Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/3691 E. 2023/1939 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 4. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/3691 – 2023/1939
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/3691
KARAR NO : 2023/1939

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/02/2022
NUMARASI : 2021/827 E. 2022/114 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Rücuen Alacak
DAVA TARİHİ : 21/05/2014
KARAR TARİHİ : 08/06/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 12/06/2023

Taraflar arasındaki rücuen alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece verilen karara karşı davacı ile davalı … … Ltd. Şti. tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Asıl davada davacı, dava dışı işçi … tarafından, … ve…. Ltd. Şti. aleyhine Sincan İş Mahkemesinin 2012/408 E. Kayıtlı dava nezdinde dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda verilen kararın icraya konulması üzerine Ankara 24. İcra Müdürlüğünün 2014/4746 E. sayılı dosyasına … tarafından toplam 26.661,91TL ödendiğini, ancak davalı şirketler ile imzalanan sözleşme ve şartnameler çerçevesinde işçilik tazminatlarından adı geçen davalı şirketlerin sorumlu olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla Sincan İş Mahkemesinin 31/12/2013 gün 2012/408 E. 2013/537 K. sayılı ilamına istinaden 16/05/2014 tarihinde ödenen 26.661,91TL’nin ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak 6183 sayılı yasaya göre işleyecek faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen 2015/81 esas sayılı dosyasında davacı, Sincan İş Mahkemesi’nin 31/12/2013 tarih ve 2012/408 E – 2013/537 K sayılı ilamına istinaden … tarafından 16.05.2014 tarihinde ödenen 26.002,87-TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren 6183 sayılı yasaya göre işleyecek faiziyle birlikte davalı şirketlerden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı … Ltd. Şti., davacının alacaklarına ilişkin husumet ve zamanaşımı itirazlarını olduğunu, daha önce açılan iş davasında işçiye yapılan ödemeler sebebiyle şirkete karşı herhangi bir rücu alacağının oluşmayacağını, çalıştırılan tüm personellerin tazminatları ve iş sözleşmesinden kaynaklanan diğer tüm hak ve alacaklarının kendilerine ödendiğini, işçi …’nun davalı şirketle 02.03.2006 tarihinde çalışmaya başladığını, yeni ihalelerin davalı şirket tarafından alınamaması nedeniyle davalı şirketten 31.12.2010 tarihinde ayrılıp bu işi yapan diğer şirketlerde çalışmaya devam ettiğini, işçiye 02.03.2006 ile 31.08.2009 tarihleri arasındaki çalışması için 3.549,92-TL tutarında tazminat ve kullanılmayan yıllık izin ücreti davacının adına düzenlenmiş 15.06.2012 kişide tarihli çekle birlikte kendisine ödendiğini, işçiye 19.09.2009 ile 31.12.2010 tarihleri arasındaki çalışması için 1.756,425-TL tutarında tazminatı işçi adına düzenlenmiş 27.07.2011 keşide tarihli çekle birlikte kendisine ödendiğini, bu sebeple davacının davalı şirketten talep edebileceği hiçbir hak ve alacak alacağı bulunmadığını, yapılan bu ödemelere ilişkin evrakların Ankara Batı İş Mahkemesinin 2012/408 E. sayılı dosyasında mevcut olduğunu, işçinin davalı şirkette çalıştığı dönemin tamamına karşılık kıdem tazminatının ve işçinin kullanmadığı yıllık izinlerine ilişkin ücretlerinin de işçiye ödendiğini, işçinin en son çalıştığı alt taşeron firmanın kendileri olmaması sebebiyle ihbar tazminatından sorumluluklarının olmadığını, davacı Belediyenin asıl işveren olduğunu, asıl işverenin işçinin tüm tazminat ve diğer alacaklarını ödemeden sorumlu olduğunu, diğer alt taşeronların ise kendi çalıştırdıkları dönemle ilgili darak sorumlu olacaklarının aşikar olduğunu, davacı belediyenin tüm bu tazminat ve alacaklardan müştereken müteselsilen sorumluluğu nedeniyle ancak icra dosyasında ödemiş olduğu ücretin yarısını rücu ettirebileceği hususunun dikkate alınması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Anonim Şirketi, davacının kamu düzeni ile yasaya aykırı hizmet alım tip sözleşmesine atıf yapmak suretiyle ödemekle yükümlü bırakıldığı işçilik alacaklarına ilişkin olarak sorumluluğunun bulunmadığını, dava dışı …’nun, davacı … nezdinde çalışmış olduğu döneme ilişkin olarak 4857 sayılı İş Kanununun 2. Maddesinin kendisine tanıdığı seçimlik hakkı kullandığını, şirket ile davacı … arasında akdedilen ihale usulü ile hizmet alım sözleşmesinde her ne kadar, kıdem ve benzeri ödemelerden yüklenicilerin sorumlu olduğu belirtmekte ise de, söz konusu düzenlemenin mevzuata aykırı olduğunu, davacı Belediyenin ihale usulü ile hizmet alımına dair sözleşmeye istinaden sorumluluktan kurtulmasının mümkün olmadığını, şirketin ihale usulü yapılacak işte çalıştırılacak işçilerin kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretinden sorumluluğunun bulunduğu kabul edilseydi, bu alacak kalemlerinin de davacı … tarafından yapılan yaklaşık maliyet hesabında dikkate alınması ve ihale şartnamesinde belirtilmesi gerektiğini, davacı belediyenin ihale şartnamelerinde bu hususa ilişkin herhangi bir açıklaması ve düzenlemesi bulunmadığından ve hatta yaklaşık maliyet hesabında anılan kaleme yer verilmediğinden, davacı tarafından davalı şirketlere husumet yönetilmek sureti ile dava dışı …’nun kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağının rücu edilmesinin mümkün olmadığını, dava dışı …’nun davalı şirket nezdinde 01.01.2006-01.03.2006 tarihleri arasında 2 ay süre ile davalı belediyenin temizlik ihalesi işinde çalışmış olduğunu, işbu ihale kapsamında şirket ile belirli iş sözleşmesi imzalamış olduğundan kıdem tazminatına hak kazanamadığını, dava dışı işçinin şirket nezdinde 2 ay süre ile çalıştığı göz önüne alındığında yıllık izin ücretine hak kazanmadığını, davacı belediyenin Sincan İş Mahkemesinin 2012/408 E. sayılı kararını yahut işbu karara dayalı icra emrini alır almaz dava dışı işçiye ödeme yapmadığı için kendi kusuru ile fazladan faiz ve yargılama gideri ödediğini, davacı belediyenin kendi kusuru ile sebep olduğu giderleri şirketlerden talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını belirterek davanın kendileri yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Ltd. Şti.,TBK’nın 73. Maddesine göre davacının …’na ödeme yaptığı tarihten itibaren 2 yıl geçmeden davalı şirkete rücu etmesi gerekmesi nedeniyle, davanın zamanaşımına uğradığını, davacı Belediyenin Sincan İş Mahkemesinin 2012/408 E. sayılı dosyası ile açılan davayı şirkete yasal süresi içerisinde bildirmediğini, şirketin kıdem tazminatından sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, zira dava dışı işçinin davalı şirket bünyesinde 1 yıldan daha az bir süre çalıştığını, şirket yönünden işçi alacaklarının zamanaşımına uğradığını, davalı şirketin dosyada sorumlu olacağı kıdem tazminatı yanı sıra harç ve vekalet ücretinden de sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, 6552 sayılı Kanunun 8. Maddesinin hükmüne göre; alt işverenlerin değişip değişmediğine bakılmaksızın, aralıksız olarak aynı kamu kurum veya kuruluşunda çalışmış alt işveren işçisine, son alt işveren ile yapılmış iş sözleşmesinin kıdem tazminatı almaya hak kazanacak şekilde sona ermesi halinde kıdem tazminatı, aynı kamu kurum veya kuruluşunda geçmiş hizmet sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanarak kamu kurum veya kuruluşu tarafından ödeneceğini, şirketin davacı … ile iş ilişkisini sona erdirirken işçi alacakları da dahil olmak üzere tüm borçlarını yerine getirdiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece, alınan bilirkişi raporuna göre; asıl davada 3.801,48TL’nin davalı …. Ltd. Şti’den tahsili ile davacıya ödenmesine, birleşen davada ise 2.313,66TL’nin davalı …. Şti’den 9.568,93TL’nin davalı …. Şti’den 515,67TL’nin davalı …. A.Ş’den 7.275,95TL’nin davalı … İnş. ve Turz. Ltd. Şti’den tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Yine birleşen davada ticaret sicilden resen terkin edilen ve verilen kesin sürede haklarında davacı tarafından ihya davası açılmayan …. Şti. (eski ünvanı…. Şti) ve …. Şti’ye karşı açılan davanın usulden reddine karar verilmiş; karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı:
Dava konusu alacağın tamamının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … Ltd. Şti.:
İş davasının kendilerine ihbar edilmediğini, bilirkişi raporunun hatalı hesaplamalara dayandığını, itirazlarının dikkate alınmadığını, dava konusu alacağın kendilerine rücu edilemeyeceğini ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Asıl ve birleşen dava, asıl işveren tarafından dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmeleri kapsamında davalı alt işverenlerden rücuen tahsili istemine ilişkindir.

Gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK’nın 355. Maddesine göre kamu düzeni nedeniyle resen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
Mahkemece, işin esası incelenerek asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir.
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Asliye ticaret mahkemeleri ise özel mahkeme niteliğindedir.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5’inci maddelerinde ticari dava düzenlenmiş olup TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir. Aynı Kanun’un 5’inci maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olup işin ticarî nitelikte olması veya sayılması, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli değildir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; dava, asıl işveren ve alt işverenler arasındaki akdi ilişkiden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkin olup, davalılar ticaret şirketi olup, tacir iseler de, davacının tacir sıfatını haiz olmadığı, dolayısıyla olayda nispi ticari dava bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki akdi ilişkinin, TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ticari davalardan olup olmadığının incelenmesine gelince;
Her ne kadar mahkemece, dava konusu sözleşmenin taşıma ve hizmet edimlerini içeren karma sözleşmeden kaynaklandığı ve taşıma sözleşmesinin de TTK’nun 4. kitabında yer alması nedeniyle olayda Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilerek, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmiş ise de, taraflar arasındaki sözleşmenin konusu, “evsel atıkların toplanması, toplanan atıkların çöp depolama ve imha merkezine nakli, cadde ve sokak, meydan ve pazar yerlerinin insan ve makine marifetiyle süpürülmesi işi” olup, asıl edimin, davalı kurumun, 5393 sayılı … Kanunu gereğince görevi kapsamında olan (ve yine aynı Kanun gereğince ihale ve sözleşme yoluyla üçüncü şahıslara da yaptırabileceği) temizlik hizmeti olduğu anlaşılmaktadır. Temizlik hizmetinin ifası sırasında toplanan çöp ve atıkların başka yere taşınması, temizlik işinin gereği olup, sadece bu durum sözleşmenin “taşıma” sözleşmesi olarak nitelendirilmesi için yeterli değildir. Nitekim benzer bir olayda Yargıtay 6. Hukuk Dairesi de 09/05/2022 tarihli, 2021/2610 esas ve 2022/2541 karar sayılı kararında, “taraflar arasındaki sözleşmede baskın olan edimin, Belediyenin asli işi olan temizlik ile ilgili hizmet alımı olduğunu” belirterek, sözleşmenin “taşıma” değil, “hizmet sözleşmesi” olduğunu kabul etmiştir.
O halde taraflar arasındaki sözleşmede, baskın olan edim, Belediyenin asli işi olan temizlik hizmet alımına ilişkin olmakla, somut olayda, TTK’nın 4. maddesinde sayılan sözleşme türlerinden olan “taşıma” değil, Türk Borçlar Kanunu kapsamındaki “hizmet sözleşmesi” bulunduğunun kabulü gereklidir. Dolayısıyla davanın mutlak ticari davalardan da olmadığı sonucuna varılmaktadır. Bu durumda tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre; olayda nispi ya da mutlak nitelikteki bir ticari dava söz konusu olmadığından, davada görevli mahkeme, asliye ticaret mahkemesi değil, genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesidir. Bu nedenle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
O halde 6100 sayılı HMK’nın 353/1/a/3. maddesi gereğince, mahkemenin görevli olmadığı halde davaya bakmış olması karşısında, esas yönünden inceleme yapılmaksızın, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yargılamanın Asliye Hukuk Mahkemesince yapılması için dosyanın mahalline gönderilmesine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülmesi gerektiği halde, Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi, usul ve yasaya aykırı olup, HMK’nın 353/1/a/3. maddesi uyarınca Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/02/2022 tarih, 2021/827 Esas ve 2022/114 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2- Gereği yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın niteliğine göre davacı ile davalı … … Ltd. Şti.’nin istinaf taleplerinin incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı ile davalı … … Ltd. Şti. tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendilerine iadesine,
5-İstinaf kararının yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 08/06/2023 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.

Başkan
E-İmzalı
Üye
E-İmzalı
Üye
E-İmzalı
Katip
E-İmzalı