Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/2284 E. 2023/2278 K. 15.08.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 4. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/2284 – 2023/2278
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/2284
KARAR NO : 2023/2278

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 20/06/2023
NUMARASI : 2023/488 E.
DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tespit ve Tahsis-Alacak
BAŞVURUNUN KONUSU : İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 15/08/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/08/2023

Taraflar arasındaki tespit ve dava konusu parselin davacı adına tahsisi, olmadığı takdirde alacak talebine ilişkin davanın yapılan yargılaması sırasında 20/6/2023 tarihli “ihtiyati tedbire itirazın reddine” dair karara karşı davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı, davalılardan …’na (…) ait olan … parsel numaralı taşınmazın, davalılar arasında düzenlenen 09.12.1998 tarihli “Arsa Tahsis Protokolü” ile davalılardan …’ne (…) tahsis edildiğini, davalı …’un, arsa üzerine inşa edilecek 383 konut için, usule aykırı ve göstermelik ihale ile gerekli şartları taşımayan dava dışı … ile sözleşme imzaladığını, adı geçen Kooperatifin de, ilgili arsa tahsis protokolünde kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılması yasak olmasına rağmen, dava dışı müteahhit …. Şti.ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşme ile yapılacak konutların 129 adedinin adı geçen Kooperatife, 254 adedinin ise müteahhide ait olacağının kararlaştırıldığını, inşası tamamlanan 129 adet konuta dava dışı … üyelerinin yerleştiğini, müteahhide kalacak konutların ise, … ile birlikte hareket eden dava dışı müteahhit tarafından kendilerine (davacı Kooperatif üyelerine) satıldığını, bedellerinin tahsil edildiğini, ancak inşaat tamamlanmadan müteahhidin işten el çektirildiğini, müteahhide kalacak konutların pek çoğunun mükerrer satışlarının da yapıldığını, mağdur sayısının daha da arttığını öğrenmeleri üzerine hak arama mücadelesi başlattıklarını, davacı Kooperatifin, müteahhide kalacak konutların satış vaadi sözleşmeleri ile satıldığı kişilerin güç birliği ve ortak hareket etmek amacıyla bir araya gelerek kurdukları bir kooperatif olduğunu, davacı Kooperatif üyeleri tarafından, müteahhit …. Şti.aleyhine alacak davaları açıldığını, müteahhidin iflas etmesi üzerine İflas İdaresinin, … ve davalı kurumlara karşı ikame etmiş olduğu alacak davasında, ilgili arsa üzerindeki inşaat için Kooperatif üyelerince ödenen bedel tespit edilerek, inşaatın müteahhit …. Şti. tarafından tamamlanan aşamasının bu bedellerle gerçekleştirildiğinin ve yapılan inşaat nedeniyle müteahhit …. Şti.’nin, …’nden alacaklı olduğunun tespit edildiğini, dava dışı …’nin, protokollere aykırı davranışları nedeniyle … … tarafından 99/8472 sayılı yazı ile adı geçen Kooperatifin “kesin tahsis belgesi”nin iptal edilmesinin …’a bildirilerek gereğinin yapılmasının talep edildiğini, bunun üzerine … Başkanlığınca …’nin arsa tahsisisinin 27.11.2007 tarihinde iptal edildiğini, … tarafından, …’a karşı “arsa tahsis protokolünün iptalinin iptali ve sataşmanın önlenmesi ile fazla yapılan ödemelerin tahsili” istemine ilişkin Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/7 Esas sayılı dosyası üzerinden açılan davanın da 18/9/2012 tarihli kararla reddedildiğini, yine davalı … Başkanlığınca açılan davada Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararda, söz konusu arsa tahsis protokolünün iptalinin haklı ve yerinde olduğunun ve … ile herhangi bir müteahhidin arsa üzerinde inşai ve satış faaliyetine devam edemeyeceğinin belirtildiğini, yine … Başkanlığınca, Sincan 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/479 Esas sayılı dosyası üzerinden açılan davada verilen 10/5/2012 tarihli karar ile, … Kooperatifinin tahsis konusu yere el atmasının önlenmesine ve tahliyesine karar verilip, söz konusu kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesince de onandığını, davacı Kooperatif üyelerinin, arsa üzerinde inşası bitmiş ya da bitmemiş konutların ödemelerini dava dışı …. Şti.ne yaptıklarının ve dava dışı …. Şti. tarafından da yapılan bu ödemelerle arsa üzerindeki konutların inşa edildiğinin sabit olduğunu, davacı Kooperatif ile dava dışı … arasında 08.04.2017 tarihinde bir ön protokol imzalanmış ise de karşı tarafça protokole uyulmadığını, bu arada tahsis konusu arsanın ifrazı yapılarak yeni parseller oluşturulduğunu, ifraz sonucu oluşan 3 no’lu parselin davacı Kooperatif adına tahsisi ile gerekli işlemlerin tamamlanmadığını ileri sürerek, … numaralı parselin davacı Kooperatife tahsis hakkının doğduğunun tespiti ile davacı Kooperatif adına tahsisine, mümkün olmaz ise davalı kurumların sebep oldukları maddi ve menfi zararın, rayiç konut bedelleri/kira bedellerinin tespiti ile tahsiline karar verilmesini istemiş, ayrıca söz konusu parselin diğer kooperatif ya da kurumlara ve 3. şahıslara tahsis ve satışının önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.
Mahkemece, 26.5.2023 tarihli ara kararı ile; “Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile, dava konusu; … parsel numaralı arsanın ifrazı ile oluşan 7 parsel (eski 3 parsel) sayılı taşınmazın, 5.000.000,00 TL bedel üzerinden hesaplanacak %15 teminatın yatırılması koşuluyla 3.kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için sicil kaydı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına” şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmiştir.
Davalı …, davaya cevap ve ihtiyati tedbir kararına itiraz dilekçesinde; … parsel no’lu taşınmazın ifrazından oluşan … parsel no’lu taşınmazın, … ve … arasında imzalanan 09.12.1998 tarihli “Arsa Tahsis Protokolü (2/A)” kapsamında davalı Birliğe tahsis edildiğini, ayrıca taşınmazın başka kooperatif ve kooperatif birliklerine tahsis etme yetkisinin de söz konusu Birliğe verildiğini, … ve … arasında imzalanan 09.12.1998 tarihli “Arsa Tahsis Protokolünün 1.4 üncü maddesinde; “Tahsis Yetkisi: “…, …’da, ada/parsel no.ları, kullanım kararları ve alanları 1.1. maddede verilen, mülkiyetindeki taşınmazları, altyapı, üstyapı ve çevre düzenlemesi için, bu protokol ve gerektiğinde düzenlenecek ek protokollerle getirilecek koşulların sağlanması kaydıyla, kooperatif birliklerine ve kooperatiflere tahsis etme hakkını …’a vermektedir.” hükmünün yer aldığını, bu kapsamda …’un, 15.09.2022 tarih ve 2022/435 sayılı ve 18.11.2022 tarih ve 2022/535 sayılı yazıları ile, … sınırlarında bulunan … parsel no.lu taşınmazın … Kooperatifi’ne tahsis işleminin onaylanmasını talep ettiğini, bu doğrultuda, 09.12.1998 tarihli “Arsa Tahsis Protokolü (2/A)” nün 1.4 üncü maddesi ve alınan Başkanlık Olur’u ve … ile … arasında imzalanan “Mutabakat Tutanağı”na istinaden, dava konusu taşınmazın … Kooperatifi’ne tahsis işleminin onaylandığını, davacı Kooperatif ile … arasında herhangi bir hukuki ilişkinin söz konusu olmadığını, 09.12.1998 tarihli “Arsa Tahsis Protokolü’nün (2/A)” … ile diğer davalı … arasında akdedildiğini, davacı Kooperatifin bu protokolün tarafı olmadığını, dolayısıyla …’nin muhatabı da olmadığını, … tarafından, 09.12.1998 tarihli “Arsa Tahsis Protokolü (2/A)” çerçevesinde ve kamu yararı gözetilerek işlem tesis edildiğini ve tesis edilen işlemlerde, mevzuata ve protokol hükümlerine aykırı herhangi bir hususun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiş, ayrıca ihtiyati tedbirin, dava süreci başlamadan önce veya yargılama sırasında uyuşmazlık konusu üzerinde sonradan telafi edilmesi zor ya da imkansız olan zararların ortaya çıkmasını önlemek için başvurulan geçici hukuki koruma tedbiri olduğunu, ihtiyati tedbir talep eden tarafın, HMK’nın 390. maddesine göre davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu, oysa ki somut olayda davacı tarafça, davanın haklılığı hususunda somut herhangi bir delilin ortaya konulamadığını, bu nedenle ihtiyati tedbire ilişkin şartların oluşmadığını, davalıların kamusal niteliği nazara alındığında, davacı taraf yönünden telafisi mümkün olmayan bir zarardan söz edilemeyeceği, teminat miktarının yeterli olmadığını, davacı Kooperatif ile hiçbir hukuki ilişki içerisinde bulunmadıklarını, davacı Kooperatif ile davalılar arasında sözleşmeye dayalı herhangi bir talep hakkının söz konusu olamayacağını, nitekim davacı tarafça dava konusu taşınmazın kendilerine tahsis edileceğine yönelik bir taahhütname, sözleşme veya kendilerine arsa bedeli ödendiğine ilişkin herhangi bir delile dayanılmadığını, öte yandan kararda usule ilişkin hatalar da mevcut olup, mahkemenin tek hakimli olarak ve basit yargılama usulü uygulanmasına ilişkin kararının, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine aykırı olduğunu, davacı vekilince dava dosyasına sunulan mutabakat tutanağında belirtilen miktarın tahsis satış bedeli olmadığını, söz konusu miktarın, emsal artışı sebebiyle arsa kullanımından kaynaklanan fark bedeli olup, bu miktarın dava değeri olarak kabulünün de mümkün olmadığını, davanın ve ihtiyati tedbir isteminin Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi heyetince değerlendirilmesi gerektiğini, kararın usule ilişkin nedenlerle de hatalı olduğunu ileri sürerek, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını istemiştir.
Diğer davalı …, ihtiyati tedbir kararına itiraz dilekçesinde; mahkemenin tek hakimli ve basit yargılama usulü uygulanmasına ilişkin kararının, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine aykırı olduğunu, bu nedenle davanın ve ihtiyati tedbir isteminin Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi heyetince değerlendirilmesi gerektiğini, ihtiyati tedbir kararının yok hükmünde olduğunu, 24/11/2022 tarihli mutabakat tutanağında belirtilen 5.000.000,00-TL’nin tahsis satış bedeli olmadığını, bu miktarın emsal artışı sebebiyle arsa kullanımından kaynaklanan fark bedeli olup, dava değeri olarak kabulünün mümkün olmadığını, … ile dava dışı … Kooperatifi arasındaki 25/11/2022 tarihli mutabakat tutanağında dava konusu edilen arsanın tahsisen satış bedelinin 40.000.000,00-TL olarak belirtildiğini, … tarafından … Kooperatifine arsa tahsis belgesi verilerek 25/11/2022 tarihinde arsanın tesliminin gerçekleştirildiğini, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 2023/392-312 sayılı kararının gerekçesinde de davacı Kooperatif ile davalı … arasında ortaklık ilişkisi bulunmadığı gibi davacı ile davalı arasında herhangi bir hukuki ilişkinin de bulunmadığının belirtildiğini, … ile … Kooperatifi arasındaki 25/11/2022 tarihli mutabakat tutanağının davalı … ile diğer davalı … arasındaki 24/11/2022 tarihli mutabakat tutanağına dayalı olarak düzenlendiğini, iş bu davanın ise, işlemler yapıldıktan sonra 13/12/2022 tarihinde açıldığını, ihtiyati tedbir kararı verilmesi halinde dava dışı Kooperatifin hukuki haklarının ihlal edileceğini, davacının dava dilekçesindeki talebinin terditli olduğunu, sonuç olarak parasal alacağın da söz konusu olduğunu, davalıların kamu kuruluşu olmaları nedeniyle parasal alacakların karşılıksız kalma ihtimalinin bulunmadığını, bu nedenle davada ihtiyati tedbirin koşullarının oluşmadığını, öte yandan dava dilekçesindeki iddia ve talebin anlaşılır olmayıp açıklamayı gerektirdiğini, HMK’nın 390/3. maddesi gereğince davacı tarafından dava konusu üzerinde mülkiyet tespitini gerektirir yasal hiç bir belge ve delil sunulmadığı gibi dava dilekçesinde de bu yönde bir belgeye dayanılmadığını, dava dilekçesinde dava dışı… Kooperatifi ile bu Kooperatifin yüklenicisi olan …. Şti. arasındaki hukuken geçerliliği ve bağlayıcı olmayan işlemlerden bahsedildiğini, ancak bu işlemlerin … ve … ‘ye bağlamayacağını, davada … ve …’u ilzam edecek herhangi bir işlem veya belgeye dayanılmadığını, illiyet bağının kanıtlanmadığını, davacı ile dava dışı …. Şti.’den daire satın aldığını iddia eden kişilerin, dava dışı… Kooperatifi ile ilgili işlemlerinin, davalılar … ve …’u bağlamayacağını, arada akdi herhangi bir ilişkinin bulunmadığının kesinleşmiş yargı kararları ile de sabit olduğunu, sonuç olarak HMK’nın 390/3. maddesinde belirtilen yaklaşık ispat koşulunun yerine getirilememiş olması nedeniyle ihtiyati tedbir kararı verilmesinin mümkün olmadığını, öte yandan dava konusunun değerine göre 6.000.000,00-TL teminat gösterme zorunluluğunun bulunduğunu, ayrıca dava peşin harcının da bu miktara göre ödenmesi gerektiğini, davacı ile … arasında herhangi bir sözleşme ya da taahhütün bulunmadığını, …’un davacıya yasal olarak arsa tahsis yükümlülüğünün söz konusu olmadığını, …’un ana sözleşmesine göre arsa tahsislerini ancak kendi ortağı olan kooperatif üst birlikleri ile ortağı olan kooperatiflere yapabildiğini, davacı Kooperatifin …’a bağlı bir kooperatif olmayıp harici bir kooperatif olduğunu, bu nedenle davacı Kooperatife arsa tahsisinin mümkün olmadığını, kaldı ki davacı Kooperatifin …’a arsa tahsis istemi ve işlemine dayalı olarak hiç bir şekilde ödemesinin de bulunmadığını, davacı Kooperatifin 254 ortağı olup, bu ortakların 2008 yılında kurulan Kooperatifin hükmü şahsiyet kazanmasından önceki tarihlerde dava dışı… Kooperatifinin yüklenicisi …. Şti.’ne farklı miktarlarda konut alımı için kısmi bedeller ödeyen bazı kişilerden oluştuğunun anlaşıldığını, bu kişilerin Ankara ve Sincan Tüketici Mahkemelerinde açtıkları davalarda tapu iptal taleplerinin reddedildiğini, yükleniciye verdikleri bakiye borç senetlerinin iptaline karar verildiğini, dava dışı… Kooperatifinin üyelik taleplerinin reddedildiğini, inşaat seviyelerinin %44-%56 seviyelerinde olması sebebiyle bu kişilerin yüklenici …. Şti.’nden temlik aldıkları hakkın şahsi hak olduğu, şahsi hakka dayalı mülkiyet talebinde bulunamayacakları ve adı geçen Kooperatife üye kabulünün olanaklı bulunmadığına ilişkin kararlar verildiğini, bu yöndeki kararların, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2011/4797-6381 Esas ve Karar sayılı kararı ile “…özellikle inşaatın getirildiği %56,94 fiziki seviye itibariyle davacının temlik aldığı şahsi hakka dayanarak mülkiyet talebinde bulunamayacağı, dolayısıyla davalı Kooperatife üye kabulünün olanaklı bulunmamasına göre…” şeklindeki gerekçe ile onama kararı verildiğini, kesinleşmiş söz konusu yargı kararlarıyla tespit edildiği üzere davacı Kooperatifin ortaklarını oluşturan kişilerin, dava dışı … Kooperatifi yüklenicisi …. Şti.’nden sadece şahsi hak (alacak) sahibi olduklarının sübut bulduğunu, sadece şahsi hak sahibi olan bu kişilerin sonradan kurdukları … Kooperatifine ancak şahsi haklarını devredebilecekleri sebebiyle davacı Kooperatifin ayni hak talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/451 Esas sayılı dosyasında, … de davalı olarak gösterilmiş ise de, …’ye yönelik davanın husumet yokluğundan usulden reddine karar verildiğini, kararın gerekçesinde “…davalı… Kooperatifine tahsis edilen taşınmazda anahtar teslim 383 adet bağımsız bölümü kapsayan .. sözleşmede …’nin sözleşmenin tarafı olmadığı, arsa maliki konumunda olduğu, davanın taraflarıyla akdi ilişkisinin olmadığı, ayrıca başkasının fiilini taahhüt eden (garantör) sıfatını haiz olduğuna dair herhangi bir kanıt da sunulmadığı” hususlarının belirtildiğini, kararın Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2022/3787-4972 esas ve karar sayılı ilamı ile onandığını, bu kararla birlikte davacı Kooperatifin ve …. Şti.’nden alacaklı kişilerin bu ilişkilerden dolayı …”ye ve dolayısıyla …’a husumet yöneltemeyeceklerinin sabit olduğunu, davacı Kooperatif ile … ve … arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığı halde ihtiyati tedbir kararı verilmesi sonucu yasal olarak arsa tahsisinin gerçekleştirildiği … Kooperatifine karşı olan yükümlülük ve taahhütlerin yerine getirilemeyecek olması nedeniyle telafi edilemeyecek nitelikte zararın doğacağını, yine dava dışı … de yerine getirdiği yükümlülükleri karşılığında doğan haklarına ulaşamayacak ya da zaman kaybı nedeniyle uğrayacağı zararların giderilemeyecek boyutlara ulaşacağını ileri sürerek, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucunda 20/6/2023 tarihli ara kararı ile; “ihtiyati tedbirin şartlarının düzenlendiği 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 389/1. maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, ihtiyati tedbirde asıl olanın, ihtiyati tedbire esas bir hakkın varlığı ve bir ihtiyati tedbir sebebinin bulunması olup, HMK’nın 390/3. maddesine göre, tedbir talep eden tarafın, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak yasal delillerle ispat etmek zorunda olduğu, burada sözü edilen ispatın ölçüsünün, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirleneceği, yaklaşık ispat kuralının uygulanmasında hakimin, iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmek zorunda olduğu, bu nedenle, ihtiyati tedbire karar verilirken, haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınması gerektiği, davanın incelenmesinde dava konusu edilen taşınmazın … sayılı arsa olduğu, 26/05/2023 tarihli tedbir kararının HMK’nun 389. maddesinde belirtilen şartları taşıdığı, davacı tarafça sunulan belgeler ve davalı tarafların cevapları dikkate alındığında, tedbir kararının verilebilmesi için 26/05/2023 tarihli ara kararda ayrıntılı olarak belirtildiği şekilde yaklaşık ispat koşullarının oluştuğu, bundan başka tedbir kararının, dava konusu olan taşınmaz üzerinde verildiği, davalı taraflarca sunulan itirazların tedbir kararını kaldıracak mahiyette olmadığı, dolayısıyla verilen kararda herhangi bir isabetsizlik olmadığı” gerekçesiyle ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine karar verilmiş, bu karara karşı da davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … istinaf dilekçesinde; öncelikle tensip zaptında belirtilen duruşma tarihi beklenmeden ihtiyati tedbir kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ihtiyati tedbirin, dava süreci başlamadan önce veya yargılama sırasında uyuşmazlık konusu üzerinde sonradan telafi edilmesi zor ya da imkansız olan zararların ortaya çıkmasını önlemek için başvurulan geçici hukuki koruma tedbiri olup, ihtiyati tedbir talep edenin davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu, somut olayda davacı tarafça davanın haklılığı hususunda somut herhangi bir delilin ortaya konulamadığını, mahkemenin tek hakimli olarak ve basit yargılama usulüne göre karar vermesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, ihtiyati tedbir isteminin heyetçe değerlendirilmesi gerektiğini, her iki davalının kamusal niteliği dikkate alındığında davacı yönünden telafisi mümkün olmayan bir zarardan söz edilemeyeceğini, davacı Kooperatifin, davalılar ile hiç bir hukuki ilişkisinin bulunmadığı sabit olup, davalılardan sözleşmeye dayalı talep hakkının olamayacağını, nitekim dava konusu taşınmazın davacıya tahsis edileceğine yönelik bir taahhütname, sözleşme veya arsa bedelinin ödeneceğine ilişkin herhangi bir delile dayanılmadığını, dolayısıyla olayda yaklaşık ispat koşulunun bulunmadığını ileri sürerek ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … istinaf dilekçesinde; davalılar … ile … arasında düzenlenen 24/11/2022 tarihli mutabakat tutanağındaki 5.000.000,00-TL bedelin …’un …’ye olan emsal artış sebebine dayalı taahhüt ettiği bedel olduğunu, başka bir ifade ile bu bedelin satış ya da tahsis bedeli olmadığını, zira … ile … arasında 09/12/1998 tarihli ve 2A tanımlamalı arsa tahsis protokolünde tahsis edilen arsalar arasındaki … nolu parselin satış bedelinin tamamen ödendiğini, …’a ait bu parselde 3 ve 4 nolu parsellerin oluştuğunu, daha sonra yapılan ifrazla 2,7 ve 9 nolu parsellerin oluşması aşamasında 7 nolu parsel için oluşan emsal artışı sebebiyle arsa kullanımından kaynaklanan fark bedeli olarak 5.000.000,00-TL’nin taahhüt edilip ödendiğini, dosyaya 01/06/2023 tarihli dilekçe ekinde sunulan 25/11/2022 tarihli mutabakat tutanağının dava dışı … Kooperatifi ile … arasındaki … nolu parselin 40.000.000,00-TL bedelle tahsis işlemi ve tahsis belgesiyle arsanın teslimi hususunu düzenleyen belge olduğunu, mahkemenin mutabakat tutanağı başlıklı belgedeki ifadeleri farklı göstererek ihtiyati tedbir kararına gerekçe yapmasının yanlış olduğunu, olayda yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediğini, gerekçedeki belgenin dava konusu için herhangi bir şekilde delil vasfında olmadığının sabit olduğunu, davacı tarafından söz konusu 7 nolu parselin kendilerine tahsis edildiği, tahsis edilme taahhüdünde bulunulduğu, tahsis protokolü olduğu, satış ya da satış vaadi sözleşmesi olduğu vb. konularda hiçbir belgenin sunulmadığını ve böyle bir belgeye dayanılmadığını, yine eylemli olarak da davacı tarafından davalılara herhangi bir yöntemle arsa bedeli, arsa satış veya tahsis vaadi bedeli vb. ödeme yapıldığına dair herhangi bir ödeme belgesinin delil olarak sunulmadığını ve böyle bir belgeye dayanılmadığını, mahkemece ihtiyati tedbir kararının somut delillerinin gösterilmediğini, kararın HMK’nın 390/3. maddesine aykırı olduğunu ileri sürerek, 26/05/2023 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, … parsel numaralı arsanın ifrazı ile oluşan 7 parsel (eski 3 parsel) sayılı taşınmazın davacı Kooperatif adına tahsis hakkının doğduğunun tespiti ile Kooperatif adına tahsisi, mümkün olmaz ise alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece, 26.5.2023 tarihli ara kararı ile; dava konusu taşınmazın 3.kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için sicil kaydı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiş, davalıların itirazları üzerine de 20/6/2023 tarihli ara kararı ile, “ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine” karar verilmiş olup, iş bu karara karşı davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla, uyuşmazlık, “ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine” dair verilen kararın isabetli olup olmadığı, dolayısıyla somut olayda ihtiyati tedbire ilişkin şartların mevcut olup olmadığı noktasındadır.
Gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK’nın 355. Maddesine göre kamu düzeni nedeniyle resen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
Davalılardan …’ye ait olan … parsel numaralı taşınmazın, davalılar arasında düzenlenen 09.12.1998 tarihli “Arsa Tahsis Protokolü” ile davalılardan …’a tahsis edildiği, davalı …’un, arsa üzerine inşa edilecek 383 konut için, dava dışı … ile sözleşme imzaladığı, adı geçen Kooperatifin de, ilgili arsa tahsis protokolünde yasak olmasına rağmen dava dışı müteahhit …. Şti. ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığı, dava dışı müteahhit …. Şti. tarafından, kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince kendisine kalacak konutların üçüncü kişilere satıldığı, davacı Kooperatifin, müteahhit …. Şti. tarafından (müteahhide kalacak konutların) satış vaadi sözleşmeleri ile haricen kendilerine konut satılan kişilerin bir araya gelerek kurdukları bir kooperatif olduğu, müteahhit …. Şti.nin inşaatı tamamlamadığı ve daha sonra da iflasına karar verildiği, davacı Kooperatif’in bir kısım üyeleri tarafından, dava dışı müteahhit …. Şti., dava dışı … ve … aleyhine açılan davalarda, müteahhit …. Şti.nin sorumluluğuna karar verilip, diğer davalılar … ve … yönünden ise (sorumlu olduklarının kanıtlanamadığı gerekçesi ile) davaların reddine karar verildiği, dava dışı …’nin, protokollere aykırı davranışları nedeniyle arsa tahsisisinin 27.11.2007 tarihinde iptal edildiği, … tarafından, …’a karşı “arsa tahsis protokolünün iptalinin iptali ve sataşmanın önlenmesi” istemine ilişkin Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/7 Esas sayılı dosyası üzerinden açılan davanın reddine karar verildiği, söz konusu kararın Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2013/5752 Esas ve 2014/165 Karar sayılı kararı ile onandığı, … Başkanlığınca, Sincan 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/479 Esas sayılı dosyası üzerinden açılan davada verilen 10/5/2012 tarihli karar ile, … Kooperatifinin tahsis konusu yere el atmasının önlenmesine ve tahliyesine karar verilip, söz konusu kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2013/15083 Esas, 2014/5566 Karar sayılı ilamı ile onandığı, davalı …’un 15/9/2022 ve 18/11/2022 tarihli yazıları ile, … no’lu parselin, dava dışı … Kooperatifine tahsis işleminin onaylanmasının talep edildiği, davalılar … ve … arasında imzalanan “mutabakat tutanağı”na istinaden söz konusu parselin dava dışı … Kooperatifine tahsis işleminin onaylandığı ve adı geçen Kooperatife arsa tahsis belgesinin verildiği, dava dilekçesi ve cevap dilekçesindeki açıklamalar ile tüm dosya kapsamı ve ayrıca dilekçelerde değinilen ve Uyap sisteminden incelenen yargı kararlarıyla anlaşılmaktadır.
HMK’nın 389. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlemesi,
HMK’nın 390. maddesinde ise, “(1) İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir. (2) Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir. (3) Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
HMK’nın 390/3. maddesinde, ihtiyati tedbir şartlarından biri olarak, tedbir talep eden tarafın, davanın esası ile ilgili haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu belirtilmiş olup, tüm dosya kapsamı, dava dilekçesindeki delil listesi, yargı kararları dikkate alındığında, davacı Kooperatifin iş bu davadaki talebi ile ilgili “yaklaşık ispat” koşulunu sağlayıcı delil ve belge ibraz edemediği, ihtiyati tedbir kararının gerekçesinde değinilen “muvafakat tutanağı”nın mahkemenin kabulünün aksine “yaklaşık ispat” konusunda bir belge olarak kabul edilemeyeceği, zira HMK’nın 390/3. maddesinde sözü edilen “yaklaşık ispat”ın “davanın esası konusundaki haklılık” ile ilgili olduğu, oysa ki mutabakat tutanağının davacı Kooperatif ve davalılar arasında düzenlenmediği gibi, bu tutanakta davacı Kooperatifin adının geçmediği ve ona karşı bir taahhüt ya da herhangi bir edimden bahsedilmediği, sonuç olarak somut olayda yaklaşık ispat koşulunun mevcut olmadığı, davacının taleplerinin yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla, HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbirin koşullarının oluşmadığı, dolayısıyla ihtiyati tedbire ilişkin mahkeme kararının isabetli olmadığı sonucuna varılmaktadır. Bu nedenle davalıların istinaf başvurularının kabulüne, ilk derece mahkemesinin “davalıların ihtiyati tedbir kararına itirazlarının reddine” dair 20/6/2023 tarihli kararının kaldırılmasına, davalıların ihtiyati tedbire itirazlarının kabulüne, 26/5/2023 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermek gerekmiş, aşağıda şekilde yeniden hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalıların istinaf başvurularının KABULÜNE, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2023/488 Esas sayılı 20/6/2023 tarihli “ihtiyati tedbir kararına yapılan itirazın şartları taşımadığından reddine” ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
2-Davalıların ihtiyati tedbir kararına itirazlarının KABULÜNE, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2023/488 Esas sayılı 26/5/2023 tarihli “İhtiyati tedbir isteyen vekilinin tedbir talebinin kabulü ile, … parsel numaralı arsanın ifrazı ile oluşan … sayılı taşınmazın, 5.000.000,00 TL bedel üzerinden hesaplanacak %15 teminatın yatırılması koşuluyla 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için sicil kaydı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına” şeklindeki ihtiyati tedbir kararının KALDIRILMASINA,
3-Davacının ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE,
4-Davalılar tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davalılara iadesine,
5-İstinaf kararının yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/08/2023 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.

Başkan
☪e-imzalı
Üye
☪e-imzalı
Üye
☪e-imzalı
Katip
☪e-imzalı