Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/2031 E. 2023/21 K. 05.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 4. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/2031 – 2023/21
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
(2. HEYET)
DOSYA NO : 2022/2031
KARAR NO : 2023/21

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/01/2022
NUMARASI : 2021/640 E. 2022/87 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 05/01/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ :18/01/2023

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı, davalılar ile hizmet sözleşmeleri imzaladıklarını, dava dışı işçi… tarafından işçilik alacaklarının tahsili için açılan dava sonucu icraen 63.844,39 TL ödeme yaptıklarını, yapılan ödemede davalıların sorumlu olduklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 63.844,39 TL’nin davalıların tespit edilecek tam sorumlulukları oranında ödeme tarihinden itibaren 6183 sayılı kanuna göre hesaplanacak faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar …. Ltd. Şti., … … A.Ş., … … Ltd. Şti., … … A.Ş., davanın reddini istemişler, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece, görülmekte olan işbu davanın 19/08/2021 tarihinde açıldığı, 27/11/2018 tarihinde açılan, tarafları ve dava konusu iş bu dosya ile aynı olan Ankara Batı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/463 esas sayılı dosyasında verilen 20/04/2021 tarihli hükmün işbu dava açıldıktan sonra 23/11/2021 tarihinde kesinleştiği, her davanın açıldığı tarihteki durum ve koşullara göre değerlendirilip çözümlenmesi gerektiği, dava tarihinde aynı davanın Ankara Batı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/463 esas sayılı dosyasında görülmekte olduğu, bu haliyle işbu davada, aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması dava şartının eksik olduğu gerekçesiyle davanın HMK madde 114/1-ı ve 115/2 uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş; karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı, dava açıldığı sırada mevcut olan dava şartı eksikliğinin ön inceleme aşaması öncesinde tamamlandığını, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilemeyeceğini, HMK’nun 115/3 maddesi gereğince hüküm anında dava şartı noksanlığı giderildiğinden usul ekonomisinin dikkate alınması gerektiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, asıl işveren tarafından dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının, taraflar arasındaki sözleşme gereğince davalı alt işverenlerden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK’nın 355. Maddesine göre kamu düzeni nedeniyle resen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
Mahkemece, eldeki davada görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu kabul edilerek, daha önce Ankara Batı 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/463 esas sayılı dosyasında verilen görevsizlik kararının, eldeki davanın açılma tarihinden sonra kesinleşmesi gerekçesiyle derdestlik hali bulunduğundan bahisle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir.
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Asliye ticaret mahkemeleri ise özel mahkeme niteliğindedir.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5’inci maddelerinde ticari dava düzenlenmiş olup TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir. Aynı Kanun’un 5’inci maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olup işin ticarî nitelikte olması veya sayılması, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli değildir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; dava, asıl işveren ve alt işverenler arasındaki akdi ilişkiden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkin olup, davacının tacir sıfatına haiz olmadığı, taraflar arasında ticari ilişkiden kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunmadığı, dolayısıyla olayda nispi ticari dava bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki akdi ilişkinin, TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ticari davalardan sayılan bir sözleşme ilişkisi olup olmadığının incelenmesine gelince;
Her ne kadar mahkemece, dava konusu sözleşmenin “çöp toplama ve taşıma” hizmetinden dolayı uyuşmazlığın taşıma sözleşmesinden kaynaklandığı ve taşıma sözleşmesinin de TTK’nın 4. kitabında yer aldığı belirtilerek, olayda asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmiş ise de; taraflar arasındaki sözleşmenin konusu, “katı atıkların toplanması, nakli, cadde ve sokakların el ve makine ile süpürülmesi ve yıkanması işi” olup, asıl edimin, davalı kurumun, 5393 sayılı Belediye Kanunu gereğince görevi kapsamında olan (ve yine aynı Kanun gereğince ihale ve sözleşme yoluyla üçüncü şahıslara da yaptırabileceği) temizlik hizmeti olduğu anlaşılmaktadır. Temizlik hizmetinin ifası sırasında toplanan çöp ve atıkların başka yere taşınması, temizlik işinin gereği olup, sadece bu durum sözleşmenin “taşıma” sözleşmesi olarak nitelendirilmesi için yeterli değildir. Nitekim benzer bir olayda Yargıtay 6. Hukuk Dairesi de 09/05/2022 tarihli, 2021/2610 esas ve 2022/2541 karar sayılı kararında, “taraflar arasındaki sözleşmede baskın olan edimin, Belediyenin asli işi olan temizlik ile ilgili hizmet alımı olduğunu” belirterek, sözleşmenin “taşıma” değil, “hizmet sözleşmesi” olduğunu kabul etmiştir.
O halde taraflar arasındaki sözleşmede, “çöplerin nakli” konusunda bir taşıma edimi olsa da, baskın olan edim, Belediyenin asli işi olan temizlik hizmet alımına ilişkin olmakla, somut olayda, TTK’nın 4. maddesinde sayılan sözleşme türlerinden olan “taşıma” değil, Türk Borçlar Kanunu kapsamındaki “hizmet sözleşmesi” bulunduğunun kabulü gereklidir. Dolayısıyla davanın mutlak ticari davalardan da olmadığı sonucuna varılmaktadır. Bu durumda tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre; olayda nispi ya da mutlak nitelikteki bir ticari dava söz konusu olmadığından, davada görevli mahkeme, asliye ticaret mahkemesi değil, genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi olup, mahkemece görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır.
O halde 6100 sayılı HMK’nın 353/1/a/3. maddesi gereğince, mahkemenin görevli olmadığı halde davaya bakmış olması karşısında, sair yönlerden inceleme yapılmaksızın, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yargılamanın, Asliye Hukuk Mahkemesinde yapılması için dosyanın mahalline gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülmesi gerektiği halde, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi, usul ve yasaya aykırı olup, HMK’nın 353/1/a/3. maddesi gereğince, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/01/2022 tarih, 2021/640 Esas, 2022/87 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Gereği yapılmak üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın niteliğine göre davacının diğer istinaf taleplerinin incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafça peşin yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf kararının yerel mahkemece taraflara tebliğine
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere 05/01/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan

Üye
Üye
Katip