirilmiş olduğu ve bu konuda taraflar arasında bir çok e-mail yazışması yapılmasına rağmen garanti edilen geceleme sayısında veya fiyatlar üzerinde taraflar arasında yazılı bir düzeltme yapılmadığını, bu nedenle davalı tarafından davacıya … tarihinde 1.366.162*50USD karşılığı 3.965.559,89TL’lik taahhüt edilen ancak konaklatma yapılmayan/yapılamayan geceleme ile ilgili sözleşmenin 13. Maddesine göre No-Show faturası düzenlendiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin yapıldığı dönemde … (Akdeniz Turistik Otelciler Birliği) yayım olan Resort dergisinin 14 Mart 2015 tarihli 147. Sayısındaki verilere göre davacı tarafın ülkemize; 2015 yılında 2014 yılına göre %24,7 oranında daha az turist getirdiğini, bu durumun TBK 138. Maddesi kapsamı uyarınca kabul edilip edilmemesi hususunun mahkemenin takdirinde olduğunu beyan etmiştir.
Mahkememiz dosyasının yeniden rapor veren bilirkişi heyetine tevdii ile, tarafların itirazları doğrultusunda asıl dava ve birleşen dava yönünden ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişiler 14.08.2018 tarihli ek raporlarında sonuç olarak;
Taraflar arasında yapılan sözleşmenin kişi başı 55USD ve 80.000 geceleme olarak TBK 138. Maddesi uyannca uyarlanmasına sayın mahkemenizce karar verilmesi durumunda 80.000kişi*55USD-4.400.000USD toplam bedel ödenmesi gerekecelj; olup davacının 7.500.OOOUSD’yi ödediği de her iki tarafında kabulünde olduğu dava dosyasındaki bilgi ve makbuzlardan anlaşıldığından sözleşmenin uyarlanmasına karar verilmesi durumunda davacımn (7.500.000USD-4.400.000USD) 3.100.000USDj fazladan ödeme yapmış olacağı ve bunu davalıdan talep edebileceği, taraflar arasında yapılan sözleşmenin kişi başı 75 USD ve 80.000 geceleme olarak TBK 138. Maddesi uyannca uyarlanmasına sayın mahkemenizce karar veri ilmesi durumunda ise 80.000kişi*75USD=6.000.000USD toplam bedel ödenmesi gerekecek olup davacının 7.500.000USD’yi ödediği de her iki tarafında kabulünde olduğu dava dosyasındaki bilgi ve makbuzlardan anlaşıldığından sözleşmenin uyarlanmasına i karar verilmesi durumunda davacımn (7.500.000USD-6.000.000USD) 1.500.000USD fazladan ödeme yapmış olacağı ve bunu davalıdan talep edebileceği, mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin TBK 138. Maddesine göre uyarlanmaması kanaatine varılacak olunursa ise davalı yanca mail yapışmalarında da kabul edilen 200.000USD’lik indirim ile ilgili davacının düzenledij ¡i fatura uygun olacağından bu durumda davacımn 200.000,00USD alacaklı olacağı, kanaat ve sonucuna varıldığını beyan etmiştir.
Asıl dava yönünden yapılan yargılama sonucu toplanan delilerden; davacının davalı ile yapmış olduğu kontenjan sözleşmesi kapsamında yaşanan ifa güçlüğü nedeniyle, mahkememizce sözleşmeye müdahele edilerek kişi başı 75,00 USD olan geceleme bedelinin 55,00 USD olarak, 100.000 olan geceleme sayısının ise 80.000 geceleme olarak uyarlanmasını, uyarlama sonucu çıkacak bedel farkından şimdilik 4.000.000,00 TL nin davalıdan tahsilini talep ettiği ve davanın TBK 138 madde hükümlerine göre açıldığı görülmektedir.
Somut olayda davacının Antalya …Noterliğinin … yevmiye nolu … tarihl ihtarnamesi ile uyarlama davası açma hakkını saklı tuttuğu görülmüştür.

” Sözleşme hukukuna egemen olan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa) ilkesi, hukukumuzda da kabul edilmiştir. Bu ilkeye göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, kararlaştırılan edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeniyle değişmiş olsa bile borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir.
Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında olan denge, sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ve sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki hâsıl olur ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır.
Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra önemli surette değişmişse artık taraflar akitle bağlı tutulmazlar, değişen koşullar karşısında TMK. nun 2. maddesi uyarınca sözleşmenin yeniden düzenlenmesi imkânı hâsıl olur. Sözleşmenin edimleri arasındaki dengeyi bozan olağanüstü hallere harp, ülkeyi sarsan ekonomik krizler, enflasyon grafiğindeki aşırı yükselmeler, şok devalüasyon, para değerinin önemli ölçüde düşmesi gibi sözleşmeye bağlılığın beklenemeyeceği durumlar örnek olarak gösterilebilir. Akit yapılırken öngörülemeyen değişikliklerin borcun ifasını güçleştirmesi halinde “işlem temelinin çökmesi” gündeme gelir. İşlem temelinin çöktüğünü kabul eden hâkim; duruma göre, alacaklı lehine borçlunun edimini yükseltmeye, borçlu lehine (onun tamamen veya kısmen) akit yapıldığı andaki dengeyi sağlayacak biçimde, edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar vermek suretiyle sözleşmeyi değişen şartlara uydurur.
Sözleşmenin yeni durumlara uyarlanması yapılırken önce sözleşmede, daha sonra kanunda bu hususta intibak (uyarlama) hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılır. Sözleşmede ve kanunda hüküm bulunmadığı takdirde sözleşmenin değişen hal ve şartlara uydurulmasının gerekip gerekmeyeceği incelenir. Bazen de sözleşmede olumlu ve olumsuz intibak (uyarlama) kaydı bulunmakla beraber, bu kayda dayanılarak sözleşmenin kayıtla birlikte aynen uygulanmasını talep etmek TMK. nun 2/2 maddesi hükmü anlamında hakkın kötüye kullanılması manasına gelebilir. Böyle bir durumda sözleşmedeki intibak kaydına rağmen edimler arasında aşırı bir isabetsizlik çıkmışsa uyarlama yine yapılmalıdır. İşlem temelinin çöküşüne ilişkin uyuşmazlıkların giderilmesinde kaynak olarak TMK.nun 1, 2 ve 4.maddelerinden yararlanılacaktır. İşlem temelinin çöktüğünün dikkate alınması dürüstlük kuralının gereğidir. Diğer bir anlatımla durumun değişmesi halinde sözleşmede ısrar etmek dürüstlük kuralına aykırı bir tutum olur. Değişen durumların, sözleşmede kendiliğinden bulunan sözleşme adaletini bozması halinde, taraflar bu haller için bir tedbir almadıklarından, sözleşmede bir boşluk vardır. Bu boşluk, sözleşmenin anlamına ve taraf iradelerine önem verilerek yorum ile ve dürüstlük kuralına uygun olarak doldurulur (TMK md. 1). Bu yönteme o sözleşmenin yorum yoluyla düzeltilmesi veya değişen hal ve şartlara uyarlanması denilir. Uyarlama daha çok ve önemli ölçüde uzun ve sürekli borç ilişkilerinde söz konusu olur.
Sözleşmeye bağlılık ve saygı esastır. Her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü”, “sözleşme serbestliği” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale (uyarlama) müessesesi, istisnai, tali (ikinci derecede) ve yardımcı niteliktedir.
Sözleşmeye müdahale için, gerekli olan esaslara gelince; Sözleşme kurulduktan sonra ifası sırasında ortaya çıkan olaylar olağanüstü ve objektif nitelikte olmalıdır. Değişen hal ve şartlar taraflar bakımından önceden öngörülebilir, beklenebilir, olağan ve hesaba katılabilir nitelikte olmamalı veya olaylar öngörülebilir olmakla beraber bunların sözleşmeye etkileri kapsam ve biçim bakımından bu derece tahmin edilmemelidir.
Sözleşmeye bağlılık esas olduğundan, uyarlama daima yardımcı bir çözüm olarak düşünülmelidir. Sözleşmeye yazılan özel hükümler yorumlanıp, bunların taraflara sağladığı hak ve yararlar ile ekonomik değişikliklerin etkileri, kiralananın nitelikleri gibi somut olayın özelliği ile belirlenecek tüm objektif ve sübjektif hal ve koşullar değerlendirilmeli, uyarlama yapılması kanaatine varılırsa, sözleşmedeki intibak boşluğu, hak ve nesafet, doğruluk, dürüstlük kuralları (TMK. 2/1, 4. md) ışığında yasa boşluğunda olduğu gibi TMK. nun 1. maddesindeki yetkiye dayanılarak hâkim tarafından doldurulmalıdır. Sözleşmenin değişen hal ve şartlara intibakını öngören veya görmeyen her türlü karar yukarıda açıklanan esasların, toplanan delillerin ret ve kabul edilen yönlerini, dayanaklarını içerir şekilde gerekçeli ve Yargıtay denetimine uygun olmalıdır. Burada önemle belirtilmesi gereken husus uyarlama davalarına özgü temel kurallar gözetilmeksizin salt kira parasının tesbitine ilişkin davalarda izlenen yöntemlerle, örneğin sadece taşınmazın cinsi, yüzölçümü, bulunduğu mevki, emsal taşınmazların kira bedelleri gibi verilerle intibak boşluğu doldurulup, sözleşme düzeltilemez. Değerlendirmede bunlar ancak yardımcı kaynak olarak gözetilebilir. Diğer bir anlatımla, sözleşmede yüklenilen edimleri tamamen başka bir anlam verilecek hale getirmek suretiyle bir tarafa beklenmedik şekilde olağanüstü yararlar sağlanamaz, sözleşme yeni bir hale dönüştürülemez. Yine sözleşmenin kurulması sırasında tarafların sözleşmeyi uzun süreli yapmalarına ilişkin birleşen amaç ve iradeleri hiçbir zaman gözden kaçırılmaması gereken vazgeçilmez bir olgudur. Gerçekten de uzun bir süreyle kira akdine bağlanmış kiracı ve kiralayanın hak ve vecibelerini, kısa süreli kira sözleşmesinin tarafları ile bir konumda görmenin sözleşme serbestîsi ilkesine, adalet ve mantık kurallarına aykırı olacağında duraksamaya yer olmamalıdır. Aksinin düşünülmesi halinde sözleşmenin fesih edildiği, yeni bir sözleşmenin ortaya çıktığı sonucuna kavuşmak gerekir ki hükümlerini sürdüren bağlayıcı ve ayakta duran sözleşme karşısında bunu kabul etmek mümkün değildir.” (Yargıtay 6. HD. 2016/5337 E-2016/7235 K sayılı kararı)
Yukarıda atıfta bulunulan Yargıtay emsal karar ve doktrinde; uyarlama daha çok ve önemli ölçüde uzun ve sürekli borç ilişkilerinde mümkün kabul edilmekte ve önceden öngörülemeyecek halin gerçekleşmesi üzerine sözleşmenin edimleri arasındaki dengenin bozulması gerekmektedir Yine öngörülemeyen ve değişen koşulların harp, ülkeyi sarsan ekonomik krizler, enflasyon grafiğindeki aşırı yükselmeler, şok devalüasyon, para değerinin önemli ölçüde düşmesi gibi sözleşmeye bağlılığın beklenemeyeceği olağanüstü haller olması aranmaktadır.
Davacının talebine dayanak olarak ileri sürdüğü olağanüstü haller; Rusya ve BDT ülkelerinde yaşanan ekonomik krizler, Ukrayna’da devam eden savaş süreci, Kazakistan’da yaşanan devalüasyon, Türkiye’de parlamento seçimleri, dolar kurundaki aşırı dalgalanma ve terör saldırılarıdır.
Taraflar arasında yapılan sözleşme … tarihli olup, sadece …-… tarihleri arasındaki tatil sezonuna ilişkindir. Dosyaya sunulan taraflar arasındaki mail yazışmalarından davacının sözleşme tarihinden önce ana pazar olan Rusya pazarında yaşanan krizi tespit ettiği, buna rağmen geceleme sayısı ve ücretinde bir düzeltme yapılmadığı, kaldı ki 2015 yılında 2014 yılı verilerine göre davacının sadece %24 oranında ülkemize az turist getirdiği, bu durumda somut olayda TBK 138 madde hükmünün uygulanmasına gerektiren önceden öngörülemeyen olağanüstü bir halden söz edilemeyeceği gibi, edimler arasındaki dengenin, davacı aleyhine, kendisinden ifası beklenmesi dürüstlük kuralına aykırı düşecek derecede bozulmadığı kabul edilmiş ve davanın reddine karar verilmiştir.
Birleşen itirazın iptali davası yönünden yapılan yargılama sonucu toplanan delilerden; Davacı şirket tarafından davalı şirket aleyhine Ankalya … İcra Müdürlüğü’nün …/… E. sayılı takip dosyası ile 200.000,00 USD asıl alacak için ilamsız icra takibi başlattığı, takip dayanağının … tarihli … Otel … açıklamalı fatura olduğu, takibin itiraz üzerine durduğu, takip tarihinin 23.03.2016 olduğu görülmüştür.
Taraf yetkilileri arasında yapılan 02.04.2015 tarihli maillerden davaya konu kontenjan sözleşmesi dönemi için 200.000,00 USD indirim yapılması ve bu bedelin bir daha ki sezondan düşülmesi için anlaşıldığı tespit edilmiştir. Ancak taraflar arasında çıkan anlaşmazlık nedeniyle takip eden yıl için yeni bir sözleşme yapılmamıştır. Bu durumda davacının takip tarihi itibariyle bu miktar alacağının doğduğu kabul edilerek itirazın iptali davasının kabulüne ve likit olan alacak nedeniyle davacı lehine icra inkar tazminatı hükmedilmesine ilişkin aşağıdaki aşağıdaki şekilde karar tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl davanın REDDİNE,
Alınması gerekli 35,90 TL harcın, peşin alınan 68.310,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 68.274,10 TL harcın istek halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 105.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Kullanılmayan gider avansının HMK.nun 333. Maddesi uyarınca davacıya iadesine,
2-Birleşen davanın KABULÜ ile; davalının Antalya … İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı takip dosyasında 200.000,00 USD asıl alacağa yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİNE, takibin devamına,
Hükmolunan asıl alacağın %20 si oranındaki ( 114.892,00 TL ) icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gerekli 39.241,36 harçtan, peşin alınan 6.928,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 32.312,81TL harcın davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 6.928,55 TL peşin harç ile, 29,20 TL başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan 233,65 TL tebligat ve posta masrafları, 750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 983,65 TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 36.928,40 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Kullanılmayan gider avansının HMK.nun 333. Maddesi uyarınca davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere birleşen dosyada icra inkar tazminatına hükmedilmesi yönünden üye hakim …’ ın muhalefeti ile diğer yönlerden oy birliğiyle verilen karar açıkça okundu. Anlatıldı 18/10/2018

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır Muhalif
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

MUHALEFET ŞERHİ: Birleşen dosyada davalı aleyhine hükmedilen icra inkar tazminatının yasal şartları oluşmamıştır. Birleşen dosya davacısı davasını yargılama sırasında ispat ettiğinden lehine icra inkar inkar tazminatına hükmedilmemesi kanaati ile sayın çoğunluğun bu yöndeki kanaatine katılmıyorum. 18/10/2018

Hakim … (…) ¸e-imzalıdır