Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 4. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/2542
KARAR NO : 2023/1758
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/05/2021
NUMARASI : 2020/285 E. 2021/387 K.
DAVACI : … – …
…
VEKİLLERİ :
DAVALI : … – …
…
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 31/05/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 06/06/2023
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece verilen karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı, davalı tarafından, aleyhine Ankara 5. İcra Müdürlüğünün 2019/4246 Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, takip konusu bono nedeniyle davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davalının, önceki eşi … ile arasındaki boşanma davasında, …’in vekilliğini üstlendiğini, davalı ile arasındaki tüm ilişkinin belirtilen bu husustan ibaret olduğunu, anılan boşanma davası öncesinde davalı ile arasında herhangi bir vekil-müvekkil ilişkisi kurulmadığı gibi takip dayanağı kambiyo senedinin keşide edilmesini gerektirecek bir borç-alacak veya başkaca herhangi bir hukuki durumun da söz konusu olmadığını, ortaya çıkan çıkar çatışmasından ötürü, davalı ile arasında vekil-müvekkil ilişkisi kurulmasının da 1136 sayılı Avukatlık Kanunu gereği olanaksız olduğunu, dava konusu icra takibine karşı, Ankara 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2019/541 Esas sayılı dosyasıyla şikayet yoluna başvurduğunu, davalı vekili tarafından bu dosyaya sunulan cevap dilekçesinde “… müvekkilim Av. …’nin, şikayetçi …’in eşinin avukatı olduğu ve eşi ile anlaşarak eşine ödenecek vekalet ücretini kendisinin üstlendiğini…” şeklinde beyanda bulunulduğunu, davalının mahkeme içi ikrarı ile kambiyo senedine ilişkin borcun sebebini belirtmiş olmasının, kambiyo senetlerinin illetten mücerretliğini bertaraf eder nitelikte olduğunu, eski eşi … ile arasında imzalanan 22 Haziran 2017 tarihli boşanma protokolünün 22. maddesinde açıkça “Tarafların birbirlerinden hiçbir vekalet ücreti ve yargılama gideri talebi yoktur.” denildiğini ve taraflarca karşılıklı olarak imza altına alındığını, 27 Aralık 2017 tarihli “Mahkeme İlamının İnfazı Ve Boşanma Protokolünün İcrası Hakkındaki Sözleşme Ve İbra Protokolü”nde de taraflara veya vekillerine vekalet ücreti ödenmesine ilişkin hiçbir düzenleme bulunmadığını, aksine söz konusu protokolde de …’e verilen senetlerin iade edileceğinin açıkça belirtildiğini, davalı avukatın vekalet ücretine kaim olmak üzere kambiyo senedi alması ve ücret alacağını bu yolla tahsile çalışmasının Avukatlık Yasasına ve meslek kurallarına aykırı olduğunu, takip dayanağı kambiyo senedi peşin ödeme aracı olmayıp, vadeli olması nedeniyle ticari bir ödeme aracı olduğunu, TBB Disiplin Kurulu kararlarında avukatın vekalet ücretini bono ile tahsil edemeyeceğinin belirtilldiğini, ayrıca Avukatlık Kanunu’nda belirtilen ücretin çok fevkinde ve verilen hizmetle orantısız bir vekalet ücreti alınmasının Borçlar Kanunu’na ve ahlaka aykırı olduğunu belirterek Ankara 5. İcra Müdürlüğünün 2019/4246 Esas sayılı dosyası ile aleyhine başlatılan takibin dayanağı kambiyo senedi nedeni ile davalıya borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline, %20’den az olmamak üzere tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacı … ve davacının eski eşi … arasındaki evlilik birliğinin sona ermesi nedeniyle taraflar arasında boşanma, mal ayrılığı, boşanmanın mali-hukuki sonuçları hususunda avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti verdiğini, bu kapsamda davacının eski eşi … ile arasında Avukatlık Vekalet Ücret Sözleşmesi tanzim edildiğini, davacı … ve eski eşi arasında sulh ile gerçekleşen anlaşmalı boşanmanın yanında, feriler hariç yaklaşık 70.000.000,00 TL değerinde menkul ve gayrimenkul mal paylaşımının gerçekleştirildiğini, kendisi tarafından avukatlık hizmetinin başarılı bir şekilde sonuçlandırıldığını, sözleşme kapsamında ücretini tahsil etmek istediğinde …’in eski eşi davacı … tarafından dava konusu bononun verildiğini, bono bedeli ödenmeyince Ankara 5. İcra Müdürlüğünün 2019/4246 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, dava konusu bononun sözleşmede belirlenen ücretin çok altında bulunduğunu, TBB Disiplin Kurulu kararının, avukat ile müvekkili arasında ilişkiler için söz konusu olduğunu, oysa kendisinin, davacı …’in vekaletini değil, eski eşi …’in vekaletini üstlendiğini, davacı karşısında, TBK’nın 129. madde kapsamında “yararına sözleşme yapılan üçüncü kişi” konumunda olduğunu, yine TBB Disiplin Kurulu kararının, bononun geçersizliği yaptırımını doğuran bir “kanuna veya ahlaka aykırılık” olgusunun varlığını da göstermediğini, kaldı ki, bono ile borçlanılan miktarın, üçüncü kişiye karşı borçlanıldığını, disiplin suçunun dahi söz konusu olmadığını, disiplin kurulu kararının amacının, avukatın, davanın sonucu dahi belli olmadığı müvekkilinden mücerret borç senedi alınmasını önlemek olduğunu, iş bu davada da böyle bir olgu bulunmadığını belirterek davanın reddine, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece, dava konusu kambiyo senedi sebepten soyut olduğu gibi davacı tarafından altındaki imzanın inkar edilmediği, davacının ileri sürdüğü gibi dava dışı …’in vekalet ücreti karşılığı düzenlendiği kabul edildiğinde dahi yukarıda açıklandığı üzere Avukatlık Kanunu’na ve meslek etiğine, Borçlar Kanunu’na ve ahlaka aykırı olduğunun değerlendirilemeyeceği belirtilerek davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı:
Davalının beyanlarına göre kambiyo senedinin illetten mücerretliğinin ortadan kalktığını, ispat yükünün davalıda olduğunu, buna rağmen eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, icra takibine konu senet nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK’nın 355. Maddesine göre kamu düzeni nedeniyle resen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
Mahkemece davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılıp sonuçlandırıldığına göre, öncelikle davada görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olup olmadığının incelenmesi gereklidir. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir.
6102 sayılı TTK’nun 4.maddesine göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya uyuşmazlık konusu iş tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK 2. Maddesi gereğince, genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup Asliye ticaret mahkemeleri ise özel mahkeme niteliğindedir.
Yukarıda yapılan açıklama ve yasal düzenlemeler ile dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Davacı, davalının takibe koyduğu senet nedeniyle borçlu olmadığını, davalının, eski eşi ile arasında görülen davalarda, eşinin avukatlığını yaptığını, anlaşma protokolleri kapsamında davaların sona erdirildiğini, davalı ile başkaca hiç bir ilişkisinin bulunmadığını belirtmiş, davalı da, davacı ile eski eşi arasındaki davalarda, davacının, eski eşinin avukatı olduğunu, kendisinin vekalet ücretini ödemeyi davacının üstlendiğini, bu kapsamda verilen senedi icraya koyduğunu beyan etmiştir. Bu durumda, her ne kadar kambiyo senetlerine mahsus takip yapılmış olsa da, taraflar arasında temel ilişki nedeniyle anlaşmazlık bulunduğu, uyuşmazlığın senetten kaynaklanmadığı, aralarındaki üçüncü kişi yararına sözleşmeden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. O halde olayda tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre nispi ya da mutlak nitelikteki bir ticari dava söz konusu değildir. (Bkz. Aynı yönde HGK’nın 09.11.2016 tarih 2014/19-1241 Esas 2016/1033 Karar sayılı ilamı). Tarafların tacir de olmadıkları anlaşıldığından davaya bakma görevinin genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; 6100 sayılı HMK’nın 353/1/a/3. maddesi gereğince, davaya Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından bakılması gerekirken Asliye Ticaret Mahkemesinin yargılama yapması karşısında, mahkeme kararının kaldırılarak yargılamanın Asliye Hukuk Mahkemesince yapılması için dosyanın mahalline gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülmesi gerektiği halde, Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi, usul ve yasaya aykırı olup, HMK’nın 353/1/a/3. maddesi uyarınca Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 27/05/2021 tarih, 2020/285 Esas ve 2021/387 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Gereği yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın niteliğine göre davacının istinaf taleplerinin incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf kararının yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 31/05/2023 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.
Başkan …
E-İmzalı
Üye …
E-İmzalı
Üye …
E-İmzalı
Katip …
E-İmzalı