Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 4. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/3038 – 2023/2307
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/3038
KARAR NO : 2023/2307
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 02/06/2022
NUMARASI : 2021/416 E. 2022/516 K.
DAVACI :
VEKİLİ
DAVALILAR
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 20/09/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 21/09/2023
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece verilen karara karşı davalılar …..Ltd. Şti., …. Ltd. Şti., …. A.Ş. tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı, davalı şirketlerle hizmet alım sözleşmeleri imzalandığını, dava dışı işçi … tarafından işçilik alacaklarının tahsili amacı ile açılan davanın kabul edilmesi üzerine işçi tarafından aleyhlerine başlatılan icra takibi nedeniyle icra dosyasına 24.017,39TL ödeme yapıldığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmeler gereğince işçilik alacaklarından doğan tüm sorumluluğun davalılara ait olduğunu ileri sürerek, bu meblağın ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI ÖZETİ:
Mahkemece, dosyada mevcut bulunan sözleşmelere göre davacı belediyenin ödediği tüm alacaklar yönünden rücu hakkının bulunduğu, davalıların sorumlu oldukları dönemlere ilişkin olarak bilirkişi raporuyla saptanan miktarların davalılardan tahsilinin gerektiği, ortak girişimin davacı belediyeye karşı müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne; 929,41 TL’nin 23/03/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … A.Ş. ve … … Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, 13.390,47 TL’nin 20/03/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … A.Ş.’den tahsili ile davacıya ödenmesine, 7.484,16 TL’nin 20/03/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … … Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen davanın kabulüne; 2.213,45 TL’nin 20/03/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, karara karşı davalılar ….Ltd. Şti., … Ltd. Şti. ve…. A.Ş. tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalılar ….Ltd. Şti. ve…. A.Ş, sözleşmenin teminatı olarak iki adet teminat mektubu verildiğini, teminat mektuplarının hizmet alım işi kapsamında çalışan ve iş akdi sona eren işçilere kıdem tazminatı ödenmesi amacıyla nakde çevrilmesinin talep edildiğini, bedellerinin teminat hesabında tutulduğunu, davacının emanet hesabındaki teminat mektupları yerine kıdem tazminatlarını doğrudan kendi havuzundan karşıladığını, mükerrer tahsilata neden olunacağını ileri sürerek istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır.
Davalı …. Ltd. Şti., işçilik alacaklarından sorumluluğunun bulunmadığını, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, hükme esas alınamayacağını, kabul olmamak üzere %50 oranında sorumlu tutulabileceğini belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Asıl ve birleşen dava asıl işveren tarafından dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmeleri kapsamında davalı alt işverenlerden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni nedeniyle resen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
Mahkemece, işin esası incelenerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir.
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Asliye ticaret mahkemeleri ise özel mahkeme niteliğindedir.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5’inci maddelerinde ticari dava düzenlenmiş olup TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir. Aynı Kanun’un 5’inci maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olup işin ticarî nitelikte olması veya sayılması, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli değildir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; dava, asıl işveren ve alt işverenler arasındaki akdi ilişkiden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkin olup, davalılar ticaret şirketi olup, tacir iseler de davacının tacir sıfatını haiz olmadığı, dolayısıyla olayda nispi ticari dava bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki akdi ilişkinin, TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ticari davalardan olup olmadığının incelenmesine gelince;
Her ne kadar mahkemece, dava konusu sözleşmenin taşıma ve hizmet edimlerini içeren karma sözleşmeden kaynaklandığı ve taşıma sözleşmesinin de TTK’nun 4. kitabında yer alması nedeniyle olayda Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilerek, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmiş ise de, taraflar arasındaki sözleşmenin konusu, “evsel atıkların toplanması, nakli, cadde, sokak, meydan ve pazar yerlerinin insan ve makina marifeti ile süpürülmesi işi” olup, asıl edimin, davalı kurumun, 5393 sayılı Belediye Kanunu gereğince görevi kapsamında olan (ve yine aynı Kanun gereğince ihale ve sözleşme yoluyla üçüncü şahıslara da yaptırabileceği) temizlik hizmeti olduğu anlaşılmaktadır. Temizlik hizmetinin ifası sırasında toplanan çöp ve atıkların başka yere taşınması, temizlik işinin gereği olup, sadece bu durum sözleşmenin “taşıma” sözleşmesi olarak nitelendirilmesi için yeterli değildir. Nitekim benzer bir olayda Yargıtay 6. Hukuk Dairesi de 09/05/2022 tarihli, 2021/2610 esas ve 2022/2541 karar sayılı kararında, “taraflar arasındaki sözleşmede baskın olan edimin, Belediyenin asli işi olan temizlik ile ilgili hizmet alımı olduğunu” belirterek, sözleşmenin “taşıma” değil, “hizmet sözleşmesi” olduğunu kabul etmiştir.
O halde, taraflar arasındaki sözleşmede, “evsel atıkların… nakli” konusunda bir taşıma edimi olsa da, baskın olan edim, Belediyenin asli işi olan temizlik hizmet alımına ilişkin olmakla, somut olayda, TTK’nın 4. maddesinde sayılan sözleşme türlerinden olan “taşıma” değil, Türk Borçlar Kanunu kapsamındaki “hizmet sözleşmesi” bulunduğunun kabulü gereklidir. Dolayısıyla davanın mutlak ticari davalardan da olmadığı sonucuna varılmaktadır. Bu durumda tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre; olayda nispi ya da mutlak nitelikteki bir ticari dava söz konusu olmadığından, davada görevli mahkeme, asliye ticaret mahkemesi değil, genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesidir. Bu nedenle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Hal böyle olunca, mahkemenin görevli olmadığı halde davaya bakmış olması karşısında, esas yönünden inceleme yapılmaksızın, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yargılamanın Asliye Hukuk Mahkemesince yapılması için dosyanın mahalline gönderilmesine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülmesi gerektiği halde, Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi, usul ve yasaya aykırı olup, HMK’nın 353/1/a/3. maddesi uyarınca Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/06/2022 tarih, 2021/416 Esas ve 2022/516 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Gereği yapılmak üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın niteliğine göre davalılar …. Ltd. Şti. , … … A.Ş. , … Taah. … Ltd. Şti.’nin istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar …. Ltd. Şti. , … … A.Ş., … Taah. … Ltd. Şti tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendilerine iadesine,
5-İstinaf kararının yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 20/09/2023 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.
Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır