Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/182 E. 2023/1343 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 4. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/182 – 2023/1343
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/182
KARAR NO : 2023/1343

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/05/2022
NUMARASI : 2022/233 E. 2022/390 K.
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 03/05/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 03/05/2023

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece verilen karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı; … İşletme Müdürlüğü’ne ait …nolu parsellerde bulunan toplam 5.600 dekar çayır otunu 09/05/2011 tarihli sözleşme ile aldığını, sözleşmede biçilecek alanın 5.600 dekar olarak belirtilmesine rağmen bu alanın çok daha küçük olduğunun görüldüğünü, alan içerisinde hayvan damları bulunduğunu, büyük bir alana hayvan salındığı gerekçesiyle biçim izni verilmediğini ve sözleşmeye konu alan içerisinde davalı tarafından yangın yolları açıldığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmede bir dekar için davalıya 10.000,00 TL+KDV ödemesinin kararlaştırıldığını, buna göre eksik olan 1.744 dekar alan için kendisinden 17.440,00 TL+KDV’nin fazladan alındığını ve 183.120,00 TL kardan mahrum kaldığını, 26/08/2011 tarihinde davalı aleyhine Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/575 Esas sayılı dosyası ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 135.000,00 TL mahrum kalınan kar ve 8.150,00 TL tespit dosyası masrafı olmak üzere 143.150,00 TL talepli olarak açtığı dava neticesinde Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/11/2014 tarihli ilamı ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kısmen kabulüne, 135.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline, 8.150,00 TL tespit masrafının yargılama giderleri kapsamında değerlendirilmesine karar verildiğini, karara karşı temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda eksik hususların bulunması nedeniyle kararın bozulmasına karar verildiğini, bozma sonrası yargılamaya devam edildiğini, kusuru olmaksızın davalı idare tarafından ciddi zararlara uğratıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davanın kabulüne, 29.808,00 TL’nin mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; başka bir mahkeme kararında hükmedilen alacağın faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinin usulen mümkün olmadığını, davacının ihaleden önce ihale konusu olarak yeri gezerek gördüğünü, buna göre teklif verdiğini ve ihale bitiminden aylar sonraya kadar herhangi bir itirazda bulunmadığını, sözleşmede yer alan taahhüdü yerine getirdiklerini, davacının doğduğunu iddia ettiği zararın kendi kusurundan kaynaklı olduğunu, önceki davada eksik inceleme yapıldığını, çelişen raporların göz önüne alınmadan hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu savunarak, davanın zaman aşımı nedeniyle reddini, olmadığı takdirde esastan reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; davacının Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 19/08/2011 tarihinde dava açtığı, iş bu davanın zamanaşımı süresini kestiği, 21/12/2021 tarihinde arabulucuya başvurulduğu, 12/01/2022 tarihinde sona erdiği, bu sürede ve pandemi sebebiyle 13 Mart-15 Haziran 2020 tarihleri arasında duran süreler de hesaplandığında 01/04/2022 tarihinde iş bu davanın açıldığında 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı; açılan ilk davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı ve bu nedenle zamanaşımının kesileceği hususunun göz ardı edilerek esasa ilişkin inceleme yapılıp davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddedildiğini, mahkemece yanlış tespit edilen asıl hususun zamanaşımının durması yönünde olduğunu, TBK’nın 154/2. maddesinden açıkça anlaşıldığı üzere haklı davada zamanaşımının durmadığını, kesildiğini, bu halde uyuşmazlığa konu alacağa ilişkin zamanaşımının, davanın açıldığı 19/08/2011 tarihinde kesileceğini, gerek kanun metninden gerekse Yargıtay ilamlarından bilindiği üzere belirsiz alacak davası açılması durumunda, zamanaşımının -alacağın kesin olarak belirlendiği tarihe bakılmaksızın- dava sonunda belirlenen alacağın tümü için ve davanın açıldığı tarihte kesilmiş sayıldığını, TBK’nın 157. maddesinde yer alan, “Bir dava veya def’i yoluyla kesilmiş olan zamanaşımı, dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hâkimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlar.” Hükmüne göre ilk davanın açılması ile 19/08/2011 tarihinde kesilen zamanaşımının, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin ilamının verildiği 27/06/2022 tarihinde işlemeye devam edeceğini, zamanaşımının geçmesi nedeniyle davanın reddinin hukuken mümkün olmadığını, ilk davada belirlenen alacak tutarı kendisine ödenmişse de bu bedele ilişkin faize hükmedilmediğini, bu nedenle ilk davada kendisine ödenen miktara ilk dava tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faizin işletilmesini ve hesaplanan faizin ödenmesini talep ettiğini ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf yolu ile kaldırılmasını talep etmişlerdir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava; 5600 dekar fıstık çamı arasında bulunan çayır otunun biçim ve teslimine dair sözleşmenin davalıdan kaynaklanan sebeplerle biçilip götürülememesi nedeniyle oluşan zararın tahsili için açılan davada bilirkişi tarafından belirlenen, ancak hüküm altına alınmayan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni nedeniyle resen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
Taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Görev konusunda taraflar için usulü kazanılmış hak söz konusu olamaz.
Dava, Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış olup, bu sıfatla yargılama yapılarak karar verilmiştir. Öncelikle davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olup olmadığının incelenip değerlendirilmesi gereklidir.
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Asliye ticaret mahkemeleri ise özel mahkeme niteliğindedir.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5’inci maddelerinde ticari dava düzenlenmiş olup TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir. Aynı Kanun’un 5’inci maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olup işin ticarî nitelikte olması veya sayılması, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli değildir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; dava, taraflar arasında imzalanan çayır otunun biçim ve teslimine dair sözleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, davalı tacir ise de, davacının tacir sıfatını haiz olmadığı, dolayısıyla tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre; olayda nispi ya da mutlak nitelikteki bir ticari dava söz konusu olmadığı, eldeki davanın açıldığı tarih itibariyle 6102 sayılı TTK’nın yürürlükte bulunduğu, Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu, görevle ilgili konularda taraflar lehine usulü kazanılmış hakkın da mevcut olmayacağı dikkate alındığında davada görevli mahkeme, asliye ticaret mahkemesi değil, genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesidir.
O halde 6100 sayılı HMK’nın 353/1/a/3. maddesi gereğince, davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği halde Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmüş olması karşısında, esas yönünden inceleme yapılmaksızın, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dosyanın mahalline gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacının istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülmesi gerektiği halde, Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi, usul ve yasaya aykırı olup, HMK’nın 353/1/a/3. maddesi uyarınca Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 30/05/2022 tarih, 2022/233 Esas ve 2022/390 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Gereği yapılmak üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın niteliğine göre, davacının istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf kararının yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 03/05/2023 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.

Başkan V.
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Katip
e-imzalıdır