Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 4. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/11/2020
NUMARASI :…
DAVALI : …
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 29/12/2021
KARARIN YAZIM TARİHİ : 03/01/2022
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda mahkemece verilen karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla ve dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı, taraflar arasında “Hizmet Alım Sözleşmesi” bulunduğunu, davalı şirket nezdinde çalışan dava dışı işçi … tarafından, kurum ve davalı şirket hakkında İş Mahkemesinde açılan davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, başlatılan icra takibi üzerine icra dosyasına 18.312,72-TL ödemek zorunda kaldıklarını, yapılan ödemenin davalıdan rücuen tahsilinin gerektiğini ileri sürerek, 18.312,72-TL’nin, ödeme tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, hükme esas alınan 27/08/2007 tarihli bilirkişi raporu gereğince, dava dışı işçinin 01/02/2010 – 31/12/2012 tarihleri arasında … Şirketi’nde, 01/01/2013 – 31/12/2013 tarihleri arasında ise davalı şirket nezdinde çalışmış olması nedeniyle, kıdem tazminatından her bir davalının kendi dönemi ile sınırlı olduğu, ihbar tazminatından ise son işveren olan davalı şirketin sorumlu olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne, 7.659,36 TL’nin, ödeme tarihi olan 02/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, davalı…. alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı, davalının, dava dışı işçiye yapılan ödemenin tamamından sorumlu olduğunu, sözleşmede bu konuda açık hüküm bulunduğunu, nitekim bilirkişi tarafından da bu durumun raporda belirtildiğini, davanın kısmen kabulü yönündeki kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasına ve davanın tümüyle kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi kapsamında dava dışı işçi tarafından açılan işçilik alacaklarından kaynaklanan dava nedeni ile davacı tarafından yapılan ödemenin davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece işin esası incelenerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni nedeniyle resen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
Taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir.
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Asliye ticaret mahkemeleri ise özel mahkeme niteliğindedir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5’inci maddelerinde ticari dava düzenlenmiş olup TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir. Aynı Kanun’un 5’inci maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olup işin ticarî nitelikte olması veya sayılması, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli değildir.
Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davalının tacir olduğu, davacıı kamu tüzel kişisinin ise tacir olmadığı anlaşılmaktadır. Az yukarıda da değinildiği gibi, TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için, ya her iki tarafın tacir ve işin de tarafların (her ikisinin birden) ticari işletmeleriyle ilgili olması (nispi ticari dava) ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir. Olayda ise tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre nispi ya da mutlak nitelikteki bir ticari davanın bulunmadığı anlaşılmakla, davada görevli mahkeme, Asliye Ticaret Mahkemesi değil, genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu nedenle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
O halde 6100 sayılı HMK’nın 353/1/a/3. maddesi gereğince, mahkemenin görevli olmadığı halde davaya bakmış olması karşısında, esas yönünden inceleme yapılmaksızın, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yargılamanın Asliye Hukuk Mahkemesince yapılması için dosyanın mahalline gönderilmesine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın niteliğine göre, davaya Asliye Hukuk Mahkemesince bakılması gerektiği halde Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından bakılıp karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, HMK’nın 353/1/a/3. maddesi gereğince, Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/11/2020 tarih, 2019/713 Esas, 2020/524 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Yargılamanın Asliye Hukuk Mahkemesince yapılmak üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın niteliğine göre davacının istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı harçtan muaf olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-İstinaf kararının yerel mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda kesin olmak üzere 29/12/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
…