Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/550 E. 2022/2458 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 4. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/550
KARAR NO : 2022/2458

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2020
NUMARASI : 2018/754 E. 2020/624 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
KARAR TARİHİ : 03/11/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 06/11/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece verilen karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı, davalı ile arasında 26/04/2018 tarihinde Danışmanlık Hizmet Alım Sözleşmesi imzalandığını, tarafların sözleşmede karşılıklı olarak kabul ettikleri, 5.2 maddesi gereği danışmanlık hizmeti ücreti olarak 11 Mayıs 2018 tarihinde ödenmesi gereken 50.000 TL ile 15 Haziran 2018 tarihinde ödenmesi gereken 250.000 TL’nin davalı tarafından ödenmediğini, bunun üzerine davalı hakkında icra takibi başlattıklarını, davalı tarafından yapılan itirazla takibin durduğunu, davalının itirazının haksız olduğunu belirterek, Ankara 8. İcra Müdürlüğü’nün 2018/7911 sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, gerçek şahıs olup, vergi kaydı dahi bulunmadığını, daha önce sözleşme konusu ihalelere katılmadığını ve bu işi meslek olarak icra etmediğini, hayatında sadece bir defa yatırım yapmak amacıyla bu tür bir ihaleye katılmak istediğini, ticari veye mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek kişi olduğunu, davaya konu sözleşmenin davacı ile arasında 26/04/2018 tarihinde akdedildiğini, davacı tarafın her nasılsa telefon üzerinden kendisine ulaşarak, milli emlakta ve devletin ihale kurumlarında adamları bulunduğunu, değeri 50.000.000 TL olan milli emlaka ait yerleri kendisine 25.000.000 TL bedelle satın alabileceklerini, bunun için kendilerine 10.000.000 TL komisyon verileceğini ve kârının 15.000.000 TL civarında olacağını söyleyerek, kendisini aldatmak suretiyle davaya konu sözleşmeyi imzalattığını, aynı zamanda sözleşme uyarınca, kendilerine yapacakları masraflar mucibince 300.000 TL masraf verileceğini, bu masrafların 11.05.2018 tarihinde ve 15.06.2018 tarihinde ödeneceğini, zaten o tarihe kadar ihalenin yapılarak, satışın gerçekleşeceğini söyleyerek aldatıldığını, ancak o tarihe kadar herhangi bir işlem yapılmadığı gibi aramalarına davacı tarafından cevap verilmediğini, davacı yanca yanıltıldığını, dolandırıldığını anladığını belirterek, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece, taraflar arasında akdi ilişkinin varlığının ihtilafsız olduğu, davacı şirketin yaptığı icra takibinde, sözleşmenin 5.2. maddesinde düzenlenen masraf adı altında davalı tarafça ödenmesi gereken bedelin davalıdan tahsilini talep ettiği, sözleşmenin 5.2. maddesine dayalı olarak takibe konu bedelin işin ifasında ki her türlü yol, konaklama, yeme, içme, harcırah bedelleri ve tüm harcamalara ilişkin masraf adı altında olan bedel olduğu, davacı şirketin ancak sözleşme konusu işin ifası sırasında yaptığı harcamalara ilişkin bedeli talep edebileceği, verilen kesin süre de sözleşme kapsamında yaptığı masraflara ilişkin kayıt sunamadığı, 26/10/2020 tarihli dilekçesinde sözleşme gereği davalı tarafça ödeme yapılmadığından sözleşme konusu iş için harcanmış ve kaydı/belgesi alınmış masraf olmadığının bildirildiği belirtilerek davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı,
Taraflar arasındaki sözleşmenin 3.2.,3.3 ve 6.1maddelerinin davalının arsalar üzerinde her türlü bilgiye vakıf olduğunu ve sorumluluğu kabul ettiğinin kanıtı olduğunu, kendilerinin üzerlerine düşeni yaptıklarını, ancak davalının masraf ödemesi yapmaması nedeniyle işin ifasının kendilerine atfı kabil bir kusur bulunmadan davalı tarafça engellendiğini, çektikleri ihtarnameye verilen cevapta da davalının bu bedeli ödemeyeceğinin anlaşıldığını, sözleşmenin 7.maddesinde müşterinin hangi şartlarda tazminat ödemesi gerektiğinin çok açık olduğunu, mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasındaki danışmanlık sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK’nın 355. Maddesine göre kamu düzeni nedeniyle resen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
Taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir.
Dava, Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış olup, bu sıfatla yargılama yapılarak karar verilmiştir. Öncelikle davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olup olmadığının incelenip değerlendirilmesi gereklidir.
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Asliye ticaret mahkemeleri ise özel mahkeme niteliğindedir.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5’inci maddelerinde ticari dava düzenlenmiş olup TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir. Aynı Kanun’un 5’inci maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olup işin ticarî nitelikte olması veya sayılması, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli değildir.
Bu açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde: davanın mutlak ya da nispi ticari dava niteliğinde olması halinde davada görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesidir. Somut olayda davacı, davalıya aralarındaki sözleşme kapsamında danışmanlık hizmeti verdiğini iddia ederek başlattığı icra takibine vaki itirazın iptalini talep etmiş, davalı ise, davacı tarafça aldatıldığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Davacı taraf şirket olup, tacir ise de, davalı, gerçek şahıs olduğunu, vergi kaydı dahi bulunmadığını, daha önce sözleşme konusu ihalelere katılmadığını ve bu işi meslek olarak icra etmediğini, hayatında sadece bir defa yatırım yapmak amacıyla bu tür bir ihaleye katılmak istediğini, ticari veye mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek kişi olduğunu iddia etmiş, mahkemece, davalının tacir olup olmadığı, uyuşmazlığın ticari nitelikte bulunup bulunmadığı hususunda yeterli bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. O halde, davalının tacir olup olmadığı ilgili meslek kuruluşlarından ve kurumlardan tüm kayıtları getirtilerek incelenmek suretiyle, ayrıca taraflar arasında ticari vekillik olup olmadığı da araştırılarak, somut olayda Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olup olmadığı belirlenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece eksik inceleme ile karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan bu nedenlerle; HMK’nın 353/1/a/6. bendi gereğince, ilk derece mahkemesine ait kararın kaldırılmasına, yargılamanın yeniden yapılması için dosyanın mahalline gönderilmesine, davacının istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- HMK’nın 353/1/a/6. maddesi uyarınca Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin12/11/2020 tarih 2018/754 Esas ve 2020/624 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf karar ve ilam harcının talep halinde istinaf yoluna başvuran davacıya iadesine,
4-İstinaf kararının yerel mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 03/11/2022 tarihinde kesin olarak karar verildi.

Başkan …
E-İmzalı

Üye …
E-İmzalı
Üye …
E-İmzalı
Katip …
E-İmzalı